bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

İçimden gelenle..

pillibebekkuyuda | 27 July 2010 16:01

Aşkın tanımını, yapamıyorlar, sevgilim.
Onlar bilmiyorlar, dalga geçiyorlar.

Şu an piyanomun başındayım.
Kendini kaybeden piyanistin, delirişlerindeyim.
Biliyorum ki salonum loş ama yeterince geniş.
Bana yaklaşıp uzaklaşmalarında anlatıyorum aşkı..
Kırmızı elbisem ve siyah ayakkabılarımın,
Bana cesaret veren büyüsündeyim.
Kollarına aldığın, tül bebeğim ben,
Dudaklarında gül yaprağı,
Kalbi ellerinde kalmış, kül bebeğim ben..
Sıkıca içine bastırdığın duyguların ani çıkışlarıyım.
Önce derinden bir iç çek sevgilim, son ayrıldığımız yerde,
bu yüzden, yok edercesine öpüşlerim.
Sana el sallarken ben,
Aslında gittiğim her yerden yine sana kaçışlarım,
Telefonum her çaldığında, sana açışlarım..
Bir aşk var ki tarif edemediğim,
Bir kadının nefretiyle savrulan evliliğinin gölgesindeyim.
Beni seven adamın, her gül buketinde
göz kapatışlarım..
Bir aşk var ki sevgilim,
Sana sakladığım, kendimde değilim.
Öyle bir aşk ki,
Piyanoyla olmadı
Akordiyonla anlatayım..
Bu yüzden, direk direk bakışlarım,
Kesik kesik adım atışlarım,
Bilinçsiz savruluşların,
Nota unutuşlarıyım.
Konmayı beceremeyen,
Kelebek uçuşlarım,
Bu yüzden ömrüm bitmeden yok oluşlarım.
Bir ceylan sıçramasında uyanışlarım,
Senle sarhoş hıçkırışlarım.
Bir aşk var ki sevgilim içimde,
Her patlayan şampanyanın kapağındayım.
Şerefine çalınan tek bir Cumparsita yım..
Verdiğim nefesi, içine çek sevgilim,
Orası benim ebedi yerim.

TUTUN

bilisikbey | 27 July 2010 13:38

Bazı rüyalar görüyorum.Bir uçurumun kenarında yapayalnızım, tüm çevremdekiler gri bir toz bulutu gibi soluk.Bir ben rengarenk.Düştüm düşeceğim.Dengem alay geçiyor benimle.Tutunsam diyorum bir ağaç dalına.Korkudan gözlerim kapalı, ellerim açık saldırıyorum etrafıma.Avuçlarımda koca bir hiçlik.Yolun sonu diyorum kendi kendime.Bırakıyorum ısrarcı bedenimi uçurumun kollarına.Bir hayli uzun geldi bu yolculuk.Daha görünmedi boşluğun dibi.Hala yaşama ihtimalimin olma olasılığını hesaplıyorum.Öyle ya daha ölmediysem yaşıyorum demektir.Tek gereken tutunacak bir dal.Hayata dönmem için yeterli.Sonra uyanıyorum.İçimde inanılmaz bir umut, inanılmaz bir enerji.Evin içinde dört dönüyorum kimi görsem tutuyorum elinden.Gülüyorlar, gülüyorum.Kabus gibi görünen bir rüyanın hayatımda yaptığı bu güzel etkiyi ve beni inandırdığı fikri düşünerek.Neden hep karamsardım ki sanki? Sorun paramı? İşsizlik mi? Aşk mı? nedir bu hücrelerimi dolduran arabesk şarkı.Oysa tutunacak nekadar çok dalım varmış.Yokluklarını düşenmeden , varlıklarından mutlu olamadığım.Yaşamak için tek bir dal yeterliyken ölümü özlemek neden?Tutundukça tutundum , bir çiçeğin sendelenişinde bile umut üreterek.Hem zaten ölüm kaçınılmazken birde koşmak neden.Üstelik kendimde bir daldım, bensiz eksik kalırdı birşeyler eminim.Şimdi yaşamak daha anlamlı.Bugünde gece sinmeye başladı odama.Gözlerim yine uyku ister gibi.Dalıyorum rüyanın koynuna.Vücudumdan renkler uçusuyor, bana benziyor herşey .Dudağıma yapışmış ıslığım, yüzümde hep bir tebessümle yayılıyor.İşte hayata dahil olmak bu.Kimi görsem artık TUTUN diyorum.Nasıl yani diyorlar.Tutun işte..

