bildirgec.org

şafak hakkında tüm yazılar

Askerlik süresinin hesaplanması

darkhorn | 19 October 2009 10:25

Arkadaşlar, askerlik süresi (uzun dönem) nasıl hesaplanıyor? Gün üzerinden mi yoksa ay üzerinden mi? Birkaç tane sorum var:

  • Eğer ay üzerinden hesaplanıyorsa sülüs günü 31 Ocak olanın askerliği nezaman biter? 31 Nisan’da mı? Ama nisan 31 çekmiyor ki. Ya 30 Kasımda başlarsa, 30 Şubatta mı biter?
  • Sülüsü 2 Şubat olan tüm tatil iznini kullandıysa askerliği nezaman biter? Hiç izin kullanmadıysa nezaman biter?
  • Toplam tatil izni / izin kaç gün?
  • Hesaplamalara “dağıtım”, “kullanım”, “yol hakkı” hesaolanıyor mu? Bağzı programlar bunları soruyor, bağzıları sormuyor.
  • TSK’nın sitesinde hangi askerin süresinin nezaman bittiğini gösteren bir uygulama yok mu?

Şu askerliğin bitiş süresini hesaplayan programları kullandım, hepsi de farklı sonuçlar veriyor.

BİR GÜNEŞİ DOĞURUYORUM TAN ŞAFAĞINDA!

sevde837 | 02 April 2009 10:42

Zaman yine giyinmiş kostümünü.
bir palyaçonun yıldız gözlerinde…
bir posta kutusuna atılmış peruğunu unutmuş.
kıvırcık aşklarda yeşermiş lahana vari.
elma şekerlerini dilimi boyasın diye zulalamışım.
zeytin dalında barışı simgelemişiz de
savaşı türlü şekillere bürümüşüz.
Otağılarımızda zoru sevmişiz asırlarca.
atı alan Üsküdarı geçmiş.
cebelitarık boğazında bademciğim azmış.
bir aleve çalmış sincap, ormanı!
zehrini kendine akıtmış akrep alev çemberinde.
güldüğüm zamanlarda fıtığım çıkmış.
penguen adımlarında yalpalamışım…
bir ağaç çığlığında en sağır rüzgarı aramışım.
bir güneşi doğuruyorum tan şafağında!
Rastgele bir giyinmişlik değil bu!

02/04/2009

Şafak Sökmek Üzere

ceyhunak | 20 January 2009 09:24

Şafak sökmek üzereydi, sabahın o bakır rengi geceme vururken, ben senin kıyılarına vurmuştum. Saat 5’i vurdu, gözlerin gözlerimi. Zaman hiç durmadı koştu, ellerim ellerinde durdu. Saçlarını savurdun, gönlüme doladın, tam boğulmak üzereydim, bir den yok oldun. Şafak sökmek üzereydi, ama ağzımızdan kelimeler sökülüp, dökülmedi. . suskunluğumuzun kelimelerini dinledik, ne çok şey anlattık birbirimize. Sessizliği paylaştık öylece. Paylaşacak ne çok şey var aslında istenirse, bir hayat, bir kader, bir ömür, bir sessizlik… Yan yanayız ama ayrıyız, bir nasıl yaşarız. Bir yüzün aynada, yansıman yanımda, sen kendine bakarken, ben sana bakıyordum aslında. Yansımalar yansıttı seni bana. Şimdi al eline bir mendil, salla ardımdan. Hani şu eski filmlerde ki gibi… Neden mendil sallanıyor şimdi anlıyorum, gideni ardında göz yaşı akıtıldığı için…
Bu şafak hep sökmek üzere. Sökülecek daha çok gece var

ŞAFAK “460……………1”

ferplexfol | 24 December 2008 15:05

Şafak sayılır mı,biter mi?
Sayıları severim aslında.
Sayacağım hiç aklıma gelmezdi.
Geçer mi bu günler sensiz
Sayılı gün geçer derler.
Kim demiş geçmiyor,
Geçen bir gün bir yıla tekabül ediyor benim takvimimde…
Beklemek ne acı umut etmek gelmesi için…
Ya gelmezse…

