bildirgec.org

yemek hakkında tüm yazılar

Cabrio mekanda ferahlık vardır

ingilizanahtari | 06 August 2002 17:23

Yıllardır dirsek çürüttüğüm Caffinet gibi, Kaktüs gibi Parizyen, Naregatsi gibi kiç, Dulcineagibi kavramsal ya da Kaffee Hausgibi Frankfurt Okulu cafeler fazlasıyla üzerime gelmeye başladı bu yaz. Rutubetin boğuculuğuna ilerleyen yaşın ve gün geçtikçe büyüyen göbeğin etkileri ilave olunca tebdil etmek zorunda kaldım durumu. İşte bu yaz beni bulabileceğiniz yerleri listeliyorum, hayranlarıma duyururum. Arka Bahçe:

tavşan kanı

winmaker | 01 August 2002 16:46

ülkemiz çay tüketiminde üçüncü imiş. bir ve iki, çin ve ingiltere olsa gerek(ikisi birleşip kıta olunca isimleri çingiltere oluyo). günde 7-8 bardak içen biri olduğuma göre, katkım pek de az sayılmaz.

çinliler, çay çeşitlerinden de anlaşılacağı üzere çaya çok önem veriyorlarmış(green , black , wulong , commpressed , scented). türkler’ide onlar alıştırmışlar. eskiden çinlilerle yapılan takasta bol bol çay alırlarmış(tarihçe).

herkesin kendine has çay demleme tekniği vardır(benimde var). nekadar iyi demlenirse demlensin, ikinci bardağı içene kadar çayın tadı acılaşır. bunun nedenide demledikten sonra, çaydaki kafein, organik asitler, polifenol türevleri ve minerallerin bir kısmının suya geçmesi ve demleme süresi uzadığında bu maddelerin suya geçişlerinin artmasından dolayı imiş. bu nedenle demlendikten sonra süzgeç yordamıyla çayları demlikten almak en iyi yöntem. bu arada çay içmeden duramıyorum, galiba çay tiryakisi oldum. neyseki pek bi zararı yokmuş.

Annenizi Yer Miydiniz?

oky | 21 July 2002 02:56

Bi film izleyiverdim iki gün önce ikindi vakti şanseseri. Şanseseri çünkü benim o saatte uyuyor ve hatta lucid dream’ler görüyor olmam gerekiyodu. Güneş harikulade bir gıcıklıkla tam televizyona vuruyordu. Film değilde sanki bizim pencere ve perdeleri izliyordum. Filmi de esas olay gerçekleştikten sonra açabilmiştim zaten. Uçak karlı dağlara düşmüştü bile. Kısacası izlememem için tüm sebepler birikmişti ortama. Ama ben izliycem dedim. İzledim. Şöyleydi film. Ben açtığımda uçak düşmüştü. Uçaklı bi filmdi yani. Ama tam da karlı dağlara düşmüş. Zirveye yakın bir yere. Buz gibi etraf. Kurtulan 30 kişi falan var geri kalanlar hakkın rahmetine kavuşmuş. Böyle bi vaziyette 2 gün geçiriyorlar. Yiyecekleri bikaç çikolata ve şarap olduğunuzu farzsaydığım bi çeşit içki. Bu gıdaları planlı programlı bir şekilde tüketmeleri gerek onlar kurtarılana dek. Bunlar sonra arama ekibini görüyolar tepede uçakla. Bağırıp çağırıyorlar. Uçağın hareketleri, aşağıdakilerde onları görmüş bir izlenim bırakıyor. Seviniyorlar. Bikaç kişi -acıkmışlar tabi- herşeyi yiyolar nası olsa kurtulduk deyi. Fakat günler geçip gidiyor ne gelen var ne giden.

karışım…

horus-hafif | 14 July 2002 17:23

doritosdippas’ın naneli/biberli sosunu kolayla karıştırdım bugün, içine de kahve falan ekledim. yok.. tavsiye etmem, pek güzel olmadı. yeni karışımlar da deneyecem, güzel bişey bulursam söylerim size.

