bildirgec.org

iz hakkında tüm yazılar

Hanımlar! LED ler size GÜZELLİK Yapıyor…

Beacool | 02 May 2010 15:26

Hanımlar! LED ler size GÜZELLİK Yapıyor…

Pürüzsüz bir ten güzelliğin ilk anahtarı...
Pürüzsüz bir ten güzelliğin ilk anahtarı…

Aslında uzun zamandır bilinen bir teknoloji olan Ledlerin son 10 yılda nasıl bu kadar gelişip hayatımıza çok şeyler katacağını eminim çok az insan hayal etmişti. Bunlardan biri bendim. Çocukluğumda ufak led lerle fenerler yapıp bu az enerji çeken ışık kaynaklarıyla daha kuvvet fenerler yapmaya çalışırdım. Tabii o dönem led teknolojisi cidden yerlerde sürünmekteydi. Hatta bir keresinde ledi elektrik prizine takıp (hem ödümü) hem de ledi patlaşmışlığım vardır. Onların gelişeceğini (her nasılsa) hep biliyordum…

suçlarla ilgili faydalı bilgiler

taha3045 | 12 March 2010 13:28

Yusuf Cemil Bey’in 1910 senesinde ülkemize getirdiği parmak izi tekniği polislik kavramında yepyeni bir çığır açtı,sonraki yıllar parmak izi tekniği polis okulu derslerinde teknik olarak gösterilmeye başladı.Polis Enstitüsü ilk açıldığında burada ufak bir kriminal labaratuvar açıldı.(1938) İkinci Dünya Savaşı’nda ülkemize getirtilen İsviçre’li uzman bu alandaki uzmanların yetiştirilmesine önayak oldu.

Ankara’da Alman büyükelçi Von Papen bir suikast sırasında öldürülünce bir silahın kazınmış numarası okundu ve bu olay ekspertiz işlemlerinin kapısını açtı.İkinci kriminal laboratuvarın açılması beraberinde Amerika’ya gidip ihtisas yapılmasını ve bu konuda gelişmeyi beraberinde getirdi.

güneş, ay, sorgu sual ve ötesi…

astral | 14 September 2009 13:32

Gece ve gündüzün ruhu kadın erkek gibi farklı. Ay ve güneş. Gündüz işe sarpa sarmış, düşünemeyiz iç dünyamızı. Oysa ay… Ay dipten derinden etkiler. Esir alır, düşündüklerini değil düşünmediklerini dahi ele alırsın. O seni alır. Debelen dur. Zaman durmaz, akmaz; oysa saatler geçmiştir.

Gündüz işte saate bakarsın, akşam ne çabuk geçti dersin. Gündüz iş yaparsın. Kalp, rötarlı bir saat misali kapıda miyavlar usulca… Oysa akşam saatleri başladı mı, kapı ağır ağır açılır… Dökülür yaşananlar, acılar, bohçalar, keder, umut, olan ve olmayan/ olmayacak olanın kederi ve bunu bilmek gene de istemek bir yandan da… İşte akşam bir yandan ateştir. Yakar. İster sıcağında ister cehenneminde… Ruhun neye uygunsa çekip çevirir. Bazen akşam olmasın dersin. Çünkü dünya üzerine akar, yanıt veremezsin, onca soruya/ sorguya…

Yazmamışlar kaderimi kimseyle…

astral | 23 August 2009 19:08

Ruh durur bazen. Zaman da akmaz. O anlar da yalnız bir parça müzik vardır, bir parça matem… -Neye olduğu belli olmayan-

An durur ya, bir gece yarısı, gökte yıldızlar varken, gök lacivertten; yüreğin laciverde yakınken; Özlem Tekin bağırır bir yandan: ‘Yazmamışlar kaderimi kimseyle…’

‘Bu şarkı bana yazılmış olmalı ya da bu kadın beni hissetti, yazdı.’ dersin.

Bir iç geçirirsin, bir sigara yakıp üfler gibi içli hissedersin kendini. Oysa hiç sigara içmemişsindir. Uzaklardan bir kadın sesi duyarsın, bir şarap kadehi yere düşer, tuz buz olur; kadının gözünden bir damla yaş süzülür, duyacağını hiç ummadığı söz kulaklarında çınlar; bilmiyordur ki, bir yüzyıl çınlayacaktır o laf, o an…

