Mozart’ın Requiem gibi bitmemiş olan portresi
Wolfgang Amadeus Mozart’ın Requiem’i (K626), şöhretini sadece bestecinin en iyi işlerinden biri olmasına değil, Mozart’ın 1791 yılındaki ölümünden sonra birçok efsane, dedikodu ve akademik tartışma kaynağı olmasına borçlu. St. Thomas müzik okulunun başkanı olan Hiller, Requiem’i kendi elleriyle kopyaladıktan sonra “Opus summum, viri summi” demiş. Yani “Yazılan en iyi beste, ustaların en büyüğünden.” Buna rağmen, Requiem’in hikâyesi müzikal değerinden daha ilginçtir. Mozart’ın Requiem’i bitiremeden ölmesi birçok insanı bu işte bir gizem olduğuna inandırmıştır. Tarihsel bilgiler bize aslında hiçbir gizem olmadığını söylese de, ilk olarak tarihsel gerçekliklere, daha sonra da efsanelere değinmek tartışmaları anlamak açısından uygun olacaktır.Requiem’in Hikayesi
Temmuz 1791’de adı tam olarak belli olmayan, ama büyük olasılıkla Johann Michael Puchberg olan bir aracı Mozart’tan genç Kont Franz Xavier Walsegg-Stupach için bir yas müziği bestelemesini istedi. Kont eşini 1791 Şubat’ında kaybetmişti ve Mozart’a yazdıracağı yas müziğini ölen eşi için kendisi yazmış gibi göstermek istiyordu. Bu iş için Mozart’a 400 florin kadar bir ücret önerdi. Bu teklif Mozart için ne kadar utanç verici olsa da, bu işi kabul etmek zorunda kaldı çünkü yakın arkadaşı olan Puchberg’e 400 florinden çok daha fazla borcu vardı. Büyük ihtimalle bu parçayı mümkün olduğu kadar çabuk ve özensiz bir şekilde yazmasını istemişlerdi Mozart’tan. Bir de zaten finansal sıkıntı içinde olduğu için, 400 florinin bir kısmını önceden almış olması onun bu eseri yazmaya başlamasını sağladı.Mozart Requiem’i bitiremeden öldü. Ölüm hakkında bir parça yazarken ölmesi bir yalnızca bir tesadüf olarak görülmedi ve ölümünü takip eden yıllarda Requiem adeta bir efsane haline geldi. Mozart’ın eşi Constanze, Kont Walsegg’den hiç bahsetmedi, onun yerine Mozart’a imzasız bir mektup getiren bilinmeyen bir ulak olduğunu söyledi. Yani Constanze’ın söylediğine göre Mozart Requiem’i kimin için bestelediğini bilmiyordu. Bu da efsanelere dayanak sağlamış oldu.
Popüler kültürde de Requiem hakkındaki efsaneler kendini yenilemeye devam ediyor. Bir Miloš Forman filmi olan Amadeus (1984)’ta da Antonio Salieri bir çeşit “ölüm habercisi” olarak gösteriliyor.
Peki Requiem neden bitmedi?
Mozart’ın Requiem’i neden bitiremediğine dair iki sebep öne sürülüyor. Birincisi Requiem’i bestelerken aynı zamanda Magic Flute ve La clemenza di Tito’yu da besteliyordu. Bu yüzden Requiem’e çok fazla vakit ayırmamış olabilir. İkinci sebep ise, Mozart’a bu eseri çabucak, hiçbir deha göstergesi olmadan yazması istenmesiydi. Böyle bir sınırlamayla yazmayı zor bulmuş olmalı.
