Sivas katliamında hayatını kaybettiğinde henüz 22 yaşındaydı. Geride gözü yaşlı bir eş, doğmadan yetim kalmış bir bebek, emek verdiği türküler ve Hasret’i her an yüreğinde duyacak dostları kaldı.İki iki buçuk yaşlarındaydı ailesi İstanbul’a taşındığında. Evlerinin kömürlüğündeki yaşlanmış bağlamanın tellerine dokunmak için sık sık inerdi karanlık mahzene. Birkaç kez o bağlamayı alıp eve çıkarmak istese de minik kolları taşıyamadı. Bir gün annesine sordu:_ Bunu eve çıkaralım mı?Sonraki bağlama macerası nasıldı pek bilmiyoruz. Bağlamayla oynadı mı yoksa bir iki bakıp attı mı bir köşeye? Bağlamayı kömürlükten eve taşıdıklarında dört, dört buçuk yaşlarındaydı.
Hasret Gültekin 1 Mayıs 1971 de Sivas’ın İmranlı ilçesine bağlı Han köyünde dünyaya geldi. Süleyman ve Hacıhanım Gültekin’in üçüncü evladı. Sahne tozunu içine dolu dolu çektiğinde henüz 11 yaşındaydı. Haylaz bir öğrenci sayılmazdı ama Kadıköy Anadolu Lisesi ikinci sınıftayken okulu bıraktı. Okula gidiyorum diyerek kaçamak ziyaretler yaptığı “Deli Derviş” tarzının yaratıcısı ve ustası Haydar Acar’ın yanında alıyordu soluğu. Önceleri hafta sonları yaptığı ziyaretler yetiyordu ona ama bağlama aşkı yüreğinde alev alev yanmaya başlayınca okulu terk edip tüm vaktini ustanın yanında geçirmeye başladı.
Ali Ekber Çiçek, Yavuz Top, Musa Eroğlu ve nice halk ozanı ile usta çırak ilişkisi içine girdi. Tek kaynaktan değil farklı kaynaklardan beslendi. Bu özelliği de müziğine yansıtmayı başardı.O kısacık hayat çizgisinde kocaman derin izler bıraktı.Henüz on altı yaşındaydı ilk albümü “Gün Olaydı” dinleyiciye ulaştığında. (1987) Bas bariton sesi yalanlıyordu yaşını. Kimse inanamıyordu daha çocuk sayılacak birinin bu denli güçlü bir yoruma sahip olacağına. Aynı yıl ilk resitalini Kadıköy Moda sinemasında verdi. Ayakta dakikalarca alkışlandı…Türkülerin yeterince ilgi görmemesine üzülüyordu. Bir gün dostu Kadir Karakoç’a şöyle dert yandı: Türküleri ve bağlamayı ne kadar küçümsüyorlar, bence kendilerini küçümsüyorlar….
İkinci albüm Gece ile Gündüz (1989) dinleyici ile buluştuğunda artık herkes tanıyordu onu. Aynı yıl Hollanda kültür bakanlığı “Genç Türküler” adında bir festival düzenledi. Festivalde ülkemizi Birsel Acar ile birlikte temsil etti.Türkiye’nin ve Avrupa’nın dört bir yanında konserler verdi. Pek çok sanatçının kasetinde müzik yönetmenliği yaptı.
