Dikkat: Çok Önemli İlkeler
İngilizce öğrenmek neredeyse herkesin arzusudur. 16 yıllık İngilizce öğretmeni olarak bu konuda başarılı olan öğrencilerimin ve diğer kişilerin ortak özelliklerini çıkardım. Bu konuda başarılı olmak ve İngilizce öğrenmek istiyorsanız, bunlara bir göz atın derim:İngilizce başta olmak üzere yabancı dil öğrenme konusunda başarılı olan kişilerin ortak özellikleri:1. Bu kişilerin İngilizce ile ilgili hayalleri vardır: Yurt dışına gitmek, kendi ülkelerini tanıtmak gibi.2. Bu kişilerin tarih konmuş net hedefleri vardır: “23 Mayıs 2008’de Amerika’ya gideceğim” veya “25 kasım 2009’da İngilizce seminerler verebileceğim” gibi.3. Belli bir çalışma programı takip ederler. Az da olsa düzenli ve istikrarlı olarak çalışırlar.4. Kendi anadillerini severler ve önemserler; kendi anadillerini düzgün okur, yazar, kullanır ve anlarlar. Bu konuda bir zaafları varsa bunu gidermek üzere de çalışırlar.5. Öğrendikleri yabancı dille duygusal bir bağ kurmaya, o dille dost olmaya çalışırlar; o dili, farklı olduğu için garipsemezler, olduğu gibi kabul ederler. O dilin kültürünü de araştırırlar.6. Olumluya odaklanırlar. Az da olsa her gün öğrenirler. Öğrendiklerine sevinirler. “Ya hep ya hiç” mantığıyla hareket etmezler.7. Ve en önemlisi, öğrenmekte oldukları yabancı dilin gramerini önemsemekle birlikte bunun yeterli olmadığını bilir ve o dilde hikâye kitapları okurlar, filmler seyrederler ve sesli dokumanlar dinlerler.Bu ilkeleri hemen bütünüyle uygulamak zor görünebilir, ama zaman içinde başarmak mümkündür. Tabii ki bu, konuyla ilgili hayallerinizin ve buna bağlı olarak İngilizceyi öğrenme arzunuzun ne kadar güçlü olduğuna bağlı.Bu ilkelerle ilgili daha geniş bilgi almak istiyorsanız, buyrun.————-www.radyocu.com
yorumlar
güzel bir karşılaştırma olmuş. yalnız ilk sıradaki gibi kesin bir tarih vermek hemde gün olarak kasıyor biraz.
5.maddedeki bu bölümden öğretmenin sınıfta” türkçe gibi düşünmeyeceksin olum ” diye bazı öğrencilere isyan ettiğini anımsadım:)
8. O dilde rüya görürler9. Yabancı dil öğrenmenin amaç değil araç olduğunu bilirler10. Plumprune’ı severler
@serdarsabri haklısın, ben de hala plumprune’nin yorumlarını bekliyorum, nitekim kendisi sıra dışı bir eğitimci imiş:)))))
ben de bir soru sorsam mesela. ingilizce öğrenmek veya bilmek birşeyler okurken ve konuşurken aslında o kadar da zor değil. fakat yabancı bir dili tercüme etmek gerçekten çok zor. son dört ayım çeviriyle geçti ve bir kaç ay daha böyle devam edecek maalesef. benim merak ettiğim şu. bir tercümede anlamla kelimeler çakışmıyorsa yani ingilizce kelimenin türkçe karşılığı çok kısır kalıyorsa çevrilmiş metni anlama göre deforme etmek, bazı orjinal bağlaçları görmezden gelmek ve bazı bağlaçlar eklemek çeviri ahlakı içinde yerini bulur mu?örneğin ben sanat ile ilgili kitaplar okuyorum ve şunu görüyorum ki anlamını orjinal dilinde çok iyi bildiğim bir sanat terimi türkçeye motomot bir şekilde çevirmek amaçlı öyle bir tercüme edilmiş ki anlam korkunç şekilde kaymış. ancak bazı durumlarda bunu düzeltme yolu da asıl metni deforme etmekten geçiyor.
