Kitap okuyan bir bireyin otobüs seyahatlerinde (şehiriçi-şehirdışı farketmez)en çok yaptığı eylemlerden biride kitap okumasıdır.
Geçenlerde şehiriçi otobüslerinin birinde oturup kitap okumaya başladığımda kendimi çıplak hissettim.Sanki herkes bana bakıp “ne yapıyo lan bu” der gibiydiler…
Artık otobüslerde kitap okuyan insanlar görmüyorum,dergi ve gazete okuyanınıda görmüyorum.Görmediğimden tuhaf oluyorum belkide; belkide insanlar bana öyle bakmıyorlar o tuhaflık psikolojisinden dolayı böyle hissediyorum.
Kısacası; Kitap okuyormuyuz?
Boş zamanlarımı kitap okuyarak geçiriyorum diyen bir insan okuduğu kitapları ne kadar ciddiye alabilir.
Kitap okumak boş zamanı doldurma amacıyla yapılan bir eylemmidir?
Birde kitapseverler için şu sorun var; bu kitaplar neden bu kadar pahalı?
yorumlar
Ama en çok yolda okurum kitap. Eskiden gece yatmadan okumaya çalışırdım ama ilk sayfa bitmeden uykum gelirdi. Sanırım insanların sana bakması psikolojik bir olay. Ya da yaşadığın yer (neresiyse) biraz tuhaf olmalı. Belki de ben kitaba kaptırırım kimseyi gözüm görmediğinden farketmiyordum.
Okuyan azaldı diyorsun da zaten okuyan, okumayı seven bir ülkede yaşamıyoruz. Kitapların neden bu kadar pahalı olduğu sorusunun cevabı basit sanırım. Sermayenin gözünü bürüyen kar hırsı!…
okuyamiyorum ben. sehirlerarasi otobuslerde sallanirken okumaya calismak, o azicik isikta harfleri secmek yoruyor, tad alamiyorum kitaptan. ama trende gayet rahat okuyorum.
bosver bence herkesi, hepsi seni izlese ne farkeder, cok cok iki dakika bakar sonra alisirlar, unuturlar.. bi de kitap pahali da olsa kutuphaneler var.
kitap okuyanların ekserisi zaten izlendiklerini akıllarının bir köşesinden eksik etmeyip varoş hatlarında aydınlık saçan 100 W ampuller gibi ışıldak gezdiklerinden, bir çuval kitap okuyup geride tek bir leke tutmamış naçiz bir zihne sahip olduklarından, çok çok “dur bakayım ne okuduğuna” merakıyla bir göz attığımda zaten okuduklarının kitap değil de basılı mevkute olduklarını görüyorum. otobüste okunacaksa gazete falan okunsun, böyle şekilli okumalara soyunmak üşütür gövdeyi
efenim şimdine ben amarikadaykene…
yok yok, şimdi sen iett’de okuyosan, süper bi olay zaten oturacak yer bulmuşun demektir. ben genelde sinecek bir köşe arıyorum, ordan civarı süzüyorum…
aslında hareket halinde bir vasıtada kitap okumak gözler açısından çok fazla zararlı ama bende eğer çok zevk alarak okuduğum bir kitap varsa ayakta bile okuyorum tabii insanların bu ne okuma aşkı der gibi baktıklarınında farkındayım ama eğer gerçekten beni çok sarmıssa bir kitap dünya umrumda olmuyor.Fiyatlar hakkında ne desem boş bir şey değişmiyor ben öğrenci bütçesiyle ayda bir kitap iki dergi sınırı koydum kendime anca böyle bir çözüm bulabildim.
genel olarak preblem ne okuyup ne okumadigiz deelde okumadigimiz burasi entel bari mi onu da bilmiyorum ama
işe gidip gelirken ayakta olsam da okuyorum ben kimse de beni ilgilendirmiyor oturuyorsam zaten okunuyor ama ayaktaysam dahi okuyorum artık. radikal okuyordum sabahları ama 2 aydır bıraktım gazete okumayı. kitap okumak daha yararlı ve besleyici geliyor. okuyacağım yazarları da netten takip etmeye çalışıyorum. tüm gazete ve dergilerle olan ilişkimi askıya aldım.
