bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Aşkım, tarif edilemeyendir…

| 17 March 2010 15:56

İstersinki aşk unutulsun ve bitsin..
Tek eğlencen, geleceği durdurdurmaksa eğer,
İşte gelecek benim, duruyorum pencerende…
Sırf kendini sevmenin mezarını isterken bile,
Sadece kendini aldatırsın, bir de bizi..

varımı yoğumu alsan bile benden…
aşk hırsızım, bir tek ben bağışlarım suçunu,
Tanrı şahit olsunki benim aşkım enderdir,
“saçma sapan benzetmelerle tarif edilemeyendir..”

De toi à moi, de moi à toi,il suffit d’un regard, d’un sourire complicepour découvrir le monde merveilleux de l’amour.

Unutulmuş Bir İstanbul Ses Kralı

sinjob | 17 March 2010 14:13

Tevafuken rastladığım eski bir sanatçıdan bahsetmek istiyorum:Tarsuslu Abdülkerim.
Hani vardır ya,bir şey ararsınız bulamazsınız fakat bu arada,aramadığınız bir şeye rastlarsınız ve onunla ilgili tüm detayları unuttuğunuz aklınıza gelir.Hatta bazen evinizde öyle şeyler bulursunuz ki varlığından bile haberdar değilsinizdir.İşte böyle buldum bu eski unutulmuş ses kralını.

‘Masters of Turkish Music’ isimli albümün ilk parçası sanatçımıza aittir ve ben bunu linkini kaynaklar kısmında verdiğim Rusça bir sitede buldum.Hakkında ne kadar araştırma yaptı isem internet ortamına aktarılmış hayatına rastlamak oldukça zor oldu.Bir resmine bile ulaşamadığım sanatçının hayatını sınırlı kaynaklar ışığında aktarabiliyorum.

Gerçek adı Abdülkerim Akşahin olan sanatçımız,Tarsus’un Kızıl Murat Mahallesinde 12.08.1906 tarihinde dünyaya gelmiştir.Babası Eyüp Zadelerden Mustafa Bey,annesi Kevser Hanım’dır.

engelliler ile ilgili güzel haberler

taha3045 | 17 March 2010 13:02

Polonya’lı bir elektronik ürün firması pek yakında ülkemiz pazarında boy gösterecek, buraya kadar her şey normal elbette yabancı bir firmanın Türkiye pazarında yer alması ilk kez yaşanan ve buraya yazı konusu olabilecek kadar ilginç bir olay değil. Ancak benim bunu yazma sebebim firma çalışanları.

Promet adlı elektronik üretim yapan firma çalışanlarının Ceo’su da dahil olmak üzere büyük bir kısmı görme engelli.[haber ]

52 yıl önce 31 i görme engelli toplam 36 kişi tarafından kurulan firma ogün bugündür faaliyet gösteriyor, çalışan sayısı ise 370.

kayıp oda

astral | 17 March 2010 12:10

‘Hergün doğumunda geri dönen yontulmaz/ onulmaz ayrılıklar olsa da, gün batımları benden çok uzak.’ diye geçirdi içinden adam ve sonra karşısında duran P’ye; ‘Söyle, ayrılıklar gün doğumlarını geri teper mi gün olur da? dedi, yanıt beklermiş gibi.

P şöyle bir baktı, ‘Bugün K ile konuşulmaz üstadım’ dedi yalnızca, eğdi kendi kederine büktü, çekti benliğini derinliklerine.

Bunu kaile almayan P devam etti: ‘Gün olur da bekleme süreçleri eskide kalmış, eskimiş ve hatırlanmayan bir şarkı olmuşken; hayallerimizin gerçekleştiği paylaşımlar var mı bu vazife denilende?

boş duvara donuk tebessüm

astral | 17 March 2010 10:47

Ne zamandır konuşmuyordu. Kimse onu konuşturamadı, o gittikten sonra, yani onun pencereden atlayışını gördükten sonra…

Durduğu yerde sallanıyor ve bir de aynı noktaya bakıyordu. Bazen onu görüyormuş gibi birden tebessüm ediyordu boş duvara, sonra konuşmaya başlıyordu durgun daha doğrusu donmuş gözbebekleriyle… Sakin ve çok içten/ sanki bir mahzenden gelen sesiyle bir şeyler söylüyordu ona, belli belirsiz. Görüyordu belli ki, ya da o gördüğünü sanıyordu. Anlatıyordu ona, ne denebilir ki…

