1883’te Lübnan’ın Bkarre şehrinde doğan Halil Cibran, 1895’te çilesi ile birlikte Amerika’nın Boston şehrine göç etmişse de, 1898’de Beyrut’a geri dönmüş ve El Hikmet Medresesinde dört yıl eğitim gördükten sora , 1902’de yeniden Boston’a gitmiştir.
Halil Cibran
1905’te yayınlamış olduğu ilk eseri Müzik’ten sora 1908’deki Husursuz Ruhlar büyük bir yankıya neden olmuş, kilise değer yargıları ve anlayışına ters düşmesi nedeniyle, kendisi Maronit Kilisesi tarafından afaroz edilmiştir.aynı zamanda eserleri zamanın Osmanlı idaresinin kararı ile Beyrut’ta aleni olarak ateşe verilmiştir.1918’deki Deli (The Madman)yi, 1919’da arapça olarak yazıp yayınlamış olduğu Processions;1920’de Forerunner ve Kasırgalar;1923’te Peygamber(The Prophet-Türkçede Ermiş adıyla yayımlandı); 1926’da Kum ve Köpük; 1928de İnsanoğlu İsa(Jesus, The Son Of Man), The Earthgods ve İvme ile, Türkçe’ye Ermişin Bahçesi adıyla çevrilen The Garden Of The Prophet eserleri takip etmiştir.Ve,bu doğu düşünürü,büyük hoca 1931’de sefalet içinde ,bir çatı katında Newyok’ta bu dünyadan ayrılmıştır.
o sadece bir yazar değil kısacık hayatında büyük bir filozof ve iyi bir ressam olmayıda başarmıştır.o tam anlamıyla bir doğuludur, ruhunun derinliklerinde yatanı yansıtabilme yetisi her doğulu gibi ondada var olan bir meziyettir. ve bu meziyeti sayesinde çok yankılar uyandırmıştır. onun ruhunu anlamak için derinlere inmek ve çok yükseklere çıkmak gerekir.resimlerindede aynı durumla karşılaşılır. o asla somut olmamıştır resimleride soyut kavramlar üzerine kuruludur. ve şuan hala dünyanın bir çok yerinde sergilenmektedir.O doğunun Nietzche’si, Sartre’ı, batının Mevlana’sı, Yunus Emre’si olmuştur.O yunan felsefesini doğu ve batıyla sentezlemiş ve ortaya tüm dünyayı etkileyecek fikirler sunmuştur.şiirlerine buradan ve bazı eserlerinden alıntılara buradan ulaşabilirsiniz.kitapları hakkında bilgi almak isterseniz burdanulaşabilirsiniz.
yorumlar
yazınız üstâdı tekrar hatırlattı bana.. teşekkürler.. ancak doğunun Niçesi, batının Yunus Emresi değildir.. Halil Cibran’dır ki üslubu, anlatımı ve hatta fikirleri (saydığınız zatlar ile paralel gitse dahi) kendine özgüdür.. böylesi bir benzetme üstâda saygısızlık olur..
”Ve siz adil olması gereken yargıçlar;Etinde namuslu ama ruhunda hırsız olana ne hüküm verirsiniz.”Halil Cibran vazgeçilmezlerim arasındadır…Güzel bir yazı..
BU DİZELERE AŞIĞIM…birlikteliginizde belli bosluklar birakin.Ve izin verin, cennetlerin rüzgarlari aranizda dans edebilsin…Birbirinizi sevin; ama sevgi bir bag olmasin,Daha ziyade, ruhlarinizin sahilleri arasindahareket eden bir deniz gibi olsun.Birbirlerinizin bardaklarini doldurun;ancak ayni bardaktan içmeyin…Ekmeklerinizi paylasin; amabirbirinizinkini yemeyin…Beraberce sarki söyleyin, dans edin, cosun;fakat birbirinizin yalnizligina izin verin;Tipki bir lavtanin tellerinin ayri ayri olup,yine de ayni müzikle titresmeyi bilmeleri gibi…Birbirinize kalbinizi verin; ama digerinin saklamasi için degil;Çünkü yalnizca Hayat’in eli, sizin kalplerinizi kavriyabilir…Ve yanyana ayakta durun; ama çok yakin degil,Çünkü bir mabedin ayaklari arasinda mesafe olmalidir;Ve mese agaciyla, selvi agaci,birbirinin gölgesi altinda büyüyemez.’
teşekkürler inan6666 bey.gözünüzden kaçmadığına sevindim:)sahlanankoç orada benim anlatmak istediğim şuydu..doğunun nietzchesi derken doğu için farklı bir bakış, batının yunus emresi derken batıya farklı bir bakış anlamında kullandım.ki belirttim zaten o’nun bir sentez olduğunu.yazım yanlış anlaşılsın istemem.
