bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

SESLER SUSSA

mavilikler | 21 April 2010 13:38

İç seslerimiz sustu artık. Yerlerini cep telefonlarından yükselen melodiler aldı. Durmadan birileriyle konuşurken, duymaz olduk çoktandır içimizi… Hatta varlığını bile unuttuk.

Sadece başkalarıyla biraradayken… onlardan yansıyan şeylerde bulur olduk ‘ben’ denilen o şeyi. Yalnız kaldığımızda hemen saklanıveriyordu bizden… Güneşini kaybetmiş bir gölge gibi birden yok oluyordu.

Çünkü cep telefonlarımız susmuyordu hiç!.. Bizi kendimizle yalnız bırakmıyordu. Oysa O’nu tanımak için… susturmalıydık sesleri. Zaten hep birileriyle birlikte değil miydik gün boyu?! Hep başkalarıyla var olmuyor muyduk? Onların yüzlerindeki bir ifade ya da seslerindeki bir anlam, bizden bir parça olmuyor muydu onlardan bize yansıyan? Kendimizi herkeste buluyorduk da bir tek kendimizde bulamıyorduk.

otobüste

super hero | 21 April 2010 12:40

telefon
telefon

Telefon, az sonra vereceği acı haberin etkisiyle acı acı çalarken, ben de, üzerinde günlerdir uğraştığım o çok önemli projeyi bu gün de bitirememiş olmamın sıkıntısıyla daha yeni yatmıştım. Bir telefon nasıl acı acı çalar ki,diye düşünüyor, yazarın beni uyandırması için gerçekten çok önemli bir sebebi yoksa canına okuyacağımı söylüyordum. O zamanlar cahildim. Yazarın ben olduğunu bilmiyordum.

Telefona baktım. Aynı acılıkta çalmaya devam ettiğini görünce, sadece bakmakla olmayacağına kanaat getirip ahizeyi kaldırdım.

el cevap..

morfik | 21 April 2010 09:44

yorulduğum bir gündü, duş almak bile fazlalık geldi. oturmak ile yatmak arası bir duruşla kaldım beyaz koltukta.
beyazlığı mı yoksa yumuşacık mı olması ya da
hiçbirinin etkisi yoktu da sana duyduğum özlem mi sebepti gel ortaam, gel dostum, uzak şehir arkadaşım, yarım şiirlerimin son dizesi, aşkın ve sevdanın ötesi, yumuk kalplerimizin açılmış papatya hali gel artık diye dileyişime
sebep hangisiydi? bilmiyorum.

bilmiyorum, dünyaya karşıtlığımızın sebebini..akıl almazlığımızı, taşlı yolların ipeklenmiş halini anlamak güç..bilmiyorum
bunca duygu nereden geliyor ve nereye gidiyor sevgilerim? çıkıp çıkıp esmer tenimden..

Fahişelik

fool | 20 April 2010 15:30

Eflatun: “Fahişeler erkeğin içindeki doymayan hayvanı besler.”

Fahişelik hiç kuşkusuz dünyanın en eski mesleklerinden biridir. Fahişeler tarih boyunca aşağılanmış, dışlanmış ve aynı ölçüde de vazgeçilmez olmuşlardır. Bu yönüyle bu kesinlikle ikiyüzlülükten başka bir şey değildir.

İlk önce; fahişelik nedir? Cinsel zevk için değil, karşılığında para gözeterek ve çoğunlukla hiçbir seçicilik göstermeden insan vücudunun kiralanması veya satılmasıyla cinsel ilişkinin gerçekleştirilmesine fahişelik denir. “Fahiş” arapça toplumsal ahlaka uygun olmayan demektir.

Fahişeliği suç olarak gören Fransız avukat Jean-Gabriel Mancini‘ye göre ise bir cinsel ilişkinin suç sayılabilmesi için bunun bazı koşullar altında olup bitmesi gerekir: zorlama, süreklilik, her önüne geleni kabul ediş, dolayısıyla seçim yapma yasağı, başla hiçbir geçim kaynağı bulunmamak ve son olarak da Justinyen yasasının sine delectu’su (zevk almama).

