Kendisi uçmayı çok seviyordu.Onun bu duygusuna hayrandım..Yamaçlardan aşağıya paraşütünü öyle bir bırakırdı ki…Bana da hep-Sen, Bungee Jumping bile yapamazsın, derdi..Hayatında iki kere hastanelik olacak şekilde yuvarlandı..Düşme anında hep beni düşünmüş..Her defasında artık vazgeçer bu tutkusundan dedim.VazgeçmediBir keresinde-Şimdi, sıkı tutun bana, birlikte uçacağız. dedi. Onu çok sevdiğim halde bunu göze alamadım.Bana- Sen, benimle birlikte ölümü göze alacak kadar, beni sevmiyorsun dedi..Beni terketti. Paris e gitti..Onu yolcu ettikten sonra;Uçurumun kenarına kadar geldim….Uçma hissini üzerimde hiçbir ağırlık olmadan hissetmek istedim..Oysa ki onun hep paraşütü vardı..Sonra vazgeçtim. Hayatta tek terkedilen kadın ben değildim. Hayatta ki tek tutku uçmak ta değildi..Onu uçtuğu için çok kıskandım ama benim bir sürü umudum vardı, hayata tutkuluydum.O ise ”hayalperest’ti..