Bir tek ona anlattığı kelimeleri vardı. Odasına girdiğimde, yine aynı noktada sabitlenmiş bakışlarıyla, kollarını kendine sıkıca sarmış ve eğilip sallanarak hatta kendinden geçerek, gene söyleniyordu. Geldiğimi fark edemiyordu. Hiç birşeyi fark edemiyordu. Durdum kapıda, yasladım kapının eşiğine… Bir yanağında yangın bir yaş süzülüyordu sessiz ve belirsiz. Belli ki, çok seviyordu ama ne yapılabilirdi ki… Artık ne sevgilisine ne de bu mırıl mırıl konuşan artık başka bir dünyada yaşayan kadına; ulaşmak mümkün değildi, anladım…

Ama o kadın benim ablamdı ve başka bir yangın vardı, ona yanımdayken dahi ulaşamamanın yangını… Yanağımdan bir yaş süzüldü. O, ne beni ne yaşı fark etti. Doktorlar tüm bilmişlikleriyle şizofreni deseler de, şu an duyduklarım ne kadar mantıklı dökülüyordu onun dudaklarından… Dinledim sadece…

‘Suskun yollar tarihçesi olur ki zaman, içimin suyuna ayna tutar.

yetemeyen düşler

astral | 17 March 2010 09:30

Bir yok oluş seremonisi içinde seyir halinde deneyimler ve tüm deneyimsizliklerimiz içinde soluk alıp verirken, sanki yokmuş gibi duyumsarız bazen.

Akıl süzgecimizden geçirmeye yetemeyen düşler kurarız gün doğumundan az önce. Zamanlarımız vardır, yalnız kendimize sakladığımız; bir o kadar hüzün kokulu bir gül yaprağıdır dudaklarımız bazen. Bazen kokunu duymadan nasıl geçer zaman, bilemem.

Ben miyim bu anıyı saklayan torbalara koyup, geçmişten ve gelecekten saklayan? Ben miyim seni ıssız karanlıklara vermeyen gün boyu? Ben miyim seni kendimden dahi sakınan kadın?

Başına buyruk bir yazı

faraza | 16 March 2010 15:16

sorgulamışlar ;tez, antitez ,sentez.
geçmiş buradan olanlar, olacaklar,fikirler.
sonuç yine döngünün başlangıcı tez.
biraz daha iyi ya da kötü.
sorgulama o zaman, dön dur uyuyama!
çektirmeli sancıyan fikirleri,
duyguya dönüşmüş temeli akla dayanan sonuçların etkisinden kurtulmalı.
anlamak, anlatmak çok zor, anlama!
taşa takılmış teker bazı fikirler.
boşuna kakalamalar, ittirmece imeceler.
bulamamacalar, kusturan sonuçlar.
düşünmenin bedeli, bilincin eylemi kör etmesi.
olan biteni aç önüme hayat daha net göreyim.
oynar gibi davranma,kalma öyle gözümde yaşam, önüme sunulan sahnelerde.
nereye gidersen git ,üç aşağı beş yukarı gündem hep aynı
ebeleyenler ,sobelenenler.
bir de görünmeyen yüzler, perde arkası insanları,kuklacılar.
son kareye ulaşana kadar yaşadığı anı unutup, kendini hep vezir sananlar.
gözümü açacaksan tam aç hayat,
körebeler diyarından çek kurtar!
hayat,açıklama isteyen kırılgan insanların ve
açıklamandan hiçbir şey anlamayan insanların üzerimde bıraktığı: o tatsız, anlamsız etkiyi kır.

Amerika ve Isveç Ermeni lobisi ve biz

webking | 16 March 2010 12:56

Amerika Isveç ittifakı ve 1 farklı yenilgi
Amerika Isveç ittifakı ve 1 farklı yenilgi