Requiem’in Tamamlanması
Aslına bakılırsa Requiem’in yalnızca ilk 5 dakikası, Introit’in tamamı Mozart tarafından yazılmıştı (ki tamamı 55 dakikadır). Ölümünden sonra, öğrencilerini ve asistanları toplayan Constanze’nin yardımıyla diğer kısımları Mozart’ın skeçlerini kaynak alarak tamamlandı. Hatta bazı bölümler tamamıyla öğrenciler tarafından yazıldı. Yani, Requiem’in %90’ı Mozart’a ait değildir. Constanze’nin öğrencileri toplayıp Requiem’i tamamlatmasının ve “bilinmeyen ulaklar” gibi hikayeler uydurmasının bu eser üzerinden kâr elde edebilmek için olduğu düşünülüyor. Nitekim Constanze Requiem’i defalarca yayınlatmış, telif hakkını satarak para kazanmıştır.Mozart’ın 5 Aralık 1791’deki ölümünden sonra, Requiem ilk defa Viyana’dai Jahn’s Hall’da çalındı. Bu ilk performansta tüm salon dolmuştu ve Requiem dinleyen herkes tarafından çok beğenildi. Bu beğenilerin çoğunda ağızdan ağza dolanan hikâyelerin büyük payı vardı. İnsanlar Mozart’ın bu parçayı ölüm döşeğinde bestelediğinden söz ediyorlardı.Beethoven Requiem’i pek de sevmedi, ve birçok müzisyen eserin çoğu yerini eleştirdi. Fakat yukarıda bahsettiğimiz Hiller gibi parçaya hayran kalan müzisyenler de az değildi tabii. Piero Meligrani de parçanın bir Mozart bestesi değil de kolektif bir çalışma olduğu için Köchel kataloğundan silinmesini önerdi.Viyana’da ilk defa çalındığından beri Wolfgang Amadeus Mozart’ın son ve bitmemiş bestesi olan Requiem, hem müzik eleştirmenlerinin hem de müzikle profesyonel anlamda ilgisi olmayan insanların ilgisini çekti. Bazı eleştirmenler onun Mozart’a ait olarak bahsedilmemesi gerektiğine inansalar da, Mozart’ın bu son bestesinin anlatmaya değer bir hikâyesi olduğu kesin. Constanze’nin, sadece ekonomik amaçlarla da olsa, bu eseri tamamlatarak ve bastırarak müzik tarihine önemli bir katkı yaptığını söyleyebiliriz.Requiem’i buradan dinleyebilir, buradan da izleyebilirsiniz.Kaynaklar:
1. Büke, A. (2006). Mozart: Bir yaşamöyküsü. İstanbul: Dünya Kitapları.2. Melograni, P., & Cochrane, L. G. (2007). Wolfgang Amadeus Mozart: A biography. Chicago: University of Chicago Press.3. Pole, W. (1869). The Story of Mozart’s Requiem in The Musical Times and Singing Class Circular, Vol. 14, No. 314 (Apr. 1, 1869), pp. 39-41. Musical Times Publications Ltd.
yorumlar
Requiem i büyük bir orkestra eşliğinde dinledim ve beğendim, diğer eserlerin karışımı da diyebilirim..Ama heryerde Mozart ın ”ölümsüz yapıtı” olarak bilinir..Aslında kendisinin olmayıp onunla anılması, onun adına yapılmış bir eserin bu kadar başarılı olması, ayrı bir güzellik..Gerçekçi bir yaklaşım, teşekkürler..
ruha değer, gezinir oralarda mozart!teşekkürler yazı için!
Güzel inceleme.1 florin=1 dirhem 1/4 kırat ağırlığında dersek yaklaşık 3,26 gram yapıyor. Eğer altın para olarak düşünürsek 3,26×38,7×400 yaklaşık 50500 TL falan yapar zamanımız parasına göre. Burda o zaman için 1 florin=20$ ama günümüz toplumu için 1 florin= 50$-70$ arası değişmekte der. o Hesaba göre 24000$ eder. Burada yazdığına göre ise “Yılda yaklaşık olarak 10,000 florin kazanıyordu, bu da 2006’ya göre 42,000 Dolar (ya da 63,000 YTL) etmektedir. Söz konusu miktar O’nu 18’inci yüzyılda Dünya’da en fazla para kazanan %5’in içerisine sokar.” demekte lakin bi hata var sanki. hesabını yapasım gelmedi sabah sabah. ama enteresan soru thing, ben de merak etmiştim.
Absynthe,Sizi kutlarım bu yazınız için…Bir sürü tatsızlığın sürüp gittiği şu rutin yaşam içinde, birden beynimizde ‘ahhh aslında ne kadar değerli şeyler vardı, okunacak, dinlenecek, incelenecekkkk‘ penceresini çaat diye açtığınız için…Mozart’ın ‘seks delisi‘ diye anılmasının burada konu edilişi ise bana, ‘dam üstünde saksağan‘ örneğini hatırlatmadı değil, meğer ki Requiem‘i tasarladığı günlerden birinde Mozart tam da istim üstündeyken ölüp gitmemiş olsun…Yalnız ne cengaver araştırmacılar var aramızda diye de dusundum Thing‘in diğer commentini okurken…Havada bir yerlerde asılı duran 400 florini sen bugüne uyarla, somutlaştır ve de küüüt diye karşımıza getir…Helal wallahi.
bugün yeni birşey öğrendim. teşekkürler @absynthe! tabii ki merak ettim, eserin hangi kısımları sanatçının kendisine aitti diye… garip bir merak işte… yanıtını bulmak zor olsa da!
