Başlık aslında amaçsız hareket etmeyi aklımıza getirse de, ailemizin geçim kaynaklarından birisiydi dibekte bulgur dövmek.Mahallemizde herkesin “çırçır” dediği, mahalle çeşmesinin başında idi dibek. Buğday, tarladan kalktı mı sıra ile gidilirdi dibeğin başına. Büyük bir taş oyularak yapılırmış dibek. Ben nasıl yapıldığına hiç şahit olmadım. Büyük kazanlarda haşlanan buğday, (ki yenmesi çok hoş olurdu.Avuç avuç alır kaçardık arkamızdan kovalanacağını bile bile). Mahallelerde yerlere serilen çarşafların üzerinde kurutulduktan sonra, kabuklarından ayrılması için getirilirdi dibeğin başına. Daha önce haber salınan komşular da dibek başında hazır halde bulunurlardı.
Dibete Çalışan Kadınlar
Dibeğin içine bir miktar bulgur dökülür, üzerine biraz su serpilir nemlenmesi sağlanırdı. Daha sonra kenarlarına iki ya da dört kişi geçerek topaçlarla vurmaya başlarlardı. Bulgur kabuğundan ayrılana kadar bu işlem devam ederdi. Zaman zaman el bu dibeğin içine sokulur, bulgurun kabuğundan ayrılıp ayrılmadığı kontrol edilirdi. İşte o sırada ele yapışan kabukları çıkarmak zahmetli bir iş oluverirdi.Bu işlem hemen bitmediği için, çay molaları verilirdi.Çaylar yudumlanırken biz bir şekilde o dibeğin başına yine varır henüz özelliğini kaybetmeyen bulgurlardan bir iki tane alır ağzımıza atardık.Dövme işlemi sıra ile yapılırdı. Topaçları büyük bir ahenk içinde hiç sıra atlamadan vurular ve aralarında özellikle anlaşmazlardı. Hiç bir kaza olmadan dört kişi sıra ile vururlardı bulgurun üstüne. Her vurduklarında “heh-heh-heh“ sesleri duyulur bu işin ne zahmetli olduğu fikri bir kez daha yerleşirdi beynimize. Yorulanlar yanındaki ile yer değiştir, avuçlara “tüh” denilip biraz nemlendirildikten sonra topaç bir diğerinin eline geçerdi.Bu işlem sona erdikten sonra, dibeğin içinden bulgurlar alınır, çuvallara doldurulur ve el arabaları ile tekrar ev önlerine getirilirdi. Ev önlerinde yine çarşaflar yerlere serilir, üzerine dibekten çıkarılan buğday serilir kuruması beklenirdi savurma işlemini yapabilmek için tabi birde rüzgar. Eğer rüzgar yoksa savurma işlemi için günlerce beklemek gerekebilirdi.
Zaman geçti, teknoloji gelişti. Yukarıya resmini çizdirmeye çalıştığım düzeneği kurduk avlumuzun bahçesine. Aynı işlemi bunun ile yapmaya başladık. Teknoloji gelişmişti ama bu iş biz çocukların pek işine yaramadı. Akşama kadar atın arkasında dönen biz oluyorduk çünkü. Dön Allah dön. Bulgurların dibekten çıkarılma vakti geldiğinde ben dışarı çıkar ve kapı önüne yanaşmış olan traktörün direksiyonunda oynamaya başlardım. Kendi kendime çalıştırma ve fren sesleri çıkararak oyunumu sürdürürdüm. Böyle bir günde traktörden dumanlar çıkmaya başladığından, korkup kaçmıştım dağ başına, sonra akşam gelip girmiştim somyenin altına orada bulmuşlardı beni.Uzunca bir dönem, yaz tatillerinde hep bu çile bekledi beni.Şimdi bu işler nasıl yapılıyor bilmiyorum ama Anadolu’da halen yapıldığını tahmin ediyorum.Kaşığınızdan bulgur, çorbanızdan göce, fırınınızdan ekmek eksik olmasın. Nice bereketli günlere
yorumlar
Di’bek..
ellerinize sağlık bir an durmadan okudum keyifle..
Güzel yazı.Ben dibek deyince dibek kahvesini bilirdim. Tavacı Recep Usta’da içmesi lezzetlidir. Çankaya Bel. Başkanı Muzaffer Eryılmaz pek sevmez ama kendisini. İtin teki der kendisine mütemadiyen.
buğdaydan bulgura uzanan, basit görüldüğü kadar zahmetli bir yolculuktur dibek dövmek…Köylerimizde ki; dibek taşları, sınır taşları, çeşme başları, dibek taşları mihenk taşları olarak kabul edilir. Yerleri değiştirilmez. Ayrıcalıkları vardır diye bilirim. Bu anlamda önem kazanırlar. İşaret ve iz olarak kullanıldıkları bir gerçektir.ne güzel anlatmışsın sevdalım, eline sağlık….
Bulgur dediniz de kısır geldi aklıma şimdi..
