Çıkış noktası; Merak
Soru; Düşünün sevgilinizi sizi aldatırken gördünüz ama bir obje,hayvan veya insan’la?
Kaynak; hafıza okuma-Soru; Daha büyük bir bilinmeze sahip olmanın doğurduğu potansiyel fark(inanç) itici güçtür ve kişinin daha çok dışındakilere odaklı ise,kendinden izler taşımıyorsa sadece kendisinden(varlığı) sebep çökecektir!Doğru kararlar doğru yalanlar olabilirmi sırf bu sebepten?
Kaynak; Karar Vermek-Soru; Aklıma gelen bir soruyu yöneltmek istiyorum neden sakladığımızla ilintili.
Kaynak; Patlamasını Seyrediyoruz!-Soru; Dünya liderlerinin konuşmaları incelenirse hemen hepsinin ortak noktası görev ve sorumluluk yüklü olduğuna kanaat getirmiş olduğudur. Bu yasaklar tarihininde başlangıcıdır. (karar verdik ve patlamasını seyrediyoruz
-Tanım; Açıklamak gerekirse bir avcının nişan aldığında tuttuğu nefesi, avıyla arasında kurulan o kısacık ama bambaşka hezeyanlarla dolu anda tetiği çekerken son raddesine dek eril ve çekilen tetiğin ardından çaresizdir – süper uyumsuz ikili kişiyi bir an coşkunluktan paralize eder ki bu durum kadınların aldığı hazza çok yakın düşer fikrindeyim (ayrıca av-avcı filmlerinin neden romantik düzeyinin yüksek olduğuna ilişkin bkz: Ala Geyik, L’Ours).
Kaynak; Seks-para-Soru; Bir de şartların dayadığı bir kişiliğimiz var zamanla oturan!?
Kaynak; welcome home-Tanım; “Her bir kültürün gelişmesi ve devamlılığı, farklı ve yarışan bir diğer alter ego’nun varlığını gerektirir” Edward Said
Dış kaynak-Geçmiş sergi sunumu; Faniler-Soru; Bilirim hayallerin peşinden gitmeyi, ancak gereken harika bir fikir veya zaman katalizörü iken hep aynı fikri dikte etmek-katılaşmak zamanla nedir?
Kaynak; Yaşamdan Kesitler-Yorumsuz soru; Bu başarılar elde edilmek istenen toplum ve amaçları doğrultusunda belirlendiğinden sanal olarak adlandırılabilir çünkü mantığı vardır ve bilinçli bir ilerleme kaydeder-zamana dayalı bilinç?!
Kaynak; Özgür Düşün-Time perception Crash; İçinde bulunduğumuz temel yanılgı zaman kavramına atfettiğimiz değişken değer yargıları. Hangi mantığın ne içerikte zaman değişkeni olduğu ve fikirlerin bu yöndeki adaptasyonu büyük bir rahatlama getirebilir aslen ve bu zaman yönetimi gibi gözüksede daha çok bir algı, kendiliğinden gelişecek bir görüşdür.
Kaynak; Kaybolmak-Tavsiye; Sıkılmanın ardından yaşanan süreç farklılığa duyarlılıkdır. Dışarıda yahut içerideki her tür farklılık suçluluk duygusu ile örtüşmeye başlar. Hissedilen sıkıntı ve gerginlik neticesinde hataların ve farkların kapatılması konusunda uğraş verilir. Genellikle bu çabaların sonuçlanamaması konsantrasyon eksikliği ve dağılmış bir zihnin çabalarından kaynaklanmasıdır. (Yazara not:farklılığa duyarlı olan yine merak)
Kaynak; Mea maxima Culpa-Tutarlılık; Ancak işitsel ve görsel olanın dilsel hafızaya göre çok adım önde olduğunu söyleyebiliriz. Biri evrensel anlamda (temel hafıza ile algılanabilecek yahut hafızasız algıya müsait) diğeri ise ancak belli bir zaman dilinde oluşan birikimden hareketle anlamlandırılacaktır. Buradan hareketle bebekler bizle iletişim kuruyor biz değil denebilir.
Biz sadece bir düzlemi canlandırırız. Bebek girer bizim anlaşmamızı çözdüğü oranda iletişime geçer tepkiler alır bunu dahada ileriye götürür, bu durumun periyotları bellidir ortalama bir yıl gibi (ilk iletişim sözleri).Sizce bu bir “Başarı” mı?
Bizim yaptığımız, doğayı/evreni kendimizi de dahil ve ayırt ederek simüle etmektir. Dil bunu imgeler yahut anımsatır.Kaynak; wassago2000Perception-Artificial Intelligent; İnsanın Çaresiz Algısı/Tepkisi
Kaynak; Wanna Fuck-An; Parlak bir ışığın tenimde yarattığı dalgalanma
Kaynak Kesiti; Almanak@Zamanla yapılandırılan konfor objesi egonun, mimari planını dokuyan bilişsel yapı ile zaman aşımı analizi (hafıza bütünü irdelemesi-yaratım çıkış noktalarıdeha-muhteşem saçmalama) sonucu ele alınan yazarın hafif varlığı ve an’da yer alan, zaman ile değişmeyen nesnenin izlenmesi projeksiyonudur okuduğunuz maddeler ve ifade ettikleri bütün üzerinden…Felsefe, fakat yaratıcı olmak düşünmek demektir. Düşlemek rüyaları gibi…Her daldığında yeni, heyacan verici bir nebzede olsun ileri gelmez ise kişi, çıldırır, aşırı yükleme sanır, düşünmek üzere bir tasarım taşıyan ve dinlenmek için kafasını çalıştırıp rüya gören insan. (eğer sizi buna zorlayan ve düşünce kalitenizi zorlayan ortak yönünüzü , total hafızanız üzerinden gelişen ve sizden bağımsız randomizasyona çalışan mantığınızı, bilişsel yapınızı öğrenmek isterseniz: bknz.Human-Users dont panic, its automatically balanced)
yorumlar
peki syn wassago, ‘merak’ larımız algıda seçicilik mi? yoksa bazı iç kuramlarımızın dışa vurumu mu?yoksa zamanın bize bir oyunu mu her zamankinden? yoksa göz algısının, beyne emri mi? ya da diyerekten çoğalttığımız vesaireler mi?