huriki’ye cevap :metnin orijinaline bağlı kalabilmek adına ortaya teknik açıdan doğru ama anlam veya verdiği mesaj açısından dolaylı ya da devrik ve anlaşılması zor bir tercüme yapmaktansa verilmek istenen mesajı çevirinin yapıldığı dilde en uygun,açık ve anlaşılır şekilde vermek çeviri ahlakının özüdür aslında… fakat burada karşımıza çıkan gerçek çeviriyi yapan kişinin çevirmekte olduğu context’e hakimiyeti olup sırf çeviri yaptığı dile uydurmak amacıyla anlamdan yani bir anlamda hedeften uzaklaşmamasıdır… bu vesile ile Tom Robbins‘in Ağaçkakan (Still Alive with the Woodpecker) romanını harika ötesi bir dille çeviren Fatma TAŞKENT’i örnek verebiliriz… Bu arada kitabıda okumayan herkese şiddetle tavsiye ederim.İngilizce Öğrenimi ile ilgili yazıların artması dileğiyle
Merhaba,yorumlarınız için teşekkür ediyorum.Bu özellikleri ben dayatmıyorum, sadece gözlemliyorum. Tercume konusunu ise başlı başına bir yazı konusu, o konuda da yazacağım. Ama edebî tercüme başka bir alem. Hem Türkçe’de hem yabancı dilde hem de edebiyatta boğulmanız lazım. Yani bu tam bir hayat tarzı. Fakat diğer tercümelerde metne biraz müdahale edebilirsiniz. Çalışmanın Türkçe kokması ve okuyucunun anlayabileceği bir metin olması için biraz insiyatif kullanabilirsiniz. Tamamıyla aynen tercüme etmeniz gerekmiyor. Bunu 1 roman ve 9 iletişim ve satış kitabı tercüme etmiş biri olarak söylüyorum.Edebî metinlerde sadece mesajı değil “tadı” da okuyucuya ulaştırmanız lazım. Çünkü edebî metinler, bilgi vermek için yazılmaz, mesajı hissettirmek için yazılır.SaygılarRadyocu
açıklama için ayrıca teşekkürler Radyocu Üstad
İngilizceyle yakından ilgiliyseniz size bu konuda bazı yazılar önereyim. Buradan buyrun.Tercüme konusuyla ilgileniyorsanız, hafif.og da bu konuda yazdığım bir yazım var. Buradan buyrun.
Yazın için sağol, şu an dil öğreniyorum ve yardımcı oldu.
Piyasada çok iyi İngilizce bilmesi gerektiği yerde tarzan İngilizcesi ile iş götüren ve; çok iyi İngilizce konuştuğu halde bunu kullanacak bir ortam bulamayan çok insan var. Neyse.. sadece bir düşünce balonuydu. Bu Cumartesi TOEFL IBT’ye giriyorum bana şans dileyin.
öğrenmenin sonu yok. :)ve en güzel kısmı da bu belki: öğretirken öğrenmek…Radyocu’nun bu örnek yazısı bana şu komik olayı hatırlattı:ilkokul çağındaki bir grup çocukla ders yaparken, birgün bana sayılarla ilgili bir soru sordular. çocukların “neden?”le başlayan sorularını bilirsiniz. :)neden “1st – first” ve neden “3rd – third” yazar ve okuruz?başka bir deyişle; neden diğer sayılara uygulanan “th” kısaltmasını kullanarak mesela “1th” ya da “3th” şeklinde ifade etmeyiz?eh, biraz düşününce mantık mutlaka yerini buldu ve o gün çocuklara açıklamasını yaptım.nedenleri anlamak adına bir iki kelime daha öğrenmiş oldular ama en önemlisi: bu tip sorularda çözüme ulaşmak için o yabancı dilin mantığı ile düşünmek gerektiğini de öğrenmiş oldular.çocuklarla çocuk olup bu soruları burada yeri gelmişken size sormak istedim. biraz beyin jimnastiğine var mısınız?
pilli pati sana alakasız birşey soracağım. SEnin kedin var di mi? onun resimlerini koysana. Bakıyım bi, merak ettim, çok tatlıdır, bir sürü resmini istiyorum, lütfeeen!
