Başlık aklıma geldiğinde keşke olsa böyle bir şey diye hayal etmekten alıkoyamadım kendimi. Şöyle çok sıkıldığımız, çok bunaldığımız anlarda bi yaprağını çekip sarsak, tokasındaki hazneden kağıdı çıksa. Ne güzel olurdu bir düşünsenize.
Daha sonra kravatı suladıkça zamanla yeni yapraklar çıksa üstünde. Siz kravatınıza ne kadar iyi bakarsanız o da o kadar güzel ürün verse size.
Hayal dünyasına adım attıkça; sıradışı ama nedendir bilmem, çocukluğumdan beri “öcü diye bir şey yoktur.”, “filmlerdeki karakterler senaryodur, bilgisayar animasyonudur, gerçekte yoktur.” gibi realiteye ait unsurlara bir türlü inanasım gelmiyor. Bu daha sonra ayrıntılarla değinmek istediğim bir konu, çünkü kendim hakkındaki bazı “kritik” sorulara yanıt bulabilmiş değilim.