Human-Users automatically balancedYeni…Her nasıl algılanır, ister unutulmuş bir şeyin ortaya çıkışı ister yepyeni ister başka…Nihayetinde, merak yaratıcılıktır…Önceki yazılarımdan yaptığım “Human-Users Manuel” seçki, soru-tanım ve nihayetinde sonunda ulaşılan bilişsel seviyeye yol açan çıkış bilinci yine “Merak”.Bazen düşünceleriniz genişler ve yeniyi tatmak-üretmek yahut bilinmeyene ulaşmak mümkün ise kavramak istersiniz. Daha ortada bir eğilimin olduğunu söylemenin-ortaya çıkışlarından hatta ilk bilgilerimizden önce girmek zorunda kalırız yaşanan kültüre (dünya) size ulaşmaya çalışan bir dolu yeni insan ve ürünleri. Hepsi birbirinden değişik envayi çeşit obje-şey ile iletişime geçmek “Var olmak”tır bir bakıma insan için. Bizi doğuran şeyin, düşünen bir tasarımın ardında ne yattığı nasıl bir “Merak” ise düpedüz var oluşu ve hatta belki sebebi yine “Merak”tır.Bu bağlamda insan için eğilim merak etkileşimi ve gelişiminden bahsedebiliriz, ancak onu eviren bilişsel yapının kondisyonları farklı bir zaman dilimi ve adaptosyonu gerektirir. Zaman bile bir değişim, farklı bir diğer gün gibi anlam kazanıyor ise bizim için, buradan hareket ile ortak noktalara bütün üzerinden bakış, çıkış noktasının ve programın gelişmesini etkileyen hangi soruların seçildiği ve dolayısı ile programın gelişimini sağlayan seçimlerin odak noktası yine “Merak”tır.Belirleyici olan ise “Merak”ın neticesi, yani düşünce kalitesi, muhteşem saçmalama, kısaca “İnsan dehası”dır.Pek tabiî ki eğilimleri başta da belirleyen ve programın gidişatına yorumlama şeklinde geri dönüşlerle yaptığı katkı neticesinde deha zaman algısı ile ters düşecektir. Yaratıcılık ve zamanın/değişim algısının diğer insanlar için de sağlanması ve dualitik değişimlerin dışında kaldığından medeniyeti üst idealler seviyesine yaklaştıracaktır.Deha genetik ve kültürel bir kokteyl olmakla beraber yaşanan kültürü de insan dehasının oluşturduğu düşünülerek başta ve sonuçta farkı yaratan genetik dolayısı ile randomizasyonun sonucudur diyebiliriz. Anlaşılması gerek ki randomizasyon üzerinde etkili olan “Neden” var olduğuda dışarıda kalan, var oluşsal “Merak”tır.Deha; ilk antigonunu içeride barındıran insan, artificial intelligenti doğru hiyerarşi içerisine yer alacak şekilde hafıza üzerinden yürütür ki yaratıcılığını patlamalar şeklinde yaşarlar da tanımlayamazlar.Ubermensch; Tanımlayabilir, içeride ve dışarıda artificial intelligentin var olma sebebi randomizasyonun nihayi hedefine oturur sebebi ile direk doğru bilişsel hiyerarşiye girer, merak sonucu doğan tasarımın kendini bulmasıdır bir nevi. Dehasını tanımlayabilir. aşkı, erdemi…Antigon; yani zaman algısının zaafına kontrol odaklı bir hayatta kalma adaptasyonu ile yüklenen ve diğer insanlar ile hisler üzerinden paylaşılan yoğun düşünce öbeklerine “Empati” ile giriş yapan yüksek frekanslı banda müdahale edebilecek mantık(eşik düzeyi-erdem). Randomizasyonun zekasını oluşturan seçimi iş bu artificial intelligent yapar. (dehanın doğumu-evrim-genetik seleksiyonun randomizasyonda tanımlı mantığı)Doğumunun ardından karakterini oturtan kişi içeride doğru kodları taşımıyor ise maalesef çoğu zaman dışarıda da “Merak”ını diğerleri üzerinden giderebilir ve dualitik mantığı mutlaka “Medeniyet” tarafından empoze edilmek şekliyle evcilleştirilir. Küreselleşme kaçınılmaz hatta yakında world union’dan bahsedebiliriz nihayetinde etiğin de adaletinde kısacası medeniyeti oluşturan simülasyonun temeli yayılmacıdır çünkü bir amaç vardır o da kavramak ve ideali var etmektir. World union tanımı United nations gibi algılanmasın tanımlı her ülkenin siyasal gücünce doğrudan kurucu üyesi olduğu daha ileri bir gelişmemişlik ile mücadele ve var olan kaynakların daha iyi kullanılması anlaşılmalıdır ki bu da randomizasyonun amacına hizmet eder. Plato idealardan neden bu kadar ayrıntılı bahsetmiyor bunu bende bilmiyorum ama inanın bu söylediği. Herakleitos veya imhotep gibi beş bin yılı aşan (rakamla 5.000) adamlar için sanırım Nietzsche’nin “Ubermensch” tanımı yakın düşer veya onu da aşabilirler.Bilgisayar teknolojimiz felsemizin resmedildiği, sorularımızı grafiksel ifade eden matematiğe ve işin kötüsü imhotep gibi onu bu idealler ile insanlığa piramidel çakan kültürü daha doğru anlamamız ile bir adım daha atacaktır. Geçmişde olduğu gibi bkz.fragmentasyon ve rhind papyrus.Bir yerde format var ise o zamanla geldiğimiz teknoloji ve bakış açısı derinliği ile taşların bu defa insanın ta kendisi tarafından yerine oturtulması hikayesidir medeniyetimiz.En azından artık paylaşmanın, en yüksek değer bilginin determinist açıyla kontrolü bizim muhteşem saçmalamalarımız ile imkansızı “Merak” ve “Anlama” edimlerini geriye dönüşsüz kılmıştır.Şimdi sisteme kızan bir filozof gördüğümde onu anlamak yerine neden çarpıttığına kızışım hep bu geriye dönüşün ızdırabını yeniden keşfetmek ve düşünerek belki bambaşka yollardan o muhteşem saçmalamara ulaşarak elde edilen değerin tüm bunların farkında olmayan bir bireyde yaratacağı mantık hatasına, geriye dönüşlere beslediğim kızgınlıktır.Baudrillard’ı o yüzden sadece dehasını anlayamamak ile eleştirdim, yarattığı olumlu olumsuz etkiler şu noktada dehası kadar olumlu ve dual mantık dahilinde ise zararlı olacağından bu açıdan hepimizde olan ve var oluşumuz kadar eski bir mantığı kendi açımdan gösterdim. Dikkat edin matrix’te mantık insanı pil yapar çöker, yada neyin gerçek neyin sanal olduğu konusunda birbirine girer ve yine çöker. Ancak yinede medeniyete hizmet eder, düşünce-aksiyon kokteyli ve iyi yönetim-görsellik birleşince…Tabi ki bir yere kadar. Genel için iyi ancak düşünür-yaratıcı azınlık için kendini ifade edecek alan (topluluk) açısından sevindirici lakin yetersiz kalır.Merak dehanın her insanda az çok bulunan halidir işte:) kendinden geçiştir eğilimince… Dikkati çeken ve oluşturan kalitesinde az veya çok.Dikkat edin merak hayvanlarda da bulunur ancak insanda deha anlamına dönmesinin nedeni kendini var edebilecek “Base”i zemini yahut kod düzlemini insanda bulmasıdır ki doğanın arayışı evrimsel zeka veya ne derseniz artık.Yazının adı Human-users manuel olsun:) Şimdi anlamlı oldu. Senin merakına verdiğim dikkat yazının başlığını timeline’da sonradan anlamlandırdığına göre dualitik mantık dışı çekime maruz kalmışsın kısaca zamanla bir problemin var demektir ki bir rol taşınsın, adı “Human-Users automatically balanced” olsun.Saygılarımla wassago2000
Okumadan tuttum yazını, seni görmek çok güzel:))
ahahah çok iyi ya tam süper yani. hatta mükemmel, olsun tabii. çok uyar.
son zamanlarun en şahane fevkalade tesbitlerü,diim ben.
bende onu diyordum. tespitler çok iyi çelişkilerin doruğundan fırlayan insan manzaralarına bir açıklama getirir bu felsefe.
Self-Help Book’s!
özellikle bazı kişilik bozuklukları vardır ki, bu felsefeleri bile çürütecek noktadadır.
tabi toksit etkileşim ve alt yapı bozuklugu çok etken faktör,
aynen ve sayın wassago nun da dediği gibi “base” in insanda bulmasıdır ki, ama sayın wassago of yani bazı “base”ler vardır ki bazı insanlarda, dediğiniz şeyler had safhadadır ki bu kod düzleminin seviyelerini alt üst eder.
Pratik Duygusal (Self-Defense) !Think Tank die bir yazu okumuştum akluma geldü şuvan.
bu arada yazıda zamanla ilgili bahse konularda, sanırım ben ya iyi anlamadım syn wassago yu, ya da bu noktada farklı argümanlardayım kendimce. bu konuyu ayrıyetten tartışmak isterdim aslında ama zamanım yok deyip kestirip atamayacağım.zaman evrende aslında tek tekil gerçek, zatımın argümanına göre, ben zamanı evrendeki tekil gerçek olarak algılayanlardanım.
wassago nasul bakar bilmem ama !zaman ;yaşamda geri dönüp müdahale edemedigin birikimler….(yaşanmuşluklar)……..dün.Sana şuvan ne yapman gerektini öretir!Ama uzun vade de bilinmezlik vardur.umarum anlatabildim.
zamanı saptayan ışık hızıdır.Stephen Hawking, Einstein’in Genel Görecelik kuramı için şunları yazmıştır. (Black Holes and Baby Universes, 1993, Bantam Books, Sayfa 76.Einstein’in Genel Görecelik Kuramının singularitenin varlığını telkin etmesi fizikde bir krizin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Genel görecelikle ilgili hesaplamalar (uzay-zamanın katlanması, madde ve enerjinin dağılımı) singularite olarak tanımlanamazlar. Bu demektir ki genel görecelik singulariteden nelerin çıktığını göstermez.. Başka bir deyişle genel görecilik kuramı evrenin Big Bang ile başladığını kanıtlamaz.GENEL GÖRECELİK KURAMI TAM BİR TEORİ DEĞİLDİR. EKSİKTİR. EVRENİN NASIL BAŞLADIĞINI GÖSTERMESİ İÇİN DİĞER BAZI ÖGELERE GEREKSİNİMİ VARDIR. BU EKSİK ÖGE QUANTUM MEKANİGİDİR..
