bildirgec.org

soyut hakkında tüm yazılar

AYN RAND’IN BAHANESİ

il mare | 31 August 2010 09:18

Bahanelerden ibaret olduğumuzu söylüyor Ayn Rand.Kabul etmek istemediklerimizi bahaneler aracılığıyla kabul edilebilir hale getirmeye çalıştığımızı,kendimizi kandırıp kendimize göre realiteler yarattığımızı…

Haklı,fakat belirsiz,anlamsız bir dünyanın içindeyken ve asıl anlamı ortaya çıkaracak ölüm niyetine bir yaşama bahanesinin içindeyken biz, bu bahanelerin alt kümeleri diğer tüm küçük bahaneler eleştirilmek için fazla masum değil mi?

Misal;
Uzun bir süreliğine başka bir ülkeye gideceksin,istediğin zaman dokunamayacak kadar uzak olacaksın sevdiklerine.Biliyorsun ki onların yanında olmak her ölümü korkusuz kılar, fakat ellerini bıraktığın vakit, birlikte ölmekten çekinmeyeceğin insanların ölüm korkuları sarar dört bir yanını. Gidersin gene de ama,caymazsın,istiyorsundur çünkü.Ya sen yokken onlara bir şey olursa,ülkende beklenen yüksek şiddetli bir deprem mesela,ilan edilmiyor mu peşinen avaz avaz? Ama ne yapıyorsun,kulaklarını tıkama bahaneni kullanıyorsun.Sanki ölüm yokmuş,ne kadar uzağa gitsen de onlara hep yakınmışsın gibi düşünmeye odaklanıyorsun. Ölümü inkar etmek için,kendine bir realite oluşturuyorsun, İhtimallerin hepsini doğduklarına pişman ediyor,hepsini feci şekilde azarlıyorsun. Bir bilgisayar oyunundaymışsın gibi, içindeki çukurlardan çıkan biçimsiz canavarların kafalarına,daha belirmelerine izin vermeden elindeki balyozla sağlam darbeler indiriyorsun. Game,başarısızca overlandığı zaman da kadere sığınıyor,alışılır diyorsun,insanım diyorsun. İnsan olma bahanesini kalbine kan diye pompalıyorsun.

sıradan nesneleri devleştiren sanatçı : Claes oldenburg

nazokiraze | 02 October 2009 14:59

Claes Oldenburg - Free Stamp
Claes Oldenburg – Free Stamp

Amerikan pop-art akımının önde gelen temsilcilerinden Claes Oldenburg aslen İsveç kökenlidir. Hayatımızda yer alan öğeleri gözümüzün içine sokacak kadar büyüterek bir yerde onları alaya alan sanatçı 1929 yılında Stockholm’da doğmuştur.(uzun zamandır bu yazıyı yazmak istiyordum Oldenburg eserlerinin ve sanatçının sıkı bir hayranı olan kızım sayesinde bu sanatçı hakkında sürekli okumak durumunda kaldım )

30 adet hayranlık uyandıcı soyut duvar kağıdı

Gwain | 20 July 2009 15:29

Duvar kağıtları, bilgisayarınızı özelleştirmenin ve kendi tarzınıza uygun hale getirmenin en kolay yoludur. Kimileri minimalistik duvar kağıtlarını tercih ederken, kimileri doğayla ilgili olanları, kimileri de soyut duvar kağıtlarını tercih eder. Bu gönderide 30 adet ilgi çekici soyut duvar kağıdı derlemesini sizlere sunmaktayım.

Photoshop’ta Hazırlanmış 40 Adet Arkaplan ve Soyut Resim Hazırlama Dersi

admin | 03 January 2009 21:03

Soyut resim doğada bulunan bir nesnenin betimlemesi yerine doğada var olmayan şekil ve değişik renklerin bir ahenk içinde sunulmasıdır.Photoshop‘da masaüstlerinizi süsleyecek ve içinizi açacak soyut resimleri ve nasıl yapıldıklarını farklı sitelerden toplayıp arşiv yaptım. Anlatımları detaylı ve çalışmalar kolay yapılıyor. İyi süslemeler.

Photoshop’da arkaplan yapmak isteyenlere tam bir arşiv.