Eline sağlık dina13 insanı.Halil, hermann, william güzel kardeşlerimizdir. Halil abiden daha çok bahsetmeli asasen zaten biyografisi mevcut nette, şöyle senden bir şeyler anlatsan.. Sartre ile bağlantısını kuramadım. Sartre severim ama hayatımda onun kadar sıkıcı bir adam tanımadım; simon’ada ne yaptıysa hatun bırakmadı herifi. Bir sürü etiket vermişsin hiç olmazsa bir iki öyküsünü anlatta dinleyelim.Orta okul, lisede iken çok severek okurdum iyi oldu hatırlatman ..
ya şimdi bana hikaye anlattırma. zaten heran hikaye anlatmaya meyilli biriyim… şöle diim sana Sartre ile olan bağlantısı şu;Sartre derindir yüzeysel diildir.ya benmi çok paranoyağım bu bağlantıları kurabiliyorum acep.
Sartre’ın neresi derin; varoluşçuluk felsefesi dediğinle ilahiyatçılar kafa buluyor. Simon abla bence daha derin. Gerçi nietzche abi kızacak bu sefer. “Siz kadınlara derin dersiniz onlar sığ bile değillerdir” diye. En iyisi ben hiç bulaşmayayım william’dan bir şiir yazayım.Twas on a Holy Thursday, their innocent faces clean,The children walking two and two in red and blue and green,Grey headed beadles walking before with wands as white as snow;Till into the high dome of Paul’s they like Thames waters flow.Oh what a multitude they seemed, those flowers of London town.Seated in companies they sit, with radiance all their own.The hum of multitudes was there, but multitudes of lambs:Thousands of little boys and girls raising their innocent hands.Now like a mighty wind they raise to Heaven the voice of song,Or like harmonious thunderings the seats of Heaven among.Beneath them sit the agéd men, wise guardians of the poor.Then cherish pity, lest you drive an angel from your door.
Untouchablezen sen ne kadar bencil bi insansın öle ya. bilen var bilmiyen var ingilizceyi hem madem paylaşıyon yaz türkçesinide herkez okusun.aaa kızdırmayın beni ya:))
Ne derlerse desinler,Yakın dostlarım cinler…Havanın ve alevinKemiksiz çocukları;Yüzbir odalı evinHaşmetli konukları,Rüzgârdan topukları,Yakın doslarım cinler…Kum gibi kalabalık,Bin şekil ve bin kılık;Suda bir gümüş balık,Postacı güvercinler,Zümrüt yüklü hecinler,Yakın dostlarım cinler…N.F.K.
halil cibran sa söz konusu olan bir arabın portresinden b akmak gerek. ingilizce yasada bu arap,teşbihinin ve mesellerin dilinde bıraktığı fasih yarayı kanatmadan duramaz.bu ortadoğulu batıya gidreken yanında kutsal toprakların kokusunu taşımıştır.batı her ne kadar sanayi toplumunun peygamberlerini kendi yetiştirmişssede halil cibran gibi bir fırtınayı kabul etmek zorunda kalmıştır.
Aşkı konuşmak için dudaklarımı kutsanmış ateşle temizledim, ama hiçbir sözcük bulamadım.Aşktan haberdar olduğumda sözler cılız bir hıçkırığa dönüştü, yüreğimdeki şarkı derin bir sessizliğe gömüldü.Ey bana gizlerinin ve mucizelerinin varlığına inandığım Aşk ‘ı soran sizler,Aşk peçesiyle beni kuşattığından beri ben size aşkın gidişini ve değerini sormaya geliyorum.Sorularımı kim yanıtlayabilir? Sorularım kendi içimdeki için; kendi kendime cevaplamak istiyorum.Aski bu kadar güzel tarif eden üstad sevilmez mi..
Elimde şuan Halil Cibran’ın “Ermiş” adlı kitabı var… Tam geçmişe ait özlem içinde kıvranırken şu cümlesiyle karşılaştım ve evet dedim zaman bundan ibaret…”…dün bugünün hatırasından başka birşey değildir ve yarında bugünün rüyası…”Ve aynı zaman da evlilik hakkında ki düşünceleri de şu zamanın “evlilik korkusu” nu çok güzel anlatıyor-bence-çoğu insan bu nedenle, yani “benlik”lerini kaybedecekleri, ve “iki”yi “bir” e düşürme endişesiyle evlilikten korkuyorlar…yani bir başkasına kendileri kadar güvenemeyecekleri için…tabiki bu benim fikrim..ve Halil Cibran’ın söylemi de aşağıda ki gibidir….”…şarkı söyleyin ve raksedin birlikte ve pürneşe olun, fakat bırakın herbiriniz olsun… Tıpkı , aynı nağmeyle titreşiyor olsalar da bir udun tellerinin tek başlarına olması gibi…”
evlilikle ilgili şiiri şurada verildi galiba.neyse. bir zatı daha sayende tanıdık hafif.org, ayriyetten teşekkürler @dina