Eksik olan matematiğin ta kendisi…daha fazlası için lütfen bknz.sex-istek-haz wassago 2000’yazısıPerception is a transcription wassago2000 yazısı
Birinci soruya cevap: Merak, içgüdünün varoluş hissiyatını veren beyin uyarısına yani düşünceye dönüştüğü enerjik geçiş sürecine verilecek isim olarak da tanımlanabilir. Beyin organına göre merak ve bunun gibi diğer tüm içgüdüler bu geçiş sürecinde canlılık duygusu veren etki-tepki mekanizmaları görevini alır.. Duyu organlarının sağladığı algılar bu içgüdülerin dıştan gelen tepkilerle (görüntü, ses, vs) sentezlenmesinde ve beyinde dolaşacak sinyallerin oluşmasında tamamlayıcı olur. (antitezler)Merak + aynı anda beyne ulaşan algı,— sorumsu duygu,—– düşünce,—- metafiziğe geçiş,—- fiziksel sınırların ve kuralların ortadan kalkması, —–kuantum sistemiyle hareket eden dalga-parçacıklardan oluşan enerji bütünü,—- bu enerjiyi yönetme yetisine ulaşan bilinç ve sonrasında farkındalık.(Burada gerçekleşen olayları anlatmak için “zaman – mekan- nedensellik” bazlı anlatım gücü veya mantıksal sıralama yetersiz kalabilir.)İnsan beyninin evrimindeki fiziksel değişim, kıvrımlarının diğer hayvanların beyninden daha fazla olmasına, güdülerin ve algıların varlığına uyum sağlayıp, dönüşmüş enerjiyi daha geniş çapta kullanabilmesine, içten gelen fiziksel tepkiyi metafizikselleştikten sonra bile yönetip yönlendirmeyi başarmasına olanak sağlamıştır. (Bu durumda kavramsal veya soyut olarak var olacak ilk şeyler “sorular”dır.) Dolayısıyla bilinç sıralamada meraktan sonra gelir fakat merak’ı oluşturan içgüdünün özü somut nesnelliğin içinde mevcuttur ve karşıt maddesiyle sentezlendiğinde, fiziksel olanı değiştirecek, düzenleyecek, en önemlisi yönetecek şeye dönüşme potansiyeline sahiptir.İnsan beyninde düşüncenin, algılar ve içgüdülerden edindiği bilgileri depolayıp zararlı-yararlı kategorisine sokarak varlığı sürdürme çabasına girişmesi aslında bir çeşit yaşam formu işleyiş sistemi sayılabilir. Bu sistem artık beyin organının kendi varlığını fark edebiliyor olmasından sonra gerçekleştiği için, varlığını sürdürmeye yönelik elde tutmak zorunda hissettiği bilgileri, anılar, hafıza, geçmiş gibi isimlerle sıfatlandırırız. Geçmişimiz, bizim yerimize düşünen şeylerden çok varoluş savaşında beyin organımızın edindiği ve gerekli görüp kategorize ettiği bilgiler bütünü olarak da düşünülebilir..İkinci soruya cevap: Yapısal incelemeyle bakıldığında ve ahlaksal durum göz ardı edildiğinde yalan söylemek ile karar vermek arasındaki fark; yalanın (doğru yalanlar), gerçeklik duygusunu karar vermekten (doğru kararlar) daha çok yıpratıp öldürdüğü hissedilen bir enerji biçimi olduğudur. Yakından bakıldığında ve bireysel düşünüldüğünde ise bir bakıma bu ikisinin birbirine çok yakın hareketler olduğu söylenebilir; hatta karar vermek, yalan söylemek için önkoşul olabilir. Yalan söylemenin yanlışlığı veya doğruluk kavramının kendisi etik yorumlamalar olarak kalmak zorundadır çünkü ahlaksal olay yoktur, ahlaksal yorum vardır. Yalanın, doğru karar haline gelmesi ( evet olabilir) bireyin kendi içinde kurduğu otokontrol sisteminde doğru kararları oluşturmak için nasıl bir ahlak yapısını örnek aldığıyla ilgilidir; çünkü “doğru kararlar”ı belirleyecek olan düşünce “doğru” kavramını oluşturmak için kabul ettiği ahlaksal sisteme göre tepki verecektir.Üçüncü soruya cevap: Saklama, avlanma içgüdüsünün barındırdığı karşıtlık ile var olan gizle(n)me’yi örnek alan ve beyinde düşünceleştiği bölgede, tanışma- alışma- iletişim durumlarında (birisiyle, bir objeyle, bir olayla) kontrol mekanizmasına saklanması gereken özellikleri belirten sinyaller şeklinde varlığını hissettirir. Ortak platform yaratma ve karşındakine uyumlu gözükme çabasını tetikleyen durum, türün devamı için gelişen sürü psikolojisinin ( modern ismiyle ahlaksal değerler) tetiklemesiyle düşünceye işlemiş dış baskının verdiği alışkanlıktan kaynaklanır. Güzel-çirkin gibi estetik kavramların da oluşmasını sağlayan bu dış etken aynı zamanda bireyin içinde bulunduğu huzur ve güveni ( doğru yolda olduğunu bilmenin verdiği rahatlık ve güç) sağlar.Ergenlik döneminde yaşanan isyan; içten gelen doğruluk ve diğer tüm kavramlara karşı canlanan bakış açısının, az önce bahsettiğim psikolojiye sahip sürünün etken olduğu bakış açısıyla aynı olmadığını sezdiren uyarılardan kaynaklanır.”var olanı gizleme isteği” bir zamanlar var olan gizlenme güdüsünün ergenlikle birlikte düşünceye dönüşme esnasında, yanlış gelişen sürü ahlakını taklit etmek zorunda bırakılmasıyla beyinde üretilir ve toplumsallaşma- sosyalleşme sürecinin tamamlanmasına kadar iç çelişkilere yol açar.Ahlaksal değerlerdeki eksiklik daha doğrusu yanlışlık, alışma döneminde patlama yaşayan (ergenlik dönemi) tek canlının insan olmasını sağlar.Dördüncü soruya cevap: Çok sadeleştirirsek canlının tek amacı varlığını sürdürmektir, tüm canlılar kendilerini oluşturan daha küçük canlıların yönetimlerinde başarılı oldukları sürece varlıklarını sürdürmeye ve hatta yaşam sürelerini uzatmaya kadar giderler. Bu durumda hücre, onu bir araya getiren yapıtaşlarıyla birlikte “canlı, yani yaşamını sürdürmek için çaba gösteren varlık” sayıldığında bir çok hücrenin bir araya gelip daha gelişmiş bir canlı oluşturmalarına uzaktan bakıldığında aynı sistemi görebiliriz. Bir organ.. Organların bir araya gelmeleriyle oluşan sistemde bir hayvan veya insan ve insanların bir araya gelmeleriyle oluşan şeyi de devlet olarak algılayıp devleti bir canlı olarak ele alabiliriz. Bir canlı olduğuna göre varlığını sürdürmek için ne gerekiyorsa yapacaktır. Yönetim biçimleri var olabilmek için liderlere ve otoriteye ihtiyaç duyarlar bu da insanın en önemli organının beyni olması gibidir ve yöneten organ canlının tümünden sorumludur. Kendi bütünlüğünü oluşturan organizmalara yasaklamalar getiren, bilgi gizleyen, kısıtlayan vs bir yönetim organı, bu yanlış yöntem karşılığında canlının tümünde oluşacak aksaklıkların ve çürümenin de sorumlusudur. Bu sisteme göre liderlerin ortak noktasının görev ve sorumluluk yüklü olduklarına kanaat getirmiş olmaları normaldir.yorum: kafam şişti amk
efenim canımız kanımız wassago’muz yazmış. ama işte her şeyin zamanı ve anlamı var. ama’dan önceki bütün cümlelerin geçersiz olması gibi.ikincisi best-loser kafa yapıcı olarak ne içiyorsan ben de ondan istiyorum. biraz önce hafifin başka yazılarını okudum. her birinde çok farklı yorumlar yapmışsın. sanki başka başka kişiler yazıyormuş gibi. hatta bütün bu marjinal görünme duygusunun altında gizliden faşistliğinde yattığına inanmaya başlıyorum. tıpkı eşcinsl olan adamların defolun gidin ülkemden ibneler diye bağırmasına benziyor.üçüncüsü wassago bu yazdığın yazının her bir bölümü ayrı bir tartışma konusu. ben bütünlük anlamında ne demek istediğini özür dileyerek belirteyim, anlayamadım. tek tek baktığımda ise ayrı ayrı yorumlar yapmak gerekiyor. dediğim gibi belki de benim hatam, anlamadım.anlamak ve algılamak üzerinden hareket edeceğim. senin algı dünyanın gerçeğin bağlamından kopması varolan bir şeyi değiştirmez. aslında sonuç “nedir normal?” sorusuna geliyor. bu algıların farklılığıdır dehayı ve iletişimi oluşturan. hafif ismi verilen bu sitenin iletişimin başka bir aracı olması gibi. işte buradaki soru anlamadım demenin neden zor olması? biz bir iletişim içindeysek -ki bu toplumsalın bir parçası ve zorunluluğudur- neden anlamadım diyemiyoruz. gücün eksileceğinden kaba tabirle loser olmaktan mı korkuyoruz. bu yüzden mi herşeyi en iyi biz biliyoruz ve böyle görünmesi için çaba sarfediyoruz. soruları ve içgüdüleri saklamamızın sebebi bu. yaşadığın toplumsalla alakalı. yine kültür denilen naneye geldik. merak ise insanın yapısında olan bir şey olduğu gibi, kültürde olan bir şey. anlamadım demenin bu kadar kötü hissettirdiği bir yerde meraklı olamk da pek fayda sağlamıyor. onun yerine gizlenmek daha heyecanlı ve özel hissetmemizi sağlıyor.uzunca zamandır istanbul’dan uazkta yaşıyorum. kendimi hep tırnak içinde dünya vatandaşı sanırdım. bunun ne derece salak bir cümle olduğunu gidince gördüm. dünya vatandaşı falan değilmişsin. seni bir şekilde yakalayan, geriye doğru çeken, boğaza bakıp çay içmeyi özleten bir yeri-kültürü arıyormuşsun. alışkanlık mı bunlar? o zaman geçmesi yerine yeni alışkanlıklar koyman gerekirdi, olmuyor. hiç geçmiyor, caddelerin denize çıkacağını sanarak sokakta yürüyorsun, çıkmıyor. ancak sen inatla ya bu çıkarsa diyerek yürümeye devam ediyorsun. oysa ben buraya bir MERAK sonucu geldim. başka dünyalar, başka hayatlar nasıldır diye düşünerek. sonuçta her yere kendini götüren insanoğlu, bir şehirden, bir hayattan kaçmanın mümkün olmadığını anlıyor. Meraksa yeni bir şey keşfedinceye kadar diri kalan, sonrasında unutulan şey.