ÖLME ARZUSU

matematikci07 | 27 July 2010 12:58

Bu gece her gecekinden daha farklıydı. Hiç ölümün bu kadar mantıklı olduğunu düşünmemişti. Duygularını bir kenara atmasını bilmiş ve sevdiği herkese ne kadar zarar verdiğini anlamıştı. Aslında yaptığı tek bir hata vardı ama o da en büyüğüydü. Eşine ve akrabalarına kadar uzanmıştı işin ucu. Asıl içini acıtan da buydu zaten. Sevdikleri O’nun yüzünden üzgündü.
O gece karısına söylemişti ölmek istediğini. Onu daha da üzdüğünün farkında bile değildi. Herkese verdiği acının böylece son bulacağından emindi.
Birkaç yolu vardı ama o en zorunu yapmayı denedi yine. Bunu daha önce de denemiş ve çıkmazdan kurtulmuştu.Düşünerek neler yapabildiğinin farkındaydı. O kudretli gücü sadece kendine zarar vermek için kullanıyordu nedense. Ama bu sefer iş ciddiydi. Yatağına uzandı, gözlerini kapadı ve …
Bir süre sonra karısı durumu farketti uyandırmaya çalıştı ama olmadı. Kendine geldiğinde hastanedeydi ve gözleri görmüyordu. Başında ağlaşanları duyabiliyordu sadece. Zarar verdim dediği herkesin sesini duyuyordu. Beyin kanamasının etkisi olduğunu söylemişti doktorlar gözlerinin görmemesine. Herşeyi düzelteceğini umuyordu halbuki.
Yine olmadı, ve yine herşeyi berbat etmişti…

Kendimi sorgularım ,kimse bilmez

suleceizler | 27 July 2010 11:34

Hiç aynaya baktığınızda
Yabancı kaldınız mı kendinize
Aynadaki yüz ,bir başka baktımı gözlerine
ben kimim karmaşaşına düşüp,
üçüncü bir boyuttan geçip sorguladın mı kendini
Ben ne istiyorum, bu dünyadaki var olma sebebim ne diye sordun mu kendine?
Kaç kere düşündün hayatında ben neden yaşıyorum diye?
Kim için, ne için, ne kadar faydalısın etrafına ve dünyaya
Kötülüklerle çevrili dünyada,iyi olmaya çalıştıkça neler kazandığını
Ama yinede iyilik yapmaktan vazgeçmediğinde bambaşka bir dünyada olduğunu hissettin mi?
Herkese inat başka kapılara uzandınmı,herkese inat sende asi nehri gibi ters aktınmı bazen
kendinden kaçmak istedinmi?
bavulunu toplayıp ,kaçıp giderken
aslında kendinide götürdüğünü fark ettiğinde ,umutsuzca ağladın mı?
sonra açan bir çiçeğe imrenerek baktığında bir gülüş yerleştimi gözlerine?
Sonra yeniden gökyüzüne bakıp,güneş ışınlarını hissederek iyi ki yaşıyorum,her türlü zorluğa rağmen hayat seni seviyorum dedin mi?

