# Ruhumun diyarlarında tarafsız efkar…
Her ıssızlığın ardından geri düşen zaman. Aralıklardan sızan vurdumduymazlık efkarımıza ortak olmazken şenlik paylaşımlarını pek iyi bilirler kendileri…Elveda dediğim şehirlerden kaçarken, içimde son yırttığımız fotoğrafların izleri; sırlar mıydı kandığımız yoksa sadece ellerin miydi yıllarımı alan bebeğim?Kucağına döktüğü resimleri karıştırırken Rüya, rüya olmasını dilediği; mektuptan bozma küçük bir notla karşılaştığı… hala resimlerine baktığı sevgilisinin resimlerine bakarken…
‘Şekerparem, şekerlemem selam tatlım. Ne sevgilisi şekerim?? Sevgilin mi var demişsin, öyle sorular…Zor o mevzular. Çalıştım hep. Hafta sonu da Aantalya’ya gittim, Side’ye gittim, aspendos’u gezdim, değişiklik olsun diye.
Geldim, gece araba sürdüğüm için uykusuzdum. Gündüz, iş malum. Şimdi gece 02, çalışıyorum…Sevgili mi, o ne? Kelime anlamına bakmam lazım.İşlerin bitmesi lazım. Sorumluluk bende ya, ben de ayrıntıcı olduğumdan, kestirip atmıyorum çoğu konuyu. Böylece çok duruyorum bir konunun üzerinde ve çok çalışıyorum, çok. Neyse şikayetçi değilim. Hedeflerim için emek harcıyorum. İstediğim yerde olmak için.İşte böyle şekerim. Bu arada şarj aletimi unuttum bir yerlerde, dinleneyim diye almadım da. Daha açmadım telefonumu. Antalya’da soyutlanayım dedim. Aslına bakarsan Schopenhauer’in de bir çok konuyla ilgilenerek isim yaptığını sanmıyorum. Bu yüzden bir yanım daha da soyutlan diyor kabuğuna. Hayattaki amacım beni kamçılıyor…
Neyse, sen nasılsın? Daha iyiyim sanırım gitmeden önceki halimden. Şimdi yine çok çalışmaca var gündemimde.Hepsi bu aslında. İş oldum valla.Hayatımda heyecanlandığım biri yok. Bu süreçte de nasıl olsun ki.. Bu da var. Ben ne kadar zaman ayırırım ki birine.Alman bir abla vardı plajda ve benim Almancamı unutalı epey oldu. Baktık öyle ablaya bizde, bu kadar…Özledim seni tatlım…’
Özleyen adam, özlediği kadına bunları yazarken, o tatile karısıyla gittiğini söylemeyi unutmuş olabilir mi acaba diye anlamsız bir soru geliyor aklıma… Şarj aletini unutmuş gibi yapan adam suçsuzluğunu kendine kanıtlayabilmiş midir acaba?Bu küçük notu geçiyorum, başka bir resme gözlerim takılıverirken, kulaklarım duymaktan usanmadığı; ‘Resimler hayaller paramparça, senin de gözlerin uzaklara öylece dalmıyor mu hiç söyle diyen adamı dinlemeye devam ediyor ve bir yandan da ne olursa olsun hala romantik ve aşkına sahip çıkan birilerinin yaşadığına inanmaya çalışıyor…
yorumlar
çok hoşbu şarj aletleri çok unutulan bir nesnedir, nedense:))
görseller de çok güzelah artık kar yağsa lapa lapa şehrime.
Hala ”şarj ımı unuttum” diyen erkeğe inanan kadın var mıdır acaba ?
inanırım, yok inanmam, ama inanada bilirim, ya da inanmak isterim(İÇİMDEN HADİ LEN DERİM)Dıştan ne yaparım bilemedim, başıma geldi mi hatırlamıyorum.
Kimse bir kadına bu açıklamayla gelmesin..”Ben aptalım ama sen de aptalsın demektir”..İnsanlık hali mi, vah insanın haline o zaman..
kar yağmayacak (yağmuuur sen de vurup durma şu cama)
şu anda birinci görseldeki şemsiyeli bayan ben olmak isterdim(yalnız şemsiyeyi kapatırdım), dördüncü görseldeki bayan da ben olmak isterdim ve son görseldeki bayan mı değil mi bilemedim ama bayan olarak orada ben olmak isterdim.KAR YAĞMAYACAK BUGÜN DE.
yalan denince aklıma geçen bi arkadaşın sevgilisi ile yaptığı dialog aklıma geldi…ee nasıl?? diyen sevgilisine arkadaşımın verdiği cevap; “bundan daha haşmetlisini ve fonksiyonelini görmedim!” adam yememiş haliyle..bu kez bizimki”önemli olan boyu değil, işlevi!” kem küm etmiş..karşı taraf buna da inanmaz gözlerle bakınca;”her şeyin yavrusu şirin oluyor!”ne güldüm…
hoş bir yazıydı. kar resimleri içimi ısıttı hiç sevmememe rağmen.
kar benim içimi soğutur, çok sevmeme rağmen, ama istediğim budur.
uzaktan bakmak hatta mümkünde pencere önünde bir fincan çay ya da kahve eşliğinde yağan karı izlemek hoş olurdu. ama “karda zordur yürümek”
“bakarsan pencereden”