“Menekşelerin yapraklarına elini sürmeyeceksin” demişti “hem yapılmış hem yapma çiçek satan tüccar”. Kimin kime zarar vereceğini anlamamıştım. Zaten doğru söyleyip söylemediğini de bilmiyordum. Bilmem işte, anlamamda yetiştirmekten bitkiyi, çiçeği. Hiçbir zamanda anlamamışım, anlayamamışım. Sadece her zaman sevmesini bilmişim dokunmadan uzaktan.Bu günde kavga ettim menekşemle. Bu günde açmadı diye. Küskün olduğundan bana, göstermiyor renklerini. Ellerimdeki günahları dokunarak bulaştırmak istemedim aslında ona. Anlaşıldım mı bilmiyorum, ama hala küs işte bana.Denizin kenarında mavi, mavi ölüyorken, bencillik ettim. Bensiz solmasını istemedim. Bıraktım artık aklımın savunmasını, her gün önünden geçerken gemici düğümlerini dizip boğazıma, dişlerimi sıkıp direnmek istemiyorum ona. Bu yalan günlerde, yavan hikâyelerde, yürek cehennemleri çekerken ben, o açmamak için direniyordu oysa. Sorarım nasıl bir cenktir bu. Tövbelerim ilmek, ilmek çözülürken, nasıl bir yengidir.Yorgunum, ölesiye bezginim. Dedim ya bıraktım artık aklımın savunmasını. Esir düştü artık vazgeçmelerim. Anla artık menekşe, dokunmamalıyım bu kirli ellerle…