bildirgec.org

yolcu hakkında tüm yazılar

Taxim !!!

snail | 21 October 2011 09:08

Sabahın beşinde kalkarsınız kalbiniz tam devrine ulaşamamıştır henüz,gözleriniz de iri çapaklar sigara dumanının boğduğu kalın bir ses,çişinizi yaparsınız, bir kedinin suya dokunan ayakları gibi suya uzanır elleriniz.Yüzünüzün haritasından damla damla lavaboya dökülür su. Günün hangi saatinde yatarsa yatsın uyumayı başaran ve yataktan kalkmak istemeyen insanları hep kıskanmışımdır. Ben nadiren derin uyuyanlardanım ve bir kez uyandığımda aynı uykuya geri dönmem hayli zamanımı alır. Haftanın yedi gününden birinde taksicilik yapıyorum ( taksicilik diyince yedi yaşında bir çocuğun oyuncak arabaları geliyor aklıma)bu gün diğerlerine göre daha uykusuz başlıyor. insanları bir yerden başka bir yere götürme işi, ücrete tabi kısa süreli konukluklar.İsmini bile bilmenin gerekli olmadığı insanlarla dert dinleme dert anlatma,hayata dair
minik anekdotlar paylaşma seansları, hatta bazıları yaşantınıza etki edecek türden fikir beyanları

Yüce istanbul ve büyük yolcusu

zerreman | 07 January 2011 14:39

Fotoğraf temsilidir
Fotoğraf temsilidir

Günün birinde araçla ilerken 10-12 yaşlarında otostop çeken bir çoçuğu aracıma aldım, elinde iki büyük poşet vardı ve içerisinde ekmekler vardı, merak edip sordum çoçuğa bu kadar fazla ekmeği ne yapacaksın diye

Bilinçsiz Yolcu Profili

arseli33 | 22 October 2010 09:34

” Pardon gecikme mi var?
_Ucak burda hazılıgı bittikten sonra almaya başlayacağız.
” Yok yok vaktinde kalkamaz asla.Uçak yeni geldi nerden bakarsanız bakın bir saat sürer temizliği yakıtı…
Ya da evet gecikme var.Hava koşullarından, teknik sebeplerden , pist yogunlugundan, bir önceki seferin geç gelişinden gibi.Lütfen oturup beklemeyi , hakaret etmemeyi öğrenebilirmiyiz artık.Kim ister ki gecikmeler yaşansın.Ufacık bir gecikme yolcu için ne kadar önemliyse personel içinde o kadar önemli.Belki o on dakika personelin yemeği için ayrılan tek vakit.Belki o on dakika saatlerdir vardiya bitimini bekleyen personelin o vardiyayı bitirememe sebebi.
Havacılık hakkında bana neler anlatabilirsiniz mesela.Kabul ediyorum belki sürekli seyahat eden birisiniz.Kontuarları gateleri checkin salonlarını boarding kartlarını milyonlarca kez görmüş biri.Evet bende bu işin içinde yaşayan,çalışan biri olarak kendi hayatını bile umursamayan , sadece yanan biletini kaçırdıgı on dakikayı düşünen insanlara acıyorum gerçekten.Saygı beklediğiniz kadar saygı gösterin lütfen.Checkin için kontuarın kapanmasına 15 dakika kala gelmeyin alana.Aldığınız biletler sizin sözleşmeniz.Dikkatlice okursanız uçuş saatinden 45 dakika önce checkine kabul edilmeyeceğiniz ibaresini görürsünüz zaten.” Uçağımın kalkmasına daha on dakika var, bağajımda yok beni yetiştirin lütfen” kadar kolay değil, uçağın vaktinden sonra uçağa yolcu kabulu.Bunun perde arkasını hanginiz biliyorsunuz?Artık kınıyorum , lütfen biraz özveri…

Di’li Geçmiş Zamanlar..

