bildirgec.org

düşünür hakkında tüm yazılar

Ünlü Düşünürlerden Tavsiyeler

schablon [pilli_silinen_hesap] | 11 June 2011 15:26

Kalbinize dokunduğu anda sizi etkileyecek birkaç ünlü düşünürün sözlerini sizinle paylaşmak istiyorum.

Bu makale, sadece sizin ufkunuzu açmanıza ve gününüzü iyi geçirmenize değil aynı zamanda hayallerinizin ve tutkularınızın peşinden gitmeniz için size ilham verecek.

Bu dünyada bir şeye sahip olmak istediğinde seni durduran tek şey, içindeki o sendir.

Umberto Eco

queennothing | 06 August 2010 13:23

Okuduğumuzu anlamak; anladığımız her bir cümlenin içindeki gizemi, yani başka manalara da gelebileceğini ve okumak eyleminin aslında sadece ‘öğrenmek’ten ibaret olmadığını kavramak ve okumak. Eco‘nun Açık Metin ile söylemek istediği bu değil elbette. Yine de, bu sade ve basit görüş, bilgi ve hatta davet, giriş kapısını içeri girebileceğimiz kadar aralıyor.
5 Ocak 1932 tarihinde, İtalya’da; Alessandria’da baba Giulio ve anne Giovanna’nın ilk ve son çocukları olarak dünyaya gelen Umberto Eco, henüz 8 yaşındayken; 1939 senesinde patlak veren II. Dünya Savaşı‘nın derinden etkilediği İtalya ve dünyanın bambaşka ve gerçek yüzüyle tanışmış oldu. Orduya çağrılan babası Giulio’nun gidişiyle, annesiyle bir başına kalan Umberto, babasının zorunlu olarak dağlık bir bölge olan Piedmontese’ye göç ettiler. Düşmanlığa, kahramanlık oyunlarına, ölüm kalım meselelerine şahit olan küçük Eco, 1945 senesinde, savaşın bitimine kadar ‘yetersizlik hissi’ yüzünden bunalıma girdi. Uzaklarda olan babasının yokluğu yüzünden kimliğini çıkarmakta güçlük çeken Eco, 14 yaşına dek, kendini ‘evinde güvende’ olarak gördü. Savaşın bitişi ve babasının eve dönüşüyle Eco ailesi, Umberto‘nun üniversite çağına gelmesiyle tekrar Alessandria’ya taşındılar. Umberto’nun avukat olmasını isteyen baba Giulio, oğlunun üzerinde nasıl bir baskı oluşturduğundan bi’haberdi ve genç Eco, babasının isteği üzerine hukuk bölümünü tercih etti. Avukatların geleceğinin parlak oluşundan ve her daim ekmek getirdiğinden bahseden baba Giulio, oğlunun hukuk bölümünden nefret etmesine sebep olmuştu ve Umberto, ne kadar denediyse de sonunda bölümünü bırakmaya karar verdi.

‘ Üstat KUNG ‘

| 04 November 2008 17:06

KONFÜÇYÜS (M.Ö 551 – M.Ö 479); ünlü mü ünlü Çin filozofudur….
Üstat KUNG ismiyle de bilinir.
Dünya , onun düşüncelerini, Analektleri ile tanır.
Bu büyük düşünürün her sözünden ince ve derin anlamlar çıkarabilirsiniz. Çin’de yaşamış, felsefesini ise sadece çin’e değil tüm dünyaya duyurmuştur.

Düşünce ve felsefesi toplumda ahlaki değerler,
insan ilişkileri, siyaset ve adelet (hukuki değerler)
olup daha bir çok konu ile de ilgili analektleri vardır.
Mesela aşk terapistliği….
Konfüçyüs’un Aşk Öğütleri…..

M.Ö’nce yaşamış bir düşünür olmasına rağmen
günümüzde de ismi geçen üstat’lardandır.
Bir çok konuda güzel ve özlü sözleri ve felsefesi halen dikkate alınmakta…
Konfüçyüs’tan özlü ve güzel sözler….

Çinliler teknoloji v.s…her konuya el attıkları gibi
filozoflarıyla da meşhurlardır.
Dünyada aynı zamanlarda yaşayan bir kaç filozofun içinde yer alır,Konfüçyüs; Buda, Thales gibi…….
Öğrencisi olmak isterdim bu büyük düşünürün…
Konfüçyüsçülük bakınız…
Konfüçyüs’ün dünya basınında çıkan TÜM HABERLERİ.

Peter Drucker’ın Hayatındaki 7 Önemli Ders

bilgi80 | 15 September 2008 10:26

İlk Ders: Mükemmele ulaşmak için bir kez daha dene,kaç yaşında olursan ol!
İkinci Ders: İnsanların değil,Allah’ın dikkatini çekecek kadar mükemmel bir iş yap!
Üçüncü Ders:Bir çok konuda derinleş!
Dördüncü Ders:İyi yaptıklarını,yapamadıklarını bil ve gelecek yıl için iyileştirme planı yap!
Beşinci Ders:Yeni bir göreve geldiğinde yapmak gerekeni yap!
Altıncı Ders:Kararlarını,kararların beklenen sonuçlarını yaz ve sonra gerçekleşenle tahminlerini karşılaştır.
Yedinci Ders:Ve bu son ders Peter Drucker kitabında gizli.Sizde kitap okumayı seviyor ve böyle başarılı insanların hayat hikayelerini merak ediyorsan sana tavsiye..