ben ingilizce öğrenemiyenlerdenim öğrenemiyorum ingiliz kültürünüde sevmiyorum dilide çok geçerli eyvallah ama olmuyo benden
Selamlar,yorum yazan herkese teşekkürler. İnsanların yabancı dil bilmeleri herşeyi garanti etmemektedir. Sözgelimi ben tercüman olarak yurtdışına gidiyorum. sadece İngilizce değil, konuyla ilgili net beklentiler, insan ilişkilerinde dikkat, sabır, farklı şeylere açık olmak, (mutlaka kabul etmek anlamında söylemiyorum), başka kültürlere saygı gibi pek çok şey gerekiyor. Nasıl her Türkçe bilen iş bulamıyorsa, her İngilizce bilen de iş bulacak diye bir şey ne yazık ki yok. Yabancı dil bilen biri iş bulamıyorsa, aslında ne aradığını bilmiyordur, veya bir süre çıraklık etmeye gururu izin vermiyordur vs. v.sSaygılar
sortie,bırak inadı. 🙂 Bence sen İngilizce öğrenmeyi gerçekten istemiyorsun.saygılar
dünyaya bir daha gelirsem ingiliz olayım bari. yabancı dil problemim otomatikman ortadan kalkar. şaka bir yana eksikliğini hep hissettim. ama benim için geçti diye düşünüyorum. çok sıkı bir hedefim olmalı. yoksa öğrenmeye güdülenemem. artık saldım çayıra mevlam kayıra…
Aman ha,İngilizce öğrenmek için İngiliz veya Çince öğrenmek için Çinli olmaya gerek yok. Biraz çalışma yeterSaygılar
merhabasiteim içeriği için yardım bekliyorum..http://www.ingilizcedilokulu.com
Radyocu yine çok faydalı bir paylaşımınız olmuş zaten sizi takip etmekten başka yazılar okuyamaz oldum emeğinize sağlık tatil dönüşü benimde üzerinde yoğunluk vermek istediğim bir konuydu.saygılar.
ebru, şu tavsiye nikine bişey söyler misin lütfen, küçük ilanlar sayfası yaptı blogları
peki kopanistitavsiye hangi konuda yardım istediğini yaz ki bizde elimizden geleni yapalım:))
ebru bana da ordan 2 tost bir ayran söyler misin?:))
🙂 bana da 2 goralı, 3 marslı.
ispanyolca için uygulayabilirim sanırım.
GALANTHUS,yukardaki ilkeleri her dil için uygulayabilirsin. Şu linki de incele derimwww.ingilizcekolay.comSaygılar
Selamlar,ilginç bir vizyon.Aslında kızlarla ne konuştuğunuza bağlı. Acaba hangi İngilizceydi.:)Saygılar
bende anadolu lisesinde öğrenmiştim ingilizceyi , iskoç hocalarımızda vardı, sadece konuşma yapabileceğimiz derslerimizde… ama bir utanç (yırtıklık demek daha doğru olur) noktası var, tarzanca konuşmanın verdiği utancı atma noktası , oraya gelince, tarzanca da olsa anlaşıyorum durumu oluyor. gerisi gramerdi kelimeydi çalıştıkça geliyor zaten bir şekilde.en azından benimki öyle olmuştu, biz sultanahmete gidip amerikalı yaşlı çiftlerle konuşmuştuk , onlara sempatik geliyordu. bize çok yardımcı olmuşlardı.
Ülkem Bodrum, Sultanahmet, Kapalıçarşı esnafı bu konuda çok başarılı, sankim analarının karnında öğrenmiş gibiler..Bayılıyorum bu cesarete..
Merhaba PILLIBEBEKKUYUDA,onların cesaretlerini muhtelif şekillerde duyuyoruz. Ama on yıl sonr agittiğinizde de aynı İngilizceyi konuşurlar. Vizyonları akşam kasayı doldurmaya yetecek kadar bir yabancı dil öğrenmektir. Elbette para kazanacaklardır ve istisnalar vardır. Ama kardeşim ayağıan kadar gelmiş bir insana biraz da ülkeni anlat-sevdir. Değil mi ama!saygılar