1)Abstract Signature

2)Chroma Wallpapers

Johnny Mnemonic

emsvizyon | 20 December 2008 14:50

işte keanu reeves‘i matrix‘e taşıdığına inandığım film johnny mnemonic. 1994 yılında senaryosu yazılmaya başlanan matrix‘in çekimlerine 1997’de başlandı işte aynı akımın daha doğrusu matrix’i besleyen kaynağın bir parçası olan jonhhy mnemonic‘de bu yıllarda gösterime girdi, 1995 yapımı cyber-punk film’in yönetmeni Robert Longo, başrollerini de tabiki Keanu Reeves ve Dina Meyer paylaşıyor. konusu, şirketler için beynini bir bilgi taşıyıcısı gibi kiraya veren Johnny Mnemonic’in ( Keanu Reeves ) taşıdığı bir bilgi için kötü adamlar tarafından kovalanmasından ibaret aslında. bu kötü adamlar bilginin kaynağı ve bilginin gönderildiği şirketleri ortadan kaldırmışlardı, sıra taşınan bilginin ele geçirilmesiydi.. johnny, bilgiden kısa sürede kurtulmak zorundadır çünkü bilgi beyninde ne kadar uzun süre kalırsa o kadar hasara neden olmaktadır, ayrıca kötü adamlar da peşindedir… johnny, çocukluk anılarını sildirerek beyninde daha fazla boş alanlar yaratmıştır. içinde bunun da huzursuzluğunu taşırken, öyle ya da böyle bu bilgi dışarı çıkacaktır ve sonu kötüdür…

Tasarımcılar için fotoğraf siteleri

xururuca | 12 September 2008 14:28

5 yıl önce 4 kafadar tarafından grafik tasarımcılarının birbirleriyle rahat ve ücretsiz bir şekilde resim paylaşabilmeleri için açılan photocase, beta yayınında olmasına rağmen an itibarı ile 325.539 kullanıcısı ve 126.239 fotoğraf ile oldukça güzel bir kaynak site.

3.726.225 imaj, 916.860 kullanıcı ve 45.125 fotoğrafçı ile hazır ve nazır bulunan dreamstime, 7 farklı dil seçeneği sunarak kullanıcılarının işini kolaylaştırıyor.

aydınlatma ve soyut düşünce içeren 40 photoshop dersi

pisho | 10 July 2008 11:19

müthiş efektler
müthiş efektler

Çeşitli aydınlatma ve soyut etkileri kullanarak phtoshopta harikalar yaratılabildiğini, en iyi gösterecek olan bu derslerdir, diyebiliriz.

  1. Bir fotoğrafa hafif çizgileri eklemek
  2. Ateşli Photoshop uzay patlaması
  3. Gerçek tutulma efekti, Photoshop’ta
  4. Albüm sanatında heyacanlı parıltı
  5. Photoshop’ta aydınlatma efekti

ilk 5 tanesi bu şekilde olan ve vandelaydesign tarafından hazırlanan bu 40’lık derleme gerçekten incelenmeyi hak ediyor. piyasadaki en iyi 40 dersten oluşan bu eşsiz kaynağa şuradan ulaşabilirsiniz.

NÜ, HEYKEL VE REKLAMLARDA KADIN

teacher07 | 09 May 2008 16:43

Genel anlamda sanatta çıplak insan figürünün kullanıldığı ürünler için bir tanımlımdır “Nü”. Çıplak sözcüğünün insanı tanımlamasına rağmen, çıplak kadın figürleri için kullanılagelmektedir. Çıplak, birçok uygarlıkta, dinsel törenlerde, büyü şölenlerinde önemli koşul sayılmıştır. Bereket simgesi olarak kullanılmıştır. Arkoik dönemde ölüm simgesi, Ortaçağda saflık ve temizliğin simgesi, Rönesans’ta insan ve doğa ilişkisinin simgesi sayıldı. 19. Yy.da Goya’nın metresi ve Maneti’n Sokak kadınını betimlemesiyle idealleşme eğilimi sona ermiştir. Daha sonraki yıllarda duygusallık ön plana çıkmıştır. Çıplaklığın gerçekçi kimliğe dönüşmesi Courbet, Degas, Renoir’in tablolarıyla oluşmuştur. Son yüzyılda çıplak tarih boyunca üstlendiği simgesel tanımlamalardan kurtulmuş görünmüştür. Türkiye’de çıplak, gerek minyatür geleneği içinde, gerekse resimde batılılaşma süreci içinde ele alınmıştır. Canlı modellerden çıplak çalışan; 1914 kuşağı ressamlarımızdan Ruhi Erel, İbrahim Çallı, Namık İsmail gösterilir. Bu dönemdeki duygusal yaklaşım, daha sonra Kübist ve soyut eğilime dönüşmüştür.

