Haddinden fazla gürültücü bir kilidin çıkardığı sesin ardandan evindeydi adam. Onu girişte bağdaş kurmuş yaşlı bir heykelin düşlerinin kokusu karşıladı her akşamki gibi. Çiçeklerini öldürüp kurutan; soluk renkli yastıklarla dolu yatağının üzerinde unutulmuş gibi atılmış; müzik aletine bakarken buldu kendini… D minör adagio presto… Parmakları istemsiz birer uzantıydı sanki isteksizce ama kesin vuruşlarla dolaşıyordu… Birkaç tekrardan sonra kendine geldi. Çoğu geceler uyuyakaldığı, sert zemininin yüzünde iz bıraktığı mutfak masasına geçti… Hani şu elmaları durmadan ikiye ayırıp yiyemediği masanın başına… Tam ortada dimdik duran muma dokundu parmağının ucuyla… Cebinden ateşini çıkarıp yaktı mumu… Yalnızca mum ışığı aydınlatıyor şimdi odasını…
yağmur hakkında tüm yazılar
Ülkenin suyu boşa akıyor
ocun | 12 May 2007 12:13
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=220982
Yüzüme Sıçrayan Kan Zerrecikleri (+18)
aRRoGaNTe HoMbRe | 03 April 2007 15:36
kan zerrecikleri
Yagmurlu bir gundu. İstanbul’un barajlarini dolduracagi soylenen 2-3 gunluk saganak sonunda tesrif etmisti. Trafigin yogun oldugu bir noktada, karsidan karsiya gecmek icin trafik isiginin yalniz benim icin yesil yesil bakmasini bekliyordum. Ama bu bekleme suresi, tahminimin ustunde seyretmekte idi. Belki de onumden gecen 20-25 aracin, kaldirima yakin bolumdeki kucuk su birikintisine girip, beni camurlu suyla bastan asagi yikayip yikamama konusundaki kararlarini beklerken yasadigim stresti zamani uzatan. Uzun bekleyisim sona ermek uzereydi ki bir taksinin hizini artirdigini farkettim uzaktan. Trafik isiklarina yaklastiginda, kucuk bir manevrayla kaldirima yaklasarak, o su birikintisinin tamamini kaldirmayi basardi. Artik kizgin ve cok islaktim. El kol hareketleriyle de destekledigim kufurlerimi, ardi arkasina savurmaya basladim. Agzimdan bana hic de tanidik olmayan, kimseden daha once duymadigim kufurler dokuluyordu. Okuz faaliyetini tamamlayan taksi soforu, yasadigi hazzi arttirmak icin, dikiz aynasindan ardinda biraktigi manzarayi izliyor olacakti ki, ani bir frenle durdu. Bu firsat kacmazdi. Bir solukta yanindaydim soforun. Yasanan bagris cagristan sonra yuzume sicrayan kan zerrecikleri, bana agiz dalasinin sona erdigini fisildiyorlardi. Elimdeki pompalinin ucunda tuten duman, onumdeki soforun artik pek secilemeyen yuzu, taksinin camina yapisan beyin parcalari herseyi acikliyordu zaten. Yuzumdeki kani ve et parcalarini temizlerken, soforun gozlerine son bir kez bakmak istedim. Fakat yerlerinde degillerdi. Sirtimi dondum ve g.i.i.t tim..
Adaletin bu mu
beyrek | 22 March 2007 17:37
Öyle bir yağmur yağıyor ki gök delindi derler ya işte öyle. Akşam yavaş yavaş bastırmaya yüz tuttu. Bense camın kenarında
benim olmayacak bir aşk için yanıyorum. Şu an yağmurda, sırıl sıklam ıslansam umurumda olmayacak. Yağmur damlaları şiddetle cama vuruyor. Ben şiddetimi, içimde ki öfkeyi, kime göstereceğim. Bağırmak geliyor deliler gibi. O da mümkün değil. İçime ata ata hasta olacağım sonunda. Sevenler mutlu olmazmış. Bu mısraları şarkılarda ve şiir dizelerinde dinliyerek büyüdüm. Keşke büyümeseydim bu aşkla da tanışmasaydım. Yanan bir köz gibi kaldım burada. Hani beni seviyordun. Benim için ölüyordun. Ne bırakıyorsun ne de bensiz yapabiliyorsun. Böyle bir aşk olmasın. Sevgi dolu yüreğim seni sevdiyse suç mu işledi. Bir ömür kalbi boş, sevgisiz yaşadım. Sonunda aşk yolunu şaşırdı bana da uğradı. Keşke uğramasaydı. Ben zaten alışık değilmiydim yalnızlığa,
aşksızlığa. Ama öyle bir aşk verdin ki dünyam değişti nerdeyse. Ama sen yoksun yine. Hep sana hasret ve özlem dolu olarak mı yaşayacağım. Senin de adaletin bu mu yaşamımda.