Boş ver (son)…

| 17 April 2009 10:39

 img2.blogcu.com
img2.blogcu.com

Haftanın sözü SON…

Ne gemiler geçti, boğazın devir daim suyundan; geçecek geçmeye de devam edecek. Ne hayatlar geçti, dünyanın bin bir halinden ve yine geçmeye devam edecek. Güneş hep doğdu ve battı, doğacak ve batacak; dünyanın son noktasın da bile. Bir bir giden sevdiklerinin ardından kalan izlere, bir gün senin de izin eklenecek; başka sevenlere başka başka eklerle.
Bazen boş verdik hayata ve aşkın en ince hallerine. Bazen de boş veremedik, yaşanmışlıklardan kalan emarelere. Senden sonrakiler de bu boş ver oyununu oynayacak. Kim bilir kaç kişi, kaç kez boş ver diyecek. Boş versene, sen olsan da olmasan da bu oyunlar devam edecek. Sahtecilikler, sahicilikler, aşklar, acılar, hüzünler, yalan mutluluklar vesaire mekânlar değişecek, değişen ruhlarla; ama hep benzerlikler olacak geçen ve geçecek olan boş vermişlikler de…
Boş ver oyununu oyna, istersen oynama…
Eninde sonunda hayat sana boş verecek, teğet geçerken sol omzuna; boş ver son olacak…

Vizyonda Bu Hafta ”16 Ocak 2009”

inanco | 15 January 2009 17:12

Yes Man - Bay Evet
Yes Man – Bay Evet

Yes Man – Bay Evet
Türü : Komedi
Ülke : ABD
Süresi ve Yapım Yılı : 104 dakika – 2008
Yönetmeni : Peyton Reed
Oyuncular ;
Jim Carrey
Zooey Deschanel
Bradley Cooper
Rhys Darby
Senaryo : Nicholas Stoller, Jarrad Paul, Andrew Mogel, Danny Wallace
Müzik : Mark Everett, Lyle Workman
Görüntü Yönetmeni : Robert D. Yeoman
Filmin web sayfası ve imdb

Twilight - Alacakaranlık
Twilight – Alacakaranlık

Twilight – Alacakaranlık
Türü : Dram
Ülke : ABD
Süresi ve Yapım Yılı : 122 dakika – 2008
Yönetmeni
Catherine Hardwicke
Oyuncular ;
Kristen Stewart
Robert Pattinson
Billy Burke
Ashley Greene
Senaryo : Melissa Rosenberg
Müzik : Carter Burwell
Görüntü Yönetmeni : Elliot Davis
Filmin web sayfası ve imdb

İzlerin

ceyhunak | 19 December 2008 11:48

Şimdi böyle mi başlar ayrılıklar, ayrılıklar hep yakar
yakan ayrılık olsa ne yazar, yanan ürek olduktan sonra…
yüreğime basıp gidişin,
gidişler hep böylemidir.. böylemidir bu son söler.
Sözlerde başlayıp,
gözlerde bitşler,
sonrada terkedişler..
Aşkın izlerini taşımak, bir dövme gibi üzerimizde,
çıkmayan bir leke belkide..
Seni sevişim, kollarında oluşum, sesinle uyuyuşum.. hayallerimi süsleyişin..
Herşeyim, hep senleyim..
Sen bana hediyesin, kurasız çekilişsiz…

NE?

| 09 December 2008 10:23

Soldan geldi,
İz-i kaldı.
Sersemledim.
Günaydın!

Sana inat,
Ona da,
Yazacağım.
Tekrardan,
Günaydın!

Ne? Ne var?
Ne oldu?
Anlamadın mı?
Bir daha,
Günaydın!

animatronik hoparlör

muzurcan | 11 November 2008 09:41

Bu zamazingo uzaylı görünümündeki bir hoparlör. görevini yerine getirirken aynı zamanda yerinde durmuyor çalan müziğin ritmine göre hem çalıyor hem oynuyor, kendim çalar kendim oynarım deyimi bu hoparlörde hayat buluyor:) hatta eğlenceyi o kadar abartmış ki bu zamazingo, müzik bitip kapattığınızda birde süprizi var size, gözünüzün içine baka baka geğiriyor:))

İZ’

astral | 26 June 2008 10:49

Üzerimden çığlıklar geçiyor. Üşüyorum. Dört yan sessizlik. Sessizlik, buzdan keskin ve soğuk. Dört yan yalıtılmış duvarlarla çevrili. Sesim, kendime dönüyor; benliğime çarpıyor. Sesim de, sessizlik gibi acıtıyor, eğer duyan yoksa ve içime akmak zorunda kalıyorsa…

Yorgun bir ruh var içimde. Hayat devam ediyor, ben devam ediyorum, susuyorum. Keşke içim de bir parça sus(!)sa diyorum.

Ne gürültücü bir sessizlik bu içimdeki ses’s-iz-lik/ izsizlik hiç susmuyor.

Asıl zor olan iz’sizlik midir?