Selam beynimkazanbenkepcedoğru yazmışsın, yazıyı aceleye getirip, bayağı bir polemiğe neden olduk.Pilli’yi sevmemin bir nedeni de, çok kötü bir yazı yazsam bile,yapılan yorumlardan farklı düşünceleri daha iyi değerlendirebiliyorum,bununla birlikte yazı yazma, konuşma ve tartışma tarzında da yeni açılar kazandırabiliyorum kendime.Bu yazının bir sonraki sürümünü daha sonra yayınlayacağım.Yoğun “Popüler Kültür” bombardımanından kurtulmak çok zor çünkü.Duygularımız, düşüncelerimiz, hoşumuza giden-gitmeyen birçok şey…Telkin denilen, binbir türlü biçimde karşımıza çıkan canavarınetkisiyle temel değerlerimiz biçimlendiriliyor.İnsanları, olayları, fikirleri, kitapları…Herşeyi kendi değer yargılarımızla değerlendiriyoruz.İyi, kötü, doğru, yanlış, güzel, çirkin…Bu kavramlar, kişiden kişiye değişebilir.Çünkü insanların değer yargıları da herkeste farklı olabiliyor.Peki ya bu değer yargıları başkaları tarafından kontrol ediliyorsa!Ya birileri bize, kendi çıkarlarına uygun kavramları kabul ettiriyorsa!Ya telkin denilen binbir yüzlü canavar, bizim için sanal kavramlar üretiyorsa!Bir müzik organizasyonunun sloganıydı “Barışa Rock.”.Herkes savaştan nefret ederSavaşı protesto etmek, tabii ki onların da hakkı.Hayatımızın her anı, ulaşabildiğimiz her yer, içiçe geçmiş zıtlıklarla örülü.Siyah-beyaz, yüksek-alçak, derin-sığ, büyük-küçük, ağır-hafif, ıslak-kuru,temiz-pis, aydınlık-karanlık, pahalı-ucuz ve diğerleri.Bu zıt kavramlardan, hoşlanmadıklarımızı yoketmek mümkün mü?Örneğin nefret, kin, kötülük.Maalesef ki hayır.Dünya tarihi boyunca var oldukları gibi, olmaya da devam edecekler.Ne iyi ve ne de kötü yokolmayacak.Ne, iyi insanlar ve ne de kötü insanlar yokolmayacak.Kötü insanlar yokolmadığı için, hiçbir kötülüğün de sonu gelmeyecektir.Hırsızlık, tecavüz, cinayet, savaş.İyi ile kötü arasındaki savaş, hiçbir zaman sona ermeyecek.Kötüler güç sahibi olmaya devam ettikçe, bu böyle sürüp gider.Ama bir gün gelir de, iyiler daha güçlü olursa, o zaman işler değişir.İyiler, ellerindeki gücü, kötüleri etkisiz kılmak için kullanır.Daha doğrusu, kullanmasına da gerek kalmaz, bu gücün caydırıcı etkisiyle, kötüler hareket etmeye cesaret edemez.Bugün savaş karşıtı birçok insan, dünya tarihini, yaşanan olayları geniş bir bakış açısıyla göremiyor.Bunları, özgür bir irade ile değerlendiremiyor.Sadece duygularıyla hareket ediyorlar.Örneğin birçok savaşta, bir taraf barbarca haksız saldırı yaparken, diğer taraf,yaşama hakkını kullanabilmek için mücadele veriyor.Savaşa karşı olan insanlar, bu ikisi arasında ayrım yapmıyorlar.”Biz, silahın her türlüsüne karşıyız!” diyorlar.Herkes, savaşların bitmesini istiyor.
yorumlar
yıllar öncesinde behiç pek’in “biraz da savaşalım” köşesinde çizdiği bir karikatür aklıma geldi ister istemez :)bir avuç asker, melul bir ifadeyle “hücuuum! bok yoluna gidiyoruz!” diye bağırıyor ve koşturuyordu :)memlekette, askerlik yapmamak için sahte çürük raporu alanları, parmak kesip bu dayatmadan yırtanları, gittikten sonra hanyayı konyayı anlayıp; psikopat rolü veya uydurma hastalıklarla yırtmaya çalışanları da ayrı bir, hamaset otopsi masasına yatırsaydınız :)hatta arkası sağlamlarca, “kebap askerlik” için işleyen hiyerarşiden de bahsetseydiniz azıcık 🙂 ayşeciklerden (bedelli), imtiyazlı sporcu guruplarından, öğretmenlerden de dem vurup, bu lümpen gençliğe daha başka bir heyecanla geçirseydiniz?! :)askere çağırılan vatan evlatlarının hepsi büyük şehirlerdeki bu içkili, kotlu, sevgilili organizasyonlardan gelmiyor.çoğunluğu hamasi bir gazla kışlaya teslim olduğunun ilk günü, annesinin gül bahçesindeki bülbülün kanadından girilip, seccadesinden çıkılan küfürlerle öküzleştirilenlerden oluşuyor.sonra ne oluyor da mı bu ta.ak sızıları hafifliyor? tezkere yaklaşınca onca boğulmuşluğuna telafi edici kıyaklar ekleniyor sadece. nöbetler düşüp, çarşı izinleri arttırılınca kendini imtiyazlı ve borçlu hissediyor yurdum evladı. bir konuğu nasıl ağırladığınız değil, nasıl uğurladığınız akılda kalır diyordu aziz nesin -ki eski bir subay olarak- işin inceliğini hatırlatırken.geri döndüğünde bölük komutanına nasıl kafa tuttuğuna kendini de inandırıp, ezilmişliği ve kalafata çekilmişliğini bastırmanın arayışıyla, ballandırıyor da ballandırıyor askerliğini, her komuta edene, höt deyince göt veren yurdum evladı…oysa hatırlasa vatan savunması diye çay, çevre temizliği, yemek, boya yaptığını; ömründe ilk kez gördüğü insanların egolarını tatmin etmeye çalıştığını, kişiliğinin ezilişini.her gün, ne zaman kurtulacağını askerin cep kitabındaki takvime döktüğünü, bir hatırlasa “barışa rock” gençlerinin acısını paylaşacak. ama diyor ki; “bizi s.ktiler, sizi de s.ksinler!”saldırıya uğrayan, operasyona katılıp hayatını kaybedenler hep vatani görev hizmetindekiler. pişkinlerce