KEDİME SÜRGÜNÇok uzun zaman değil biraz önce oldu her şey. Ve fark ettim ki, artık sen yoksun ve ellerimde senden kalan o soğukluk büyüyen yorgunluğumla kayboldu. Yok oldu diyemiyorum çünkü korkuyorum gün geldiğinde beni yeniden bulacağından. Ama olsun bu güne şükür deyip artık doğru yorgunluklarda bitip tükenmeliyim. Buna güne şükür.Bilmeden bir yol ayrımındayım. O kadar yorgunum ki; kedimi durgun bir okyanusta ay ışığı altıda kaybetmek istiyorum. Kaybolduğum o okyanus üzerinde bir gemi içinde olmalıyım, yelkeni yırtılmış, direği kırılmış. Oltama yaşamdan anılar takılmalı en sevdiklerimden. Kim bilir beklide yalın bir yalnızlık olur bütün bunlar ve kim bilir belki bu yalnızlıkta istediğim gibi kaybolurum. Kimse sormazsa söylemem “nerden gelip, nereye gittiğimi”. Ve kimse sormazsa söylemem “neden bu kadar yorgun olduğumu”.Anladım, anladım ki insan bir defa sevebiliyormuş ve anladım ki insan bir defa ölüyormuş. Ne daha fazla ne daha az. Sarsak bir ruh haline bürünmüş yolculukların bile haram olduğu bir zindan da yorgunluğu mesken tutmuş bir yolculukta imkansız. Anladım, anladım ki ne kadar ölü olursan ol karanlıkta gördüğün hiçbir ışığı cevapsız bırakamazmış insan.Kim bilir, belki zamansız açtı dalımdaki mevsim baharı. Ve zamansız toprağına düştü göğümdeki yağmur bulutum. Hep bilmek isterdim sevdanın hallerini, bilmezdim böylesi kor hallerde insanı yaktığını. Ve bilmezdim yarin susmalarının cehennem olduğunu. Ve insan yüreğini parçalayan her acı kırbacının, her defasında insan ruhuna bir şeyler kattığını.Kendimi savaşını kaybetmiş yaşam kahramanı gibi hissediyorum yol ayrımlarında. Başımı kaldırıp bakamayacak kadar korkak ve yol alamayacak kadar yorgunum. Ellerim bağrımda bağlanmış, bir erkek tavrıyla soluksuz kalmalardayım. İkindi tadında bir mekan, gece tadında bir geçmiş. Gelecekse dünyanın hiç görmediği bir mevsim gibi. Beklemekte ve de sormaktayım.“Sevda yangınında zamansız sönen yıldızlar,Sorarım size:Kaç gün kaç gece sürer sizce?”Ne uzun bir sessizlik kaplar bütün sorulardan sonra insan dudaklarındaki tebessümleri. Her kesin bilmezlikten geldiği o yarım kalmış gerçeklikleri bile bilen ve gören biri var elbette. Kim bilir, sevdayı hak eden tek yalan odur belki de. “Aşk” dediğin zaman senin yollarına yol verecek, “Sevda” dediğinde bilmediklerini sana öğretecek. Kim bilir, sevdayı hak eden tek yalan odur belki de.“Yıldızlar cevap verir ince bir sızı gibi sessizce:Aydınlığın harap, bakışların bitapKendini bul önceHem gündüz hem geceYoksa her şey ziyan olur bizce…”Soluksuz kalmış kısraklar gibi yüreğim, sağır bakışlarda ufku güneşsiz yarınlarım. Kollarım bağrımda bağlı kalmış, yol alamayacak kadar yorgun, bakamayacak kadar korkağım. Acı bir gülümseme yüzümde ve bir erkek ahmaklığında gurur yapmadayım. Ve bir kadın edasında korkmaktayım bilmediklerime. Uzun bir yol bakmasam da görebiliyorum, garip bir yön, başlamasam da çözebiliyorum. Artık kendimi miraç kılmalıyım, yoksa sonum yitik, bütün yalanlarıma rağmen farkındayım.“Konuşurum size:Yangınımda sönen yıldızlarArtık yol alalımGece tadında bir geçmiş, ikinde tadında bir mekanVe vakit tamam….”