radikalde perihan magden varken tadı baskaydı hem rtüklü internetede tutumu hos deeldi ara vermektete haklısın yani bence bu insanların bakısları bana hep savunma mekanizması gibi geliyo aslında bizim yaptıgımız olması gereken ama bu adam kafayı sıyırmıs gibilerinden tepki vermek onnarı daha cok kıskırtıyo haberiniz olsun
otobüste kitap okuyan adama bakarım işte. yanımdaysa bende okurum. ama onlar cok adi oluyorlar daha ben sayfayı bitirmeden ceviriyorlar, sinir oluyorum.. hehehhe
bizim bu tarafa gel, burda çok var öyleleri. metroda yürürken ve ayakta dikilirken kitap okuyan tiplere rastlıyorum. nasıl becerdiklerini anlayamadım ama helal olsun.
bu sey ilginc mesela, yanındakinin gazetesini okuma olayı.. bööyle boynunu uzatıp spor sayfasını yoklayanlar.
kitap meselesine gelince, avrupada metroda her on kişiden altısı birşeyler okuduğu ilgimi cekmisti. herkesin elinde birseyler var (türkler bu rakamlara dahil değil). hiç kafasını kaldırmadan yarım saat kitaba gömülenler mi dersiniz, ineceği durağı kaçırıp geri dönenler mi.. bu şehirde öyle değil oysa.. sürekli birileri sizi izliyor..
özellikle kapağında pornografik nitelikte bir fotoğraf veya resim varsa (vatandaş) cık cık cık demeden duramıyor. istanbul böyle.. hele elinizde leman veya öküz varsa ona tepki apayrı..
eskiden okumak gibi kötü alışkanlığım yoktu ne rahattım.. ben uyuyordum.. şehir uyuyordu otobüslerde..
okula gidiş geliş 3 saat aldığı için
(bahcelievler – kayısdağı)
serviste kitap okumaya calısırım. romanları genellikle serviste okurum.
okuduktan sonra beynimin algılaması gereken kitapları daha sakin bir kafayla okurum.
işe gelirken bir kitap aldım, çoktandır okumuyordum, bakalım bu akşam başlayacağım kısmetse, ve pahalı olduğu için de dışarıda tezgah kuran satıcıların birinden aldım kitabı, normalde 7 milyondu, ben 2,5 milyona aldım..
hareketli araçlarda(vapur dışında) kitap,gazete okuyanları oldum olası gıptayla izlemişimdir.çünkü sokak kenarındaki tabelaları bile okurken miğdem bulanıyor…
taşıt çok sallanmıyorsa zevkli oluyor okumak, sallanıyorsa birde okumak istediğim şeyi çok merak ediyorsam baya kasmak gerekiyor. .kitap fiyatlarına ben çözüm bulamadım genelde fantastik edebiyat ilgimi çekiyor onlarda da bir seriye daldınız mı çıktığınızda cüzdan da seriyle kitapçıda kalıyor.onun için dergi alıyorum sık sık..
valla kitabi butun gun yaninda tasima derdi var zor oluyor ama sinav varsa iyi calisiliyo metroda cok faydasini gordum.. kitap dedigin wc de okunur hani aklimizin en calistigi yerde :))
Derin olmayan olay romanlari falan her yerde okunur… Ama Aziz Nesin otobuste okunmaz, bir gulme tuttu mu adami otobusten atarlar valla, Alev Alatli, Teori & Politika, Bilim ve Utopya gibi ciddi yayinlar bir ayin ciddiyetiyle masa basinda okunmalidir…
Perihan Magden’ in Radikal’den ayrilmasi pazartasi cikan Yildirim Turker le bir nebze dengelendi ama ablamizin sutununu yeni yetme snoblardan Nur Cintay’ a vermeleri cok itici oldu…
..sehir ici yolculukta “kafa basacak” turden şeyler okumak, boş boş etrafı izlemekten daha zevkli geliyor. Ben de eğer kitap beni çok sarmamışsa o garip paranoyaya kapılıyorum ama, kitap sarınca kötü şekilde dalıyorum. Bu alışkanlığı edineli de fazla olmadı gerçi..