DOĞU’NUN NIETZCHE’Sİ; HALİL CİBRAN

dina13 | 04 October 2007 10:31

1883’te Lübnan’ın Bkarre şehrinde doğan Halil Cibran, 1895’te çilesi ile birlikte Amerika’nın Boston şehrine göç etmişse de, 1898’de Beyrut’a geri dönmüş ve El Hikmet Medresesinde dört yıl eğitim gördükten sora , 1902’de yeniden Boston’a gitmiştir.

Halil Cibran
Halil Cibran

1905’te yayınlamış olduğu ilk eseri Müzik’ten sora 1908’deki Husursuz Ruhlar büyük bir yankıya neden olmuş, kilise değer yargıları ve anlayışına ters düşmesi nedeniyle, kendisi Maronit Kilisesi tarafından afaroz edilmiştir.aynı zamanda eserleri zamanın Osmanlı idaresinin kararı ile Beyrut’ta aleni olarak ateşe verilmiştir.
1918’deki Deli (The Madman)yi, 1919’da arapça olarak yazıp yayınlamış olduğu Processions;1920’de Forerunner ve Kasırgalar;1923’te Peygamber(The Prophet-Türkçede Ermiş adıyla yayımlandı); 1926’da Kum ve Köpük; 1928de İnsanoğlu İsa(Jesus, The Son Of Man), The Earthgods ve İvme ile, Türkçe’ye Ermişin Bahçesi adıyla çevrilen The Garden Of The Prophet eserleri takip etmiştir.
Ve,bu doğu düşünürü,büyük hoca 1931’de sefalet içinde ,bir çatı katında Newyok’ta bu dünyadan ayrılmıştır.

o sadece bir yazar değil kısacık hayatında büyük bir filozof ve iyi bir ressam olmayıda başarmıştır.o tam anlamıyla bir doğuludur, ruhunun derinliklerinde yatanı yansıtabilme yetisi her doğulu gibi ondada var olan bir meziyettir. ve bu meziyeti sayesinde çok yankılar uyandırmıştır. onun ruhunu anlamak için derinlere inmek ve çok yükseklere çıkmak gerekir.
resimlerindede aynı durumla karşılaşılır. o asla somut olmamıştır resimleride soyut kavramlar üzerine kuruludur. ve şuan hala dünyanın bir çok yerinde sergilenmektedir.
O doğunun Nietzche’si, Sartre’ı, batının Mevlana’sı, Yunus Emre’si olmuştur.O yunan felsefesini doğu ve batıyla sentezlemiş ve ortaya tüm dünyayı etkileyecek fikirler sunmuştur.
şiirlerine buradan ve bazı eserlerinden alıntılara buradan ulaşabilirsiniz.kitapları hakkında bilgi almak isterseniz burdanulaşabilirsiniz.

siyah beyaz ve ‘Kırmızı’

absynthe | 28 September 2007 09:46

Çok keskindi o.

Bir şey onun için ya vardı, ya yoktu. Varsa da, ya siyahtı, ya beyaz. Gri yoktu hayatında. Bu yüzden hiç yaşamadı; ama gri olsa da yaşamazdı zaten. Çünkü kırmızıyı bilmiyordu. Kırmızı yaşamdı. Nerede yaşam varsa, kırmızı oradaydı; baktığı her yerde; ama o siyahla beyaza takılmıştı bir kere. İyiyle kötüye… Bilmiyordu, dünyada ne simsiyah vardı, ne de bembeyaz. Dünyadaki her şeye kırmızı karışmıştı, saf değildi hiçbir şey; safı arayan kaybolurdu; hâlbuki kırmızıyı aramasına gerek yoktu, gözünün önündeydi o, baktığı her yerde.