Beşinci gezegen (Merkür, Venüs, Dünya, Mars, ?) etrafındaki tartışmalar birkaç on yıl boyunca devam etmektedir.XVIII. yüzyılın 70 – 80. yıllarında Alman gökbilimcileri Johann Titius ve J. E. Bode gezegenlerarası mesafe kuralını ortaya koyarlar. William Herschel Uranüs gezegenini keşfeder. Bu gezegenin yerleşim yörüngesi gezegenlerarası mesafe kuralını kanıtlar. Yalnız Mars ve Jüpiter arasındaki mesafe, bu gezegenler arasında bir gezegenin daha olması gerektiğini gösterir.1 Ocak, 1801 tarihinde İtalyan Giuseppe Piazzi, kataloglarda yer almayan zayıf ışıklı bir yıldızı tespit eder, onun da diğer gezegenler yönünde döndüğünü belirler. Matematikçi Carl Gauss, yaptığı hesaplamalar sonucunda bu gezegenin Mars ile Jüpiter arasında olduğunu ortaya çıkarır. Yalnız, Piazzi bu gezegeni tekrar göremez. Kayıp gezegene Ceres adı verilir. Bir sene sonra gökbilimci Heinrich Olbers, Ceres’i görür. Birkaç ay sonra da ona yakın bir diğer gezegeni, Pallas (Pallada)’ı da keşfeder.

Ceres (en büyük cüce gezegen)
Ceres (en büyük cüce gezegen)

Sonraki 80 sene içinde Mars ile Jüpiter arasında 200 civarında cüce gezegen keşfedilir. Günümüzde onların sayısı 4 bini aşmıştır. Bu gök cisimlerine asteroyit adı verilir. Olbers, onların beşinci gezegenin parçalanmış kalıntıları olduğunu savunur. Beşinci gezegene Faeton adı verilir. Olbers’ın hipotezi o kadar gerçekçi olur ki, bilim camiası tarafından kabul görür. 1944 senesinde Schmidt, gezegenlerin güneşin etrafındaki göktaşı bulutundan oluştuğunu öne sürer.Schmidt’in teorisine göre, asteroyitler, Faeton’un kalıntıları değil, daha oluşmamış bir gezegenin maddesini oluşturan cisimlerdir. Mars ile Jüpiter arasında sadece büyük asteroyitler yer almakta. Daha küçükleri ise gezegenlerin çekim güçleri ve çarpışmalar sonucunda bu boşluk bölgesinden gitmektedir. Onların sayısı milyarlarcadır ve bir kısmı Dünya’ya da ulaşmaktadır.

Faeton’un gerçekliğinin tespiti, sadece düşen birçok göktaşının incelenmesi ile başarılabilmekte. Çok yakın bir zamanda Faeton hipotezinin kanıtını bulundu. Elektron mikroskopları aracılığı ile birçok göktaşında Dünya’dakine benzer taşlaşmış bakteriler tespit edildi. Bulunan bakteriler, oksijene ve güneş ışığına ihtiyaç duymayan, kimyasal reaksiyonlarla beslenen, dağda ve sıcak su kaynaklarında bulunan siyanobakterilere benzer yapıya sahipler. Söz konusu araştırmalar, göktaşında bulunan maddenin, daha büyük bir gök cisminde ortaya çıktığını ve o cisimde hayatın olduğunu varsaymaya elvermiştir. Böylece, Faeton’un gerçekliği kanıtlanmış sayılabilmekte. Asteroyitlerin toplam ağırlık hesaplamaları, Faeton’un kütle açısından Mars’a yakın olduğunu gösterir.Beşinci gezegenin yok olma nedenleri nedir? sorusuna cevabı bulmaya Ay yardım etmiştir. Ay’ın yüzeyi hala felaketin izlerini saklıyor. Ay, Merkür, Mars, Venüs kraterlerinin, gezegen öncesi maddenin büyüyen gezegenlerle çarpışması sonucunda oluşan izler olduğu varsayılmaktaydı. Ancak “Luna – 10” Rus uzayaracı ile getirilen Ay toprağının analizi, beklenmedik sonuçları ortaya koymuştur. Ay’ın, “felaket”ten yarım milyar yıl öncesinde oluştuğu ortaya çıkmıştır. Yalnız “felaket”in bir nedeni olmalıydı, bu neden de Faeton’un parçalanması olabilirdi. 4 milyar yıl önce çok farklı boyutlardaki gezegen kalıntıları, güneş sistemine atılmıştır. Mars ve Jüpiter arasındaki boşluktan giderken, farklı gezegenlere çarparak, gezegen yüzeylerinde yüzlerce kilometre genişliğindeki kraterler bırakmışlardır.

Ay'daki felaket izleri (kraterler)
Ay’daki felaket izleri (kraterler)

Bugüne dek beşinci gezegenin yok olmasına dair fikir birliği sağlanamamıştır. Faeton’un kendi ekseni etrafındaki günlük dönüş hızının aşırılığı, kendi uydusu ile çarpışma, Jüpiter’e fazla yakınlık vs. felaketin başlıca nedenleri arasında gösterilmektedir. Faeton’un bir parçasının cüce gezegene dönüşme ihtimali yüksektir. Bunun da en büyük cüce gezegen Ceres olduğu düşünülmektedir. Bu gezegenin çapı 1003 km’dir. Bu durumda beşinci gezegeni keşfettiğini düşünen G. Piazzi haklıdır.Konu ile ilgili ek bilgilere buradan, buradan, buradan ve buradan ulaşabilirsiniz…