postilhan kadar yobazca düşünen olduğu sürece rahatsızlık duymakta çoğu kişi haklı sanırım. Neden bir avrupa ülkesinde %60 boyle ve normal karşılanıyor da bizde boyle?! Cevabı herkes biliyor…
Kitap pahalılığına gelince… Sokaktan bir kitap aldığım zaman kendimi hırsız gibi hissediyorum. Aynı hisler CD veya MP3’de olmuyor ama, kitap olunca çok garipsiyorum. Herkes kitapların pahalılığından falan şikayetçi, o yüzden sokağa rağbet olduğunu soyluyor ama, oradaki fiyat da en lüx kitapçının fiyatının yarısı zaten.. Yani kitapları daha ucuza bulabileceğimiz mekanlar da mevcut. Bi %30luk kar için kitaba harcanan o emeği yediğim zaman genelde aşağılıyorum kendimi, sizleri bilemem…
.. bayanlar bu yonden daha şanslı aslında! Default olarak yanlarında çanta denen bi ekipman var. Onun içine, tıkacakları makyaj malzemelerinden kısıp bi kitap yerleştirmek çok daha kolay…
Biz erkekler ise, aksesuar olarak yanımızda taşımak durumunda oluyoruz o alışamadığımız materyali… (Tabii, bir kitap alacak büyüklükte ise)
Delikanlı adam kitapla dolaşır;kitapsızlar utansın…
sonuna kadar!.. 🙂
dün arkadaşım söyledi. galatasaray lisesinin yanındaki sokaktan aşağı inerken sağ tarafta can yayınlarının dükkanı varmış, kendi kitaplarını %50 indirimli satıyormuş. pahalı diyenlerin bilgisine.
durağı kaçırmıştım (az buz değil 4 durak) nasıl gönüldüysem atilla atalay’ın menekşe istasyonuydu kitabın adı. sırf bu kitap olayı için çanta alıcam kendime. yazın terden kitap tanınmaz hale geliyo. bi de her türlü tehlikeye açık. biri yakmaya falan kalkar.
Yurt dışında metrolarda, trenlerde kitap okunması hadisesi, bu yerlerde insan sayısı fazla olduğundan, sürekli birbirinin yüzüne bakmaktan, gözgöze gelmek zorunda kalmaktan kurtulmak arzusundan kaynaklanır. Bu sırada da bir şeyler öğreniyorsun fena mı? Hareketli araçlarda kitap okuyunca midesi bulananlara önerim, karın kaslarını güçlendirecek hareket yapsınlar. Öyle düzelir durum.
vardı,bi kitap okuyordum süperdi,sonunu finalden önce, sonra, getiricem diye şaşmıştım.Finaller de nasıl süper geçiyordu.En son kitabı sümük tükürük bitirmiştim okulda,millet(erkek milleti) turnuva yapıyordu ,futbol turnuvası.Ben de tellerin arkasında okuyodum,benim ağladığımı görmüştü oyunculardan biri,oyunu bırakıp niye ağlıyorsun diye yanıma gelmişti.Ben de ühü ühü kitap bitti dedim.Sonra o arkadaşla çok iyi arkadaş olduk.O kitap bi hafta içinde bi sürü şey katmıştı hayatıma.Halen kütüphanemde en güzel yerde durur.Her durumda okurum,kitap beni içine çekmişse,hiç farketmez.Midem falan da hiç bulanmaz otobüslerde.Ama kitabımı okurken ne okuyorsunuz acaba gibi sorular bazen bayıcı olabiliyor.
kitabi merak ettim
Benimde okuduktan sonra ağladığım çok kitap olmuştur. Masela bir tanesi Vedat Türkali’nindi (Bir Gün Tek Başına)yanlış hatırlamıyosam. Sonunda adam intihar edip ölüyordu kendikendime ağladım. Eşim neden ağlıyorsun dedi. Bende “Nihat” öldü demiştim. Nihat da kimmiş die sinirlendi hatta. Ben açıklayınca dumur oldu adam. Hiç denecek kadar kitap okurda biraz. Ondan olsa gerek.
söylemek istemiyorum,çünkü biliyorum ki ben onu yazınca okumuş ve beğenmemiş olanlar olabilir.Yorum yapabilir,ve benim biraz abartıp özel anlamlar yüklediğim kitap…İşte böyle anlamışsındır,bu hikayeyi zaten herkes de bilmez.Belki sen de alırsın ben söyleyince ve aradığını bulamayabilirsin,bu pahalılıkta basarsın bana küfürü ‘)
Bana kalsın…
sonunda gulerken agladigim tek bir kitap vardir. bir an o mu acaba diye seettirdim. that’s all!
benim. niye takıldığımı da bilmiyorum. fazla derin de bir kitap değil. dönüp dönüp okuyorum. adını söyleyince komik geliyor ama hakkaten güzel. ibişin rüyası…
feci bir finali var. hatta trt bir ara dizi yapmış ama çok kötüolmuş falan. ben görmedim. kasıcam kendimi filmini çekicem. ama öyle bir hatun bulabileceğimi zannetmiyorum başrol oyuncusu olarak.