Toplumların kökeninde bugünkü anlamıyla fuhuş varolmamıştır. Fuhuş yapmak alışveriş yapmaktır. Oysa eski çağlarda kadın bu alışverişte akit yapan taraflardan biri olmadığı gibi, bu alışverişin bedelini alıp muhafaza eden de değildir. Aslında fuhuş tarihi, muhabbet tellalığının tarihiyle atbaşı gider.

Ubor Metenga

kahramancayirli | 20 April 2010 13:57

Genç edebiyat çok mühim. Çok çok önemli. Filizler oradan beliriyor, aykırı sesler, güzel cümleler. O yüzden Ubor Metenga çok mühim. Günbegün zenginleşen içeriğiyle, sürprizli güzellikleriyle, öyküleriyle, söyleşileriyle, değinileriyle edebiyatın nabızlarından biri burada atıyor.

kitlecizgisi.com adresinden alınmıştır
kitlecizgisi.com adresinden alınmıştır

Siz de takip edin, metinlerinizle siteyi zenginleştirin. Gençler olmazsa iyi edebiyat olmaz, bu unutulmamalı.

Yüreğimin çırpınışlarını duyabilseydin eğer korkardın can çekişlerinden!!

Leb i Nar | 20 April 2010 13:00

Zamanın bir yerinde kalmıştı unutulmuşluğum. Yüreğine hasretim çöktüğünde çalmıştın tekrardan kapımı. Hiçbir şey yaşanmamış, sanki deli bir fırtınanın iki ayrı uç noktaya savuran o kavgayı eden biz değilmişiz gibi konuşmaya başlamıştın.. Susmuştum bende seninle, eskiye dair ne varsa içimde susturmuştum.. Korkmuştuk belki ikimizde yeniden buluşmayla tekrar yaşanabilecek anlamsız bir ayrılığın yaşanmasından.. Büyük bir heyecanla “özlemişim seni deli kız” dedin.. Bir kaç defa tekrarladığın bu söze benden de bir cevap bekledin.. Sustum yine.. İçimde olan onca suskunluğun arasında bu sözlerde saklamıştı kendini.. sadece bana fısıldıyordu yüreğim özlediğini.. Özledim diyordu, özledim, senin tahmin edemeyeceğinden daha fazla, belki de senin beni özlediğinden daha fazla özledim seni.. Ama söyletmez ki içimdeki suskunluk. Korkar senden, yaşananlardan belkide yaşanacaklardan.. Kavuşmak ister ya ellerimiz, uzanmaz benimkiler çekinir ayrılıklardan.. Bu yüzden buluşmaz gözlerim gözlerinle; Bu yüzden söylemez dilim özlemleri ve bu yüzden kaçarım senden.. Bu yüzden yüreğim çığlıklarla can çekişir bedenimde ..

Sigaradan nefret ediyorum

sinjob | 20 April 2010 10:47

Sigaradan nefret ediyorum ama içiyorum.Neden içiyorum mantıklı bir açıklaması bile yok ama içiyorum işte.Bu yazıyı yazıyorum bir yandan da sigara içiyorum, utanmadan. Önceleri çok sık bıraktığım oldu; yılda 3 ay,5 ay ya da 10 aya kadar bıraktım ama bu yılki kadar uzun süre ve fazla içtiğimi hiç hatırlamıyorum.Boğazım da iyice tıkandı ve midem de bulanmaya başladı ama bırakacak iradeyi eskiden olduğu gibi yakalayamadım bir türlü.
Eskiden son paketimi pazar günü bitirirdim,gece uyurdum ve pazartesi sabah uyanırdım ardından uzun süre içmezdim.Bırakırım bırakmasına ama o beni bırakmıyor.Bir yerden karşıma çıkıyor ve bir bakıyorum tekrar elimde.