Kısır dedin de, elmalı pasta geldi aklıma.
elmalı pasta dedin de, senin avatarı her görüşte yutkunuyorum anthro. o nası bir kırmızılık ve parlaklıktır öle…
Evet yaa. İştah açıyor hem de avatarım Kebelek. Ayıp ama cazibeli işte, napıyım. Çocukluğumun okul önlerinde satılan elma şekerlerine benziyor. Yanında da macun şekeri olurdu.
Bulgur, dibekten sonra el değirmenlerinde işlenerek kullanılacak duruma gelir.
“Orta yerinde köyün dibek taşıBulgur döver köylü kızlarıEllerinde soku ha babam vururTaş dediğin verir bulguruYarine kızan alır eline sokuyuÇıkarır dibek taşından bulguruAnlamaz ki yari bu huyunuDibek taşı yer başına sokuyuDibek başında kızlar türkü söylerYari kahvede kumar oynarBulgur hep den bahanedirYarini bekler dibek başında kızlar”
bulgur pilavını çok severim kebabçıya en çok kebab için degil de pilav için gittigim olur. Onların yaptıgı gibi olmuyor evde yahu
Anthro kızımın okulunun önüne hala elma şekeri ve macuncu geliyor sadece ramazanlarda degil her zaman macun yemeyeli yıllar oldu gerçi
Ben hala, pamuk helva gördüğümde alır yerim iyi mi…
ben tatlı şeyler yemedigim için cazip gelmiyor ama çocuklarım pek sever
O macunlardan bi yerde görsem alıcam ama okul önlerinde de yok sanırım buralarda.
kaç tane onlar
çok var, ben ama bi tanesine fitim. o bitanesini bi yerde görsem gapcam.
Ramazanda o macunları çevire çevire çibuğğa dolarlar..
Hayret kızın okulunun önünde çok sık olur macuncu. Biz küçükken zaten heryerde vardılar.
teşekkürler sevdalım, e sen ne seversin söyle de biz de yan masa olarak sana yollayalım 🙂
Süper,yemiş kadar oldum..
afiyet olsun
baktım baktım, bardaktaki viskiye en yakışanın bu olduğunu düşündüm :))
Sevdalım senin ekibe ne oldu, bu arada..
türkü’ ye rakı gider o zaman..
fiski içersin yani..:))
Sen kaset çıkardıysan şuraya attırıver bir şarkı da hoşumuza giderse alalım..
adı ne..link ver bakem
bu saatte mideme de otursa yerim o pilavı teşekkürler:)
dibeği okumak keyifli idi. bilmediğimiz icatlar böyle anı kıvamında anlatıldıklarında, onları okuyarak öğrenmesi daha bir zevkli oluyor.
çok hoş yazı. ben heç görmedim dibek ya. bir iki defa antik bölge gezdiğimde rastlamıştım o kadar. çok eski tarihlerden buyana kullanılan bir alettir bu dibek.
Bulgurda favorim “sarımsaklı köfte”
şimdi çok az kaldı gördükçe hoşuma gidiyor 🙂
etikette yazan Dibek beygirinin, ding beygiri ile bir akrabalığı var mı ola?
bide dolap beygiri vardır…
bak acaip kırılganımdır, çok kırılırım bildiğin gibi deel 🙂
dolap beygiri: Kuyudan su çekip bahçe ve bostanları sulamaya yarayan çarklı düzeni işleten, döndüren at, eşek veya katır. Yazıdaki 2. resime benzer bir düzenek çalıştıran hayvan.
teşekküler teacher07, dibek beygiri bulgura döneni, dolap beygiri suya döneni yane…dön baba dönelim :))
:)))
Anlayabildiğim kadarıyla, dolap beygiri ile aynı anlamda kullanılıyor, dikg beygiri de…
Bugün arkadaşla birlikte onun annesine gittik az evvel geldik bu konuyla baglantılı kadın harika kısır yapmış tıka basa yedik diyecegim ama Sevdalımhayatın korkusundan diyemiyorum
geçmiş ola kaç gün olmuş diyeli:)))
yesem derim:))
bende dün yedim kısır. aşure yiyesim var benim yahuuuu.
Bulgurlu kabak dolma yaptım süpper oldu..
of pbk harikasın ne güzel olmuştur. Sevdalıma üzüldüm şimdi:) insanın canı bulgur çekmişken havuç yemesi üzücü olur:))
İşte aslında karadeniz’de ki dibek bu şekilde ayakla kullanılırdı..
evet @sevdalım, ben hatırlıyorum anneannem bunu kullanırdı.. nette aradım ama bulamamıştım.. şimdi tesadüfen buldum hemen ekledim
Karadeniz Rusya ile sınır komşu, bu resmi onların sitesinde resimlere bakarken gördüm. Aslında iki farklı kültür, fakat o kadar çok benzerlik var ki resimlerinde hayret ettim…zaten Karadeniz halkının çoğunluğu kafkasyadan ve Rusya’dan göç etmişler. Sanırım bu benzerlik geçmişten kaynaklanıyor…
rica ederim, aslında ben sizlere teşekkür ediyorum. Bana nostalji yaşatınız, beni geçmişe götürdünüz…