n’olcak şimdi

nikita | 24 May 2002 14:24

bu ayki national geographic’te gıda sağlığı,genetik vs. konusunda kapsamlı bir makale vardı,okudum.yalnız bir miktar yan etkisi oldu,oluyor ve sanırım olacak… cart bakterisinden tuttun curt virüslerine kadar her türlü iştah kapatıcı mevzuya değiniyordu. şimdi ben bunları öğrenmiş iken nasıl gönül rahatlığıyla büfeden sosisimi,eminönünden balık ekmeğimi,kokoreçimi,dürümlerimi yiyeceğim! son bir kaç gündür ağzıma attığım herşeyden evvel aklıma bu geliyor…pek kült bi laf olan “atın ölümü arpadan olsun.” diyeyim.

bu arada ng’yi 3 aylık beleşe getirdim anketi sayesinde,pek bir mesudum…

favori tıkınma mekanlarım

mushroom-hafif | 18 April 2002 13:15

beyoğlu: ağa cami sokak’ta lüks lokantaya gelmeden önceki ağa restaurant. lüks lokantanın tam karşısındaki iskenderci. bambi büfe. (kızılkayalar’ı pek tutmam) balıkpazarında şampiyon kokoreççi. şişli: caminin hemen arkasındaki dar sokakta küçük köfteci. karşı sıradaki karadeniz pidecisi. üst geçidin (migros tarafında) altındaki kokoreççi.

eminönü/sirkeci: tren istasyonunun karşısındaki konyalı (özellikle talaş böreği) valiliğe çıkarken solda kalan karadeniz pidecisi. aynı sıradaki işkembeci.

kadıköy: beşiktaş iskelesine sırtını verdiğinde sağında kalan büfe. (sosislisi süper)çarşı içinde mercan kokoreç. adapazarı ıslama köftecisi. durak büfe. çiya kebap. altıyola çıkarken solda niyazibey iskender

Ucuz Şarap Rehberi

Garbo | 10 April 2002 15:58

Güzel Marmara:Kuru, tok içimiyle kalpleri fetheden bu nadide tekel ürünü, yılların eskitemediği bir berduş klasiğidir. ÖZellikle kırmızısı tercih edilen ve tuzlu leblebi ile ayrı nir nefaset kesbedeb bu şarabımızı, son yıllarda artan ve 2 milyona dayana fiyatına rağmen 5 yıldız ile ödüllendiriyoruz. Otur, beş!

Trakya: Bir diğer klasik te gerek kırmızısı ve gerk beyazıyla göz ve damak dolduran bu tekel ürünüdür. 2,5 milyonluk fiyatına rağmen, şişeden karafa boşaltıp yanına da yeşil elma ve keçi peyniri katarak misafire fransız şarabı diye kakalamak olasıdır ve başarıyla uygulanmıştır.

Ay Çöreği nasıl yapılır?

drake | 27 March 2002 14:21

Ankara’nın lüks pastanelerinden birinde çalışan bir arkadaşım, bana ay çöreğinin nasıl yapıldığını anlatmıştı. Ona göre satılmayan yaş pastalar atılmıyor, ay çöreğine malzeme olarak kullanılıyordu. Hatta küflenen pastaların küfünü temizleyip, onları bile kullandıklarını söylemişti. İnanmadım ona. İğrenç bir şaka yapıyor herhalde, diye düşündüm. Yurdum pastanecilerine olan sonsuz güvenimden asla ödün vermedim yıllarca. Ta ki iki gün öncesine kadar; o gün de diğerlerinden farksız bir gündü benim için. Sabah yine her zamanki güvenilir pastanemden, kahvaltıda tüketmek üzere ay çöreği aldım. Mutlu bir şekilde işime gittim, çayımı aldım, masama oturup ay çöreğini afiyetle yemeye başladım. Birden içinde kırmızımsı birşey dikkatimi çekti. Hemen müdahele ettim, parmaklarımı kullanarak çekip kurtardım onu. Evet, bu pastaların üzerine konan vişne- kiraz gibi süs meyvelerindendi. Kesinlikle ay çöreğinin içinde olmaması gereken birşey yani. Sonuç: İki gündür kahvaltıda kraker yiyorum.