Dokunaklı bir ağıtta, tende son yazının adıydık. Derin dokunuşlarda, az sızılı bir öpücüktük; bir önce… Düştük.İdrak’tan gizliliğe hatta gize varan; evvelinde sözü şartlayan yazgıydık. Sonrasızdık. Sonramızdık.Gebermeden bir önce kendi mezarına çiçek diken arızalı iki ruhtuk. Bizdik. Anlaştık. Kaynaştık. Sırnaştık. Bakıştık. Ölmeyi unutup kavgaya tutuştuk. ‘En büyük salak biziz oyunu’nda, bütün kartları kapandık. Koptuk. Fırtınada sağ kalan ağır yaralıların son sarılışıydık.Hüsranın devamının zorunlu elçileriydik. Eldik. Kaçırılmış romanda tanrının şakası denilendik. Altı saatlik yolda saniyeleri testilere koyan, ardından adına tütsü yakan, acılı isyankarlardık. Eksiksiz pazılda yankıydık. Işık, koku, ses ve nefese –dokusuz- evrende renk verendik. Plansızdık. Kapılandık. Gebermeden bir önce, derin dokunuşlarda; az sızılı bir öpücük ve sonramızdık.