bildirgec.org

toplu taşıma hakkında tüm yazılar

ÇOK YAŞA MI YOKSA…

admin | 03 January 2011 23:26

Kış ve soğuğun bastırmasıyla soğuk algınlığı da artamaya başlar. kendimize ne kadar dikkat edersek edelim işyerimizde,toplu taşıma araçlarında ve çevremizden hastalık mikropu kaparız. özellikle grip mikrobu en yaygın olanıdır.

Otobüslerin Babası Geliyor

mturkmen | 09 August 2010 10:18

Çin, trafiği yavaşlatmadan toplu taşımacılığı artırmanın yollarını arıyor. Bir öneri, altından arabalar geçebilen yükseltilmiş otobüsler.
Temel olarak, tren gibi fakat tekerleklerle çalışan kocaman bir otobüs. Bu otobüsleri yapacak olan şirket olan Shenzhen Hashi Parking Equipment başkanı Song Youzhou‘ya göre her otobüs iki şerit genişliğinde, yaklaşık 5.5 m yüksekliğinde olacak.

METRO SÜZÜLGENLERİ

admin | 10 December 2009 09:34

Metro
Metro

Malumunuz Metro,yeraltından giden toplu halde taşımaya endeksli modern bir araçtır.Her ne kadar yaşlı teyze ve amcalar hala tren demekte ısrar etseler de biz Metro demeye devam edelim.Hergün metroya binmek zorunda olanlar kendilerince,belki bir çözüm bulmuşlardır, ama ben de dahil bir çok kişi bakacak yer olmadığı için büyük bir bocalama yaşamaktayız.Belki bir kitap,dergi yada yazılı bir mecmua okuyormuş gibi yaparak (beş,on dakikalık yolculukta sadece okuyormuş gibi yapılır,konsantre olmak imkansızdır çünkü) geçiştirilebilir, ama Türkiye gibi yazılı herşeyden kaçan,hatta bedava dağıtılan broşürlerde yazı var diye almayan insanların yaşadığı bir ülke de “tipe bak aq. Entel midir nedir,kitap okuyor! Te allam yaaa” gibi diyaloklara maruz kalırsınız.Metroya bindiniz,okuyacak yada dikkat kesilecek hiçbirşey yoktur.Bir süre reklamlara bakarsınız fakat onları da ezberleme noktasına geldiğiniz için çevrenize bakmaya çalışırsınız.Başınızı bi çevirirsiniz ve en az yedi (saydım) kişiyle gözgöze gelip ani bir hareketle gözünüzü çevirirsiniz.Fakat bir türlü kurtulamazsınız bundan, nereye baksanız biriyle gözgöze gelirsiniz.Ardından çoğunluk gibi yere bakmaya çalışırsınız,güzel bir kız görüp ona bakmaya çalışırsınız- fakat sizin kızı kestiğinizi en az yirmi dört kişi görür-,güzel bir kadının poposuna bakmaya tenezzül bile etmezsiniz-öküz pozusyonuna düşeceğiniz kesin-,dörtlü koltukta karşınızda oturan kişiyle en az kırk dört kez gözgöze gelirsiniz..vs. “Bi daha metroya binmem lan” diyip inersiniz ama ertesi gün yine “hemen giderim yaa,şimdi trafik falan çekemem” diyerek yeniden metroya binersiniz ve mütemadiyen aynı sorunları yaşayıp durursunuz.
Tabii bir müddet sonra, çevredekilerin de bakacak yer bulamamasıyla eğlenmeye başlarsınız.Uyuyormuş gibi yapan insanları,uyarı yazılarına dikkat kesilenleri,camdaki yansımasına bakmaya çalışanları,cep telefonuyla durmadan birşeyler yapan insanları görürsünüz.Ben dergisiz yada bir arkadaşım olmadan binmiyorum artık metroya.Tamam, oturduğumda cep telefonumla yada dergiyle falan geçiştiriyorum ama ayaktaysam mecburen çevredekileri gözlemliyorum.Yani diyeceğim o ki;artık metro süzülgenlerinin,bakacak yer bulamadığı için süzülen insanların maduriyetlerinin giderilmesi gerekir.Örneğin;ekrana bakmaya alışmış milletin önüne ekran koyup, sürekli reklam mı döndürürler(hem böylece belediye yeni bir kazanç kapısı sağlamış olur) yada metroların her kabinine bir “laf ebesi“,”tiyatrocu” falan koyup insanların eğlenmesi mi sağlanır bilemem.Ama artık bu sorun giderilmeli.”Ulan memleketin tek derdi bu mu dümbük.Bütün sorunlar giderildi de bi bu kaldı sanki,salağa bak aq” gibi düşüncelere sebebiyet verebilir bu yazdıklarım amma velakin bu gerçek anlam da bir sorundur.Bilen bilir…

at kadehi elinden yoksa ateş ederim

neceff | 28 October 2008 16:21

Kapı açıldıkça girenlerin sayısı artıyordu. Ters bir bakışla karşıladığım insanların üzerinde, olması gerektiği gibi o kadifemsi elbiselerden vardı. Kadınların çoğunlukta olduğu gezegenlere has bir parfüm keşmekeşliği yaşanıyordu trafikte. Akşama evde erken olurum diyenlerin oluşturduğu bir ligde küme düşmemek için mücadele ediyordum. Günlük bir sinema dergisi çıkarma hazırlığının son aşamasına gelmiştim o sıralar. Günün soundtrack’ini in the mood for love olarak belirlemiştim. Yaylı çalgılara karşı beslediğim bu sempati hakkında bilgi vermek için okyanusa çağrılmıştım geçen hafta. Sessizce gider gibi yaptım. Her şey kontrolüm altındayken bir anda altına aldı beni bu bıyıklı adamlar. Bir elektrik direğini andıran hareketlerimden dolayı üç gün boyunca sualtında tutuldum. Sonra serbest bırakıldım derken gözlerimi çöle benzeyen bir kumsalda açtım. Bütün vücudumun kumun altındayken neler hissetiğimi az çok tahmin edersiniz. Sonra uzunca bir süre dilsizlik oldu aramızda. Kimse ne olduğu konusunda bir bilgi veremedi yakınlarıma. Yaklaşık 4256 metre boyunca süren testlerden sonra ortaya çıkan sonuç ilginçti. Ben bir kireç çözücüydüm ya da nohutlu pilav veya trambolin ya da buna benzer bir şey. Bütün rüyalarım ütülenmiş bir iç çamaşırı kadar anlamsızlaşmıştı bir anda. Kalabalığa dönüp haykırmak istedim. Ama yeterli çoğunluk sağlanamadığından dolayı sessiz kalmanın daha iyi olacağını düşündüm. Ve en sonunda anladım ki şöförle konuşmak gerçekten yasaktı ve müsait bir yer bulmak sanıldığı kadar kolay değildi. Kemal sanki benim sevgilim gibiydi.

Metrobüs üzerine…

adoxxoda | 21 October 2008 10:27

Duracak ışığı yandığı halde ısrarla düğmeye basan yurdum insanı. Erkek kılığına bürünmüş ayı topluluğu. Yahu bu bayanların işi gerçekten çok zor. Metrobüste avcılara gelene kadar sinir kat sayılarım tırmandı. Her şeyden öte insan olmak var insan gibi yaşamak var. Ama nerde hanım efendi efendi oturmuş ineceği yeri bekliyor. Nerden gelşdi anlamadım arkadan ayının biri geldi yav kardeşim arz namus edep yok kalmamaış kimsede. Öyle öküz gibi de bakılmaz ki yahu. Genç falan da değil 40 45 yaşalrında adam. Galiba pisikolojik sorunları var. Dengesiz haraketlerinden bu kanıya vardım. 2 dakka yerinde durmaz mı insan yahu. Bir boruyu tutar batersit gibi vurmaya başlar. Sonra hop sağa hop sola. Bu toplu taşıma araçları zaten başlı başına bir komedi. Adı üstünde toplu taşıma ne ararsan var. Hele iş çıkış saati oldumu al başına belayı. Ne binen binebiliyor ne de inecek adam inebiliyor. Hadi biz erkeğiz bi yere sıkıştıra biliyoruz kendimiz ama bayanlar için bu böyle olmuyor. Keşke bir yolunu bulsalarda bu sorunu ortadan kaldırsalar. Zaten mecidiyeköy hattının açılmasıyla beraber iş çığrından çıktı. Tamam herkes için yararlı bir şey ama daha iyisi yapılabilir.

“Park et metrobüsle devam et”

rpc | 09 September 2008 22:25

Toplu taşımayı teşvik etmek ve vatandaşların daha hızlı ve rahat ulaşımını sağlamak için İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yeni bir uygulama başlattı.

Şehir içindeki trafiği azaltmak için ilk kez Ümraniye’de yürürlüğe giren “park et devam et” isimli uygulamada; vatandaşlar araçlarını 3ytl karşılığında parkedip; işlerine toplu ulaşım araçları ile devam edebiliyorlar. Şimdi de Zincirlikuyu metrobüs hattında başlatılan uygulama yakın zamanda tüm istanbul a yayılacakmış.

ÖSS’ye girecek özürlülere ücretsiz servis

nzright | 14 June 2008 15:10

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Öğrenci Seçme Sınavı’na (ÖSS) girecek engelli adaylar için ücret servis hizmeti veriyor.

Bu hizmet ile, sınava girecek özürlü adaylar sınav sabahı toplu taşıma araçlarında sıkıntı yaşamayacak. ”15 Haziran pazar günü yapılacak ÖSS’ye girecek olan ve toplu taşıma araçlarını kullanamayan özürlü adayların, İSÖM’ün bu hizmetinden faydalanabilmek için ALO 153’ü arayarak başvuruda bulunmaları gerekiyor”

Öfkeli Şirin’in Gazabı

aRRoGaNTe HoMbRe | 02 May 2008 15:43

Otobüstesiniz. Vapurda, minibüste, belki bir toplantıda. Ortam sıkışık. Ayakta duruyorsunuz, biri gelip baya baya değdirip geçiyor. Ya da değdirmesin tamam, ama normal çarpma, sürtünme ya da temas sınırlarının üzerinde bir olay yaşanıyor. Böyle durumlarda o kişiye dönüp ” Evet, ben de sizden hoşlandım gerçekten. Ama ilk buluşma için bu yakınlaşma fazla değil mi?” demek istiyorum. Evet , evet bunu demek istiyorum. Hatta bir keresinde dedim böyle bir şey. Çok sesli değildi demek ki, adam duymadı. Yanımdaki arkadaş duyup, (duyup duyup, çok komikmiş bu ‘duyup’, sürekli tekrarlansın, gülelim eğlenelim hep) baya eğlenmişti. Acaba adam duysa ne olurdu, sonrasında neler yaşanırdı ise başka bir yazımızın konusu olsun. (aaa! aşkolsun, anlatsana kııııız..!)