deniyor ki; tecrübesizliklerinden(!) o zaman gönderme sıcak alana!askerlik yapanlar bilir, özel birlik müdahalesi gerektiren planlamalar dışında, bir tane kadrolu muvazzaf “bok yoluna” gönderilmez (uzman çavuşlar haricinde). yedek subay okulunda bile ilk duyulan iltifat, “sizi yetiştiren profesörleri s.keyim”dir genelde (narlıdere istihkâm okulu misal)bu manyaklıklara hevesli ve gönüllü bir yığın yurdum insanı da var elbette, bunlar için profesyonel orduya geçersin olur biter.kaldığı lojmanında, barış zamanında bile üstü, alt kattan değnek vurup çocuğunun doğum günü partisindeki herkesi üflenmiş mum eder. park yeri çıkşında uygunsuz solladı diye ifadesini aldıttırır bu kişilerin. razıysalar, kime ne?! :)ama, bu barışa rock insanları tüm bunların ötesinde bir insanı yüceltmeye dayalı güdülemenin peşinde.böyle bir yok edici mekanizmanın varlığı ve sebeplerinin ortadan kaldırılması için kişileri yanlarına çekmeye çalışıyorlar ihtimalle. önce arayışlarını paylaşacakları buluşma alanlarına ihtiyaçları var. daha sonra ne yapılacağı üzerine belli bir bilinç oluşur belki diye bir beklentileri var (?)siz gitmeyin oralara, ola ki besin zincirinin doğal akışına müdahale açılımıyla ilgili takıntılar edinir ve doğadaki tüm canlılardan imtiyazlı insanoğlunun belki de sahip olduğu bir özelliğini istemeden de olsa kendinizde tetiklersiniz :)yıllar önce, dağ-bayır beraber askerlik yaptığım bir başçavuş arkadaşımın taslak halindeki dizelerinden, olan bitene bakışını da ileteyim :)***************************************************************************bir yerde biri doğarsırayla yaşar önündekileribilemez hiç nedenbüyüdükçe dertleri büyüryüksek duvarlar çıkar önüneilkinden farklıdır bütün resimlersıralanır ağaç gibi kendi olanlarsonra kaybolur sıraların içindegözlerini göremez koyu aynalardaeşyadır artık o karşısındakilereeski ruhunu arar eşyaların içindedeğen eller soğumuşturelde değildir parmaklarkim ne derse yapar artıkmaya tutmuş gövdesibir kurtuluş arar takvimlerin içindezaman durmuş da sankisıkışmış albümlerebiter her şey sonundao kendini arıyoryıkılsa da bütün duvarlaryüzünde tel izi taşıyor.(İ.D)
”askerlik bir tür mahpusluk, hukumlulerde tum tc vatandaşları”
@linnux BarışaROCK’da verilen mesaj zaten hadi biz ghandi olalım pasif direnişe geçelim askerlik olmasın kimse yurdunu korumasın değil dünya üzerindeki hiç kimse silah kullanmasın savaşmasındır,belki çok küçük bir topluluk belki sarıyerde toplanıp bira için beşbin kişi bütün dünya için hiçbirşey ifade etmiyor savaşan milyonlarla karşılaştırıldığı zaman çok umutsuz ama en azından bir uğraş var ortada olağanüstü bir hayal var bu hayali paylaşan bir grup insan var hiçbirşey yapmamaktansa en azından küçük bir adım atılmış oluyor en azından bir akım başlatılıyor ve daha fazla insana aktarılıyor,hiçkimsenin birbirini öldürmediği savaşın olmadığı bir dünya isteği nasıl bi takım insanların kendi düşüncelerini dayatması olarak görülebilirki bundan daha güzel bir rüya varmı.@benbey festivalde görüşelim 🙂
bazı kafalar kendi ekseni etrafında o kadar hızlı dönüyorki, baş dönmesinden nereye hangi mantıkla sataşacağını şaşırıyor. kendisine yarattığı zion da müdavimi olduğu hücresinin emarelerinden yola çıkarak yaptığı boş saptamaları tezmiş gibi önümüze sunup bu kadar barışsever, özgün organizasyona laf soktuğunu sanmak da bu konuda doktora veren kişinin belli olması yönünden beni şaşırtmadı. Barışarock ile savaşarock ı ard arda söyleyip kelime jimnastiği yaptığını sanmak da ayrı bir hüner ama konunun içinde o kadar körpe unsurlar var ki. askerleri ömrünün baharındaki gençlere kışkırtmak mı amacın merak ettim linnuks. festival alanında yırtık kotuyla ve bir elinde sevdiğinin eli diğer elinde sevdiğinle ortak içtiğin biradan sanane. bu gençler orda ellerinde dövizlerle bağra bağra Osmanlı ya küfretmiyorlar ki . En fazla kendi aralarında Bush a söyleniyorlardır onu da dünyanın dört bir yanında günlük duaymış gibi yapıyorlar. ya da yakalarında Defol Bush diyerek son derece demokratik dertlerini dile getiriyorlar. Burda saçmalayarak konuşan kim belli. Barışarock kar amacı gütmeden büyük bir özveriyle İsrailli, Filistinli veyahut Lübnanlı grupları bile aynı sahnede biraraya getirecek kadar tarafsız ve barışa güdümlü. Live8 e ne kadar kılıf geçirildiğini geçen sene gördük. Pink Floyd u biraraya getiren bu organizasyon bile Barışarock gibi değil. Barışarock daha öte. Sadece biraz lokal. O yüzden bataklıktan çıkma fikirlerinle senin çok bahsettiğin ortalığı bulandırma girişimlerine bir an önce son versen. Millet gönül rahatlığıyla pek fark edilemese de ama ilerisi için umut da vaad etse lokal bir organisazyonda bira, barış ve müzikle dinlense özgür olsa. Hadi güzelim başka kulvarlarda dene şansını!