Werther ve Zalim Sevgili

karuma76 | 27 July 2010 10:26

Yalnızlık kokan saatler, keder dolu günler, karamsar düşünceleri besleyen geceler ve bunların ışığında:
– Yaşamak zor geliyor!
Bitirilmiş bir kitap ve tekrar yitirilmiş umutlar… Sen haklıydın Werther, baştan sona hep sen haklıydın. Seni savundum hep, senin yanındaydım. Düşüncelerimi okumaya başladığın anda ben de girdim kitabın içine. Ben de o gencin avukatlığını yapmak istedim. Ne diyor bu demeyin sakın. Bir kitap okudum ve bana aktarabildiklerini sizinle paylaşıyorum. Hey zalim sevgili! Orada mısın? Sen de dinle bunları olur mu? Sen de yaşa bu dramı.
Ah Werther, söylemediler mi sana: “O çok güzel bir bayan fakat nişanlı” Bunları bilerek atıldın bu maceraya. Ama haklısın, gönül ferman dinlemiyor. Sevdi mi bir kere, her türlü zorluğa meydan okuyabiliyor. Onu gördüğün ilk andan itibaren ben de sevmeye başladım Lotte’yi. Tabii sen benden şanslıydın. Sen onu gördün onunla yaşadın. Ben de hayallerimle sağlamaya çalıştım bu durumu. Biliyordun bu işin olmayacağını Werther, niye yaptın? Hatta Lotte ne demişti hatırlıyor musun?
“Niçin ben Werther? Niçin bir başkasına ait olan ben? Evet, korkarım ki, yalnızca bana sahip olabilmeniz imkansız olduğu için beni bu kadar arzuluyorsunuz.” Bu sözlere rağmen… Buna benzer kelimeleri ben de dinledim. Bana da “Benim neyimi seviyorsun, beni neden seviyorsun?” dediler. Bizi anlayamazlar Werther. Ne seni, ne beni, ne de bizim gibi sevenleri… Sakın Lotte’yi suçlama olur mu? Bu olayda en masumumuz o bence. Ben bile okuyucu olarak suçluyum. Okurken içimden ona kin besledim. Oysa onun yapabileceği hiçbir şey yoktu. O başkasına aitti ve bu da duygularına zincir vurmaya yetiyordu. Fakat… Fakat! Werther öldü, zalim sevgili! Genç Werther, Lotte’ye karşı beslediği yüce sevgiye yenilip öldü. Sevmeyi öğrendi, sevgi gibi yüce bir duyguyu kazandı, fakat onun haricindeki herşeyini kaybetti. Werther öldü!Duyuyor musun zalim sevgili, Werther öldü…
Uzun süredir suskunuz ve konuşmak yazmak içimden gelmiyor. Defalarca mektup yazmayı denedim. Olmuyor işte. Birşeyler yitip gitmiş anlaşılan. Yazıp da göndermek istemediğim mektuplar da var. Niye bu isteksizlik! Galiba dostluk yetmiyor bana. Daha fazlasını istiyorum. Yine Werther’e dönelim isterseniz. Hikayeyi kısaca anlatmak istiyorum:
Werther değişimi ve gezmeyi seven bir genç. Yaşadığı yerden uzaklaşmak için bir kasabaya gidiyor. Kitapta Werther ve Lotte’den başka önemli bir isim göremediğim için isim kullanmayacağım. Bu kasaba onu önce doğaya sonra yaşama bağlıyor. Bu arada kasaba sakinleriyle de sıkı ilişkiler kuruyor. Arkadaşına gönderdiği mektuplar ve yaşadıklarının kısa sentezi… Bazen yüksek zümre ve sosyete hayatıyla mücadele ediyor. Yine de doğanın ve yaşamanın zevkini çıkarıyor. Tabii güzeller güzeli Lotte ile tanışana kadar. Lotte kasabada iyilikten iyiliğe koşan, halk tarafından sevilen, çevresine neşe, mutluluk saçan fakat nişanlı genç bir bayan. Uyarılara rağmen başlayan bir gönül oyunu ve ölümle noktalanan kara sevda…
Ölüme ulaşmanın tek nedeni, karşılıksız verilen sevginin kontrolden çıkıp Werther’i esir alması. Yaşam bitiyor o anda. Artık Lotte başlıyor. Her yer, her şey, her saniye Lotte. Baştan beri zincire vurulmuş sevgiler ve ölümün soğuk yüzü…
Ölüm çizgisinde ayrıldım Werther’den, ona layık görmedim ölümü. Çünkü haketmemişti. Daha iyilerine layıktı. Fakat dedik ya, gönül ferman dinlemiyor. Lotte’nin elinden olacak herşeyi kabullenmişti Werther ve ölümü de Lotte’nin elinden oldu. Werther öldü, zalim sevgili, anlıyor musun, Werther öldü!.. Ben gidemedim onunla ölüme, ben beceremedim. Belki de korktum. Beni hayata bağlayan, beni Werther’den ayıran bir farklılık olmalı ki, yollarımız ayrıldı. Hangimiz kazandık acaba? Çektiği azabın ödülünü ölüm zanneden Werther mi? Yaşamayı seçip de azap çekmeye devam eden ben mi? Fakat herşeye rağmen olan oldu, Werther öldü zalim sevgili!
” Werther: Ne mutlu bana; senin uğruna ölüyorum, senin uğruna vazgeçiyorum kendimden.”

AŞIK OLMAK SADECE LİSELİLERE VE ÜNİVERSİTELİLERE Mİ MAHSUS?

firatocal | 27 July 2010 09:59

Günün yorgunluğunu atmak için akşamları ve geceleri vuruyoruz kendimizi sokaklara… Saatin 10 u 11 i bulması hiç mühim değil benden genç ahali için… Sanki düşman çatlatmak istercesine kızlı erkekli salına salına geziyorlar havai heves , kafalarda dert tasa yok , oooohhh var mı bizden kralı bu dünyada dercesine… Kıskanıyorum size ne yalan söyleyeyim… Çoluk çocuğa karışmanın hiddeti midir , nedir bilmem , çekemiyorum benden genç , benden tutkulu ve benden aşık taze insanları…

