bildirgec.org

vapur hakkında tüm yazılar

İlerleyelim beyler ya da sığırlar

sbaskentli | 07 December 2007 10:45

Bu insanları anlamak gerçekten de çok zor.

Demek isterdim. Ama demiyorum. Çünkü toplumumuz ne yazık ki bazı konularda güdülen sığırlardan farksız.

Çok basit bir konu günlerdir beni aşırı derecede rahatsız ediyor.benim derdim özellikle otobüslerle,Hınca hınç dolu otobusün hala duraklardan yolcu alma çabaları ,

Bir kaç aydır İstanbul da yaşıyorum. Eh haliyle durum gereği toplu taşım araçlarını da bir hayli kullanıyorum. Ülkemizin klasik toplu taşım araçları olan feribotlar,vapurlar,denitotobüsleri,metrolar,trenler,diğer raylı sistemler ve otobüsler bu koca metropol de de hala çok önemli unsurlardan birisi.

Sanrı

proksima[pilli_silinen_hesap] | 01 December 2007 16:35

Günboyu binmeye tereddüt ettikten sonra buradaydı işte. Kursak derdi ağır basıp, içine işlemiş deniz korkusunu yenmiş, feribotun Harem’den kalkan son seferlerinden birisine binmeye cesaret etmişti.
Trenlerin tempolu süratine alışmış yorgun ayakları, daha attığı ilk adımda devasa ataletiyle bu yekun metal gövdeyi yadırgayıverdi. Soğuk rüzgar denizin yüzünü buruşturup, küpeşteden birkaç aracın olduğu geminin kıç tarafında doğru esti. Hissettiği ürpertiye aldırmadan, hızlı adımlarla feribotun sol kenarından ilerleyip, dar ve paslı merdivenleri takip ederek yukarıya çıktı ve yolcuların olduğu bölüme doğru yürüdü. İçeridekiler, sadece oradaki kalorifer petekleri çalıştığı için yolcu salonunun sağ tarafında toplanmışlardı. Göz göze gelmemek için farklı yönlere dönmüş çay içen iki kişi, ayakta dikilen bir delikanlı, bir anneyle çocuğu, koltuğa gömülmüş yorgun bir kadın, hepsi topu iki elin parmakları adedinceydi tüm yolcular. Çocuğunu uyutan anne, gözlerini karşı koltukta yatan oğlundan kaldırıp, ona elindeki iğne setlerinin fiyatını sordu. Bir diğeri bir örnek aldı. İnceleyip geri verdi .

İDO öğretmene ücretsiz! (24Kasım-31Aralık)

nzright | 25 November 2007 16:56

İdo; ’24 Kasım Öğretmenler Günü’ dolayısıyla tüm öğretmenlere Şehir Hatları vapurlarında ücretsiz seyahat imkanı sunmuş.

24 Kasım-31 Aralık 2007 tarihleri arasında geçerli olacak “Tüm Öğretmenlerimize Sevgiyle” kampanyası ile Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı öğretmenler, dershane öğretmenleri, emekli öğretmenler ve üniversite öğretim üyeleri
Şehir Hatları vapurlarında ücretsiz olarak seyahat edebilecek.

Herşeyinle bugün seni yaşadım ey İzmir!

