Güvenebilmek hemen yanıbaşımızdakine.Yaslanabilmek….İki kaplumbağa çölü geçmeye karar vermişler.On yıl kadar yürüdükten sonra artık susuzluktan ölecekler,dermanları kalmamış ki.. bir su matarası görürler-Oh be suyu bulduk ve ölmekten kurtulduk.Bakarlar bir heyecanla mataradan su içecekler ama matara boş.Binbir küfür dillerinde ,atarlar matarayı oraya yollarına devam ederler.Aradan 8-10 yıl daha geçer ama gerçekten susuzluk perişan etmiştir onları.Derken…. bir su birikintisi görürler uzakta-Hah suyu bulduk şükür Yarabbi.
-Dur dur bu suyu içmeyelim daha uzun yolumuz var.-Eee ne yapacağız-Bu suyu bir kaba dolduralım
-İyi de kap nerede?-Hani gömüştük ya yıllar önce bir matara.Birimiz gitsin onu alıp gelsin.-Ooo iyi e kim alıp gelecek?
-Ben alıp gelirim ama bir şartla-Nedir şartın?
-Ben gelene kadar bu sıudan içmeyeceksin.Anlaşma tamamlanmıştır.Kaplumbağanın birisi suyun başında beklemeye başlar diğeri oradan ayrılır.Aradan epey bir zaman geçer.Ben diyeyim on yıl, siz deyin on beş.Suyun başındaki kaplumbağa artık ölecek hale gelmiştir.Derman tükenmiş mutlaka su içmesi gerekmektedir.Dayanamaz ve kendi kendine “eğilip bir yudum su içeyim” der.Tam eğilmiş sudan içecekken diğer kaplumbağa çalıların arasından başını uzatır ve şöyle der:-Ooooo sen böyle yapacakken ben hiç gitmeyeyim.Güven dolu yaşamlara…