Vedat Turkali “Mavi Karanlik” ta da Korhan’ i boyle lop diye oldurduydu… Altindan hali cekilmis kedi gibi oluyor insan…
Suç ve cezasında Raskolnikov nasıl rehineci yaşlı kadını öldürüyordu,sanki baltayı bana vurmuşlar gibi olmuştum okuyunca…
Bölede gerçekmiş gibi yazılmazki…
(belkide gerçektir.)
:))))
(yeni hemen hemen)
kitap okurum, dolmuşta, otobüste, metroda, otururken ya da ayakta. Hatta abartı gelebilir ama yolda (kaldırımda) yürürken dahi kitap/dergi/gazete okuduğum vakidir. Şehirlerarası yolculukta, eğer gündüzse ve daha önce gitmediğim bir yolsa etrafı seyrederim, değilse kitap okurum. İşyerinde fırsat buldukça okurum. Evde ise en büyük zevkim yatağıma uzanıp, çayım, sigaram ve dikkatimi dağıtmayacak bir müzik eşliğinde kitabımı okumak en büyük zevkimdir. Ankara’da Dost kitabevinden kredili alırım kitaplarımı, aylık taksit ödemem maaşımın %5i kadar tutar. Korsan kitap hiç almadım, almamaya da kararlıyım, tabii bu noktada kimseyi suçlamak v.s. istemiyorum, benim gücüm yettiği için istediğim kitabı kitabevinden alıyorum.
lerde okuyorum bende metroya pek yolum dusmuyo ama onda daha rahat oluyo. ama en kotusu otobuste biterse kitap napicami bilemiyorum 2 kere oldu bitti aniden… ole kaldim bastan sole bi taradim tekrar ilk oldugunda ikincisi yuzuk kardesligiydi haritaya falan baktim biraz. pahali neden cunku yanit bin elden geciyo bin kar ekleniyo tabi kazanma hirsi ayri dert. korsan desen yamuk yumuk oluyo bazisi bide sen korsan aldikca orcinalcinin kari azaliyo basiyo fiyati. kutuphanelerdede pek bisi yok be okulun kutuphanesi iyi gibi ama ne bliim cok sinirli gibi. [gozun doysun diyolar bana sanki] ama kitaba verilen paraya kiymamak gerek gibi geliyo bana.
kitap okumayı çok severim ama nedense son birkaç aydır başladığım kitabın sonunu getiremiyorum, hemen sıkılıyorum. kitabı alırken beni sarması lazım. kitapçıya gidersin sayfaları karıştırırsın, ve orada merak etmeye başlarsın devamını. işte öyle kitaplar arıyorum ama bulamıyorum. kimsenin tavsiyesiyle de kitap okunmuyo ki kardeşim,
…
ben için yobaz düşünür buyurmuş, hakkımı sende bırakmam..şimdi üstünkörü şu otobüste kitap okuma mevzuuna “öğrenilmiş” diyelim, ekseri bu nevi okumaya soyunan şahıslar, okuma eylemini olmadık biçimde plajda, sırada beklerken, yemek arasında vs. yapar ederler, her yoğurt yiğide ayrı bulaşır ben sözüm okuyabilene değil, zaten onların sayısı çok az, bunlardan hiçbirisi de “yaw ben otobüsüde okuyacağıdım da herbiri acib gücüb baktı” demezler, misal birisine ben dün rastladım beşiktaş’ a giderken, cevizci’nin “ilkçağ felsefesi” adlı kitabını okuyordu. hatta daha bir zoom yaptım platon bahsinde birtakım karmakarışık değinilerde bulunulmaktaydı, ve o yiğit ayakta böyle bir eseri okumakla da yetinmeyerek bir parça kağıt varedip üzerine “ben-nesne; kurgu-çatı” diye not aldı; buna diyecek sözüm yok elbette; adam yarmış mevzu bu. ama, otobüs gibi “yerdeğiştirmenin topluca paylaşıldığı bir mekanda” kafamızı basacak bir kitaba (ki %100 basmayacaktır harbiden basacak kitabı özel koşullar altında okumaya uğraşmak gerekir; nerde o zihin ki kafası basacak kitabı otobüste okumaya girişir; demek ki kafası zaten basmaz) gömülmek yerine misal bu bahis konusu paylaşımı realize edecek başka her tür eylem daha faydalı, yararlı, bilimsel ve güzel olacaktır, bir meçhul otobüste coldfire sen beni bileceksin..