Üniversitedeki yıllarımızı konuştuk eşimle az önceki gece turlamamızda… Biraz hüzün vardı sesimizde… Hemen yanımızda uyuyan bebeğimize bakıp , başımızı olsun misali salladık ,olgun bir kabulleniş içinde… Ama bu teslimiyet içimden çağlayan aşk hezeyanlarını durdurmuyor ki…

VALENTİNO ROSSI ETKİSİ !!!

firatocal | 26 July 2010 17:21

Olamaz böyle bir şey dedim kıs kıs gülerek az önce… ( 25 Temmuz 2010 gece yarısı 23:55 ) ’’ Valentino Rossi Etkisi ‘’ demek böyle bir şey… Adını ‘’ Mükemmel bir Skandal ‘’ olarak koyabilirim sadece… Başka hiçbir ifade o etkiyi açıklamaya yetmez…

Hemen sadede geleyim… Nedir dediğim yada ne değildir… Bilindiği gibi bir süre önce benim kahramanlarımdan , yaşayan efsanem , ”Doktor” lakaplı 46 numaralı formayı giyen , ünlü motor sporları yarışçısı ve hız üstadı Valentino Rossi , ayağını kırarak pistlerden uzak kaldı…

İki yarış önce ise , beklenenden daha hızlı iyileşerek , hiç ağlanıp sızlamadan , kıskançlıktan parmak ısırtacak bir profesyonellik içinde yarışlara geri dönmeyi başardı… Geçen yarış son tur ve son dönemeçte podyumu kaçırmış , ödül törenine çıkamamıştı… Yine de bu şahlanış biz Rossi fanlarını ihya etmeye yetmiş , o dördüncülüğü zafer sarhoşluğu içinde kutlamıştık…

Bugünkü Amerika Birleşik Devletleri ‘ nde yapılacak yarışı merakla beklemeye başlamış , Rossimizin performansına odaklanmıştık… Yarış boyunca olup biten kazalar , kahramanımız için yarışı , Allah korusun dağlara taşlara , şeytan gözüne kurşun duaları eşliğinde izlememize sebep oldu… Çok şükür dualarımızın kabul edilmesinden midir , bilinmez , Rossimiz geçen yarış alamadığı 3.cü lüğü ve podyuma çıkma başarısını elde etmeyi başardı… Bütün Amerikalı seyirciler yarışan iki sürücüleri olmasına rağmen , çılgınlar gibi Rossinin 3.cülüğünü şampiyonluk tadında kutladılar…

Buraya kadar her şey normal öyle değil mi… Bir efsaneden beklenecek her şey mevcut… Zaten bu yazının konusu olan skandal , bütün bu saydıklarımdan sonra sahnelendi ve o etkiyi ballandıra ballandıra anlatmam kaçınılmaz oldu…

Ödül töreni her zamanki standart prosedüründe ilerliyordu… Valentino Rossi büyük tezahüratlar altında , bir şampiyon gibi podyuma çıkıyor , sakatlığını mucizevi denecek kadar erken bir sürede atlatmanın gururu ile ödülünü alıyor , ikincilik ödülünün verilmesinin ardından , sıra bin bir güçlükle birinciliği elde eden İspanyol Jorge Lorenzo ‘ ya geliyordu… Ödül , kupa el sıkışmalar derken , sıra gelip gelen yarışçının ülke milli marşının çalınması anına geldi çattı…

Tören İspanya Milli Marşıyla bitecek sandıysanız fena yanıldınız… Podyumda şampiyondan daha afili bir şampiyonun yer alması gözleri kamaştırmış , ambiyansın etkisindeki marş kontrolörlünün kafasını karıştırmış olmalı , zavallım çalmasın mı sevgili Rossimizin İtalya Milli Marşı ‘ nı…

Gönüllerin şampiyonu adamım şaşkınlık ve tebessüm içinde , Lorenzo ‘ nun yüzüne anlamlı anlamlı bakakaldı… Jorge ise ellerini iki yana açarak , daha ne yapmam gerek marşımı çaldırmak için Allah aşkına dercesine suratını ekşitti…

kendine paranoyak

kemalcanizm | 26 July 2010 16:15

..İş çıkışları eve dönüş yolunda istanbul un o karmaşık trafiğinde,yaralar kuşanmış bir adamın asla anımsamaması gereken bir çift dize bu.. Göz ucuyla bakabildiğim şehri,altında ezileceğim bir yükmüş gibi göstermekte..Israrla reddetdiğim ilaçların intikamı mı sanki bu..?

”Damla damla eridim,hüzne biriktim.Karardı aydınlık sözler,aydınlık yüzler karardı..”

(*Bense anlamam bunlardan..Ertesi sabah, aynı akşam için nasıl uyanabilir ki bir insan..)