ne diyim!. ”Hoş geldin Tanzimat kafası”
GirişDünya tarihinde birçok komutan, hükümdar, din adamı vs. gelip geçmiştir.Kimisi gücünü-yetkisini insanlara huzur, adalet, refah dağıtmak için;kimisi insanlar üzerinde tahakküm kurmak, insanlara zulmetmek için kullanmıştır._____________________________________________Günümüzün negatif büyükbaşları da,kendilerinden öncekilerden aşağı kalmayıp, onların zulümlerinin çağdaş versiyonlarını uyguluyorlar.Bu büyükbaşların en sevdiği şey,kolay yönetilebilir insan topluluğudur.Bunu sağlamak için en verimli yolları bir düşünün bakalım…Popüler kültür!Futbol sadece bir spordur, ama iyi kullanırsan kitlelerin zihnini bununla iyice meşgul edebilirsin.Müzik, ruhun gıdası! Şöyle bir müzik dünyasına, müzik endüstrisine, müziğin ritmiyle kendinden geçen insanlara…Ve popüler kültür ahtapotunun diğer kolları…
Bir atasözü,Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.Kağıt üstünde, laf arasında kimi değerleri savunmak kolaydır.İş başa gelince işler değişir.Gençliğinde işçi dayanışmasını dilinden düşürmeyen bazı arkadaşlar,eski marxistler, üç kuruş para görünce en baba emperyalist olur çıkarlar.İşçiyi, emeği en güzel şekilde bunlar sömürürler.Müzik dinlerken, kahvehanede otururken, konserlerde bira şişelerini devirirkensavaş karşıtlığı yapmak da kolaydır.Savaşın asıl nedenlerini ıskaladıktan sonra, sen kendi kendine protesto edip tatmin olsan ne yazar.Atı alan Üsküdar’ı geçerken sen hedefsiz eğlencelerle pembe hayaller peşindezamanını geçirirsin…
Askerliğin-savunmanın zorunluluğunu iddia etmek başka,Türkiye’deki ayrıcalıklardan bahsetmek başka,Türkiye’deki askerliği eleştirmek ise başkadır.ömrünün baharındaki gençlere kışkırtmakve ortalığı bulandırma girişimleriise yazımızla ilgisi olmayan bambaşka konulardır.Zamanı geldiğinde biz de eleştirimizi yazarız.
@benbeyEleştirilerini güzelce sıralamışsın, hatta bunlar burada ziyan olmayıp ayrı bir konuda değerlendirilseydi keşke.Yazdıklarına itiraz edecek değilim, hatta biraz fazlasına da biz de değiniriz.
Siz hiç merak etmeyin, gerektiği yerde gerektiği kadar eleştiri yaparız.Bu arada biz de sizden, komünizm zulmü altında ezilen insanların durumunu daotopsi masasına yatırmanızı rica edeceğiz, zahmet olacak.
@Cevval Portakal
Önemli ve güzel bir cümle.Benim derdim ise bunların popüler kültüre kurban gitmesi.Bir arkadaşım Eminem hayranı.Ama diyor Eminem Bush’u protesto ediyor.Eee n’olmuş?Bush’u protesto ettiğine göre iyi adam yani.Al sana popüler kültürle kendini oyalayan biri daha.
Tamam bunu herkes istiyor da, bunun imkansızlığıyla ilgili bir fikir attık ortaya.Düşündüm ki, bundan esinlenip başkaları da kendi fikirlerini söyler, bir çıkış yolu çizilir.Hayaller havada kalmasın maksat.
İşte iyi soru, iyi eleştiri örneği.Bunun için müzik endüstrisi, popüler kültür, popüler kültürün gençlerin eğilimlerine etkisi,toplumsal davranış biçimleri iyice incelenmeli.Kabaca baktığımızda da oldukça ilginç tespitlerde bulunuyoruz.rastladığımız olayları buraya link vererek, alıntı yaparak ekleyeceğiz.
Bu rüyayı gerçeğe dönüştürmek için somut adımlar atmalı, somut adımlar atmak için bilimselçalışmalar yapmalı, bilimsel çalışmalar yapmak içinde dogmalardan, dayatmalardan,telkinlerden sıyrılabilmeliyiz.Yoksa diğerleri gibi bizler de güzel hayaller peşinde harcanırken, karşı taraf planlı, düzenli,sistemli çalışmalarıyla kendi bildiğini okumaya devam edecek, binyıllardır süregeldiği gibi…
@buddhala
Ben askerliğin gerekliliği-zorunluluğu üzerinde durdum.Askerliğin uygulamasındaki sayısız kusur da sen ve diğer arkadaşlar tarafından güzelce eleştirildi.Ben askerlik konusunda iki ayrı kutup oluşturmaktansa, bu iki fikri birleştirip adam gibi bir savunma mekanizması oluşturulması düşüncesindeyim.İnsan bedeninde bile mucizevi bir savunma mekanizması var.Askerliği tamamen reddetmek için, hiçbir tehdit olmayacağını ispatlaman gerekir.Bu da senin ve askerliğe tümüyle karşı çıkanların ödevi.Yok, şu askerlikte reform yapalım, pislikler ayıklansın, yaralar iyileştirilsin,kusurlar giderilsin ve savunmamız sağlamlaşsın dersen o zaman aynı ortak payda üzerindeyiz demektir.
Biraz daha hünerli olsaydım, ülkemde birçok üstün akıllı insan tarafından,”Dünyanın en iyi şairi!” diye tanımlanırdım.Örnek:Bana bak:Hey!Avanak!* * *trrrrum,trrrrum,trrrrum!trak tiki tak!Makinalaşmakİstiyorum,* * *
Bunlar popüler kültürün, insanları uyuşturmak için güzelce kullandığı şeyler.Kotun yırtık olması asıl mesele değil, benim de kot pantolonumda yırtık var, aylardır öylece duruyor.Mesele bunun, popüler kültür dayatmacıları tarafından “özgürlük sembolü” olarak zihinlere kazınması,al sana telkin!
Popüler kültür yabancı özentiliğini teşvik ederken kendi geçmişini, kendi kültürünü koparır senden.Konserde Osmanlı ya küfretmesen de, sen çoktan kopmuşsundur geçmişinden.Kendi kültürüne yabancı kalan da ucube bir yaratık gibi kalakalır, ne ona ne buna benzer.
Ortalık fazlasıyla bulanık, bunu göstermekte ayrı bir suç oluyor böylece.