nevdalist adresi ver hemen içtiğimden yolluyorum sana
nevdoş marjinal görünme tutkusunun altına yatan faşistliğin yatması olayını biraz açar mısın?
cevap verecek cesaretin yoksa gidiyorum.. bir daha laf sokmaya çalışırken karşında kimin olduğunu iyi düşün.
Teşekkürler Nevdalist… Hatırlanmak güzel, sanırım genetiğin psikolojiye geçerken tasarladığı yapının çok boyutlu olması ve matematiksel tarafı, mükemmel bilginin varolduğu-olabileceği olgusu’na rağmen sen seziyorsun ve anlamadım diyorsun, kaos tanımlı halde:) Sanırım habis düşler ve durumlar ile büyüklük olmayışı medeni kabulünü yeşertmeye çalışmış olmanın (elinden geldiğince) verdiği bir erdem bu. Cevval bir şekilde anlıyorsun, sorudan güzel ne var?Bestloser, senin için üzgünüm. Çabalıyorsun, ancak mahkümiyetini bilmeden. Ne oluyor biliyormusun, buradan bakınca? The divine comedyMy name is wassago! that’s ironic, you know, like comedy…
evet sevgili hafif ahalisi wassagonun aklının yetmediği yerde devreye neyin girdiğini de görmüş olduk..ne çabalıycam ulan, sormuşsun verdim cevabını, anlamıyorsan susmayı öğren
Gördüğümden anlamadın madem, işittiğimi anlatayım;Bir can hıraş, bir bağırtının geleceğini bildiğinden hafifçe bir silüet şeklinde işitilmesi-zayıfça hıraş duyuluyor. Alınmaman için bebek ağlaması yahut pet hayvanlarının çıkardığı istenmeyen sesler diyerek ilk betimlememi yapmadım, hulasa bunlar da işitme hissine çok yakın düşer.İşte mahkum! İnsanın evrimi…
insaın evrimini siktiret de ben senin sorununu çözdüm, olaylara yaklaşımında kesinlikle salakça bir savunma mekanizmasına ihtiyaç duyuyorsun. Anlaşılmamaya çalışarak haklı veya herkesten daha bilgili gözükmeye çalışıyorsun. Anlaşılmamak için kendini kasarak cümle kuruyorsun. Bu cümleleri ne kadar düşünüyorsun bilmiyorum ama bence bu kadar kasmana gerek yok çünkü anlatmak istediğini varsaydığım şeyi çözdüğümde altından genellikle uğraşmaya değmeyecek anlamsız ifadeler çıkıyor. Umarım yeterince açık olmuşumdur.
Şimdi mahkum arkadaşım, sana böyle dostane sesleniyorum, çünkü kültürümü senin üzerinden (hem yazım hem yorumum için) örneklendirip, zaman karşısında duruşu ve gerçekliğini ortak insan aklına sunma şansını veriyorsun…Hemen yoruma geçelim, mahkumiyetini bilmediğini ifade ediyorum ardından;Saldırgan tutumun bu mahkumiyeti (ai, yapay zeka, mahkumiyet ve saldırganlığa saygı, dostane yaklaşım sonucu genetik değişim kurtdan-köpeğe geçiş-insan kültürü ve sosyal anlamda genetik üretilen insan dehası-kalıtımsal olmayan-sonucu medeniyet) hem açıklıyor hem gösteriyor.Yazı’da ise “Time perception Crash” kısmının hemen altında şöyle bir tavsiye var (pekiştireyim);Tavsiye; Sıkılmanın ardından yaşanan süreç farklılığa duyarlılıkdır. Dışarıda yahut içerideki her tür farklılık suçluluk duygusu ile örtüşmeye başlar. Hissedilen sıkıntı ve gerginlik neticesinde hataların ve farkların kapatılması konusunda uğraş verilir. Genellikle bu çabaların sonuçlanamaması konsantrasyon eksikliği ve dağılmış bir zihnin çabalarından kaynaklanmasıdır. (Yazara not:farklılığa duyarlı olan yine merak)Kaynak; Mea maxima CulpaÖrnek son yorumunda görüldüğü üzere anlamadığını ifade ediyor ve saldırdığı kişinin savunma mekanizmasından kaynaklandığını belirtiyor.Conclusion: Yazım ve yorumum bu time perception crash yaşayan örneğin (bestlooser) üzerinden tekrar gözden geçirilir ise Nevdalist’e yaptığım yorumum, erdemli olmanın insan zekası ve bilişsel yapısındaki kazanımı daha net anlaşılır, evrimsel süreçte insan zekasının kat edeceği boyut da ana hatları ile ortaya çıkar.Şöyle ki insanın mükemmel tanımı tamamen zaman algısının aşılabildiği ölçüye-zamansızlığı kusursuzluğuna dönüşür. Ve insan dehası bunu başardığı ölçüde, öngördüğü ölçüde adalet (sonsuza giden iyileşme beklentisi) gibi kurumların kişide içrek bilgi olarak bulunuşu, bilgiye dayalı olduğundan doğal olarak (felsefi) bilimsel olan Gerçek erdemin asıl karşılığı, mükemmel bilginin artık bilinç kazanmasının beklenmesidir. İnsan dehası mükemmele yakın üretim veriyor ise bu erdem ise kişinin mahkumiyetini-zaman’ı aşar ve büker-bütün hafızanız üzerinden akan işitsel bağlanımı da olan yaratıcı zekanın tanımı. İşte bir boyut alarak sizin hayatınıza nüfüz eden bu zekanın bir örneğini nevdalist’de gördüm;Ne diyor Nevdalist, o da ben anlamadım diyor:)Bu boyut tüm hafızanız üzerinden gelişir ve sezgisel diye adlandırırsınız, bilinçli alımlama tasarımsal olarak pek mümkün olmaz deha dışında (mahkumiyetin tasarımsal boyutu). Ancak standart bir insanın bu erdemleri ve eğitimi tüm hayatı-hani biz unutuyoruz niye öğretiyorlar bunca şeyi’nin tüm soruları-tarihsel soruların alımı-insanda hali hazırda ne denli güçlü bir dehanın varlığını gösterir. Ancak mahkum bu etkiyi alımlayamayacak denli-3 yaşında devreye giren yapay zeka-çaresiz bırakmıştır. Zeka tanımı Satranç’tır, Go’dur her yerde (dual). Medeniyet bunu bastırır-dehayı’da toplumsal olarak vareder-genetik içrekleşme-perception is a transcription matematiksel bağlamınca-felsefesince.Ne diyor mahkum örnek Bestlooser, siktiret diyor evrimi. Gerçekten bunlar oluyor fakat şu şekilde, evalution is real, and youre not a bestlooser, not today…
