bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Geçmiş delmiş geçmiş…

Dolce Magico | 05 March 2010 12:31

Dol’ dan Mor’a …

-Çakıldım! Bu sefer tek başına konuşuyorum, zamanım yok derken geçenlerde, harbiden şimdi yoksun yanımda.

Kaldım…

Bir başına tek başına kaldım, paylaşımların bittiği yerde; ulaşılamıyorların kulağımı tırmaladı, her gece saat birde ve gerisinde ve berisinde.

Düşündüm…

Düştü düşümde bir düş, diye basmakalıp. Sadece aşklara isyan edilmez bu devirde! Aşk var mı podyumlarımızda? Yok, artık yol alırız aşkın ötesinde sevgilere.

Aldık…

Yol aldık biçare gönüllerimizde sen ve ben bir ortaaam yarattık. Dedik ki hiç tanımadığınız birine aktı mı kelamlarınız? Sadece gönülden koptu, taştı, aştı ve açacak derken arşınları…

Hollywood’un En Başarılılarından Brad Pitt!

24black mamba24 | 05 March 2010 10:45

Brad Pitt
Brad Pitt

Sayısız filmde başrol oynayan, pek çok dergiye defalarca kapak olan, güzel hatlara sahip bebeksi yüzüyle Robert Redford’un tahtına aday gösterilen Brad Pitt en az oyunculuğu denli yakışıklılığı ile de söz ettirdi bugüne dek kendinden. Özellikle 90’lı yıllarda hakkında en fazla konuşulan Hollywood yıldızlarından biri oldu.

Babası bir nakliye şirketinin yöneticisi olan William Bradley Pitt 18 Aralık 1963’te Shawnee Oklahoma’da dünyaya geldi. Missouri’de yaşamını sürdüren ailenin üç çocuğunun en büyüğüydü. Dini inançlarına bağlı bir aile çevresinde geçti çocukluğu. Liseden mezun olduktan sonra eğitimini Missouri Üniversitesi’nde gazetecilik ve reklamcılık üzerine sürdürdü. Öğrencilik yıllarında oldukça aktif bir gençti o, koroda şarkı söylüyor, tiyatro grubunda görev alıyor, öğrenci başkanlığı yapıyor, basketbol ve tenis oynuyordu. Ancak yüreğinde için için yanmakta olan oyunculuk ateşini keşfeder etmez her şeyi, hatta son yılında olduğu halde okulu bile ardında bırakıp, soluğu onu parlak bir yıldız yapacak olan Hollywood’da aldı.

Robert Redford
Robert Redford

Ailesinin tepkisinden korkan Brad Pitt, onlara Pasedana Üniversitesi’nde sanat eğitimi almaya gittiğini söyledi. 1986 yılında Los Angeles’a geldiğinde cebinde yalnızca 325 dolar parası vardı. Oyunculuk dersleri alacaktı ama önce iş bulup çalışmalı, para kazanmalıydı. Bulduğu ilk iş bir sigara markasını tanıtmak üzere halka sigara dağıtmaktı. Ardından El Pollo Loco restoranlarının kapısında dev bir tavuk kılığında restoranın tanıtımını yaptı. Bunu öteki işler izledi. Onu oyunculuğa, oradan da yıldızlığa götürecek yolda adım adım yavaş yavaş ama emin adımlarla ilerlemeye çalıştı.

canım sıkılıyor desem, canın çıksın derler

haytaazrail | 05 March 2010 09:42

Ne zaman güzel bir çığır açmaya meyletsem, birileri çıkıp şu fazileti berhava edip giderler..
bu cinnete öncülük eden zatlar nereden nasıl peydahlanır, hangi mübhem bir emrin beyanı hangi müchel bir hükmün tafsili ile yaparlar bunu, cidden merak ederim..yaptılar diyelim; hangi mükafata vesile olurlar acep?
kimseden ilm-i kamil olmalarını beklemek gibi bir muradımız olmadığı gibi, böyle bir zorunluluk da yoktur..
imdi,
canım sıkılıyor desem, canın çıksın derler..peki neydek usta? bir duygu düşmanlığı yaşanıyor alıp başını gitmiş.. müsamaha yok. ne yazalım.? kalemlerin birbirine meyletmesi, kaynaşması gerekir dedik, gereğini yaptık kıyamet koptu.. öyle ya, uzun zamandır yanlış adreslere giden mektuplar gibiyim; en haylaz tarafımı bulup çıkarıyorlar, hep dışlanan kapıcı çocuğu gibi muamele görüyoruz.. alışkınız. ne aforozlar yaşadık ne kavgalara girip çıktık,kangren olmuş nice cümleler kurduk.. ilahi koza.
şimdilerde yeni bir projem var; kitap yazıyorum. ciddi ciddi yazıyorum. ancak buradan birkaç yazarın iznini almam gereken “alıntılar” meselesi kafamı kurcalıyor.. nasıl yapacağımı bilemiyorum.hepsi de bana gıcık.kesin siktiri çekerler. bakalım deneyeceğiz iş oraya varsın..

ÖNCE İYİ DÜŞÜN SONRA AL BAŞINI GİT

haberhaberhaber | 04 March 2010 10:30

Stresten, yorgunluktan, parasızlıktan, işsizlikten aşk acısından ayrılıktan(hangisi durumunuza uyuyorsa )alıp başımı şöyyyyleeee uzaklara gitsem hatta ıssız bir adaya gitsem kimse beni bulamasa teknolojiden, gürültüden trafikten işten kurtulsam dediğimiz anlar mutlaka hayatımızda olmuştur.
Her zamanki gibi sabah işe gitmek için penceremin yanındaki tuvalet masama oturdum. Hem makyajımı yapıyorum hem de aralarda pencereden bakıyorum.
Deniz bu gün lacivert ufuk ise grimsi denizin ortasında kocaman bir gemi iki gündür açıkta bekliyor. Uyanık kaptan limana para vermemek için açıkta bekletiyor gemiyi.
Makyajımı bıraktım şu gemiyle ıssız beni kimsenin bulamayacağı bir yere gitsem diye hayale başladım
Evet, gemideyim gemi hayalet bir gemi içinde mürettebat yok beni hayalini kurduğum yere kadar getirdi ama filika olmadığından sahile yakın yere bırakıp tornistan.
Yüzerek sahile geldim Alllahhhh cennet be cennet. Her yer yeşil deniz harika ağaçlar meyvelerle dolu. Dallardan taze taze koparıp meyvelerimi yedim. Karnim doydu mu? yoooo ben meyve ile doymam ki mutlaka karbonhidratlı veya proteinli bir şeyler yemem lazım. Neyse canım hadi doydum, şöyle üzerine demli bir çay yanında sigara hani nerede?
Tamam, tamam bu sayede sığara illetinden kurtulmuş olurum.
Akşam yemekte meyve ee şimdi nerede yatacağım, yapraklardan yatak neden olmasın? Üzerimede yapraklar, gece boyunca yaprakların içindeki mahlûkatlar üzerimde cirit attılar.
Sabah denizde duş ohhh iyi geldi kahvaltı yine meyve, ellerim ayaklarım kremsizlikten kurudu kaşınmaya başladı saçlarım deniz suyundan tiftik tiftik oldu şampuan neyse de benim saçım balsam(saç kremi)olmadan elektrik çarpmış bir kafa nasıl olursa öyle olur.
Terlik yok, ayaklarım taş ve kumlara basmaktan üç gün sonra nasırlaşmış. Yaprak altında yatmaktan böcekler tarafından sokulmuş kollar bacaklar. Kaşıntı giderici krem nerdeeee? Hava karardıktan sonra hiçbir faaliyet yok(Aşk-ı memnu, yaprak dökümü) hahhh hahh ahha. Karanlıkta yat dur.
Gündüzleri deniz meyve, geceleri bir ağaç altında sinip yat.
Yok, kalsın ben başımı alıp ıssız bir yerlere gitmek istemiyorum. Saat ,aman tanrım geç kalacağım
Makyajımı tamamladım çantanı koluma taktım çizmelerimi giydim. Kendimi gürültünün karmaşanın klaksiyon seslerinin ortasına attım.
Gemi hala bu gecede denizin ortasında bekliyor. Boşuna beklersin ben birazdan yaprak dökümünü izleyip bilgisayarbaşında çayımı hüpleterek sörf yapacağım.