KENDİME SÜRGÜN

| 18 December 2007 00:10

KEDİME SÜRGÜN

Çok uzun zaman değil biraz önce oldu her şey. Ve fark ettim ki, artık sen yoksun ve ellerimde senden kalan o soğukluk büyüyen yorgunluğumla kayboldu. Yok oldu diyemiyorum çünkü korkuyorum gün geldiğinde beni yeniden bulacağından. Ama olsun bu güne şükür deyip artık doğru yorgunluklarda bitip tükenmeliyim. Buna güne şükür.Bilmeden bir yol ayrımındayım. O kadar yorgunum ki; kedimi durgun bir okyanusta ay ışığı altıda kaybetmek istiyorum. Kaybolduğum o okyanus üzerinde bir gemi içinde olmalıyım, yelkeni yırtılmış, direği kırılmış. Oltama yaşamdan anılar takılmalı en sevdiklerimden. Kim bilir beklide yalın bir yalnızlık olur bütün bunlar ve kim bilir belki bu yalnızlıkta istediğim gibi kaybolurum. Kimse sormazsa söylemem “nerden gelip, nereye gittiğimi”. Ve kimse sormazsa söylemem “neden bu kadar yorgun olduğumu”.Anladım, anladım ki insan bir defa sevebiliyormuş ve anladım ki insan bir defa ölüyormuş. Ne daha fazla ne daha az. Sarsak bir ruh haline bürünmüş yolculukların bile haram olduğu bir zindan da yorgunluğu mesken tutmuş bir yolculukta imkansız. Anladım, anladım ki ne kadar ölü olursan ol karanlıkta gördüğün hiçbir ışığı cevapsız bırakamazmış insan.Kim bilir, belki zamansız açtı dalımdaki mevsim baharı. Ve zamansız toprağına düştü göğümdeki yağmur bulutum. Hep bilmek isterdim sevdanın hallerini, bilmezdim böylesi kor hallerde insanı yaktığını. Ve bilmezdim yarin susmalarının cehennem olduğunu. Ve insan yüreğini parçalayan her acı kırbacının, her defasında insan ruhuna bir şeyler kattığını.Kendimi savaşını kaybetmiş yaşam kahramanı gibi hissediyorum yol ayrımlarında. Başımı kaldırıp bakamayacak kadar korkak ve yol alamayacak kadar yorgunum. Ellerim bağrımda bağlanmış, bir erkek tavrıyla soluksuz kalmalardayım. İkindi tadında bir mekan, gece tadında bir geçmiş. Gelecekse dünyanın hiç görmediği bir mevsim gibi. Beklemekte ve de sormaktayım.“Sevda yangınında zamansız sönen yıldızlar,Sorarım size:Kaç gün kaç gece sürer sizce?”Ne uzun bir sessizlik kaplar bütün sorulardan sonra insan dudaklarındaki tebessümleri. Her kesin bilmezlikten geldiği o yarım kalmış gerçeklikleri bile bilen ve gören biri var elbette. Kim bilir, sevdayı hak eden tek yalan odur belki de. “Aşk” dediğin zaman senin yollarına yol verecek, “Sevda” dediğinde bilmediklerini sana öğretecek. Kim bilir, sevdayı hak eden tek yalan odur belki de.“Yıldızlar cevap verir ince bir sızı gibi sessizce:Aydınlığın harap, bakışların bitapKendini bul önceHem gündüz hem geceYoksa her şey ziyan olur bizce…”Soluksuz kalmış kısraklar gibi yüreğim, sağır bakışlarda ufku güneşsiz yarınlarım. Kollarım bağrımda bağlı kalmış, yol alamayacak kadar yorgun, bakamayacak kadar korkağım. Acı bir gülümseme yüzümde ve bir erkek ahmaklığında gurur yapmadayım. Ve bir kadın edasında korkmaktayım bilmediklerime. Uzun bir yol bakmasam da görebiliyorum, garip bir yön, başlamasam da çözebiliyorum. Artık kendimi miraç kılmalıyım, yoksa sonum yitik, bütün yalanlarıma rağmen farkındayım.“Konuşurum size:Yangınımda sönen yıldızlarArtık yol alalımGece tadında bir geçmiş, ikinde tadında bir mekanVe vakit tamam….”