Tam o sırada…22 Temmuz 2006 tarihli Akşam gazetesinde Engin Ardıç şöyle yazmış:”Rock müziği, yalnız bir müzik türü değil, aynı zamanda bir dünya görüşü,bir yaşama biçimi, bir felsefedir.Doğru.Ama serserilik üzerine kurulu biryaşama biçimidir bu.Rock kavramının yan açılımları, itiş kakış, kalabalık konserler, gürültü, hız,gece hayatı, içki, hatta uyuşturucu, kolay seks, kötü giyim,parasızlık falan çağrıştırır…Fakat rock evrensel değildir. Rock, jazz(caz) değildir.Anglo-Amerikan alt sınıflarının kültürüdür.Öğrenci dedim, “daha çok da eğitimsiz ve işsiz holigan” şeklinde düzeltiyorum.Büyük Britanya ve ABD dışında kalan her ülkede, rock müziği bir “Amerikan hayranlığı ve özentisinin dışavurumundan” başka birşey olmamıştır.Türkiye’nin bu konuda diğer bütün ülkelerden farklı, önemli bir özelliğidaha vardır.Türkiye’de sınıflar doğru düzgün oluşmadığı için, batıda alt sınıf kültürüolan rock, bizde üst sınıf kültürüdür.çünkü bizde üst sınıf “batı taklitçiliğine” göre,İngilizce bilmeye göre belirlenir ve rock parçalarını orada Liverpoolgaribanı John dinler, bizde Suadiye çocuğu Mansur, ya da Ankara Kolejiöğrencisi Serdar. (İyi de Haşmet’e ne oluyor?)Eh, bu da başlıbaşına bir çelişkidir. Fakat Frank Zappa ve Led Zeppelindinleyerek bir de devrimcilik oynamaya kalkıyorsan, Anadolulu köylülerin veişçilerin seni ciddiye almayacaklarını ve peşinden gitlmeyeceklerini debaşından kabul edeceksin.”Rastlantı sonucu bu yazıya ulaşmam iyi oldu.Yeni fikir demek, yeni bir yaklaşım demek.
Ritm insanlara hoş geliyorsa bu evrenseldir. Bir müziğin doğuşu evrenselliğini etkilemez bir vakit sonra seviliyorsa dinleniyorsa tutulur. Tersiyse unutulur, dönemsel yada bölgesel kalır. Müziği sevmek için yabancı dil bilmeye gerek yoktur. Bunları söyledim diye de Engin Ardıç’ada kimi noktalarda hak vermemek elde değil.
linnux, rock müziği evrensel olmamakla damgalayamazsın. Bu senin ancak şahsi yorumun olabilir ama dışarda söylersen çoğu kişi sana güler. Şöyle bir etrafına bak caz müzikten daha çok uluslararası rock sanatçısı ülkemize geliyor bu da rock müziğin en az belki cazdan daha fazla evrensel olduğunu gösterir. Gelgelim çok sarfettiğin sen ve diğerleri gibi başlayan cümlelerine.Yırtık kot ve elinde bira olanları kendi özlerine ve askerliğe karşı olmakla itham ettin.Yırtık kot ve elinde bira olmak bir özgürlük sembolü değildir ya da özentilik değildir.rock müziğin nasıl doğduğu dediğin gibi alt tabakadan gelen insanlar yeni kot alamadığı için veya parası olsa bile yenisini alıp(modaya uyup) emperyalizme prim vermemek için aynı kotla idare ettiler. Sonuç yırtık pırtık bir kot var elimizde. Peki, ellerine pek birşey geçti mi? Hayır, bu yenilgiden efkarlandılar ve sarhoş olmak için bira ya da şarap hatta haddini bilmeyenler uyuşturucu kullandılar! Sarhoşken tek yanlarında olan, ellerinden tek tutan, saçı günlerdir yıkanmadığı için yağlı olan bir sevgili oldu. Onunla da sevişmek bazı şeyleri ona geçici olsa da unutturdu. (sex, drugs, rock&roll)Şimdi sen buna batı hayranlığı hem de pek üst-kültür olmayan anglo-amerikan kültürünün hayranlığı ya da özentiliği diyorsun! Olabilir ama her ideoloji de ya da felsefede olduğu gibi onu yanlış, temeline inmeden, kendi özünü kaybederek onu benimseyen veya sindir(il)enler vardır. Ona ben de karşıyım.Bilmiyorum Can Atilla adını duydun mu? Bunu beni tanımadan yaptığın “sen geçmişinden çoktan kopmuşsundur.” lafın için söylüyorum! Can Atilla’ yı tanıtmam ama albüm isimleri hakkında bilgi verebilirim! (Cariyeler ve Geceler, 1453-sultanlar aşkına)Yazdıklarımdan rock müziğinin görüntüsünün nerden geldiği hakkında fikrin olabilir. Buna hala özgürlük sembolü dersen ve özentilik kategorisine sokarsan, emin ol, içinde bir gram iman olmasa da padişahlar gibi sakal uzatıp, kafasına da takkeyi geçiren ve sömüreceği beyinlere vaaz verdikten sonra din kardeşlerinize yardım edin deyip (Lübnan, Irak vs.) dışarda; Lübnan ve Irak taki savaşlarda kullanılan silahların sermayesine katkıda bulunan, Coca-Cola ve Pepsi den satın alan, hatta Danimarka birası olan Carlsberg den içen o kadar insan gördümki, ben buna rağmen bu görüntüye sahip insanların tamamını özentilikle, Osmanlı hayranlığıyla, imansızlıkla itham edemem. Ben Osmanlı hayranı değilim ama Osmanlı tarihinden alacağımız o kadar ders ve o kadar ilim varki, onları da göz ardı etmem. Bu ders ve ilimler hem müspet hem de hataları içeriyor elbet. Hiç bir devlet mükemmel değildi ama hüküm sürdüğü döneme ve hakim olduğu milletlere göre en hoşgörülü devlet, Osmanlı idi. Osmanlı nın tasvip etmeyeceğim tek yönü, genel dış politikasının savaş üzerine kurulu olmasıydı. Bu politika günümüz silah sanayinin ve ordu sektörünün, evrensel barışı bir daha getirmemek üzere yok olmasını tetiklemesine sebep oldu.Barışarock, hadi yarın bütün askerler Türkiye’ deki ya da dünyadaki silahlarını bırakıp evlerine, gurbette bekleyen annesinin yanına dönsün, hamile olan eşinin yanına dönsün demiyor. Bu imkansız tabiki de. Ama olduğunu ve bu düzeni bir daha kimse bozmayacağını düşün bir de!Bu şekilde birşey için yavaş yavaş meyveler alınabilir. İstersen bak, Greenpeace de bağımsız, herhangi bir ulusun teşkilatı olmayan bir sivil toplum kuruluşu ama adamlar uluslarası antlaşmalarda, çevre ve diğer küresel sorunlarda yaptırım gücüne sahip!Barışarock nasıl mı o seviyeye gelir?Destekçisi arttıkça, yaptırım gücü de artar! Sonra bir sivil toplum örgütü olarak adını dünyaya duyuracağı bir festival değil de (festival yeterli değil), bir eylem yapar! Ve o eylem emperyalizmin galibiyetiyle sonuçlanır. Ama gönüllerde kazanan elbetteki Barışarocktır! Eylemin kaybedildiği gün, barışın kaybedildiği gün olarak yas ilan edilir. Ve bu gittikçe uluslararası arenada desteklenen bir olguya dönüşür. Sonuç olarak Barışarock o eylemi yaptığı gün, dünya üzerinde tüm milletlerin havada-karada-denizde silah bıraktığı gün ilan edilir. Ve bu zamanla yılın hergününe yayılır belkide…….
