Seninleyken hem havalarda uçtum, hem yerlerde süründüm. Hem sevinçten ağladım, hem acıdan, çaresizlikten, günahtan..Şimdi bir noktada, Dönülmez Akşamın Ufkundayım.Ne bir kapı kaldı ardımda yarı açık, ne de bir umut.Sadece ne kadar süreceği bilinmeyen bir bekleyiş var bugünümde.Dilerim yanında yaşadığım pişmanlıklardan büyük olmasın sensiz yaşayacağım günlerin pişmanlığı.Hiç diyemedim sana “sevgili”Adını anamadım dost sohbetlerinde. Adlarınızın anıldığı işittim, dinledim, duymak istemeden, bilmek istemeden.Ama n’aparsa yapsın kaçamıyor insan kendinden. Her şeye boşverebiliyor ama kendine asla. Her şeyden vazgeçebiliyor ama kendinden asla.İşte bu yüzden acıyor içim bugünlerde. Çünkü sen “kendi”msin benim. Bende ben’sin. Bedende Ben.Hiç diyemedim sana “sevgilim”. Hiç hissedemedim. Hiç akamadı yüreğim yüreğine doya doya, kana kana, çağlaya çağlaya. Yarını düşünmeden sarılamadım boynuna. Hep son sarılmaymış gibi yarı hasretle.Sana hiç “sevgilim” diyemedim ben. Yanındayken bile olmayacağın günleri düşündüm, üzüldüm, ağladım, yalvardım. Öznelerin yerlerini değiştirerek dinledim “hiçbir erkek hiçbir kadını bu kadar sevmeyecek” şarkısını.İlkokula başlamadan ilk öğrendiğim şiir, ilk ezberlediğim şiiri söyledi içimdeki minik durmadan “bir sabah uyandım ki gitti dediler, ne bir haber ne bir selam bıraktın seni başkasına verdiler”. Hoş uyanılan bir sabah ya da başkasına verilen bir sen yoktu ya ortada. Ama yine de sen oldun şiirde her bir mısra. Senle bitti cümleler, noktaları sen. Bekleyişler bitişler sen.