İnsanların önyargıları…Başkaları için mi yaşıyorum?

Çayını yudumlarken bu iki sözü tekrarlayıp duruyordu. Saatlerce konuşmanın ardından aklında kalan iki şey buydu. Ne kadar özlemişti konuşmayı, konuştukça derdinin farkına varmıştı, çok da iyi olmuştu bu. Konuşmaya, konuşamazsa bile dinlemeye ne kadar ihtiyacı olduğunu fark etti. Çayından bir yudum daha aldı; eline kalemi aldı ve yazmaya başladı:İnsanların önyargıları…Kimin için yaşıyorum, başkaları için mi?
Arkadaşı bir şey demişti, aslında herkes başkaları için yaşar. Bazıları Tanrı beni niye yarattı diye düşünür, vardığı sonuca göre yaşar. Bazıları insanlar ne der diye düşünür, ona göre yaşar. Bazıları da dünyaya faydalı olmak için, bunu can-ı gönülden istediği için yaşar. Kendisi hangi gruptaydı? Küçükken hep Tanrı’yı düşünürdü; bir de peygamberleri. Bir peygamber olmalıydı o, Tanrı onu yarattıysa bunun bir nedeni olmalıydı. Fakat bir sorun vardı: O erkek değildi ki. Öyleyse nasıl peygamber olacaktı? Bildiği bütün peygamberler erkekti.O zaman neden yarattı Tanrı beni?Beni, Tanrı mı yarattı?
Bir cevap bulamadı. Başka bir amacı olmalıydı, ama ne? Bir bulabilse… Arkadaşı bir de şey demişti, amaçsız insan olmaz. Herkesin bir amacı vardır. Onun yoktu işte. Bir de şu aptal söz takılmıştı zaten aklına, başkaları için yaşamak. Hayır, istemiyordu bunu; kesinlikle. O, sadece kendi için yaşamalıydı. Ama nasıl?Bir yolu yok. Düpedüz, başkaları için yaşıyorum işte.
Önyargılar. Yargılar. Ön. İnsanlar. Teker teker içinden yüksek sesle haykırdı: Ön. İnsan. Yargı. Önyargı. İnsanlar. İnsanların önyargıları. Bu iki kelime işte. Niye takıldı kaldı bu iki kelimeye kendisi de anlamadı.Önyargılar her şeyin önünü kesiyor. Bir duvar gibi. Yüzüne kapanan bir kapı, iki yana sallanan bir baş: Olmaz.
Her şey mümkündü, neden olmasın? Yaşam amacımı bile önyargıların belirlemesine izin veriyorum, bu kadar güçsüzüm işte. Boşalan çay bardağına baktı, en iyisi biraz daha içmeli, dedi, canının neden çay istediğini bilmeden. Sakin olmaya çalışarak- her damarından sinir ve heyecan akıyordu- çayını doldurdu. Yavaş yavaş yudumlarken yazdıklarının üzerini karaladı. Sorularının cevabını bulamadan kafası masaya düştü. Uyudu, artık hiçbir şey önemli değildi. Zaten uyandığında da ne yazdığını da, neden yazdığını da hatırlamayacak, dün nasılsa bugün de öyle yaşamaya devam edecekti.
yorumlar
bu kadar güzel bir yazıneden tek yorum almamış olabilir?görselde çay gibi insanın içini ısıtan bir hal varyazı çok düşündürücüyazarı tebrik ederim. çok beğendim
önyargılar sağlıklı ve sağlıksız diye kevgirden geçirilebilirse;diğer önyargılardan korurbir duvar gibiiyi geceler absynthe.
arımayata ve lavinya, teşekkür ederim.
bir önyargı hikayesiDr.Paul Ruskin, ogrencilerine yaslanmanin psikolojik belirtilerini ogretirken onlara su olayi okur :” Hasta ne konusuyor, ne de soylenenleri anliyor.Bazen saatlerce anlasilmaz seyler geveliyor.Zaman, yer ya da kisi kavramiyok. Yalniz, nasil oluyorsa, kendi adi soylendiginde tepki veriyor.Son alti aydir onun yanindayim, ne gorunusuicin bir caba sarf ediyor ne de bakim yapilirken yardimci oluyor.Onu hep baskalari besliyor, yikiyor ve giydiriyor.Disleriyok, yiyeceklerin pure halinde verilmesi gerekiyor.Gomlegi salyalarindan dolayi surekli lekeicinde.Yürümüyor.Uykusu surekli duzensiz.Gece yarisi uyanip cigliklariyla herkesi uyandiriyor.Cogu zaman mutlu ve sevecen,fakat bazen ortada bir sebep yokken sinirleniyor.Biri gelip onu yatistirana kadar da feryat figan bagiriyor.” Bu olayi okuduktan sonra, Dr. Ruskin ogrencilerine boyle birinin bakimini ustlenmek isteyip istemediklerinisorar.Ogrenciler bunu yapamayacaklarini soylerler. Ruskin,kendisinin bunu buyuk bir zevkle yaptigini ve onlarin dayapmasi gerektigini soyleyince ogrenciler sasirirlar.Daha sonra Ruskin hastanin fotografini dolastirmaya baslar. Fotograftakidoktorun alti aylik kizidir. Dr.Ruskin, Amerikan Tip Birligi Dergisindeki makalesinde,(gunumuzde cok yasandigi gibi ) guluncbir yanlis anlamanin insana nasil tamamen farkli bir perspektif kazandiracagini anlatmaktadir. Belkide hayatta yasadigimizbircok sey bize onyargilarimiz ve bakis acilarimiz tarafindan dayanilmaz ve zor gözükebilir…absynthe sana…
Güzel link. %78,571428’i hala(şapkalı) pıleylistimde..
aerc, yorumunu gördüğümde boney m ve abba dinlemekteydim (babam ben ilkokula giderken önü abba arkası boney m olan bir kaset almıştı, o zamandan beri bu iki grubu birbirinden ayrı dinleyemiyorum. :P)o zaman bu şarkı da daha eskilerden 60’lardan gelsin. Ajda’nın sesi ve müziği hala güzelken. (40 yıldan fazla olmuş yahu!)
Çaybar dağı..
çay bardağı