Bu aralar basını meşgul eden sözde “ermeni soykırımı” iddiaları bizi hem karalıyor, hem de gitgide artan oranda dünya çapında kabul görme yönünde bir izlenim gösterip, Türk insanını dünya nezlinde eziyor. Önce Amerika, her yıl olduğu gibi artık geleneksel de denilebilecek bir şekilde bu kozu oynuyor, ve kabul edilmemesi için bizden birçok taleplerde bulunuyor, ama yine de ve buna rağmen (iç baskılar herhalde daha kuvvetli olduğundan) sadece 1 oy ile (bu da gerçekten çok inandırıcı değil), bu yasa geçiyor. Yani Türk insanlarının vergileri bunu savaşmak için harcanıyor, Ermeniler de diğer taraftan bu tasarıyı geçirmek için para harcıyor. Sonuçta kim daha çok para harcarsa veya kimin daha çok adamı varsa o kazanıyor. Futbol müsabakası gibi yani, daha çok parası veya daha çok iyi oyuncusu olan kulübün kazanma olasılığı daha fazla.
Benzer bir maç bu sefer Isveç’te oynanıyor ve burada da yine 1 fark ile yeniliyoruz. Hem de bu maçın hemen arkasından yorgun düşmüş takımımızla !! “Bu ne tür bir hesaplaşma şeklidir, ya da bu ne soykırımmış arkadaş!” demekten kendimi alamıyorum. Isveç ise Amerika’dan daha değişik bir taktik ile “biz bunu uygulatmayız” diyor. Yani eğer uygulanmayacaksa, bunu parlamentoya neden getirdiler o da anlaşılmaz bir durum.
Benim kanım şu, Ermenilerin asıl yapmaya çalıştığı toprak almak veya bu topraklara karşı para kazanmak değil. Bu süreç içinde her yıl Türk insanına verdiği stres ile Türkiye’yi yavaş yavaş ve her yıl küçük düşürmek, yenilme duygusunu her yıl tattırmak ve lobi güçleri ile bizi yenerek bir nevi tatmin olmak. Bu da yeni bir soğuk savaş durumu gibi bir şey. Ancak savaştan daha kötü yanı, bu savaşın pek te bitecek gibi görünmemesi ve bizim ise gidişata göre pek kazanacak gibi görünmememiz. Türk milleti öncelikle Amerika’ya Ermenilerden sonra gittiğinden buraya yerleşik yaşayan Ermeniler artık Amerikalı gibi davranarak, dili ve hukuku iyi bildiklerinden bizi rahatlıkla alt edebiliyorlar. Biz dünyaya açılmakta biraz geç kalmışız bu konuda, o nedenle de insanlarımız bu tip ülkelerde henüz bir konumda gelememiş, ve bu da Türkiye’nin gerçekten bu konuda lobi yapabilecek yandaş bulmasını zorlaştırıyor, ya da Ermenilere göre çok daha fazla para harcamamızı sağlıyor. PKK olayında da keza benzer bir durum söz konusu, hem para hem de insanlarımız ölürken ve biz geriye giderken, diğer ülkeler yerlerinde saysalar bile yine bizden ileride duruyorlar.

Bizim gibi köklü bir medeniyet, kapalı bir toplum modeli ile aslında kültürünü korurken dezavantaj olarak yurtdışı açılımlarını zamanından gerçekleştiremediğinden şu an Türkiye’nin tanınmışlığı ve Türk insanının itibarı Ermenistan gibi yeni kurulmuş bir ülkeye göre bile daha az. Dikkat edilirse şu an Türk dışişleri ,herhalde bunu en sonunda anlamış olacaklar ki, bir başbakan, bir cumhurbaşkanı hemen her gün bir yerde. Daha önce Türklerin ayak basmadıkları yerlere bile gidiyorlar. Tabiri caiz ise Mevlana gibi geziyorlar.
Ama tabii sene 2010 ve en az 50 yıl evvel Ermeniler zorunlulukla olsa da bu turu atmış ve güzel olan yerlere yerleşip buralarda kök salmışlar. Yine de birkaç tohum atmakta fayda var. Belki bunlar ileriki nesiller için dayanacakları birer ağaç olur ve Türk insanın güzelliğini o ağaçlarda görürler.

FELAKETEN REZALET

il mare | 16 March 2010 11:34

Böyle rezillik olmaz…
Toplum zaten psikopatlaşıyor,normal insan sayısı aklı bozuk ve bozulmaya müsait insan sayısının önünde yüzü kızarık,diz çökmeye hazırlanıyor; ama bir televizyon programında, ağızdan ağıza arsızca dolanan bir sakızın yalandan baloncuğunun içine sığdırıldığı sözde bir 70 milyonu geçtim, en önemlisi,en yakınları tarafından izleniyor olan bir adamın katıldığı bir televizyon programında, bu adamın gördüğü muamele ,çirkinlik, programın kendisinin ve amacının basitliğinin de önüne geçen ya da tamam , belki de tam tamına örtüşen yaklaşım tarzları içler acısı gerçekten… Sonra gel de psikopat olma,cinnet getirme… Bu kadar da cahil olunmaz ki…