Bir Pazar günü saat 17.30…
| 10 March 2007 17:21
Bir Pazar günü saat 17.30…
Dışarıda şiddetli bir yağmur vardı. Ne zaman yağmur yağsa Matyus çok mutlu olurdu ve içerisinde dışarı çıkma isteği oluşurdu. Bu her defasında böyle olurdu ve yağmur yağmaya başladığında içinden bir sevinç ünlemi olarak its fucken rainy derdi. Yine yatağındaydı her zamanki gibi ve sol tarafında açık bulunan balkonun kapısının aralığından perdenin izin verdiği ölçüde yağmurun yağışını izledi bir süre. Kül tablasında yanmakta olan sigarasının bitmiş olduğunu fark etti ve yavaş bir şekilde söndürdü hiç duman çıkmayacak şekilde. Çünkü biliyordu ki kendiliğinden biten bir sigarayı söndürmek için ayrıca çaba göstermek gerekiyordu; hiçbir zaman tam olarak söndüğünden emin olamazdınız. Sigarasını söndürüp yeni bir sigara yakıp yavaş bir şekilde üstündeki yorganı kaldırdı ve yatağının yanında bulunan terliklerini aradı. Genelde terliklerini yatağının sağ tarafına çıkarırdı; böyle bir alışkanlık geliştirmişti ve bu sefer baktığında terlikler yatağın sol tarafında çıkarılmıştı.
Aerodinamik şemsiye
winmaker | 08 March 2007 10:29
Yağmur yağdığında ortaya bir anda binlerce hızır şemsiyeci çıkar, yağmurdan korkup şemsiye alırsınız, daha köşeyi dönmeden ilk rüzgarda bu şemsiye tersine döner ve siz ıslanırken sinirleriniz harap olur.
Sinirleriniz bizim için önemlidir diyen Senz Şemsiyecilik Anonim Ortaklığı rüzgarın yaman olduğu labaratuvarlarda, rüzgara dayanıklı aerodinamik şemsiye geliştirmiş. Rüzgar bir kulağından girip öbür kulağından çıkıyor. “Şemsiyeler yuvarlak olmalıdır” kalıbını kırdıkları için kendilerini tebrik ediyorum.
unutulmaz filmler-1: yağmur adam
muratsali | 26 February 2007 13:57
bu filmi duymayan yoktur ama izlemeyenler vardır elbet. izleyenler bir daha, izlemeyenler muhakkak izlesin. sinema eleştirmeni ve yazarı
ali murat güven’in de okuyucularına ısrarla tavsiye ettiği bir film yağmur adam. “sen benim ağabeyimsin yağmur adam” sözü izleyenlerin belleğindedir sanırım. yağmur adam filmiyle alakalıyazısıda en az film kadar güzel.
bu ilk yazım ve ilk önerim. güzel olduğuna inandığım filmleri burdan paylaşmaya çalışacağım. takip edin lütfen. yağmur adam la ilgili son bir bilgi:imdb puanı 7.9/10
Bu aşkı katlettim
plakton | 08 February 2007 23:00
Gölgemle birlikte beklemekten sıkıldığım içindir bu katliam. Daha ne kadar beklemem gerektiğini bilmediğimdendir üzüntüm. Sonra gölgemle birlikte, sudan ve sessizlikten gelme bir hüzün sararken dört bir yanımı; ben mühürlediğim geçmişimi katlediyorum, benliğimi tamamlayan kederin eşliğinde…
Korkudan sislenmiş, gözlerimdeki hüzünle birlikte giyiyorum yağmurları üzerime.
Rüzgârın fısıltıları ürpertiyor içimi sessizliğin derinliğinde.
Ay kanıyor bu gece, oluk oluk akıtıyor kanını geceye ve akan kanın yol aldığı ırmak sessiz sedasız ulaşıyor denizin enginliğine. Gözlerimi sen bürüdü. Nereye bakarsam seni görüyorum. Özlem mi bu? Senden kaçmaya çalışırken neden özlüyorum seni.
Yağmuru Laboratuvarda Yağdırmış
hookthor | 02 February 2007 15:59
“Hacettepe Üniversitesi’nden Prof. Dr. Cemal Saydam, toz ile bereketli yağış arasındaki ilişkiyi kullanarak dünyada ilk kez bereketli yağışları laboratuvar ortamında geliştirdiğini iddia etti.”
Acaba bereketli yağmur nasıl oluyor diye insan merak ediyor..
Sonunda başımıza taş mı yağacak bereketmi diye de bir soru takılıyor aklıma..
Haberin devamı için buradan buyrun..
Renkli Işıkların Esrarı
sirkupu | 20 January 2007 17:33
NASA yetkilisi Frank Snow, ‘bizi Güneş’in öldürücü ışınlarından koruyan manyetosfer tabakasının varlığına işaret eden’ ışıkların işleyiş mekanizmasını anlamak için 15 şubatta 5 uydu fırlatacaklarını bildirdi. Daha önce bu amaçla fırlatılan uydu, ışıkların sırrını ortaya çıkaramamıştı.
Şubatta fırlatılacak uydular, Güneş rüzgarlarıyla gelen ve atmosferin üst katmanlarında biriken parçacıkların ne zaman, nerede ve nasıl boşalarak ‘elektron yağmurlarına’ yol açtığını belirlemeye çalışacak.
NASA yetkilileri, 2 yıl sürmesi öngörülen bu projenin Güneş’le Dünya’nın etkileşim mekanizmasının anlaşılmasında çığır açacağını düşünüyor.