Şafak Vakti

Cevval Portakal | 17 September 2007 10:28

Gün ışığı, is kokulu karanlık dar hücresini doldurduğunda ilk defa bu ışıktan korktuğunu farketti vakit gelmişti, şafak vakti.

Dakikaları o kadar değerliydi ki. Hücresinde geçirdiği bu geceyi diğer mutlu günlerine eklemeye çalışıyordu ama korku içini gece boyunca öyle bir kapladı ki bu genç yaşında saçlarının bile beyazlamış olabileceğini düşünmeye başladı. Ne önemi var artık. İşte son yaklaşıyor.

Yaptığı hataları düşündü. Çekeceği cezanın ağırlığını zihninde canlandırmak için uğraştı. Bu düşünce canını sıktı, herşeyi unutmaya çalıştı. Bu kızgınlık neden sanki. Onun yaşında binlerce hatta milyonlarca insan yapmıştı belkide aynı hatayı. Bu cezaya sadece en şanssızı o olduğu için mi katlanmak zorundaydı, birilerine ibret mi olması gerekiyordu acaba. Kendini başarısız hissetti. Başarılı olmak istediğini de hatırlamıyorda ya… Arkadaşlarını düşündü, herhangi bir tanesinin yerinde olmak istedi şu anda. Onun yerine doğmuş olmak. Hepsinin hayatının kendininkinden daha iyi olduğuna kanaat getirdi. Onların sorunları yoktu, varsa bile kendininkinden önemsizdiler. Herşeyleri vardı onların, hepsine tek tek özendi. Keşke o da diğerleri gibi olabilseydi.

jargonu öğrenmeden gitmeyin

eminkeles | 15 March 2007 23:27

askere gidecek olanlar, sık duyacakları ve sık kullanacakları aşağıdaki terimlerin anlamlarına baksalar pek güzel olacak.

jargon

aztek / astek: astegmen
Kullanım: etrafta subaylar yokken kendi aranızda astek mehmet’e kıl oluyorum gibisinden sıksık kullanacaksınız.

batarya / bölük: Dört takimdan olusan birim, Komutani duruma göre ya bir yüzbasi yada bir üsteğmen.
Kullanım: Taburdaki bataryalar numaraları ile anılırlar. Mesela 12.7 gibi.

dogan günes: teskere sabahına verilen ad.
Kullanım: ayın x gününde terhis olacaklara, x-1 nci gün “Safak kac?” diye sorduğunuzda alacağınız cevap, “Dogan günes!”

Roman kahramanına dava

| 16 September 2006 18:23

Yazar Elif Şafak’a “Baba ve Piç” kitabında ki Türk düşmanı Ermeni karaktere söylettiği laflardan dolayı dava açıldı.

İşin komik ve acıklı tarafı kitap Ermenistan’da ki ve diasporada ki Türk düşmanı kesimin kendilerini tanımlama aracı olarak Türk düşmanlığını kullandığını, bundan vaz geçerlerse onaları birleştiren herşeyi kaybedeceklerini söylüyor. Kısaca kitapta ki Türk düşmanı karakter bile aslında olan bitenin artık bir önemi kalmadığını söylüyor.

Yani artık kitap yazarken yazarlar herhangi bir karaktere suç oluşturacak birşey söyletemeyecek. Mesela anlamsız olduğunu gösterseniz bile hiçbir karakter Türk düşmanı olmamalı.