.. “ben sözüm okuyabilene değil..” demişsin, sence diğerleri durumdan şikayet ediyor ve gösteriş olsun diye ellerinde kitap mı tutuyorlar?
Herkesin anlama kapasitesi, konsantrasyon yüzdesi vs. durumlar farklıdır. Bu yüzden o eleman (sana göre) karmaşık olan birşeyi okuyor diye “babayiğit” olarak adlandırılmamalı, başka biri de “Harry Potter” okuyor diyerek “kuş beyinli” olarak algılanmamalıdır…
Bir de, otobüste “başka her tür eylem daha faydalı, yararlı” diye adlandırdığın eylemlere örnek verir misin? Tek başıma gidiyorsam ne eylem yapayım? 🙂
kardeşim, ben senin otobüste ne iş tutacağını tarif etsem sen şimdi mesaini bırakıp o yola mı zerkedecen kendini? otobüste okumak nihayet en azından bir yönüyle teşhirciliktir al sana malzeme buradan işle, ufku dar kardeşime otobüste yapılıp edilecekler konusunda izahat vermek yerine kendisine herhangi bir varoş hattı otobüsünü salık veriyorum ki o hengameye şahit olduğunda ayakta durmanın bile azami sanat gerektirdiğini zaten o vakit anlayacaktır. bir de şu kuşbeyinli mevzuu var, okuduğu kitabın okkasına göre değerlendirmiyorum ama, elinde kulin pamuk şehzade avantürleri sultanın hikayesi piramit efsanesi benzeri ıvırzıvırla dostlar alışverişte görsün okuyucularından hoşlanmıyorum, hepsi bu. yoksa ister oku, ister öptür, umrum değil..ha, arkadaşa “babayiğit” dememe takıldıysan sana da güzel bir sesleniş iliştirebilirim de, buradan fikrim pek kesmedi, boşa sallamış olmayalım. nihayet, kitap okumak zaten “doğal” değildir, otobüste okumak ise, okuyana da, okuyanı görene de ezadır, cefadır, eziyettir. hem sen bana “yobaz” dedin bir kere, artık dönüşü yok bunun, sen de biliyorsun..
evvela kargasanın içinde, ayaklar üzerinde durabilmenin azami sanat talep ettigi anlarda kitap ile cebellesmenin gereksizligini benden once kavramis olacaginiz hususunda bahse girebilecek fikri sizden yakalamis bulundugumu belirteyim. yada neyi neden yanlis buldugumu cetefilli kelimelerden kurulu bir o kadar cetrefilli 7 satirlik cumleler yerine “bak bence boyle” diye izah etsek olmazmi ? tabi tarz meselesi tabi “yobaz” nitelemesi ammavelakin okuyan okuyodur kardesim. not almaksa mesele alalim hepimiz gosteris yapmayanlardan olalım bumu yani ?
Ne hikmettir ama haklı bi olaydır, gerçekten ben de utanıyorum şehirlerarası otbüste kitap okumadan. Özellikle bakanlara kitabın ismini göstermemekte ısrarlıyım. Benim en büyük düşmanım yukardaki ışık olayı. Nefret ederim yanımdakini rahatsız etmekten, dolayısıyla en iyi yerinde bile kitabımı bırakır ve aptalca yola bakmayı sürdürürüm. smokin’ – no smoking gibi otobüslerde de reader – no reader bölümleri olmalı…
bu gün sınavda parag sorusunun birinde şöyle bir söz vardı:
‘İnternette gezer arasından saç teliniz çıkmaz.’
…..valla sınavlardaki paragraf soruları da olmasa okumayacagız…
3-4 sene Beşiktaş’tan bostancıya işe gidip döndüm. Gidiş bir saat sürüyordu. dönüş 45 dk.
Yolda bitirmediğim kitap kalmadı. En çok psikoloji kitabı okuyup yanımdakilere acayip acayip bakıp tahliller yapmaya çalışıyordum.
Sonra ilk bir iki sene üniversite bitirme olayı vardı. Of o zamanlar hacim integrallerini yüzey integrallerine çevirmeye uğraşıyordum. Yanımdaki tiplerin “Ulan bu herif ibranice bişeyler yazıyor galiba” gibisinden baktığını çok iyi hatırlıyorum.
İnsan hiç otobüste çözmeğe çalıştığı fourier serilerini becerip te zaman ortamından frekans ortamına geçip üniversiteyi 4 senede bitirebilir mi?
