bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Çok sade; çok derin

kahramancayirli | 08 September 2009 09:37

Çok sade; çok derin

Kahraman Çayırlı

doganyayincilik.com adresinden eklenmiştir.
doganyayincilik.com adresinden eklenmiştir.

Kül Öykü dergisinde yayımlanan öykülerini ilgiyle takip ederdim. Ardından diğer edebiyat dergilerinde de sıklıkla ismini görmeye başladım. Tüm yazınsal türler içinde en çok öyküye yakışan sade bir üslubu var, Yavuz Ekinci’nin. 2005 Haldun Taner Öykü Ödülü’nü kazanan “Sırtımdaki Ölüler” 2007 yılı sonlarında Doğan Kitap’tan çıktı.

ilknokta.com adresinden eklenmiştir.
ilknokta.com adresinden eklenmiştir.

“Aynalar”, özgün konusuyla mutlaka ilginizi çekecek. “Yazgının Kitabı”, yaşadıklarımızla kaderi örtüştürüyor. Kitaba ismini veren “Sırtımdaki Ölüler” öyküsü, güçlü detaylarla beslenmiş; usta işi. “Dile Gelen Duvar”, adı üzerinde 202 yıllık bir duvarın tanıklıkları üzerine kurulu. “Silah”ta ise, iç açıcı olmayan anıları olan bir silah, öykü kahramanı. “Her Şey Bitti”, on iki senenin ardından hapisten çıkan bir adamı anlatıyor.”Bir An!”ı okumaya başlar başlamaz tanıdım, Ekinci geçen sene bir öykü gazetesinde yayımlatmıştı bu öyküsünü. Karşı cinsi başarıyla anlatabilmesi, o zaman da dikkatimi çekmişti.

Sait Faik’in ayak sesleri

iletişim?

emrenet | 08 September 2009 08:46

İletişimemek diye bir kelime yok belki ama olmalı ,çünkü iletişimsizlik iletişimemenin tam karşılığı değil, arada hiç bir iletişim olmadığını kim idda ediyor iletişim öyle veya böyle var ama ve lakin iletişimde sorun var ,,,bu zaten genel hastalığımız…

Devamlı anlalşılmak istenmek niyeki neden anlaşılmayı bekliyoruz mesele farklı olduğumuzu ve birbirimizi gerçekten anlayamayacağımızı anlayıp bunu kabul etmek ,,,yapılabilse hiç kimse anlaşılamadığından dem vurmaz bunu zaten normal birşey olarak görürdü ama biz anormallikleri normal, normal olan şeyleri anormal görmeye başladık gibi geliyor bana, sizce de öyle değilmi ne dersiniz?

YALAN AŞK

cellatlina | 07 September 2009 19:47

Evde uyanıyorum ve banyoya yüzümü yıkamaya gitmeye yelteniyorum. Tam o anda bir eksiklik hissediyorum. Kulağımda… Hemen müzikçalara yönleniyorum ve gözümde uykunun izleri olduğu halde evvela müziğin sabaha dolmasını sağlıyorum.

Yüzümü yıkayıp aynaya bakıyorum. Gözlerimde, şişliklerde, dudaklarımın renginde bir güzellik arıyorum. Aynadakine bakan ben değilmişim gibi, ayndaki bir heykelmiş de onu izleyen bir seyirciymişim gibi bakıyorum aynaya.

Çok kısa bir müddet bakıyorum ama her sabah aklımdan bu geçiyor, eminim. Hani bazı şeylerin aklınızdan geçtiğini o anda kavrayamazsınız ya, sonradan öyle düşünmüş olduğunuzu anlarsınız.

Dünya Şehri

vatanda | 07 September 2009 19:01

Gözlerimizi açtık biz bu şehirde. Aradan yıllar geçsede değişmeyenleri ile yuva oldu bize. Onca yıl o tozlu, çamurlu yollarda ne anılar geçirdik hep birlikte. Zamanla tek tek ayrıldık birbirimizden, bu şehirden. Yeni yeni insanlar geldi, yeni anılar yaşandı. Değişmeyenleri de hep aynı yerinde: sürekli kavga, sürekli çatışma, Yalanlar ve hileler. Arada ufak mutluluklar ve pislikler. Herşey içimizde herşey bizimle. Kime baksam kime dokunsam kirliydi bu şehirde. Her yeni gelen zamanla kirleniyordu. Ve her giden ardından pisliğini de götürüyor. Ayna yoktu bu şehirde kimse bilmezdi kendi pisliğini, ben bile. Günah yoktu bu şehirde haram yoktu. Zaman zaman günah diyenler de olmuyor değildi ama ne dinleyen vardı bu şehirde nede uygulayan herşey mübah herşey doğal. Hayvanlar bile kaçtı bu şehirden iğrendi bizlerden, Anlamadık anlayamadık. Kokusu miden bulandıran sularında pislikler dolaşan yollarında her türlü iğrençliği ile öyle bir şehirdi bizi alan bize yuva olan. Bir zamanlar çok güzelmiş aslında herşey çok daha farklıymış buralarda ama ne gören kalmış o zamanları nede pek fazla bilen. İşte benim de sıram geldi arabam ufukta göründü bende gidiyorum bu yuvadan artık diğerleri gibi her sırası gelen gibi. Elveda diyorum sana Ey dünya şehri herşeyini yaşadım herşeyini tattım. İşte arabam da geldi bırakıyorum herşeyi hemen buracıkta.