Evrensellik, farklı kültürlerden sayısız insanın, aynı müzikten hoşlanması,aynı fikri paylaşması ise tamam.Benim evrensellikten anladığım ise, herkesin sevebileceği,hiçkimsenin reddedemeyeceği, herkesi kucaklayabilen kavramlardır.Ki bu niteliği dolayısıyla, insanları ayrım yapmadan aynı ortak paydaüzerinde toplayabilir.Adalet evrenseldir, yaşama hakkı evrenseldir, sevgi evrenseldir,…Müziğin evrensel olması ise biraz şüpheli. Gençlik ve müzik dergilerinde,”Hip Hop”‘çılar, “Rocker”‘lar, “Metalci”‘ler, “Trash”‘çılar arasındaki,bir türlü sonu gelmeyen “senin müziğin-benim müziğim” tartışmaları…Bu tartışmalar beni, müziğin evrenselliği konusunda şüpheye düşürdü.Müzik, genel olarak evrensel olamaz yargısına vardım.Rock’ın evrensel olamayacağı ise beni de düşündürüyor.Bu işin en iyileri, Jimi Hendrix ve Jim Morrison,her ikisi de 27 yaşında intihar ederek öldüler.İşte, benim “müziğin evrenselliğinde” aradığım: protesto ederken insanları umuda,huzura, ferahlığa, gönül rahatlığına ulaştırmasıdır.Savaşı protesto ise, bunu en iyi onlar yaptılar.Haksızlığa karşı çıkma ise, bunu en iyi onlar yaptılar.Sorgulama, karşı çıkma ise, bunu en iyi onlar yaptılar.Ama…Uyuşturucu ve alkolün batağına saplanıp, kendi hayatlarını sona erdirdiler…Bu işin en iyileri böyle yaparsa,kendilerini ritmin büyüsüne bırakıveren insanlar ne yapacak?Barışarock’ı Jim’den Jimi’den ayırabiliriz, daha yapıcı, daha etkili diyebiliriz.Ama müzik, sadece biraz yarar sağlar, insanları biraraya toplarsın,ortak fikir üzerinde birleşirsin.Müziği çok da dikkate almalı mıyız?Müziğin evrenselliği, benim sorgulamak istediğim.Hayatta bazı şeyler vardır ki, bağlanırsın.Vazgeçemediğin, kopamadığın, bırakamadığın…Adeta kutsal bir değer verdiğin.Kimi zaman bir anne, bir sevgili, bir arkadaş.Kimi zaman eski bir fincan takımı, bir tablo, bir saat.Bir şarkı, bir müzisyen, bir gurup…Birgün gelir de kaybedersen, hayatın yıkılır.Evet sevebilirsin, ama aşırı…Ya kaybedince ne olacak? Hayatın bir anlamı kalmayacak, dünyan kararacak.Öyle zamanlar gelir ki, artık hayat da bir anlam ifade etmez.Artık yaşamanın bir anlamı kalmaz, hayatla ölüm, yolda duran iki taştan farksızdır.”-Bunu hissettin mi hiç? Bazı şeyleri hissetmeden anlayamazsın!”İşte o anda, daha önce vazgeçilmezin olanlar da önemsizdir, bir anlam ifade etmez.Bir sevgili, bir anne, bir hatıra, bir melodi, bir şarkı…Benim evrensellikten beklediğim, benim en zor anımda, yanımda olabilmesidir.Beni, “Herşeyi bırakıp gitmek”‘ten vazgeçirebilmesidir.Benim umudumun tükenmesine fırsat vermemelidir, engel olmalıdır.Kabul ediyorum, müzik bunları başaramaz.Sadece bir yere kadar, insanları toplarsın, aynı düşünceyi, aynı duyguyu paylaşırsın.Benim derdim, müziğin gereğinden fazla önemsenmesi.Ki eski günlerimde ben de aşırı bağlanmıştım.”This could be heaven for every one.” diyen Queen,”Is this your house, is this your home?”(Another cup of coffee.) diyen Mike and the Mechanics,”Money for nothing.” diyen Dire Straits,ve diğerleri…Şunu inkar edemem, müzik tarifi zor bir haz veriyor insana.İnsanı olumlu duygulara da yöneltiyor.Ve biraraya getiriyor insanları.Ama farkında olmadan farklı etkiler de yapıyor.Hiç de alakası yokken, çok sevdiğim bir müziğin, ağır bir hüzün içine sokması.Ya da uyuşturucuyu, alkolü, şiddeti sevdirmesi.Duyguların ve düşüncelerin kontrol edilmesinden kastım tam olarak buydu.En sevdiğim sanatçı, en sevdiğim gurup, en sevdiğim şarkı sözleri, en sevdiğim müzikal altyapı…Queen’in bir şarkı sözünde, tersten okunduğunda”marihuana iyidir” gibi bir söz olduğunu öğrenince…Artık biraz düşünmenin zamanıdır dedim.Bilinçaltı çok ilginç, bir sinema seyrederken, çok kısa bir sürekokakola resminin gösterildiğini farkedemeyiz bile.Ama, bundan sonra canımızın anormal derecede kokakola istemesi de ilginçtir.Sinema, müzik, medya, reklam dünyasında, bilinçaltını etkilemek için neler yapılıyor?Bunları, kokakola reklamında olduğu gibi, açıkça tespit edilmeden öğrenemeyeceğiz.