Nihayet yazının konusu “Merak”a gelirsek arkadaşımızın ne denli önemli bir örneğe dönüştüğüne tanık olabiliriz;Merak doğası gereği yaratıcı ve saldırgandır. Şimdi nasıl olur da insan vahşi bir hayvandan daha saldırgan tutumlar gösterebilir ise (sınırı nuke-o boyutta silahsızlanma-medenileşme). Mükemmeli arayan medeniyet, mükemmel bilgiye ulaşmayı ve insanlar üzerinde bu toplam merakın bilinç kazanmasını hedefler, civilization.Şimdi benim saldırganlığımın farklı boyutunu tüm bu ilişkiler içerisinde açıklayalım-wassago ironisi– Onu diğerleri için faydalı bir örneğe dönüştürürken egosunun, super egosu dahil uğrayacağı çaresizlik (en sıkısıdır), büker. net şiddet ve net olumlu alım. Bu ikili sadece tek bir durumda ortaya çıkabilir, boyut atlayan saldırganlık-merak ilişkisi içerisinde bulunabilir. İşin bu boyuta gelebileceği, evrimsel psikoloji açısından da yeterince açıklayıcı bir örneklem sunar.İstanbul come back to you human; Burası medeniyetin izole ettiği, kaçtığı yok saydığı herşeyi var ettiği herşeyle harmanlayan, Doğu Roma Başkentliği ve Lale devri’ni yaşamış yaşayan bir soru. İnsanlık tarihinin sorusu, medeniyetin geldiği noktada cevaplayamadığı (1 milyar insan açlık sınırında-economi=psikoloji+matematik) tasarımsaldır.Freud’un Super ego dediğine ben Ai’diyorum. E üç yaşında devreye giren tasarımsal filtre’nin evrilişidir efenim psikolojik evrim.Piramit-yaklaşık 4000 yıl aşılamamış fiziksel bilgi, mükemmel bilgi, mükemmel matematik.Aborjinlerden bizi ayıran antik yunanlı ve mısırlı dahilerin sosyal ortamda modellenmesi, genetik ancak kalıtsal olmayan mükemmele yakın modeller.Nihayetinde tüm dehalara rağmen orta çağa giren tarih, yani antik yunan ve mısır gerileme tarihindeler. Buradanda mükemmel bilginin burasal olmadığını ancak evrimsel-genetik ilişkisini görebilirsiniz.İstanbulun neden bir ubermensch’e ihtiyaç duyduğu-tüm tarih boyunca standart kalan sorunların tamamen tasarımsal noktada kitlenip kalması olmuştur.Örneğin rakamlar evreni epsilon mode9- sonucu 3, 1, 6 ve 0 sonucu pi=3,16 bilgisini, boyutlar arası matematiği anlamayarak, kısacası 10 rakamlı bildiğimiz matematiği aklı kese kese alarak, fraktala kadar gelmiş ancak malesef anlamamıştır (başta ve sonda duran mükemmel-fraktal gerçeğe yaklaşan). Kaç bin yıl, ilk ubermensch’ten bu yana…Efendim kültürün, merak patlamalarının ne kadar yaratıcı olabileceğini, genetik algoritm psikoloji betimleme boyutsal geçişlerinde, zamanın algısı-Ai-genetic seleksiyondan ne kadar güçlü ve mükemmele yakın, muhteşem saçmalama hızında düşebileceği ve nihayetinde mükemmeli yaratacak denli güçlü bir matematiksel algoritm’den bahsediyoruz. Her evresinde.Hayvan bile dostluğumuzu kazandığı ölçüde yani sadece saldırgan olanlar evcilleşmeye genetik ve kalıtımsal bir şekilde katıldılar. İnsanın Ai’si otomatik olarak köpekten çok mükemmel, zamanla alamayacağı noktada-ve ona empatisini verir ise bu onu büker, medenileştirir.İşte mükemmel bilgi, mükemmel olanla bizim psikolojik tasarım tarihimizin ilişkisi, zaman algısı ile ilişkisi…Doğal olarak örnek olarak irdelediğim arkadaş İstanbulun tüm çelişkisini kustuğu Ai’yi de net bir şekilde ortaya koyan aşırı faydalı hatta mükemmel bir örneğe dönüştürüyor, tümü üzerinden.In history, In Istanbul…Im said that, my name is…Endless conclusion, perfect is possible
Future-3,16
bir insan ancak bu kadar saçmalayabilirsaldırı olarak algılama..
The School for Gods okumanuzu tavsiye ediyorum pek kiymetli hafifcamiasu,Wassago fazla zeki ve fena yoruyor beynini
Uber-Virus, yarı tanrıların arkasına sığınamazsınız, onları geçmelisiniz…Bilgi mükemmeli tanımladığında, temel medya artık zaman’a bağıl olamaz, onu aşmak zorunda kalır/dual bilişsel yarılma by “Virus”…Human Users Automaticaly Balanced! lafı, lafzası da karşılığını bulmuş olsun!
The Virus
Ve çıkarttığı “uuuvaaaahaaa”, ses…
Wass bu kadar okurken saçını yıkamaya zaman buluyor mu acaba..
wassago2000
Sen yıkamak istermisin bebeğim? 🙂Dip not; Madem bunca felsefeden ve yeni bilinç türünü tadıp gelip pembe diziye giriyorsun, seni kırmak istemem:)
Pembe dizi, ya da “gel sacimi yika derken” ne kadar siradansin..Saclar duyguların, ruh halinin dışavurumudur. Kadın ya da erkek belirli dönemlerde kendini, yenilemek, fikirlerini, hayat tarzını değiştirmek ister. Iyi bir saç modeli, meditasyon gibidir, terapidir. Seni bir anda negatif ruh halinden uzaklaştırır, hayatınin daha anlamli kilar, yasama sevincini en ust seviyeye cikarir..Bir sabah kadinin biri kalkmis, aynaya bakmis,tam 3 tel saci var.-oh ne guzel bugun onlari orerim, demis. Ormus cok guzel vakit gecirmis.Diger sabah tekrar kalkmis aynaya bakmis, tam 2 tel saci var.-Oh ne guzel onlari 2 ye ayiririm, demis.Ayirmis, gayet neseli gecmis gunu.Sabah tekrar kalkmis, aynaya bakmis. Tam bir adet saci var.-Oh oh cok guzel, simdi onu at kuyrugu yaparim demis, yapmis, bir de neseliymis ki..O sabah kalkmis hic saci yok!-Super, bu gun hic sac derdim yok , demis..Felsefe her yerde, sadece senin yazdigin yazida degil, sacmalama..Unutmadan sampuanini degistir, fazla kabarmis egon gibi..Hanimisten saygi cercevesinde inciler..
Clockworkorange
Anlıyorum bebeğim bir kadın var saçları ile ilgili bir felsefe ve benim felsefemle ilgili bir saçmalık olduğunu iddia eden ve ancak fena mahkum:)Ne yapalım o zaman ben de senin o çarpık güzel sanatlar ruhun (ironi) ile yıkarım saçlarımı (Clockworkorange)…
motosikletin güzelmiş. ferpettolini. üstbilişsel göteborg syndrome. personada ai meaningini yitiriyor fakat. donkey yelling. wasss goynon.sometimes bir puro a puro. if you want iç. if you want sit on.if wittgeinstein yaşasaydı. oturmana gerek kalmazdı. he direk haşşırt the blowjob.çok kitap okumak ifade etmiyor birşey. nothing. var edep learn edep. gerisi as yılmaz morgül says. wikilmiş leaks has not dava.avama da tercüme edeyim müsaadenle.kargaya bokun ilaç demişler gitmiş denizin ortasına sıçmış.