admin | 11 February 2010 16:50

Mazi, geçmiş, hatıra, anı, bellek, di li geçmişler diyarına yolculuk yapan ben hancı; geçirdiğim di leri destanlaştıran ben yolcu, ‘flashback’ lerle senarist kıvamında yönetmene eşlik eden oyuncu. Velhasıl-ı kelâm sözcüğünü çok seven, evrende bir ivme yaratan benlik. Ne dersin böyle mi geçmeliydi zaman? Zamanın içine eden ben, zamanla oynaşan ben, (Hey sen de olabilirsin o ben.) zifr-i karanlığımın bilmecesi sen. Hoyratça savrulan di li geçmişlerimi anan ben. Yalnız ben miyim, sen olan bu diyarlardan hatrı sayılır adımlarını sayan?

Bulunduğun anın içine ederken di li geçmişler; hoş tutarsın kelâmlarını bir bir beyin zarına işlediğin o, o evet, o’larını.
“Boştu” dersin. Boştu, arkası tıka basa dolu penceremin önü. Baktım! Zamanın bana boş bıraktığı satırlara. Aldım kalemimi, yazdım boşluğa. Ben sana yetişemiyorum, ey zamanların di li geçmişi. İki kelime ile daha girişteyken ben, sen geliştirdin ve sonladın her anımın satırlarını.

zenginler treni-Orient Ekspres

nazokiraze | 13 January 2010 10:19

Görüp görülecek en lüks uzun yol treni 4 Ekim 1883 tarihinde yola çıktıgında insanlar Sirkeci’den Paris’e kadar süren uzun yolculugun tadını çıkaracakları için oldukça hevesliydiler.Çünkü bu tren aristokratlar, politikacılar, ünlüler için bulunmaz Hint kumaşıydı. O dönem insanın içini sıkan uzun yolculuklar bu tren sayesinde artık lüks birer gezici otelde tatil tadında olacaktı.Orient Ekspres seferlere başladıgı zaman İstanbul’a gelişi dört gözle beklendiği için Sirkeci Garı yapımına başlandı.

Hancı ve yolcu

sigortaciaxa | 12 November 2009 10:00

İnsan gün gelir dünyaya gelir.
Gün gelir emeklemeye başlar.
Gün gelir Mavi önlük giymek ister.
Gün gelir önlüğü çıkarmak.
Gün gelir gravat takmak ister.
Gün gelir gravatı çıkarmak.
Gün gelir cetvel tutmak ister.
Gün gelir cetveli bırakmak.
Bir gün gelir sağlıklı olmak ister.
Bir gün gelir sessizlik ister.
Bir gün gelir gürültü ister.
Gün gelir gezmek ister.
Önce bulunduğu sokağı gezer.
Sonra mahalleyi
Sonra semti
Sonra ilçeyi
Sonra ili
kabuk dar gelmeye başlar
Diğer illere gitmeye başlar
Önce marmarayı gezeyim der.
Sonra Ege yi
Sonra Akdenizi
Sonra Güneydoğuyu
Sonra Doğu Anadoluyu
Sonra Karadenizi
Sonra İç anadoluyu
Yorulur…

Tereddüt

pilli pati | 28 October 2009 10:12

Kaleden aşağı doğru salına salına iniyoruz. Yol, parke taşlı ve biraz eğimli. Fenerin yanından geçerken denizden yansıyan güneş ışınları gözümüzü alıyor. Güneş gözlüklerimi saçlarımdan kurtarıp takmaya çalışırken yazdan artmış bir günün tatlı esintisi altında böyle bir manzarayı izlemek bir anda ruhumu bir tür serbest kalma isteği ile dolduruyor… Sırtımda bir anda kanatlar çıksa, havalanıp uçsam, ne güzel olur!