Mussoli’nin Son Günleri

hasilikelam | 20 April 2010 09:39

2.Dünya Savaşı sırasında İtalya’nın başbakanı olan ve Alman lider Hitler ile birlikte Faşizmin en önemli uygulayıcılarından olan tam adı ile yazacak olursak Benito Amilcare Andrea Mussolini, basit bir İtalyan ailenin çocuğu idi. Mide ülserinden oldukça muzdarip olan Mussolini bu rahatsızlığından dolayı günlerce kıvranırdı. Oldukça aksi ve somurtkan bir yapıya sahipti. Fakat tüm bu olumsuz özelliklerine rağmen kendisine verilen muhteşem sıfatını etrafına benimsetmişti.
2.Dünya Savaşında İtalyan kuvvetleri, Balkanlarda ve Kuzey Afrika’da yenilgiye uğramıştı. İtalya’nın müttefiki olan Almanya ise şiddetli çarpışmalarla savaşa devam ediyordu. İtalyan liderler gidişatı gördükleri için artık savaştan vazgeçmek istiyorlar, barışı sağlayabilmek için bir takım kararlar alıyorlardı. Ancak İtalyan liderlerin barışı sağlamaya yönelik bu kararlarına Mussolini şiddetle karşı çıkmakta idi. İşte bu nedenle Mussolini’yi yerinden uzaklaştırmak için ona karşı çeşitli komplo ve suiskastlar düzenleniyordu.

İtalyan Büyük Meclisi o sıralarda toplandı ve Mussoli’nin aleyhine bir karar aldı. Bu karara göre; güven oyu olmaksızın Mussoli’nin idaresindeki bir savaşa asla girilmeyecekti ve meclis onun istifasını istiyordu. Oylama yapıldı ve oylama sonuçları Mussoli’nin aleyhine idi.
Mussolini aleyhine alınan bu meclis kararından sonra ülke kurallarına göre Mussoli’nin derhal tutuklanması gerekiyordu.
Bu meclis kararının ardından Mussolini, dönemin Kralı Victor Emmanuel III‘ü ziyarete gitti. Bu ziyaret sırasında Mussolini etrafta hiç barışcıl bir hava olmadığını hissediyordu. Alışılmışın dışında etrafta daha çok polis vardı.

Kral  Victor Emmanuel III
Kral Victor Emmanuel III

Mussolini ile Kral Victor Emmanuel III karşılaşınca söze ilk başlayan Mussolini oldu. İtalyan Büyük Meclisi’nin kendisinin istifasını istemek gibi bir yetkisinin olmadığını Kral’a söyledi. Kral’a savaşın mutlaka devam etmesi gerektiğini anlattı. Kral Victor Emmanuel III, Mussoli’nin bu sözlerine sinirlendi ve şöyle dedi:
-“Bu ülkede en çok nefret edilen insan kim biliyor musun? Sensin. Kuzeydeki İtalyan birlikleri “Alpini’nin katili Mussolini kahrolsun” şeklinde naralar atıyorlar, onları da duymadın mı” dedi.

LADES

il mare | 19 April 2010 15:07

Ya “içimizdeki şeytan” ın satırları arasına dalarak geçirecekti bu sönme vakti çoktan gelmiş ışıkların aydınlattığı zamanı, ya da içindeki şeytanı satırlarla dışarı çıkararak.

Mail kutusunu açtı, bugün şeytan gibi bir şeye benzettiği birinin maillerini okudu son kez. Kapadı sayfayı sonra,masaüstündeki belgelerimi,bayatlamış birkaç parçayı,indirip de kullanmadığı programların logolarını , bir farenin ayak izleriyle çevreledi bileğinin yardımıyla, taradı taradı, bıraktı. Birkaç kez sağa tıkladı,ardından sola, tam bu aptal oyunu bırakmış kitabına yönelecekti ki son bir sağ tıklamayla yeni bir belge açtı,ardından da çok sevdiği bir müziğiçalıştırarak,yazmaya başladı.