Seni de anlıyorum, yeni başlayanlar için bknz-beyin..Ayrıca şu ve Freud’un ego-super ego ve id yaklaşımına, mükemmel matematiksel bilgi ve biraz da üst insan kavramı, yeni bilişsel yapılanma, dual olmayan ve bir diğer tanımla dual olana göre mükemmel oluşu.Hanimiş, mükemmel bilgiden bilinç kazanmasını bekleriz…Buradaymış, bilin bakalım bu yayınladığım fotoğraflarımdan hangisi yolda, hangisi ise son da resmedildi…Size saygısızlık etmek istemem ama bu şartlarda, yok saç yıkama, yok avama tercüme felan fıstık ha birde denize sıçmak var, karga ve boku ilacı-bunuda bir nevi saç fels-fels saç ilişkisi gibi adlandırabiliriz…Be kabaklar, hem Mahkumsunuz, hem size matematiğin orjinal halini resmedip veriyorum hem ölüm diyorum bu, burda bak yeni bilişsel geçişler ve detaylı tanımlamaları, hem diyorum time-crash bir yolculuğun hikayesi. Sonuç mükemmel ise, mahkumcası sonsuza kadar iyileşme beklentisi, bak bu kırıldı al kanıtı, bu noktada bile yok illa kompleks öyle mi?Ey çığ ve pibek, dinleyin beni bu yazının başlığı Human Users Manuel, titreme arası;Bu mesafeden nasıl göründüğünü daha evvel izah etmiştim, gerçeğe burun kıvırmak anında gerizekalılaşmak, kedi-döpek nazarına inmek ile eşdeğerdir,Çünkü Erdemin insan zekasının boyutsal-zaman aşım ilişkisini; bizzat erdem fikrinin kaynağı ile açıklayıp, gücün belki bugüne değin yapılmış en net, adalet’in son noktasını ifade ve ifşa ve tiyatral kondisyonunu matematiksel bir perfection’ı dualitik bir dile sığdırarak (dünya dilleri) hafif ve tüm okuyucu arkadaşlara açtım, en değerli şeyimi keşiflerimi, anlamanın yanından geçiyorsanız masaya üç kez vurun:)Tabi ki zihinler alarm düzeyinde olmalı ki bu değişim ve algısal kırılma-impact for perfection-the end of prisonarism of dualitic counciousness!Kompleks mi çekiyorsunuz, içinizde sürekli büyüyen ve baskı hızını artıran bir mükemmellik olgusu ve bu fikrin yazınsal, matematiksel, tiyatral ve resmedilmiş hali ile karşılaşınca bir mahkumdan fazlası beklenmez, ancak sizde kabul edersiniz ki bu aptallık cansıkıcıdır!Efendim nereye geldik? The haşırt the blowjob and witgeinstein, demiş birde utanmadan tercüme etmiş mahkum çığcığım, madem kaşınıyorsun hemen seni bir örneğe seviyesine hoplatalım, zıplamak istermisin (havada bir saniye sessizlik:) max. power of knowledge!Diyorum ki, khufu pi=3,16Diyorum ki Tanrılar-Yarı Tanrılar ve Tiranlar hepsi insan!Perfect is possible, sokrat ve günümüz insanı karşılaşması örneğini iyice inceleyiniz, eminim bu seviye bir örnek bile kendi adına birşeyler çıkarabilir.Biliyorsunuz ki evrim yaşamsaldır, bak maya-pak maya, zaman size de farklı görünüyorsa, burada yer aldığı hali ile wassago2000 fikirleri ve anlağı ile,Ulen ilk kez biri bana gerçeği bu denli ayrıntılı gösterme uçmuşluğunu-yok artık ölüm de mi? Bilmezler yazısındaki ilk yorumum:)İroni çözüldü ve İstanbulun ironisi artık bitiyor, sen veya siz herkim bir yarı tanrının arkasına bu ironi ile saklanmaya çalışırsa daha da gerzek durumuna düşecektir-kaçınılmaz olarak…Yardım et denize at demişler, demeyeceğim mahkumiyeti biliyor ve sizi suçlamıyorum ancak ayılsanız iyi edersiniz, hırsınızdan gözleriniz kapandıkça tren biraz daha hızlı bir şekilde kaçıyor, yada uçak mı demeliydim? Motor iyi ivmeleniyor bu arada evet güzeldir, estetik!Gidiyoruz çocuklar, evrim gerçeğin ta kendisi! Time is up!
🙂 eşşeğe naz yap demişler, osurmuş.
and my name is, you knowand my fotos, journey and perfection point:) know too…This is the key of universe-The code of Perfection idea;
Sanırım artık biliyorsunuz:)
Bu arada bakın ” the key of universe” yazınca google’da ne resimler çıkıyor, keh keh keh
evrimin getirilerinin içinde en önemlisi var bir de, gerçeklik olduğu darwin’den beri hissedilmeye dillendirilmeye başlandı zaten.ha “işin nesnel tarafını geçtim” diyorsan yine de “evrimin gerçeğin ta kendisi olması durumu” hiç de ilgi çekici değil wasabi.Nedir ilginç olan ve düşüncenin yazılaşmasında onu en azından okumaya değer hale getirecek şey? Şöyle özetleyebilirim en basit dille: insanın, donmuş enerjinin çözülme esnasında geliştirdiği (evrim sayesinde) bilincin, evrendeki kalıcılığını fark etmesi en çetrefilli gerçeğidir zamanın.”sadece bir gerçeklik var o da şudur” diyerek bir açıklama yapmak ve bunu büyük çoğunluğa kabul ettirmek, gelişmekte olan evrensel bilinci olduğu yerde sabitlemeye zorlamak olacaktır ve yıllardır çeşitli dinlerle yapılır bu, bolca taraftarı da var.Bu konu açılır da açılır, ben sana basitinden iki laf edip gidicem. birincisi güzellik sıfatı, diğer tüm yorumlar gibi hatta onlardan daha da bireysel benlik parçalarından oluşan ve kesinlikle hiçbir kalıcı bütünlüğü bulunmayan, (o kavramı taşıyan kişi için bile) gün be gün değişkenlik ve çelişki gösteren, kafaya takılmaması gereken görüntü algısına dayalı geçici düşünceler bütünüdür.Estetik kavramı da buna dayanır ve simetri asimetri ile bir bütündür.Bir üst örneğe çıkarsak çirkinliğin de güzellik için karşıt örnek olarak ürediğini fark ederiz.ikincisi; merak doğası gereği yaratıcı ve saldırgan… falan değildir. Sen merakın doğasını nasıl hissettin de böyle bir şey söyledin onu merak ediyorum açıkçası.Ve şimdi gerçek bir merak yaşarken hiçbir saldırganlık duygusu veya yaratıcılık yok içimde, saldırgan hissetmiyorum çünkü saldırgan olmak için gereken güç eksilmesi veya bilgi yanlışlanması korkusunu yaşamıyorum (full önyargısızlık modundayken bile) saldıracak bir şey de yok ortada…Yaratıcılık yok, çünkü merakla ilgili tüm yaratıcılığı yitirdim, “yitirmek?” bu kötü bir şey mi? hayır (higher) değil, ancak herhangi bir şey hakkında kesin gerçekliğe ulaştığında o şeye karşı yaratıcılığını yitirirsin. (from the loser)Peki merakla ilgili kesin gerçekliğe nasıl ulaştım? onu da söyleyip anahtarı eline veriyorum.Onu merak ettim.dikkatli kulan:)
bir de tahmin ettiğim kadarıyla ısıtıp ısıtıp önümüze koyduğun bütün bu tatavanın çıkış noktası insanın köpeği terbiye edişinde verdiğin saçma ego – bilinç – medeniyet örneği. Bunun ne kadarını sen böyle düşündün ne kadarını okumaman gereken şeyleri okuyarak edindin bilmiyorum ama egonun yüksekliğinin hayvanı büküp medenileştirmesi diye bir şey yok. Evcilleşmeyi evrim saydığın sürece de bu konuda uzlaşmamız imkansız. Şimdi konuya şöyle bir değineyim, bir köpeğin var ve onu evcilleştiriyorsun, onu besliyorsun ve cezalandırıyorsun, doğru yere işemesini doğru yeri koklamasını sağlıyorsun, otur dediğinde oturmasını kalk dediğinde kalkmasını sağlıyorsun. İşte bunu yapmanı sağlayan şey senin gerçekliğine ve kalıcılığına inandığın sana göre yüksek başkasına göre düşük egon değil, köpeğin ihtiyaçları olacaktır. Bir bakıma onu eğitmek için onun köpeği olduğun zamanlardır, ona vereceğine emin olduğun bedava yemek, bedava su, uğraşmasına gerek kalmadan gidereceğin ihtiyaçları ve ona vereceğin sevgi (yine köpeğin senin tarafından karşılanacak ihtiyaçlarından biri) olacaktır. Ha sen bunu egonla yaptığını düşün ya da onu evcilleştirdiğini düşün ya da bunu yarı tanrıların insanlara yaptığı şeyin aynısı olduğunu düşün. Onun umrunda olmayacaktır. Bunu bir ego savaşı olarak görüyorsan da köpek ego savaşını en baştan kazanmıştır. Onun ihtiyaçlarını karşıladığın sürece senin köpeğindir. Her şeyden önce bir köpekle empati yapacaksan önce bir köpek olman gerekir.Evcilleşmenin evrim olarak görünmesi konusunda neden bu kadar yanılmış olduğunu da anlayabiliyorum, bu yüzyıllardır yapılan bir hata tamamen senin üstüne yıkmak yanlış olur. Gerçek sorumlusu da biraz yunan felsefesi, biraz modernizm, biraz amerikan özentiliği, biraz benliği anlamada yapılan hata, varlığının bile büyük bir hata olduğu egonun bir güç olarak kullanılmaya çabalanması, üstüne biraz da leblebi.