Dikkatim dağılır benim. Hem sonra başka bir yerde dinlerken neler olmaz mazallah..
‘Hiç oyuncağı olmayan!’ Mozart 4 yaşındayken evlerindeki piyanoyu mükemmel bir virtüözite ile çalıyordu… Oyuncaksızlıktan olsa gerek! ilk önemli bestesini 6 yaşında gerçekleştirmişti…Kuşkusuz, kendisine bir ölünün yasını tutmak adına ısmarlanan Requiem’i de ‘ikiyüz, üçyüz yıl sonra insanlar seks yaparken beni dinlesinler’ diye yazmıştır…
Barry White varken Requiem le mi sevişilirmiş, breh breh brehhhh.
birisi barry white mı dedi??????????????ally mc beal dizisinde avukatlardan biri tuvalet koridorunda sürekli kafasında barry white şarkıları eşliğinde dava metinlerini okurdu sene 2000 ilk kez o zaman tanıştım bu sesle!muazzammmmmm!
güzel anlatım.
Güzel yorumlarınız için teşekkür ederim arkadaşlar.Mozart’ın seks delisi olup olmadığını bilmiyorum ama, karısı Constanze’ye aşık olduğunu mektuplarına bakarak anlamak çok kolay. Amadeus filmini izleyenler bilir, orada Constanze kaplıcalara sanki Mozart’tan kaçmak için gidiyormuş gibi gösterilir. Ama mektuplar ve tarihsel bilgiler gösteriyor ki kadın bacaklarındaki rahatsızlıktan dolayı sık sık kaplıcalara gitmek zorunda kalıyormuş. Mozart da onu çok özlüyormuş, neredeyse her gün mektup yazar, fırsat buldukça Viyana’dan kaçıp Constanze’nin yanına gelirmiş. Hatırladığım kadarıyla bir mektupta da yine yalnız başıma yemek yemek zorunda kaldım diyordu. Yalnız kalmayı da hiç sevmiyordu anlaşılan.
Kadının bacaklarında ne rahatsızlık varmış onu merak ettim.. Raşitik mi olmuş..
vallahi hafızam o kadar güçlü değil 🙂 ama kaynaklar kısmında verdiğim ikinci kitapta okuduğumu hatırlıyorum. wikipedia‘da arka arkaya yaptığı 6 doğumdan sonra sürekli hastalandığı ve zamanının çoğunu yatakta geçirdiği yazıyor.
güzel post için teşekkürler. requiem ve genel olarak mozart aslında biraz da bu hikâyeler dolayısıyla pek çok başka klasik müzik bestecisinden daha geniş bir kitleye hitap etmiyor mu? hemen aynı dönemin bir başka önemli bestecisi haydn’la karşılaştırmak geldi aklıma. bir google fight yaptırdım, işte sonuçlar:mozart: 37,900,000haydn: 14,000,000en azından popülerliklerini karşılaştırmak açısından makul bir veri.
öncelikte seçtiğin konu için teşekkür etmeliyim çünkü artık tarihten, gizemden, özlemden ve içsel hesaplaşmalarımıza sebep olabiliecek herhangi bir konuyla pek ilgili olmadığımızı görüyorum. Müziğin zaten ne kadar içsel ve değerli yada katalizör olduğunu söylemeyeceğim ama bunda keşfedicisinin yaşadığı travmatik duygular çoğunlukla ruhumuza istemesek de geçiveriyor.. eğer adam bir seks düşkünüyse, evet sevişirken dinlediğinde benzer duyguları ayaklandırabilir.. yada kaybolduğu karanlıklarda yolunu bulamaya çabalarken veya çaresizliğe düşmek üzereyken bunun ihtişamına belki de bu tınılarla ulaşabilir yada derdi olmayacak hiçbir şeyin hesabı gibi..bu dünyaya bişi bırakmak amaç olmasa da engellenemez bir yazma isteği değişik şekillerde patlayıveriyor.müzik yapmayı seçtiği için şanslı sayılan biz miyiz diye düşünmeden edemiyorum.zaman akıyor, siz de biryerlere çizik atınız.
“Bitmemiş bir yas” çok etkileyici.
Esrarengiz ve mistik bir hikayeymiş, çok teşekkürler..!
turritopsis, ben teşekkür ederim, neredeyse yıllanacak olan yazımı bulup çıkardığın için 🙂
Bilgi için teşekkürlerafrican mango satışafrican mangoafrika mangosuafrika mangoafrika mangosu hapı
Bilgi için teşekkürlerArmineeşarpArmine eşarpaker eşarpaker