Siyah, siyah, siyah...
Siyah, siyah, siyah…

Her geçen gün benliğimi ele geçiyordu. Ne kadar kaçmaya çalışsam, ne kadar ondan uzaklaşsam sanki daha yakınıma geliyordu. Acaba kurtuldum mu diye her arkama baktığımda, benimle birlikte yanımda olduğunu görüyordum. Ayakları olmayan, havada süzülerek yanımda bana eşlik eden bir ölüm meleği edasında.Gülümsüyor musun bana yoksa? Halime mi gülüyorsun yoksa adi şerefsiz? Bırak artık peşimi, korkuyorum işte senden.Senin acımasızlığını en ince kılcal damarlarıma kadar hissedebiliyorum. Soğuksun. Yalancısın. Adi. Yapmacık. İnsansın galiba. Yoksa arkadaşım mı? Uzaklaş benden, defol git. Rahat bırak beni.Korkuyorum senden. Korkum, senden. Benden korkuyorsun. Korku seni büyütüyor içimde. İçimdeki korku, beni sürüklüyor. Ben sürüklendikçe sen peşimden geliyorsun. Sen peşimden geldikçe ben kaçıyorum. Kaçtıkça sanki mıknatısın ters kutupları gibi, bütün istemediğim şeyleri yanıma alıyorum. Birikiyorlar, toplanıyorlar, yan masadan adam çağırıyorlar, sokaktan birilerini topluyorlar, peşime düşüyorlar. Kışt..Bardak boşaldı. Mübarek günde içilir mi lan gavur? Sana ne ki, sana mı hesap vericem ben? Şarkı bitti, başa alalım..Yanımdasın hala değil mi? Sakın bırakma beni. Sana ihtiyacım var galiba. Ölüm meleğim bile olsan, sana ihtiyacım var. Çok yalnızım ben. Geldiğin yerde yıldızları görebilir miyim? Gideceğim yerde huzur bulabilir miyim? Geldiğin yere götürecek misin beni? Gittiğim yere gelecek misin peki? Benimle her yere gel e mi. Gitmediğim yerlerde bile benimle ol. Olmadığım yerlerde bile orada ol. Olmadığın yerlerde ise bensiz ol. Bensiz yerlerde ise durma. Durmadığın yerlerde beni düşün. Düşündüğün zamanlarda beni özle. Özlediğin zamanlarda yanıma gel. Geldiğin zaman beni korkut. Çünkü senden korkmayı seviyorum.Ve senden ölesiye nefret ediyorum. Ölesiye kadar seni seviyorum. Seni sevince ölüyorum. Ölünce, sen oluyorum. Ölmeden olmaz mı? Ölsem, olmaz mı? Öldüm, oldu mu…