Uzadı tabi geç bitti 🙂
Kitap okuyoruz doğal olarak. Şehirlerarası otobüslerde tam bir işkence olsa da (özellikle gece yolculuklarında) yolculuk sırasında, hele ki uyuyamayan birisi olarak oturarak vakit kaybetmek yerine kitap ya da şehirlerarası yolculuktan şehirlerarası yolculuğa takip ettiğim dergileri okumak hoşuma gidiyor.Ama “dahi anlamındaki de”leri bitişik yazmak, soru eki mi’yi bitişik yazmak da bir o kadar gözüme batıyor. Kitap okumak kadar yazı diline de önem vermemiz gerekmiyorsa, bana da grk demesinler.
potilhan feci saçmalamış. Ciddi okunması gerektiğine inandığı kitapları kendine özel kütüphane yapıp orada okusa bile anlamayacağına bahse girerim. Kitap okurken nasıl poz verdiği kaygısını duyan adamın zaten kütüphanesi olmaz.Türkiye’de otobüslerde bende kitap okumazdım. Çok kalabalık ve havasız oluyordu. Hele minibüslerde, bırak kitap okumayı düşünemiyorsun bile. Ammavelakin İstanbulun bir vapur olayı vardır ki… Ne yapsan yakışır. Özellikle 18:30 Eminönü-Bostancı vapuru. Geniş koltuklarda yapılan yolculuk bir saat sürer. Orada kitap okumamak terbiyesizlik.Ama asıl mesele 24 saati nasıl kullandığınızda. Yolculukta duvarlara bakarak harcanan zamanı kayıp görecek kadar yoğun yaşıyorsanız kitaplar kurtarıcıdır. Günün üç dört saatini yolda harcamayı aktivite olarak görüyorsanız zaten postilhan gibi elalemi inceleyip kritikler yaparak bu zamanı duvarlara bakmak olarak değil bir eğlence olarak görür neşenize neşe katarsınız. Bir başka deyişle; gezmeye çıkan yaşlılar gibi.
çoklu zeka kuramına göre her insanın farlı anlama ve öğrenme yapısı var.sonuçta kendinize uygun olan ortam hangisi ise orada okunmalı.
Kitap okuyarak bilgi toplumu olmak…… Elektronik devrim çağı kitap okumayı gölgeledi…Ulusal yaratıcılığın bilgi toplumuyla gerçekleşeceği kavranmalıdır.Mustafa Kemal’in: “Çağdaş Türkiye’yi yaratmak için var gücümüzle çalışmalıyız. “Okuyan, araştıran bir toplum yaratılmalıdır.” “Okuyan gözde ben varım. ” diye okumanın önemini vurgulayan özdeyişleri rehberimiz olmalıdır.Aklın ışıkları karanlıkları delerken ve tan yeri ağarıyorken yine kitap okunuyor, kitabın zevki damak tadı gibi ruhu okşuyordur.Eğitimin ana ilkesidir okumak. Danton, “Eğitim, ekmek ve sudan sonra en zorunlu gıdadır” özdeyişinde ruhsal ve bedensel beslenmenin önemini vurgulayan imgelere değiniyor.Goethe, “Okumayı öğrenmek sanatların en güçlü olanıdır” özdeyişiyle okumayı öğrenmenin güçlükle başarılan bir sanat olduğunu belirtiyor.Ovidus’un, “Gençliğini kitapla beslemeyen ulusların sonu acıdır” özdeyişi etkileyici bir uyarıdır.Victor Hugo’nun: “Taş iseniz mihenk taşı olunuz, bitki iseniz ilaç olunuz” özdeyişi ise olmamız gerekenleri öğütlüyor.Dilimiz Türkçeyi güzel konuşma, sözcük zenginliği, cümle kurma alışkanlığı edinme de yine okumayla olabilecektir. Nazım Hikmet: Ferhat’ın Şirin’e seslenişinde “Dilim kadar, Türkçem kadar güzelsin” özdeyişiyle Türkçemizin güzelliğini analtıyor.Alcott, “Ümitle açılıp, kazançla kapanan kitap iyi kitaptır” özdeyişiyle iyi kitapların temel özelliklerini sıralıyor…( Cumhuriyet gazetesi yazarı İ.Gürşen Kafkas’ın “Kitap okuyarak bilgi toplumu olmak” isimli güzel yazısından alıntılar mevcuttur. )Kitaplar ve okumak üzerine bu kadar çok özdeyiş konunun önemini yeterince vurguluyor sanırım 🙂
abi ser- hus’a bişey olduysa bunu açıkça ifade edin kaldırabilirim. sürekli yazıları hortluyo.