| 24 October 2007 01:08

siz şu an hangi günü yaşıyorsunuz bilmem ama ben geçtiğimiz salı izmir’i yaşadım.
daha doğrusu izmir’de yaşadığımı anladım.
sabah 7 de kahvaltımı dayımlarda yaptım. izmirin en güzel(!) mahallesinde; Gediz mahallesinde. çocukluğumun ve yetişkinliğimin geçtiği aziz mahalle. tabi bana göre. ben şimdi izmirden uzakta izmiri tanıyan kimi görsem, ben gediz mahallesinde yatiştim dediğim de hep aynı şeyi söylüyorlar;
“keko mahallesinde mi?”
ben o “keko(!)” mahallesini çok severim.
7:20 de “73” sefer sayı numaralı otobüse bindim. 2 durak sonra hınca hınç doldu otobüs.
8:40 da “gümrük” e vardım.
8:50 de “pasaport iskelesinden” karşıyaka vapuruna bindim.
allah’ım ne güzel bir duyguydu yaşadığım.
yumuşacıktı hava. ışıl ışıl dı deniz. yük gemileri sahibini yatağında gözleyen kedi gibi uysaldı.
hele bir de; o güzel “izmir’e has” güneşin hilton yamaçlarından doğuşu yok muydu…
sabah güneşi ne harika…
9:15 karşıyakadaydım. hemen sahilden bir simit ve “açık peynir” aldım. bir çay ocağında da çiğ bir çay. ne güzel gidiyordu allahım…
12:30 da, bir iki, karşıyaka çarşısı içinden dükkanı gezdim.
13:00 yine çarşı içinde bir camide öğlen namazını kıldım. yağmur yağıyordu. su havaya inat sıcaktı. cami de yağmur yüklü bulutlar gibi dopdolu. içimde barındırdığım onca kirli duygu ve muharriklerin verdiği burkuntuyla kıldım namazı. yoksa namaz mı beni kıldı anlamadım.

Topoş Alem

aRRoGaNTe HoMbRe | 07 August 2007 15:36

O gün işten yorgun argın çıkmıştı. Hava hala olabildiğince sıcaktı. Açık mavi t-shirtü hemen ter içinde kalmış, sırtına yapışmıştı. Yeni aldığı keten pantolonu ise biraz uzundu sanki. Yürürken paçaları ayakkabasının altına sıkışıp duruyordu. Saçlarından akan ter damlaları yürürken önüne düşüyordu. Bu sıcaklarda en iyisi kısa saç deyip, saçlarını iki numara kestirmişti daha geçen gün ama ne fayda. 30’una daha basmamıştı. Kısa sayılabilecek iş hayatı ona fazlasıyla yetmişti. Sürekli söyleniyor, Hayat mı lan bu ! dilinden eksik etmediği cümlelerin başında geliyordu. Başı çatlayacaktı sanki, en azından o öyle hissediyordu. Saatine baktı. Karaköy’den Kadıköy’e vapur 18:15’de olmalıydı. Kaçırmamak için adımlarını sıklaştırdı. Önündeki adama ilişti birden gözü. Adam resmen kıvıra kıvıra yürüyordu. Hızlı adımlarla adamı geçti, koşmaya başlamıştı. Iskeleye geldiğinde saat 18:13’ü gösteriyordu. Yetiştiğine sevindi, kaçırsa 15 dakika beklemek zorunda kalacaktı.

Her zaman oturduğu bölüme, üst katta vapurun ön tarafına yöneldi. Temiz hava belki baş ağrısına iyi gelir diye düşündü. Ha siktir dedi içinden. Yer yoktu. Boylu boyunca dolaştı üst katı. Bir o yana bir bu yana sürekli yürüyordu. Sonunda bir yere oturmaya karar verdi. Uzakta büfe bölümünün olduğu yerde bir masaya takıldı gözü bu sefer. Gri pantolonu ve mavi gömleğiyle şık giyimli genç bir adam yine kendi yaşlarında bir bayanla sohbet ediyordu. Pürüzsüzdü cildi, ne sakal ne de bıyık. Adam bacak bacak üstüne attı. Vaaay be dedi. Ulen nasıl yapıyorlar kardeşim şu işi. Ben bi türlü yapamıyorum. Oram buram sıkışıyor yahuu. Sonra adamın mimiklerine dikkat etti. El hareketleri, gözlerini büyütüp küçültmeler, bir kadının edaları gibiydi. Hem de cilveli bir kadının.

Flashbacks

pilli pati | 04 July 2007 11:50

güvercinler - camii
güvercinler – camii

Dün sohbetinden pek bir hazzettiğim bir dostla iki laf çeviriyorduk. İstanbul’u özlemiş. Laf arasında Eminönü’nden dem vurdum. Açık havada hazırlanan ekmek arası soğanlı çingene palamutları ve teknelerin boğaz sularında salınışları aklımda takıldı kaldı…

İçinde yaşadığım şehrin bir bölümüne böyle özlem ve saygı duyuşum biraz da anıların sayesinde…

Büyükbabam elimden tutmuş, gidiyoruz. Nereye? O çocuk aklımla cevap veriyorum: