Stresten, yorgunluktan, parasızlıktan, işsizlikten aşk acısından ayrılıktan(hangisi durumunuza uyuyorsa )alıp başımı şöyyyyleeee uzaklara gitsem hatta ıssız bir adaya gitsem kimse beni bulamasa teknolojiden, gürültüden trafikten işten kurtulsam dediğimiz anlar mutlaka hayatımızda olmuştur.
Her zamanki gibi sabah işe gitmek için penceremin yanındaki tuvalet masama oturdum. Hem makyajımı yapıyorum hem de aralarda pencereden bakıyorum.Deniz bu gün lacivert ufuk ise grimsi denizin ortasında kocaman bir gemi iki gündür açıkta bekliyor. Uyanık kaptan limana para vermemek için açıkta bekletiyor gemiyi.Makyajımı bıraktım şu gemiyle ıssız beni kimsenin bulamayacağı bir yere gitsem diye hayale başladımEvet, gemideyim gemi hayalet bir gemi içinde mürettebat yok beni hayalini kurduğum yere kadar getirdi ama filika olmadığından sahile yakın yere bırakıp tornistan.Yüzerek sahile geldim Alllahhhh cennet be cennet. Her yer yeşil deniz harika ağaçlar meyvelerle dolu. Dallardan taze taze koparıp meyvelerimi yedim. Karnim doydu mu? yoooo ben meyve ile doymam ki mutlaka karbonhidratlı veya proteinli bir şeyler yemem lazım. Neyse canım hadi doydum, şöyle üzerine demli bir çay yanında sigara hani nerede?Tamam, tamam bu sayede sığara illetinden kurtulmuş olurum.Akşam yemekte meyve ee şimdi nerede yatacağım, yapraklardan yatak neden olmasın? Üzerimede yapraklar, gece boyunca yaprakların içindeki mahlûkatlar üzerimde cirit attılar.Sabah denizde duş ohhh iyi geldi kahvaltı yine meyve, ellerim ayaklarım kremsizlikten kurudu kaşınmaya başladı saçlarım deniz suyundan tiftik tiftik oldu şampuan neyse de benim saçım balsam(saç kremi)olmadan elektrik çarpmış bir kafa nasıl olursa öyle olur.Terlik yok, ayaklarım taş ve kumlara basmaktan üç gün sonra nasırlaşmış. Yaprak altında yatmaktan böcekler tarafından sokulmuş kollar bacaklar. Kaşıntı giderici krem nerdeeee? Hava karardıktan sonra hiçbir faaliyet yok(Aşk-ı memnu, yaprak dökümü) hahhh hahh ahha. Karanlıkta yat dur.Gündüzleri deniz meyve, geceleri bir ağaç altında sinip yat.Yok, kalsın ben başımı alıp ıssız bir yerlere gitmek istemiyorum. Saat ,aman tanrım geç kalacağımMakyajımı tamamladım çantanı koluma taktım çizmelerimi giydim. Kendimi gürültünün karmaşanın klaksiyon seslerinin ortasına attım.Gemi hala bu gecede denizin ortasında bekliyor. Boşuna beklersin ben birazdan yaprak dökümünü izleyip bilgisayarbaşında çayımı hüpleterek sörf yapacağım.
yorumlar
insanoğlu her koşula alışır.
Issız ada da yakışıklı bir prens beklemezse gidilmez..Bu hayal eksik kalmış..
prens mi?prens o tiftik tiktik saçlara nasır tutmuş ayaklara kırılmış tırnaklara (üstelik ojelerin yarısı çıkmış )bakarmı.Valla ben dua ederdim bu halde iken karşıma bir prens çıkmasın diye.
Kadın herzaman bakımlı olmalı tabii ama adada kalıp ta kırılmayan tırnak olur mu, giderken törpünü de götüreceksin, bir ağaç dalında, o senin için muz toplarken, sen törpü yapacaksın..Ay ne romantik..
Ben mesela manikür setimi ve manikürcümü yanumda taşuyom!
alıp başını gitmek buralardan, herşeyi olduğu gibi bırakıvermek..Doğanın koynuna sığınmak, soluklanmak, saklanmak…Çoğu insan ” beni orası paklar ” muhabbeti çevirir kafasında. ama her nereye giderse, nereye kaçarsa kaçsın oraya kendisini de götüreceğini unutur.doğa, mahremiyet, bakirlik, sessizlik sevmeyen biri olarak etrafıma bakınca kendimi “arızalı” hissediyorum…
1 ya da 2 hafta içinde kendi dünyamı özlüyorum. ama o süre uzarsa da tembelliğe rahatlığa alışıyorum. insanların sadece uzunnn süreli tatillere ihtiyacı var. en azından bir çoğunun
Kim bilir adada olmak ne güsel bişidir yav, süper olardı bence. Hem vapuru bilem yandan çarklıymış, öle diolar..
kıskanç insanlar var aramızda, böyle gün içinde denizi sürekli görseler de adaları özleyenler var mesela. ki ada hikayesi direk lostu akla getirir di mi sayın belesh?
Lost ne ola ki? Ayvalık tostu, izmir kumrusu tarzı gibi bişe mi?
tam üstüne bastınız. ama nimete basılmaz. maazallah çarpılırsınız sonra.yalnız lostta tost ekmeği kullanılmıyor. lavaş ekmeği önce tost makinesinde ısıtılıyor. işlem bittikten sonra tekrar tost makinesine koyup afiyetle yeniliyor.
Tost makinesiyle birlikte mi yenio, alla alla. Ağırlık yaparki bence. Sevmedim ben o işi.
Hareketli bir hayattan, ”bana sakinlik gerek” diyerek doğayı, börtü böceyyi seçtim..Takım elbiselerimi çıkarıp, giyemediğim çuval gibi elbiselerin içine ait olmadığımı hissettim..Rahatlık ruhuma bol geldi..Nerede benim savaş boyalarım..
hay allah ağzımın suyu aktı gece gece, gözüm karardı. tost makinesini de yemişim.
Sen kimseyi aç bırakma sübaneke işalla yareppim işalla dinimiz amin.
He yaa, Astral yolculuk yap, kendini yemek dolu bir masanın önünden geçerken düşün, gözün doysun, ruhun boş kalsa da olur..Nasılsa Belesh bilet..
bilet beleşse herkes gider ki, ama malesef seçici davranıyorlar. bazı kriterler var, herkesi almıyorlar.
bi de allah razı olsun çok yerinde bir dua aldım. çünkü görüldüğü üzere aç kalmam çok tehlikeli sonuçlar doğurabiliyor. vampirlik olabilir ama yamyamlığa karışıyım.
Ne biliyorsun, bedenini bırakıp ta gittiğin yerden geri geleceğini..Gelip te bulamamak var..İyi düşün..Çok ararsın sonra, ”ah olsaydı da tombul olsaydı, yamuk olsaydı da, bir bedenim olsaydı”dersin..
Tost makinalı lavaş yersen demir eksikliğini giderebilir bence. Ama aarlık yapar. Hazımsızlık için ekspresso içmeni tavsiye ediyorum, tabe varsa öle bişi.
başlık ne diyor; önce iyi düşün sonra al başını git. bedensiz başı ya da başsız bedeni kim ne yapsın.
Çok öte bir alem, ama dünyada olup bitenin farkındalar, kahve bile içebiliyorlar, hem de hanım elindenmiş, erkek elindenmiş, farketmiyor da..Önemli olan ismi değil, tadı..
tecrübe etmiş gibi konuştun şimdi pbk.
Yoo, ben açıkça anlatılanlardan çıkardım, buradan öğrendim, iyi takip ederim..
Gizli fanatik..
Allah korusun..
insanda başını alıp gitme arzusu uyandıran bi yazı
alışkanlıklardan vazgeçmek kolay olmuyor!
osghur DİYOR Kİ, (05 Mart 2010 13:03)insanda başını alıp gitme arzusu uyandıran bi yazıYok yahu tam tersi