Çalamadığı müzik aleti nerdeyse yoktu. Piyano, gitar, nefesli sazlar, kabak kemane, kaval, tar…Ama bağlama onun için hep özeldi. Bağlama onun gözünde Pir Sultan Abdal demekti, Alevi felsefesi demekti, kendi toprağı kendi yöresi demekti..Kendisinin hiç Kürtçe kaseti olmamasına rağmen resmi olarak ilk kez Kürtçe müzik yasağını delen albüm olarak kabul edilen Newroz’un yönetmenliğini üstlendi. (1990)Aynı yıl Şivan Perver’in Kürtçe müzik yasağını kaldıran albümü Krivo’nun süpervizörlüğünü üstlendi.Anadolu’da yaşayan halk ozanların izini sürdü, Halk müziğini yaşatmak ve sonraki kuşaklara aktarmak için yoğun çaba gösterdi. Yeri geldi elinde teyp köy köy gezip türküleri kaydetti. Anadolu’nun şelpe tekniğiyle batının gitar çalma tekniğini birleştirerek bugün bile hayranlıkla dinlenen ezgilere imza attı. Anadolu’nun her yöresine özgü tezene vuruşlarını şelpe ile çalan yegâne sanatçımızdı. Şelpe dendiğinde akla gelen ilk isimdir Hasret Gültekin.1991 yılında “Rüzgârın Kanatları” adlı üçüncü albümü piyasaya sürüldüğünde Hasret Gültekin’in yüreği sevdanın kanatlarında seyir halindeydi. Bir yanda âşık olduğu bağlaması, curası bir diğer yanda yüreğine, hayatına eş olarak seçtiği bir kadınla devam edecekti yoluna. Yeter Fırtına ile 1991 yılında evlendi.Lise ikinci sınıftan terk olmasına rağmen Hollanda Amsterdam Üniversitesi’nden öğretim görevlisi olma teklifi aldı. Bize Anadolu müziğini öğret demişlerdi. Hollanda’da verdiği konserler ve Hasret’in yetkin bir müzik adamı olma bilinci yabancı bir ülkede bile takdir gördü. Ancak Hasret Gültekin hem yaşının çok genç olması hem de oraya bağlanmak istememesi gibi nedenlerle teklifi kabul etmedi. Daha sonra 1993 yılında Köln Üniversitesi’ne öğretim görevlisi olarak kabul edildi. Bu kez kendisi de istemesine rağmen ömrü vefa etmedi.1993 yılında İzmir’de Grup Prosechos ile birlikte konser verdi. Halkın yoğun ilgisi ve sevgisiyle karşılandı. Konser sonrası kucağındaki çiçeklerle Kordon Boyu’na indi. Birlikte sahne aldığı dostlarına dönerek “ Bir daha ne Eğe’nin iki yakasında ne dünyanın hiçbir yerinde savaş olmamasını dileyerek bu çiçekleri burada hayatını kaybeden herkesin anısına denizine atıyorum” dedi.
Oğlu Roni Hasret Gültekin
Pir Sultan Abdal şenliklerine katılmak üzere yola çıktığında müjdeli haber kendine ulaşalı 6 ay olmuştu. İstiklal Caddesi’ndeki bir telefon kulübesine Münih’ten ulaşmıştı haber. Sevinmiş, harmandalı oynamıştı hemen oracıkta. Ne oluyor diyen arkadaşlarına bağıra bağıra vermişti müjdeyi: baba oluyorum baba!!! Bir Hasret’le baş edemiyordunuz hadi bakalım bir tane daha geliyor…2 Temmuz 1993’te Sivas’ta Madımak otelinde katledilenler arasındaydı. Yavrusunu bir kez göremeden, koklayamadan “martı kanadında rüzgar taşımaya gitti” Çünkü yaşamak, martı kanadında rüzgar taşımaktı…13 Eylül 1993 de oğlu Roni Hasret dünyaya geldi.
Dostları ve sevenleri anısını yaşatmak adına 1994 yılında İstanbul’da Hasret Gültekin Kültür Merkezi’ni kurdu. Maddi sorunlardan nedeniyle 1997 yılında kapatılan kültür merkezi çalışmalarını Almanya’da sürdürmeye başladı.Fikir hırsızlığı, proje hırsızlığı, taş plakların ve kasetlerin ortadan kaybolması gibi nedenlerle amacına tam olarak ulaşamadı.Doğduğu topraklara gömüldü Hasret Gültekin. Onu toprağa gömmedik ektik dedi dostları. Bakalım kaç Hasret Gültekin daha yeşerecek bu topraklardan…Albüm çalışmaları:-Gün Olaydı-Eğe’nin İki Yakasında-Rüzgarın Kanatlarında
Hasret Gültekin’in Sesinden:Derman sendedirSevgi kuşun kanadındaGün olaydıRüzgarın kanatlarındaGüle yel değdiSaygı ve rahmetle anıyoruz…
kaynaklar:www.hasretgultekin.comhttp://tr.wikipedia.orgwww.ogretmenlerforumu.com
yorumlar
” Hollanda Amsterdam Üniversitesi’nden öğretim görevlisi olma teklifi aldı.Daha sonra 1993 yılında Köln Üniversitesi’ne öğretim görevlisi olarak kabul edildi.”Çok ilginç..
yazı için teşekkür
Hasret Gültekin, Lavinyanın kalemiyle önsayfaya yakışırdı zaten….Türküye Hasret yüreklere selam olsun!
