Daha önce herşey başkaydı..Bambaşkaydı..Sen benim hastalıklı beynimde yaşayan, hayalgücümden beslenen, hastalıklı bir fikirdin sadece..Ne zaman başladı bilmiyorum.. Sahi, ne zaman kafamda tam olarak oluştun? Ve ne zaman yazmaya karar verdim seni?..Çok uzun süre önce olmasa gerek.. Belki bir ay.. Belki iki ay..Ama insan ömrü için kısacık olan bu süreç içinde, neredeyse benden bir parça oldun..Neredeyse ikinci kişiliğim..Senin varlığını daha somut kılmak için, sana bir isim verdim.. Neden senin somut bir varlık olmanı istiyorsam!..Kimbilir, belki kendime bile itiraf edemediğim yalnızlığımı seninle gidermeye çalışıyordum.. Kimbilir, belki etrafta beni anlayacak birilerini bulamadığım için sana sığınıyordum..”Benim yerimde o olsaydı” diye başlayan soru cümleleri kuruyordum kendi kendime.. “Benim yerimde o olsaydı şurayı nasıl bulurdu?” “Benim yerimde o olsaydı şu olaya ne tepki verirdi?” “Benim yerimde o olsaydı şu adamla nasıl konuşurdu..” vesaire, vesaire, vesaire..Daha önce herşey bambaşkaydı..Daha önce, her zaman, her yerde, her koşulda aklımda olan Sen’i kağıda dökmeye cesaret edemiyordum..Daha önce, oturup kendi hikayemi yazmaya cesaret edemiyordum..Sen de biliyorsun, yazmaya karar verdiğim hikayemin başrol kahramanısın.. Ve sen de biliyorsun, son sayfada öleceksin..Şimdi hastalıklı beynimde yarattığım hastalıklı bir kurgu-karakter olarak son çırpınışlarını yaşıyorsun.. Kalemi kağıdı elime almamam, alsam bile seni harcamamam için, beni ikna etmeye çalışıyorsun..Ama “yemezler”!Kaçışın yok..Başlayacak bu hikaye..Ve bitecek..Hiç acımadan, birlikte geçen günlerimize aldırmadan koyacağım sana son noktayı..Kaçışın yok..İlle de yazacağım seni..