Yırtık kot, bira, askerlik karşıtlığı, kendi geçmişini küçümseme, Osmanlı düşmanlığı…Bunlan birbirinde bağımsız birer olaydır.Kültür emperyalizmi, bunları birer yaşam biçimi, birer simge olarak hayatımızayerleştirmeyi amaçlar.Evet, hepsini altalta yazdık.Ama bu, yırtık kot giyen askerliği küçümser, bira içen Osmanlı düşmanı oluranlamına gelmez.Hatta “BarışaRock’a gidenler bu davranışları sergiler.” de diyemeyiz.Bir gitarın ucunda sektirilen çelik başlık animasyonlu reklamdan sonrabunu yazmaya karar verdik.Peki buna militarizm mi demeliyiz?Hayır, askerlikteki sayısız sorunu eleştirirken, daha farklı anlayışları,daha farklı ideolojileri sevdiren yayınlara tepkinin sonucudur bu.Hadi adını koyalım.Leman, zuxxi, evrensel, cumhuriyet, radikal,…Şimdi bu yayınlar tamamen tu kaka mı?Hayır, Bezgin Bekir’i, Hamdi Yüzbaşı’yı, Öğreten Adam ve Oğlu’nu,Selçuk Erdem karikatürlerini belki herkesten çok ben severim.
Bu yayınların insanları ne derecede etkilediğini görebilmek için,uzmanlar tarafından ciddi bir çalışma yapılması gerekiyor.Benim, dikkatli bir gözlemci olarak görebildiğim ise;Bezgin Bekir’in, Öğreten Adam ve Oğlu’nun, kaynağı Rusya olan yıkıcı ideolojininyayılmasına engel olamadığı.“Rock’n Coke” yıllardır devam ederken, “BarışaRock”‘ın, çelik başlığı sektirenreklamının bunu hatırlatmasıdır, bunca hikayenin yazılma nedeni.Bu militarizm mi? Hayır!Militarizme karşı çıkarken, militarizmin en iyi yapıldığı ülkeleri,ve o ülkelerin, kendi ideolojilerini sevdirerek benimsetmeleridirtepkimizin nedeni.
Örneğin:Futbol sadece spordur. Ama oldukça büyük bir endüstri olmuştur.İnsanlar, oldukça fazla zamanını bununla geçiriyor.Gündemi etkileyebilecek kadar.Bir futbol maçı hakkında bir hafta yorum yaparsın.Her hafta futbol varsa, tüm ömrünü futbol muhabbetiyle doldurabilirsin.Ama bir Susurluk’u unutmamak için özel gayret sergilemelisin.Kara Kitap’tan ise haberimiz bile olmaz.Burada futbolun olup olmaması değil, futbolun senin için ne ifade ettiği,futbolun seni nereye sürüklediği.Bir anadolu kasabasında, bir imam, suça ve şiddete yönelen gençleri toplayıpfutbol öğretiyor.Bu gençler kötü alışkanlıkları bıraktıkları gibi, futbolda başarı da kazanıyorlar.Şimdi futbol iyi mi, kötü mü?
Hatırlıyorum da, bir popçumuz “örövizyon” başarısı nedeniyle devlet töreniyle karşılandı.Yine bir topçu takımımız, dünya kupasında ülkemizin adı duyuruldu diye ödüllendirildi.Peki neden Barış Manço’nun cenazesine, bir tane bile siyasetçi katıl(a)madı?Ya da, dünya çapında büyük başarı kazanan beyin cerrahlarımız, kalp doktorlarımız,arabalarda yakıt tüketimini azaltan icat yapan mühendislerimiz neden devlettöreniyle ödüllendirilmiyor?Bir ülkenin topçuyla, popçuyla tanıtılması mı, doktoruyla, mühendisiylebaşarı kazanması mı daha önemli?
Yırtık kot örneğini, insanların birer özgürlük sembolü olarak benimseyipkabul etmesinden dolayı, özgürlük kavramını sorgulamak için eleştiriyorum.Benim örneğimde, modayı takip eden, geliri yüksek insanların çoğunlukta olduğu,geliri yüksek olmasa bile, bu kitleye özenerek, bu davranışı sergiliyenler var.
Bu davranışı, gazeteler, dergiler, radyo, tv gibi kitle iletişim araçları,müzik, sinema, dizi film gibi yayınlarla telkin ediyor.Ve böylece
Yazının bu kısmı, militarizm karşıtlığı yapıp, kendi geçmişini küçümseyen…-Ki bunun için Leman en önemli örneğimiz-insanları eleştiriyoruz.Yazının bir kısmı müzik kültürü ve kitlelerin eğilimleri,Diğer kısmı ise, miltarizm karşıtlığı, ve hatta düzen-devlet karşıtlığı ile ilgili.Bizim hatamız ise, bu ikisini aynı yazıda birleştirmek oldu.Hatta, yazıda askerlikle ilgili çıkarmaya başlamıştım.İlk yorumlardan birinde, dikkatsizlik sonucu”Yazımızda askerliğe hiç değinmedik!” gibi bir cümle kurup gaf yapmıştık.( Neyse ki yakalayan olmadı! :))) )Bu iki ayrı yazının birarada olmasını, bahsettiğim yayınların:”Bir taraftan antimilitarizm yaparken, bir taraftan Marksizm temelli ideolojileri sevdirmesi.”olayına bağlayabiliriz.BarışaRock’ın kendisinden ziyade ismi, doğal olarak bu ismin çağrıştırdığıkavramlar aslında yazımızın dayanağı.Zaten yazıyı yazmak için, linkini kopyalamak amacıyla anasayfasınıaçmaktan başka sitesine bakmışlığım yoktur.Yanlış mı yaptım, sanmam. Siteye bakıp, “Şurada şu var!” diye kusur bulmaderdine de düşebilirdim….düşebilirdim, “Kendime tam olarak güvenmiyorum, belki yapardım.”anlamında değil.Birincisi, elimde böyle bir seçenek de vardı,İkincisi, BarışaRock’ın kendisinden ziyade ismi ve çağrıştırdıkları bizim derdimiz.Kıvırıyor muyum? Hayır,Ulaştığımız yüksek hızla saldıracağımız yeni hedeflerin işaretidir bu!( Tamam tamam alınma :))) )
Engin Ardıç’ın yazısı hoşuma giti, alıntı yaptım.Kendime bir arka kapı bırakayım diye de:
dedim.