ölüm geçiyor yanıbaşımızdan sirenlerle

haytaazrail | 04 March 2010 09:50

çatışmanın tam ortasına düşmüşüz,
iki boş mermi kovanı gibi..
canhıraş kavgasındayız sokağın
ölüm geçiyor yanıbaşımızdan sirenlerle

biz ise,
yol hazırlığı içindeyiz bir son seferin
uysal bir çocuk kadar boyun eğmişiz kaderimize
asi bir eşkiya kadar da hizipleşmişiz sanki..

oysa ki,
penahı yok metropollerin,
illegal bir eylemin masum sanıklarıyız işte..
sen bana ben sana sığınıyoruz ardımıza bakmadan
boğularak, kavrularak,yanarak..

bir yandan,
ak-pak alnımızı okşuyor rüzgar, anne eli yerine..
yitirdikçe bulup, öldükçe doğuyoruz her seferinde
arz ve sema şahit ki,
bu hengamede bile düşürmüyoruz aşkı yere.

külleri de söyler miydi ” Aşk Aşk” diye…

kharis | 03 March 2010 16:19

bir çocuk gibi
korkuyorum dikenden
en çok da gül’den
tuttuğumda kanatıyor ama nefesim kesiliyor
çocuk gibi canım yanıyor
ağlıyorum her defasında
hem cemre düşmüş gönlüme
hem kışları yaşamaktayım kendi yüreğimde.
hem filizlenen dallarım var
hem üşüyorum.
bilindik buzdan kaleler mi
toprağın ilk yeşermesi mi bilmiyorum
ama
paketinin içinden ilk defa çıkan bembeyaz bir seccade gibi eğilmek secde etmek istiyor bir yanı yüreğimin
bir yanı da bembeyaz yeri kalmayan müsvedde bir defter gibi yakmak istiyor
belkide yakılmak…
külleri de söyler miydi aşk aşk diye ??
küllerim de söyler miydi aşk aşk diye??

Human-Users Manuel

wassago2000 | 03 March 2010 15:46


Çıkış noktası; Merak

Soru; Düşünün sevgilinizi sizi aldatırken gördünüz ama bir obje,hayvan veya insan’la?
Kaynak; hafıza okuma

-Soru; Daha büyük bir bilinmeze sahip olmanın doğurduğu potansiyel fark(inanç) itici güçtür ve kişinin daha çok dışındakilere odaklı ise,kendinden izler taşımıyorsa sadece kendisinden(varlığı) sebep çökecektir!Doğru kararlar doğru yalanlar olabilirmi sırf bu sebepten?
Kaynak; Karar Vermek

kan ve anason kokuyorum intiharlarımda..

haytaazrail | 03 March 2010 14:44

sancılı şiirler doğuruyorum
her birinin adını sen koyarak..
oysa her çarşafta çıkmayan ihanet lekesi..
geleneksel yalnızlığın içinde,
kan ve anason kokuyorum intiharlarımda..

oysa, sicim kadar kendine sarılmış,
bileği kesik aşklara gülüp geçerken,
her taşın altında yosun tutmuş,
ölü çocuk cenazeleri ağıtlara şahlanıyor yine..
ben kendi ölümümü düşlüyorum ne güzel..
sen kendi ölümünü..
yaşamın sır gibi çözüldüğü yerde…