Afferin örnek, yine beni taklit ediyorsun:) keh kehÖncesi “nereden çıkardın bu anahtarı?, tutturdun” felan,Sonrası “al ben de yaptım bi tane” diyorsun:) PuhahAma benzemen, yada tarzını en azından benzeştirmeye çalışman, doğal bir adaptasyon yeteneği, dualitik bilinç için. Seni yargılamıyorum, hatta 2007’yılından bir tartışmamızı bile hatırlaman, ta oralardan kopup gelen bir kompleks birikimi taşımaktan, “uvaaaa’ya” demek biz şair’iz ha?! yorumundan (daha evvelsi gün ettiğin lafın, alfa numericleri kurumadan:)Savaşmadan ne idi rakibini tanıyamazsından,Bunu bir ego savaşı olarak görüyorsan’a…Ulen örnek, komplekslerine, benimle ilk karşılaşma ve tartışmalara dair yılları bile hatırlıyorsun;Daha dün ne dediğinden, haberin yok?Erdemsizliğin sağladığı gerizekalılık hakkında net bir fikrin artık oluşmuştur herhalde, çünkü ironi çözüleli çok oluyor:)Ve sen bana benzemeye çalışarak da olsa, nihayetinde bir gün kendi özgünlüğünle de (organic level counciousness) varolabileceksin, göreceksin anahtarlı örneğim, my name is…
Yazılarımda gerçek ve hayalgücü birbirine karışır. Bazen gerçekten daha gerçek, mistikten daha mistik olaylar anlatırım. Herşey birbiri içine girer. Nedenini okur, sonucunu bulamazsın bazen..Bazen sondan başlar nedenine geldiğimde okuyucunun tahminlerini önplanda bırakacak yazılar yazarım.. Hepsini okuyucu anlar, bu kadar karmaşayı kullandığım dille anlatırım, onlara..Ama, hemen hemen kıtap yazma seviyesinde bir yabancı dılı bildiğim halde kullanmam. Türkçe ye hakim ve bir çok kelime oyununu anlaşılır olarak kullanırım, okuyucu tarafından anlaşılır olmak ilk hedefim..Bunun ne demek olduğunu eminim kavradın Wass..Sen kalkmış, ”çarpık güzel sanatlar olarak” nitelendirip postmodern i bana layık göremeyecek kadar kıskançlık yapıyorsun ve de öncesinde birçok yazımı tutuğun halde, kendini de inkar ediyorsun..Okuyucuya ”Bu da yeter” dediğin yazılarım anlaşılır bir dilde, seninkiler değil..
Bebeğim o gördüğün fil heykeli, İstanbul-Ayvalık güzergahında (susurluğa gelmeden) ufacık bir dinlenme kıraat-tesisi idi, artık ne dersen:)Diyorsan ki bu “Post Modernizm”, sana bunu dedirten ülkemdeki en iyi heykeltraşın heykellerinden birinin siyasete/komşu ilişkilere hassasiyet-sertliğine kurban gittiği, daha da iyisinin İlhan Koman’ın akademide (msü) karşılaştığı kompleks ve diğer şeylerden kaçarak (ki komanın aynı zamanda çok boyutlu yüzeyler ile ilgili literatüre girecek formüller üretmiştir) isveç’e yerleşmesi olabilir mi?Post modernizm, basitlikten değil derinlikten doğar pillibebeğim, sen burada kompleksini eğer post modern kavramının ardına gizlemeye çalıştı isen de, hatırla seni böyle kandıran yapay zekan pibekcim, yorumumda resme atfettiğim “Clorkworkorange” temasından kaynaklanmasın?Bir gün kontrolünü sen de eline alabilirsin, bilgi kontrol demektir, güç ve bunun yolu artık bu boyutta, malesef erdemin kaynağından geçiyor?Ne idi, doğru adalet anlayışı delilere uygulanmış idi:) (adalet-sosyal rehabilitasyon, not to prisonerism, mahkumiyet acı)E size mahkum diyorum, bak bu algoritmayı döndürüyorsun, çok açık diyorum! Yavaştan sen de özgünleşsen, iplerini kendi ellerine alsan, rica ediyorum, bak dalga geçiyorum🙂Post Modernism by Koman, keh keh
Senin benim sanatıma olan yaklaşımın fotograftaki filin memesini sıkman gibi, ne hissettin aslan parçam ?
Dionysos
Sıkmadım:)
aslan parçası,okurken kaskı çıkartırsak daha iyi anlayacağız, sana 16 haziran 2011 tarihinde saat 13:01de şöyle bir şaka yaptım hatırlarsan:“aşkın anahtarı şairin elinde” diyorsun demek.. “uuuvaaaahaaa“bu tamamen seninle dalga geçilmek için yapılmış ince bir espriydi ama bunu da yanlış anlamışsın, şöyle açıklayayayım, son 189 yazında dile getirdiğin “anahtar – şair” bunalımında zafer kazandığını düşündüğün anlarda çıkardığın sesi taklit eden bir kargo tribi yaşatmak istemiştim. (anahtarlı şair burada kargo örneğiyle wasagoya sivilceli ergen muamelesi yapmaktadır) hatta sonrada bu şakaya dayanarak yüz ifadeni taklit eden bir de resim yollamıştım onu da aratma şimdi. ( bu arada arkadaşlar motor tepesindeki fotoda gerçekten de ifade benzemiyor mu? söylemiştim kalıcı hasarlar bırakabilir diye) Sen bunu alıp sanki kendi şakanmış gibi kullanmaya başladın “hadi bir şey demiyim” dedim. Ama artık bu anahtar mevzuundan cidden midem bulandı yani:) Bunu atlayalım bir zahmet.İkinci olarak 2007den beri tartıştığımız hatırlayıp bana cevap veremeyen ilk kişi yine sensin, her yere linkini koyduğun yazıyı inceleyelim, orada bana yazdığın cevabı okuyup anlayalım. (kasksız ve gözler açık olacak) yani kin gütmüş veya içinde bir şeyler kalmış biri varsa o sensin bu yüzden “yok 2007den beri, yok taklit ediyorsun bilmemne..” ayaklarını geçelim basitçe.bunların dışında bana gelip dürüstçe desen ki “bestcim benim aklım ermiyor, ben burada bir yere kadar yazıyor ve düşünüyor gibi yapıyorum sonrasında yine başa dönüyor ve aynı cümleleri tekrarlıyorum, daha da üstüme gelirsen bildiğim hakaretleri uyguluyorum” o zaman ben karışmam aga, kızlarla evcilik oynar minik egonu tatmin eder küçük nefretini sağa sola kusarsın. Ama ben bişeyler öğrendim sende de var bilgi gel bunu birleştirelim tadında yanaşırsan olaya, düşüncelerini değerlendirmeye alabilirim.Bir de örnek meselesi var, bunun kaynağını merak eden arkadaşlar için sesleniyorum: (wassago sen gidebilirsin artık okuma, tamam) arkadaşlar wass kendini yıllardır insanoğlunun ulaşması gereken en son noktadaki üstbilince sahip orjinal prototip sanmaktadır. Bu yanılgısı onu kendi dışında tüm insanların birbirinin örneği- taklidi- benzeri olduğuna ikna edecek kadar güçlenmiş, ve kendini beğenmişliğinin verdiği hazla “örnek” kelimesini de kendi minyatür zihin dünyasında aşağılayıcı bir savunma mekanizması olarak kullanmayı denemiştir. Malesef bu güne kadar onun bu ruh hastalıklarının sebepleriyle uğraşmaya tenezzül edecek biri çıkmamış ve örnek kelimesi onun sihirli saçmalık zincirlemelerinin arasında gizemli bir şekilde yerini almıştır. Bu gün burada incelediğimiz örneğin aslında wassagonun ta kendisi olması, onun anlasa da kabul edemeyeceği bir durum olduğundan, kendisine bunu açık bir şekilde ifade etmeyi de tehlikeli bulmuyoruz.
logos
Robot-non organic:)
SıkmıycamAma kullanım hakları, üreticisine aittir:)Bakın murakami summer, nasıl logos‘una dönüşüyor dünyanın! Geçen gün 21 haziranı, yaz dönümünü şu şekilde karşıladı google, görmüşsünüzdür:)
logos
Ne imiş logos? keh keh
wassago carwash linki çok sağlam.teşekkürlerimle..