DOĞU’NUN NIETZCHE’Sİ; HALİL CİBRAN

dina13 | 04 October 2007 10:31

1883’te Lübnan’ın Bkarre şehrinde doğan Halil Cibran, 1895’te çilesi ile birlikte Amerika’nın Boston şehrine göç etmişse de, 1898’de Beyrut’a geri dönmüş ve El Hikmet Medresesinde dört yıl eğitim gördükten sora , 1902’de yeniden Boston’a gitmiştir.

Halil Cibran
Halil Cibran

1905’te yayınlamış olduğu ilk eseri Müzik’ten sora 1908’deki Husursuz Ruhlar büyük bir yankıya neden olmuş, kilise değer yargıları ve anlayışına ters düşmesi nedeniyle, kendisi Maronit Kilisesi tarafından afaroz edilmiştir.aynı zamanda eserleri zamanın Osmanlı idaresinin kararı ile Beyrut’ta aleni olarak ateşe verilmiştir.
1918’deki Deli (The Madman)yi, 1919’da arapça olarak yazıp yayınlamış olduğu Processions;1920’de Forerunner ve Kasırgalar;1923’te Peygamber(The Prophet-Türkçede Ermiş adıyla yayımlandı); 1926’da Kum ve Köpük; 1928de İnsanoğlu İsa(Jesus, The Son Of Man), The Earthgods ve İvme ile, Türkçe’ye Ermişin Bahçesi adıyla çevrilen The Garden Of The Prophet eserleri takip etmiştir.
Ve,bu doğu düşünürü,büyük hoca 1931’de sefalet içinde ,bir çatı katında Newyok’ta bu dünyadan ayrılmıştır.

o sadece bir yazar değil kısacık hayatında büyük bir filozof ve iyi bir ressam olmayıda başarmıştır.o tam anlamıyla bir doğuludur, ruhunun derinliklerinde yatanı yansıtabilme yetisi her doğulu gibi ondada var olan bir meziyettir. ve bu meziyeti sayesinde çok yankılar uyandırmıştır. onun ruhunu anlamak için derinlere inmek ve çok yükseklere çıkmak gerekir.
resimlerindede aynı durumla karşılaşılır. o asla somut olmamıştır resimleride soyut kavramlar üzerine kuruludur. ve şuan hala dünyanın bir çok yerinde sergilenmektedir.
O doğunun Nietzche’si, Sartre’ı, batının Mevlana’sı, Yunus Emre’si olmuştur.O yunan felsefesini doğu ve batıyla sentezlemiş ve ortaya tüm dünyayı etkileyecek fikirler sunmuştur.
şiirlerine buradan ve bazı eserlerinden alıntılara buradan ulaşabilirsiniz.kitapları hakkında bilgi almak isterseniz burdanulaşabilirsiniz.

Üstad’ dan Aydın’ a derken, şimdi de Düşünürlerimiz

vmorkoc | 04 June 2006 04:32

Eskiden “ÜSTAD” olmak çok önemliydi. Üstad’ a karşı çok büyük saygı vardı. Birden, kendini Üstad olarak tanımlayan binlerce üstad çıkmaya başladı. O zaman dediler ki, “usta – aslında ÜSTAD- olman için 40 fırın ekmek yemen lazım.” Gerçek üstadlar kendi üstadlıklarından utanmaya başladılar ki, onları imdadına boy boy yetişen Üniversiteler -bizim dil kurumunca evrenkent olarak tanımlanır!- çıkmaya başladı. Buralara yüksek zümreden, değerli insanlar çalışmalarını yapmakta ve bilmin gelişmesini sağlayan adımların köklerini salarken, bu zümre kendini -hakları idi- “AYDIN” olarak tanımladılar. Derken, üniversitelerin önemi, Fransız İhtilali ile, birden bire artı ve bizden birileri, bazı gerekli öğretileri almadan, çalışmalarını destekleyecek gelişmelere zamanlarını harcadan kendilerini o bilim kurumlarına yapıştırıverdiler. Bu bizim düzmece aydınlar üstadlıktan çıkmak için bir yol aradılar ve utandıklarını yayınlarla halka duyurdular. O zaman, kendilerine “Bize “ÜSTAD” demeyin biz “AYDINIZ.”” olarak seslerini çığırtarak dışa vurdular. Şu an, “Aydın olmak için 40 üniversite okuman lazım.” denmesi gerekeceğine; daha bu başarılamadan bazıları “Bize aydın demeyin, biz DÜŞÜNÜRÜZ.” demeye başladılar. Benim kafamı karıştıran, düşünürlükten sonra bunlar kendilerine ne isim takacaklar?