Yorumları sizin, benim yorumum ise yukarıda.Bu nedenle
yorumuna katılmıyorum.Benim bu yorumu eklememin sebebi, Türkiye’de rock kültürünü incelediğimizde,Engin Ardıç’ın tespitlerindeki insan sayısının çok olmasıdır.Yani Türkiye’de serseri, holigan, Amerikan-batı hayranı ve özentisi çoktur.Zaten
iyor.Ama buradan her rock dinleyicisi özentidir, kendi geçmişini küçümser diyemeyiz.Can Atilla gibileri, iki elin parmakları kadardır.Can Atilla dinleyicileri de, öyle kaset satışından zengin edecek kadar çok değildir.Bu görüntüye sahip insanların tamamını özentilikle,Osmanlı hayranlığıyla, imansızlıkla itham edemem.Yazımızdaki kusurlu taraflardan biri de bu sanırım.Bütün rock dinleyicilerini özentilikle itham etmek.Ama yazımızda sadece insanlar itham edilmiyor.Eğilimler, popüler kültür, emperyalizm ve telkin konuları da ele alınıyor.Bu nedenle Matrix, Rusya, Çin, ABD, Fransa, negatif büyükbaşlar da yazımıza girdi.Ve hatta Queen ve Leman da eklendi.
Bunu düşünemememin sebebi.dünya üzerinde tüm milletlerin havada-karada-denizde silah bıraktığıgün ilan edilir. Ve bu zamanla yılın hergününe yayılırBunun olmasını imkansız görmemdir. Bunun sebebi ise,İlk cinayet olan Habil-Kabil olayında gizli.Cinayetin sebebi, kıskançlık, çekememezlikti.Diyelim ki dünya üzerinde tüm milletler havada-karada-denizde silah bırakır.Kıskançlığı, kini, çekememezliği, nefreti nereye bırakacağız.Sonuçları toprağa gömmüşsün, sebepler yaşadığı sürece ne farkeder?Zaten bunun içinHayatımızın her anı, ulaşabildiğimiz her yer, içiçe geçmiş zıtlıklarla örülü.Siyah-beyaz, yüksek-alçak, derin-sığ, büyük-küçük, ağır-hafif, ıslak-kuru,temiz-pis, aydınlık-karanlık, pahalı-ucuz ve diğerleri.Bu zıt kavramlardan, hoşlanmadıklarımızı yoketmek mümkün mü?Örneğin nefret, kin, kötülük.Maalesef ki hayır.Dünya tarihi boyunca var oldukları gibi, olmaya da devam edecekler.Ne iyi ve ne de kötü yokolmayacak.Ne, iyi insanlar ve ne de kötü insanlar yokolmayacak.Kötü insanlar yokolmadığı için, hiçbir kötülüğün de sonu gelmeyecektir.Hırsızlık, tecavüz, cinayet, savaş.İyi ile kötü arasındaki savaş, hiçbir zaman sona ermeyecek.dedik.
Bunun nedeni samimiyetsizlik ise, inançla dış görüntü arasında bağlantı kuramayız.Benim bunu yapmamın sebebi ise, popüler kültür denilen yaratığın, böyle kendine özgüsimgelerinin olmasıdır.Bu şekilde görünen ama popüler kültüre karşı çıkanlar olabilir.Takım elbise giyip, popüler kültüre, emperyalizme köle olanlar da olabilir.Ama benim değindiğim simgeler, özentilik, hayranlık ve popüler kültür el ele kol kolayol almıştır.Zaten bunun için dedim ki, benim kot pantolonumda da yırtık var, aylardır giyiyorum.Yok, bu insanlar gerçekten inancına değer veriyor da bu yanlışlıkları sürdürüyorsa…O zaman o insanlar da popüler kültürün kurbanı olmuştur diyelim.Şöyle sorarsan.Madem öyle, islam o kadar iyiyse neden böyle olaylar oluyor?İslam sadece bir araçtır. Kullanmak ve yararını görmek sana kalmış.İslamın doğru bir şekilde uygulandığı bir yerde:İçki içmemen sana telkin edilir, ama içki içiyorsun diye sana yanlış muamele yapılamaz.Bununla birlikte, senin içki içmenden dolayı başkalarının zarar görmesiniengelleyen güvenlik önlemleri bulunur.İçkiliyken araç kullanamazsın, silah bulunduramazsın. Sokaklarda bağırıp çağıramazsın.İslamı uygul(amaya çalış)an insanların durumundaki çelişkilerle islamı değerlendiremeyiz.
@linnux, iyi yazmışın hoş yazmışın da paylaşma heyecanından dolayı hedefi çok geniş tutmuşsun; demem o ki, genelde mantığın doğru olmakla birlikte genellemelerin hatalı gibi, çünkü genelleme yapmak zor iştir, riskli iştir ve unutma ki istisnalar daima vardır ve onların da söz hakkı vardır. rock’ı ve rock’çıları mahfetmişsin, buruşturup atmışsın ve bunu genellemelerle yapmışsın, yaylım ateşinde hedefi tutturma şansın düşer ya, ondan bahsediyorum..hatayı -bence- barışarock‘a saldırarak yapmışsın, halbuki rock’n’coke‘a saldırsaydın, alnının çatısından vuracaktın, aha işte ben de genelledim, yine de sanırım daha isabetli bir yaylım ateşi oldu çünkü bir defa olayın içinde coca cola var, ne bileyim işte başka şeyler de vardır herhalde..
