Gece ve gündüzün ruhu kadın erkek gibi farklı. Ay ve güneş. Gündüz işe sarpa sarmış, düşünemeyiz iç dünyamızı. Oysa ay… Ay dipten derinden etkiler. Esir alır, düşündüklerini değil düşünmediklerini dahi ele alırsın. O seni alır. Debelen dur. Zaman durmaz, akmaz; oysa saatler geçmiştir.Gündüz işte saate bakarsın, akşam ne çabuk geçti dersin. Gündüz iş yaparsın. Kalp, rötarlı bir saat misali kapıda miyavlar usulca… Oysa akşam saatleri başladı mı, kapı ağır ağır açılır… Dökülür yaşananlar, acılar, bohçalar, keder, umut, olan ve olmayan/ olmayacak olanın kederi ve bunu bilmek gene de istemek bir yandan da… İşte akşam bir yandan ateştir. Yakar. İster sıcağında ister cehenneminde… Ruhun neye uygunsa çekip çevirir. Bazen akşam olmasın dersin. Çünkü dünya üzerine akar, yanıt veremezsin, onca soruya/ sorguya…Akşam öyledir ki, dipte akar… Konuşamazsın öyle. İçte olanları nalatamazsın herkese. Bazen kendine açılmazsın, epey sonra açılırsın -şanslıysan o da-Yaralar çoğaldıkça gün iyi gelir sana. Yorulursun ama koymaz kalp yorulmasının yanında nedir ki, en ağır iş? Sorgu sual, susmak bilmeyen bir beyin eğer ayla birlikte müdavim oluyorsa ruhuna- benliğine; o zaman elbette ‘Gün batmasın!’ diye haykırırsın, göğe bakıp…