Facebook reklamları

allofme | 07 September 2009 18:25

Facebook hayatımıza öyle bir girdi ki, artık bilmeyen neredeyse hiç kalmadı. Kimi sohbet için, kimi oyun için, kimiler de başkaları neler yapmış merak ettikleri için facebook bağımlısı olmuş durumdalar. Bu çok tutulan siteye reklam vermekte doğal olarak oldukça mantıklı. Reklam vermek mantıklı da keşke reklamı yapılanlarda mantıklı, yararlı, işe yarayan şeyler olsa. Dahası reklamların başlıkları, sloganları, içerikleri ve görselleri de genel olarak birbirinden berbat. İşte siteye her girişte istesekte istemesekte görmek zorunda olduğumuz o muhteşem! reklamlardan örnekler;

Dur-durma..

pillibebekkuyuda | 07 September 2009 16:42

http://www.superkahramanlar.com/kullan/supergirl%20(3).gif
http://www.superkahramanlar.com/kullan/supergirl%20(3).gif

Refleks, olay anında vücut kaslarının ışık hızına yakın bir zamanda beyin tarafından harekete geçirilip, kötü sonucu engellemesi, ya da zamanında düşünüp bedeni harekete geçirebilme gücü..(Bu tanımım biraz abartılı gelmiş olabilir)

Hiç düşündünüz mü? ”kaza sırasında ne yaparsam sonucu değiştirebilirim” diye, çoğumuz ”hayır” diyebiliriz ve beynin kitlenmesine istemdışı, çaresiz bırakırız kendimizi, bir bakıma korku karşısında kontrolü kaybedip benliğimizi ve tenliğimizi sadece kadere teslim ederiz..mi acaba?

şakran böreği, karadut şarabı…

kahramancayirli | 07 September 2009 15:57

wowturkey.com adresinden alınmıştır.
wowturkey.com adresinden alınmıştır.

Haftaya yemek konulu bir yazıyla başlamanın iyi geleceğini düşündüm. İzmir’in iki köyünden ve bu iki köyün iki karakteristik lezzetinden söz edeceğim. Önce şakran böreğinden bahsedeyim. Malum İzmir-İstanbul-İzmir motosiklet turumda “Meşhur şakran böreği’nizi yediniz mi” benzeri bir afiş gördüğümü hatırlıyordum yol üzerinde. Sırf bu börek namına dün kalkıp Yeni Şakran köyüne gittik. Yeni Şakran, Aliağa’nın 15 km kuzeyinde, Çandarlı kavşağına varmadan, şirin, şeker bir sahil beldesi. Sanıyorum ki her köşe başında şakran böreği satılıyor, hangi börekçiden alacağımızı şaşıracağız. Etraftakilere sorunca öğreniyoruz ki sadece benzincide yapılıyor bu namlı börek, beldenin merkezindeki. Ama hakikaten lezzetli. Kıymalısı, patateslisi, peynirlisi, patlıcanlısı var, yanında bir de ayran, sahiden güzel..Tabii siz sırf bu börek uğruna onca yol yapmayın ama yolunuz oralardan geçerse şakran böreği aklınızda olsun.

Müziğin Eski Tanrıları, ‘Layla’ ve ‘One More Cup of Coffee’

absynthe | 07 September 2009 15:06

‘Wonderful Tonight’ı ilk dinlediğimde harika bir aşk şarkısı olduğunu düşünmüştüm. Aslında şarkı sözleri gayet basitti; kelime oyunları yoktu, herhangi biri yorumlasa bu şarkıyı böyle hissetmeyeceğimden emindim. Aşk, Eric Clapton’ın yorumundaydı, nasıl hissediyorsa öyle söylüyor olmalıydı. İşte bu yüzden harika bir şarkıydı ‘Wonderful Tonight’.

İnternette küçük bir arama sonunda Clapton’ın şarkıyı eşi için yazmış olduğunu öğrendim ve en az onun kadar güzel bir şarkısı daha çıktı karşıma: Layla. Clapton şarkıyı eşiyle evlenmeden önce yazmış, Leyla ve Mecnun’un hikâyesinden etkilenerek. O zamanlar eşi Pattie Boyd, yakın arkadaşı George Harrison’ın eşiymiş. Harrison’la sorunlar yaşadığı için Clapton’dan yardım istemiş Boyd, ne var ki Clapton ona âşık olmuş. Şarkı dinlendiği an içine girilen duyguyu Pattie Boyd da çok iyi hissetmiş olmalı ki şöyle diyor: ‘O öyle inanılmaz bir müzisyen ki duygularını müziğe dinleyicilerin içgüdüsel olarak hissedebileceği şekilde koymayı başarıyor.’ Bu herkesin sahip olabileceği türden bi yetenek değildir sanırım. En azından ben çok az rastladım dinlendiği anda sizi o duygunun içine alabilen şarkılara. Nitekim onu sevenler de ona ‘Tanrı’ lakabını takmışlar.

Ben miyim?

Galanthus | 07 September 2009 14:21

Artık vücudumdaki morluklara bakıp onların hangi kavgada, hangi sinir harbi sırasında oluştuğunu umursamıyorum. Ne zaman olduğunu hatırlamaya çalışmıyorum ya da orada burada peydahlanan çürüklerin ne zamandan beri benimle olduğunu hesaplamıyorum bile!

Artık onları saklamak için ne giysem diye düşünmüyorum, bilinçsiz bir şekilde seçiyorum kıyafetlerimi, kolumun, bacağımın ya da boynumun morarmış olması, yeni bir çürük olmuş olmamış faketmez benim için. Dolabım bile tek düzeleşmiş artık. Her yerimi, her yerimi örtecek kıyafetlerim var nasıl olsa.