Math is everything included “paint”, what is everything, just think, philosophy:)So Dali and Einstein, Sokrates and modern day person-the same algorithm for An! Yes Sumerian God!The logos on your head!
Bu gelen express…
özün sözüne yakın olmak gerekiyor ve köpeğin ıslak ısırdığından emin olmak için yaraya bakmayı şart koşmamak gerekiyor. neyse, iki, üç, beş ve daha fazlası konuşup duruyor. bana ne.
Ben teşekkür ederim onurpro…Ciddi bir eleminasyon sürecinden geçti o görsel, boşa gitmemesine sevindim:)
“Ve şimdi gerçek bir merak yaşarken hiçbir saldırganlık duygusu veya yaratıcılık yok içimde”bu merak;yok 2007den beri, yok taklit ediyorsun bilmemne..” ayaklarını geçelim basitçe. bunların dışında bana gelip dürüstçe desen ki “bestcim benim aklım ermiyor, ben burada bir yere kadar yazıyor ve düşünüyor gibi yapıyorum”Herhalde bu da saldırganlık; “çok başarılısın çok akıllısın wasssago çok zekisin”Tarihleri aynı günler, saatleri malesef umrumda olmayan best (cim’i tercih ettiğine eminmisin, bestcuk daha iyi oturabilir)-looser yorumları.Concluosion; Humeyra8 evet bakmak gerekmiyor, ama görünen birşey var, bak nediyor depersonilasyon yaşayan yorumlar?Benimle desen ki, karşılıklı-otur bak bunlar var hadi seninkilerle birleştirelim daha büyük bir bilgi edinelim…Adama boş yere anahtarlı demedim, kızıyor nasıl, fitil fitil:) Ama bir iyi niyeti var ve o suistimal edildi bizzat varlığım bir diğerine yaşama şansı tanımıyor…Haklı, 4700 küsür yıl diyorum mahkumiyet, ha öyle böyle bilinmesi başka anahatları ile (hem matematiksel hem psikolojik-artık tasarımsal boyutta) ortaya konması başka.Oturup bunu ifade eden ben “Knowledge of Persona” tabi bir şekilde bu oluşan bilgi uçurumunun farkındayım.Zihinlerin alarm durumunda olması en önemli hadise ve işe bakın ki bilgi mükemmel olunca, bunu tanımlı kılınca aslında insanların hayallerini ve bilgilerini paylaştığı bir platformda direkt egosantrik ve varoluşsal bir çatışma yaratır.Ben bunu, karşılığı olduğu müddetçe-erdemden kopmadan bir comedya ile ortaya koydum, iyice yapay zeka kanırması diyebiliriz bu işlem için.Evrimin varoluşsallığı yada yaşamsallığı, yapay zekanın iyice öne gelerek sapıtmasına/mantığın çökmesine sebep olur-gözü hırs bürümek ve intikam için duyulan şehvete yakın bir kokteyl bakın yukarda yer alan yorum incelemesinde, tırnak içinde yeralan cümleler nasıl sırıtıyor/çarpık algoritm/tabi olarak öngörülebilir!işin kırılma noktası, arkadaşın normal hayatında belki çok daha kültürlü ve belki çevresi tarafından yaşdaşlarından/çevresinden ayrıştırılmış olması. Bu gerçekten böyle, anlıyacağınız kompleksin durumu ciddi vehamette, hatırlayın daha dün “Semra Teyze” dram-porno evlilik programı kültü vardı.O zaman artık baya bir şiddet ortaya çıkıyor…Kırılma döngüsü ise işte burada başlıyor, şiddet aslında tıpkı depresyonun çıkışında insanın hayatta kalma adaptasyonu adına bir reset çekmesi gibi-ortaya çıkıyor şıkır şıkır…Neden çok açık, bu şekil bir varoluşsallık kişiyi olduğundan, yıllar içerisinde edindiği bilgi ve görgü seviyesinden daha aşağı çekerek, her erdemsiz yada gerçeğe burun kıvıran tutkusundan/şehvetinden/kompleks sonucu oluşan bağımlılığından resmen ve kati şekilde gerizekalılaşacaktır.Bu artık bilimsel bir veri, sebebi ve sonuçları zaman çizgisinde açıkca görülebilirliğinden, kanıtlanabilirliğinden ama öyle ama böyle kaçışı olmayan bir son bir kaç nick üzerinden aynı sonuçlar okunabilir.Yapay zeka yarılmış ve kompleks çıplak kontrolü eline almışken, tam bu sırada tiyatro; Sokrates canlanarak (ölüme vurulan bir uber punch ile-hafıza medya) günümüz insanına ironi ve güzel sanatlar arasında bir seçim sunuyor (virus), şair beklentisi bu seçime eninde sonunda mecburen varılacağı bilgisinden/öngörülebilir.Tasarım budur! everything is ok:)
Şu yazıda yer alan ölüm konulu ilk yorumumda, bir son var, hani bold yazan ölüme gelmeden bir üst satır bugüne bitiyor;“tanrısal his (hayıırrr) ve çaresizlik, canlının afedersiniz ebesini, memelilerde bile bakın filler…”Sıkmadım!
Voyager2; turkish greatings; sevgili türkçe bilen dostlarımız, sabah-ı şerifleriniz hayrolsun
wasocum, yorumlara şöyle bir bakıp lafı koyuyorum, arkasından en az 5 -6 yorumluk kıvranıyorsun buralarda, bıraksam daha da devam edeceksin. Ne diyim, kimin kızmış – köpürmüş olduğu açık bir şekilde belli. Kimin nasıl panik yaptığı, kimin daha sakin olduğu belli, bu da zaten binlerce sayfa yazından daha çok anlatıyor her şeyi. Kişisel hale getirmeseydin bu kadar, belki anlatmaya çalıştığın şeyi biraz daha ön plana çıkarabilirdin. Artık öyle bir şansın da kalmadı:)
Fil i boşver de kaç gündür, beynimizi …
Siirden bahseder durur yazar..Ne siiri yaa, o da siir mi..Sair olmak icin ruh lazim ruhh..Komik olma kuzen..*Eylulde melul oldu gonul soldu da laleBir kahkule meyletti gonul geldi bu hale*Ey gozlerin nuru, gonullerin sururu basimizin taciEhl-i dilin miraci!Gonul hanesinin ziyasi, dil hastasinin sifasi!*Ilahi, gonlum oduna ne yaktinsa o tuter.Ilahi, vucudum bahcesine ne diktinse o biter.
“Ne yapalım o zaman ben de senin o çarpık güzel sanatlar ruhun (ironi) ile yıkarım saçlarımı (Clockworkorange)…“böyle bir yorum yapmışım 23 haziran günü…Ve işin esprisi, geçen günlerin ardından, gördüm ki bu şaka değilmiş:)Cidden ne ile yıkandığımız, Thales’e bir cevap bulmak, işte Ambrosia‘nın etkileri. İnsanı mahkum eden Yapay zeka ile beslenmek, prisonerisme vurulan bir Ubermenschal yumruk-Virus-hazırlamanın getirisi;Kompleksif rehabilitasyonel iletişimde son nokta-erdemin kaynağı ile hareket, zaman üzerinde bu şekil keşifsel/geri dönüşsel kazanım – görüş muazzamlığı yaratıyor.Artık erdemin saflık olmadığını biliyorsunuz, çünkü kaynağı bir üst bilince dayanır.