sinjop çok teşekkür ederim:)pink angel sağol..pbk hasret gültekin’le ilgili verdiğim bu bilgi eşiyle yapılan bir röportajdan alınmış bir bilgidir.aşağıda kaynak olarak verdiğim hasretgultekin.com sitesinden röpörtajın devamını okumanız mümkün.eşinin söylemine göre Hollanda Amsterdam üniversitesinde pek çok alaylı hoca mevcutmuş zaten. yani bizdeki gibi illa mektepli olmak gerekmiyormuş. Köln üniversitesine kendisi eşiyle birlikte müracat etmiş. onlar da “ister liseyi tamamla gel, istersen böyle gel, yeterki gel” demişler ama dediğim gibi ömrü bu vazifesi ifa etmeye yetmemiş:(
Biz nasıl bir memleketiz böyle anlayamıyorum. İnsan olan nasıl kıyar, nasıl yıkar böyle?Umarım ekildiği yerde çoğalmıştır, çağlaya çağlaya. Umarım memleketimin her tarafı HASRET ile dolar bu cahillere, bu görmemişlere, bu utancın sahiplerine inat.
hasret gültekin’i yazmaya karar verdiğimde sivas katliamının seneyi devriyesine yaklaştığımızı unutmuştum. bu yazı yazmaya karar verme sürecim araştırmam yazmam vs. aslında çok tesadüfi oldu. iki gün sonra hem Hasret Gültekin’in hem de orda yitirdiğimiz tüm canların hem ölüm hem doğum yıldönümü:(hepsine Allah rahmet eylesin…
araştırmacı, şair ve müzisyen.onu ateşe atan yobazlar Allah’ın adaleti gerçekleştiğinde nasıl yanacak acaba?
Lavinya Kucak dolusu teşekkürler… Hasret Gültekin’i sadece bir isim olarak bilenlere onu anlatan, kısa ama bir o kadar da dolu bir can’ın yaşam öyküsünü derlemiş olmanı ayakta alkışlıyorum… Yazık, çok yazık oldu orada katledilen değerli insanlara…-yobaza caniye katile inat- unutulmayacaklar!!!oyuncuhandan;
anlayamaycağızda bu gidişle… ama yine de, senin satır yaptığın duygularına
can-ı yürekten katılıyorum…Tekrar teşekkürler Lavinya…
Martı kanadında rüzgar taşıyan adam. Güzel başlık. “Sevda kuşun kanadında” geldi aklıma…
crazy baby eklemeyi unuttuğum bir bilgiydi Hasret’in hem müzisyen hem şair hem araştırmacı oluşu.kısacık yaşamına öyle çok şey sığdırmış ki mutlaka ve hala eksik kalan bir sürü şey vardır. affola!alıkka ilginize ben teşekkür ederim. hepimizin dileği umarım bu topraktan nice Hasret’ler yetişir.belesh ben de vermiştim o linki ama eklediğin için teşekkürler.
dinledim şimdi aynı değilmiş sen cem karaca’dan eklemişsin. bu da güzel:)
Evet evet, yazıyı tam okumadan yorum yazan eşşek benim. İtiraf ediyorum, ben yaptım. Huyum kurusun, canım çıksın…
sevda seni sözlük yazaNe çok dizem vardır sana,ne çok tezenem.İçim sızlarta ucu burnumun,bilemem…Sanki terzide dahakısa pantolonum dikiliyor…Topum patlak..Ellerim bana kıllı geliyor,ayaklarım çirkin.Lakin…Sakalımı çok seviyorum,büyümekten nefret ediyorum.Tanıştım tanışalıkanıma girdivesselam azizim.Beni mahvettineyin nesi.Kulağımdabeşiğimin bozuk sesi..Haziran-1992H.Gültekin
Gel ve şimdi yaşabu yüzyıldaoo… sen var ya aptal Şekspir,zannettin ki, söylediğin çok şey“Olmak ve Olmamak”şimdi hiçbir şey..
Yunus’aYüküm bulgur değil Yunus,yüküm yürek..ve hiçbirini incitmeyerek,bu yolda olanaçığ düşmez diyerek,görmeden dost eşiğive nasıl sallarsaana yavrusunun beşiğini,nenni nenniöyle…Nisan 1993H. Gültekin
inançlı yürekleriyle kavganın ateşindeyananlara selam olsun!!!yazı yayınlamadıkça pek uğramıyordum siteye. hasret gültekin’le karşılaşmak süprizlerin en güzeli oldu.unutmadık unutmayacağız. ellerin dert görmesin lavinya76!
çok teşekkürler menderes. elbette unutmadık..bugün doğum günü hasret gültekin ve diğer canların…kutlu olsun
Bilgi için teşekkürlerminoxidil satışminoxidil şampuanzayıflama onlinediyet ve diyetkanser
Bilgi için teşekkürlerBurunburun estetigiburun ameliyatiburun estetigi fiyat