Sanırım Jimi Hendrix ya da Kurt intihar etti diye ardından intihar eden olmadı. Buna yerel örnek verecek olursak her ne kadar sebepleri aynı olmasa da bir Yavuz Çetin örneği var elimizde. Ben Yavuz Çetin delisiyimdir ama intihar konusunda eylemde bulunmam. Yaptığı müziği dinlerim ve her ölüm yıldönümünde onu “dünya” şarkısıyla şarap içerek anarım. Benim bunu yaparken mum yakmam, hatta örnek olarak yırtık kot giymem kimi gerer? İnsanları bu konuda yargılamayı boş buluyorum bir sonuca varılmaz çünkü. Kimi özentilikten yapar bunu, kimi kendini o an öyle mutlu eder. Dinlenilen müziğin bir atmosferi vardır ve o atmosfere insan o an aklına gelen esintilerle girmek ister. Kimisi yırtık kot giyer, kimisi Elvis favorisi bırakır, kimisi ceket ve altına pijama giyer…Zaten bu insanların müziklerini dinlersiniz, tarzınıza uygunsa giydiklerini giyersiniz ama onlar intihar etti diye intihar etmeyi kimse fiili hale sokmamıştır. Onların şarkılarında da ele aldığı şeyler herkes için, toplum huzuru için uygun olmayabilir. (bkz: Purple Haze) Ama size uygulayın diye dayatmalarda bulunulmuyor, makul insan iradesiyle anlatılanların hayal gücündeki bir olaydan ya da eser sahibinin ufak bir deneyiminden esinlendiği hemen belli olur. Rock müzik sana göre evrensel olmayabilir, bunu ben sana dayatmam kıssadan hisse: Rock müziği dinleyenlerle Rock müziği ve eser verenleri net bir şekilde değerlendiremeyiz.Çoğu yerde kendine soru sorup kendin cevaplamışsın! Bu konuyu istediğin yere getirmek için güzel bir taktik ama bu yüzden çoğu yerde konunun dışına çıkmışsın. Sanırım sadece alıntı yaptığın yerleri okumuşsun linnux, şayet dikkat edersen ikimizde bazı evrensel değerlerin bölgesel algılamalarındaki samimiyetsizlikten ve özentilikten bahsediyoruz. İkimizde savaşsız bir dünyanın olamayacağından dem vuruyoruz, bunların sana göre sebepleri farklı bana göre sebepleri farklı. Ama iki günlük festivale barış dolu bir dünyaya dilekte bulunmak için gelenleri; tam dibimizdeki kanlı, haksız çatışmalara 80 bin kişiyle ses yükseltmek, güncel ve lokal sorunları gündeme taşımak ve bunlar için imza toplamayıp somut adım atmak gibi güzel aktiviteleri barındıran bir organizasyonu kurban edemezsin.Bu konunun içeriği eğilimler, popüler kültür, emperyalizm ve telkin konuları demişsin!Eğilimler: Barışarock taki eğilimler genel olarak emperyalizm ve savaş karşıtıdır. Bush karşıtıdır. Senin de bahsettiğin emperyalist markalar gölgesinde müzik gibi bir olguyu sindirmeye karşıdır. Bu yüzden Rock’n Coke a karşı yapılan bir festivaldi. Hala da içten öyledir bence ama Rock’n Coke 06 ya gitmiş biri olarak söyleyim, Muse’ un sonlara doğru bir parçasında (o sıra sarhoştum 🙂 tam hatırlamıyorum ama Tiro ya da Take a bow olabilir) sahnedeki ekranlardan birinde Bush un o korkunç suratının sağ üst çeyreği ve bomba görüntüleri içime su serpti. Yavaş yavaş organizatörlerde kendine bazı soruları sormaya başlamıştır.Popüler Kültür: Bu burada tartışılacak kadar küçük olmayan bir konuEmperyalizm: Sanırım Barışarock emperyalizm i desteklemiyor. Şöyle düşün, asker ya da terörist olmasa silah olmaz, silah olmasa, savaş olmaz, savaş olmazsa emperyalizm olmaz. Barışarock ın tek derdi askerler değil onu da belirteyim. Kaldı ki Türk askerini rencide edecek düzeyde de değil.Telkin konular: Amacım rahmetli Güzin Abla nın tahtına oturmak değil, şöyle ki insanlar belli yaşlarda kendine söylenenleri dinlememeye başlarlar. Kendi isteğiyle kendi beğendiği kimlik ve beraberinde görüntüyü bulmaya çalışır. Bu sırada karşısına çıkan ve topluca uygulanan şeyleri denemeye başlar. İlk denemeleri başarısızdır, hatta bu yüzden yalnızlaşır. Bunun genel sebebi kendisine uyguladığı kimlik ve görüntüsünün mayası değil, kendisini tanıyamamaktır. Kendini tanıyana kadar kabuk değiştirir. Arkadaş değiştirir, sevgili değiştirir, ayakkabı değiştirir, görüntü değiştirir, din değiştirir, ev her neyse. Bunu somut ve soyut her şeyde arar. Canı yanar, acıkolik olur. En son kendisine göre bir kimlik bulunca zaten kendini ifade etmeye ve kim olduğu, neyi yapıp-neyi yapmaması gerektiği, neyi dinlediği, kimin sözünü dinlediği, hangi müzikleri dinlediği, zor gününde yanında kim olduğu ve en yalnız anında arasına kimseyi sokmadan nasıl dua edeceğini öğrenmiş olur. Bu yolda insanlar defalarca öğütülür ama çevre ve güncel iletişim araçları yönünden pek şanslı değilse belki orta yaşlara gelmeden asimile olur. Hem geldiği topluma hem de geldiği mutlakiyete karşı özünü kaybeder. Gün geçtikçe sözlerini tutmaz, yalan olur ve ekranla proglamlanan koyunlara döner. Bunun yol Rock müzikle ilgili değildir. Sadece içinde Rock müzikten geçen patikalar vardır o kadar. Bu temele dayanır. Ebeveynlere dayanır. Ebeveynler birşey vermişse çocuğa, en uzun yoldan da olsa kendi yolunu bulur. Bu yol kötü mü, iyi mi, anne ile babanın verdiklerine bağlıdır bence!