Sabahları ellerinde mini mini çantalarla (ki içerilerine belki ancak bir telefon ve cüzdan sığabilecek) fıttırı fıttırı yürüyen hemcinslerimi görüp hep hayretle bakmışımdır. Bir insan nasıl olurda bu kadar küçük bir çantayla dolanabilir, ihtiyacı olan herşeyi nasıl sığdırabilir bu küçük şeyin içine diye..Ben koskocaman çantalar alıyorum, taşıyorum. Dün akşam anladım ki bu durum psikolojik bir bozukluk. Eşyalara “gereğnden fazla” bağlanıp, onlara anlam yükleyen ben ve benim gibi insanların yaşadığı bir durum. İhtiyaç olsun olmasın, sürekli eşyalara bağımlı kalma durumu. Yaş kemale yaklaştıkçada bağlanılan eşyaların sayısı arttığı için, çanta ebatları da gün be gün büyüyor. Artık o kadar benden ki çantamın içindekiler, kıyafetlere uydurmak için farklı rengi ile değiştirirken bile hiç bakmadan boca ediyorum tüm içindekileri diğerine..Sonra bir de yaşlı teyzelerin, dirseklerini kırmak suretiyle taşıdıkları, içlerinin boşluğundan şekli şemalı bozulmuş kocaman çantalar var. Mesela onlar hiç küçük çanta takmıyor. Bu durum karşısında da tek bir yorum geliyor benim aklıma.Vakti ilen sahiplenilmiş, benimsenmiş sürekli taşınmış o çanta içi canavarları zamanla değersizleşiyor. artık taşımak istemiyorlar. Artık o eşyalara olan bağlılık nedenlerini unutmak istiyorlar. Bu yüzden çıkarıyorlar çantalarından onları. Ama çıkan eşyalardan kalan boşluk, hem ruhlarının hem de çantalarının şekillerini, görünüşlerini, duruşlarını, kısacası her bi şeylerini sanki bir daha düzelmeyecekmişcesine bozuyor.Bu da böyle bir tespitimdi benim, paylaşmak istedim.