Fazlasıyla şaşırmış ve gecikmişliğinde, etraftaki ağacı, börtü böceği de şaşırtmış yaz artığı bir günden bahsediyorum size. Arlanmazcasına bizim de kanımıza giriyor. Birden arkadaşım “Buralarda yatır varmış, gidip yerini bulalım” diyor. Yol üzerindeki satıcılara başka işimiz yokmuş gibi, en önemli işimiz buymuş gibi, mütemadiyen yatır soruyoruz. Neredeyse her tezgaha. Hepsi satacakları tülbent ve dağ otlarının derdinde. “Daha aşağıda” diyorlar da hiçbirisi tam yerini söylemiyor, ne hikmetse. Aslına bakılırsa üzerimdeki kıyafet gereği yatırı ziyaret edemeyeceğim. Belki uzakta durup onu beklerken, etrafın nefesini tutmuş, sadece kuşlara meydanı bırakmış halinin fotoğraflarını çekebilirim. Tepeden aşağı yol aldıkça artık adımlarımız zorlanmıyor fazla, alışıyoruz eğime ya da eğim de azalıyor belki. Muhteremin ebedi istirahatgahına yaklaştıkça kuş sesleri oldukça nadir çalınıyor kulağa. Bodur ahlatlar beliriyor etrafta. Hala meyve olgunlaştırma peşinde hepsi. Yabani ve pembe renkli çiçekler çıkmış kayaların arasından, bizi izliyorlar. Sarı çiçekler de var. “Mezarlık çiçeği” de denir bunlara. Toprağa çok sıkı tutunan soğanlı kökleri vardır. Burası çok sessiz bir yer. Eski bir mezarlığın içinden mi geçiyoruz? Bana mı öyle geliyor? Ürperiyorum birden. Yakında bir bedesten görüyorum. Yıkıntılarının arasından eğik eski taşlar farkediliyor. Hislerimde yanılmamışım. Hoşlanmıyorum bu sessizlikten, soğuk bir yalnızlık çökmüş etrafa. Ağaçların arasından gördüğüm deniz manzarası İstanbul’daki ada manzarasını hatırlatıyor. Siliyorum çabukça hafızamdan. Uzak bir sahil kasabasındayım ama hafızamdan sildiklerim yerine aniden uzakta başka bir sahil kasabası beliriyor. Burada her yan portakal kokuyor da arada sanki aklıma gelen görüntü yüzünden baskın çıkan yasemin kokuları da dolanıyor. İnsan sırf bir anı yüzünden bir kokuyu anımsayabilir mi? Tereddüt ediyorum ama inatçı tarafım “Yürü” diyor. Attığım adımların tersi istikamete dönüp bir iki adım gittiğimde, dikkatli bakınca görüyorum. Sağımda, eski bir bahçe çitinden sıkılmış da bir de o çitin yanındaki ağaca tutunmuş. Sarılmış da sarılmış ona. Orada idame ettiriyor yaşamını. Kokusuyla bu çevreden kırk yılda bir geçecek kim varsa, mevsim bu zamanlar, sarıp sarmalıyor bulabildiği herkesi.

Bu kahve acı..

pillibebekkuyuda | 15 October 2009 15:01

Fırtına sağnaklarından kaçıp,

Gemim bağlanmış limanına.

Kayık olup kaçsam mı,

Kayalıklara vurup parçalansam mı,

Bilinmez yollara çıkıp,

Derinlerde kaybolsam mı..

Dümen sarhoş, yollar boş.

Sana gelsem, limansız,

Onda kalsam aşksız..

Bu hayat geçer mi, bahtsız

Çöz demirlerimi, karacıyım artık,

Taksilerde gece tarifesi kaldırıldı.

siriusbee | 16 September 2009 21:00

Artık gece taksiye binerken “abi gündüz tarifesi açarmısın” diye sormak zorunda kalmayacağız:) Çünkü taksilerde gece tarifesi kaldırıldı.

Tabii ki bununla birlikte taksimetre açılış ücreti 2 TL’den 2,5 TL’ye, kilometre başına ücret ise 1,3 TL’den 1,4 TL’ye yükseltildi.

Bu kararın taksiciler için mi yoksa biz yolcular için mi daha karlı olacağını henüz hesaplamadım. Hesaplayan varsa paylaşsın lütfen.

Haberin detayı için kaynak>>