bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Hafif geceler, ahmakça kaygılar..

| 22 August 2010 19:13

Canımı sıkmayan şey yok der gidersin,şu divanşu pencereşu oda..Dünya da vız gelir sanakendin de..Bilirim çeker gidersin..

Gitsen iyi olacak, gitmezsen n’olcak?hiçbir şey…………………………………………………
Kamaradaki adam ” Bir konyak daha belki açılırdınız”
“Benim bütün çivilerim sökülmüş, nefes almak gibi kötü alışkanlıklarım var. Bu yüzden gidemiyorum”
Kamarada bir Korsika havası çalıyor “Mais où sont passées les gazelles” şarkı da adam da sıkıcı..
” Bu adamın daveti de hiçbir şeyi değiştirmedi, konyak konyak! ne bu be?”
Rüzgar adamı iyicene şamarladı, kamaradaki adamdan da, sıkıldı. Ne yapmalı diye düşündü.
“Yürümek boş, bir kahveyemi girsem, orada düşünürüm”
Vazgeçti. Beyoğluna yöneldi “kazık” bir birahanede, karnını bira ve taze bademle doldurdu.. Bira midesinde ekşidi o vakit yeter dedi. İnsanlıktan çıkmama ramak kaldı uzamalıyım burdan..
İstanbul’da da Beyoğlunda da olmadığını farketti.. Bu hissi daha önce de yaşamıştı, berbat bir duyguydu;
İnsanın aklı vucudundan sıyrılırdı sanki!.
Artık rüzgar durmuştu.. Etrafındaki her şeyin buğulandığını, kanının ısındığını, saatlerdir çalan telefonunu açmadığını hatırladı..
Saat gecenin 3’ünü gösterdi.. Etrafa baktı herşey ne kadar kirli ve bıktırıcı idi, bıktırıcı değil de murdar. Her taraf illet saçıyor.İllet ve pislik..
Eskilerde olsaydı küfeci bir çocuk gelir, onu alır gideceği yere bırakırdı..

Yavuz Türk – Kumaş

kahramancayirli | 22 August 2010 16:11

“Çok çok uzun yıllar önce Arap Yarımadasında şiirle yarışılırdı. Yarışılır mı hiç şiirle? Bilinmez. Bilinen şu ki, her yıl seçilen en güzel yedi şiir Kabe’nin duvarlarına asılırdı. Ve yıl boyu kalırdı o şiirler orada. (s.52)” Böyle diyor genç şair Yavuz Türk, şiirin şiiri doğurduğu derinlikli, çoğaltıcı Eski Şiir’de (s.52, 53, 54, 55, 56)… Kumaş, Yavuz Türk’ün ve Yeniyazı Yayınları’nın ilk kitabı. 1982 İstanbul doğumlu şair, kitabını Kumaş ile Kent ve Doğu olmak üzere iki kısma ayırmış. Kumaş, “piç terzi”nin kendini tanıtmasıyla açılıyor, yine onun sözleriyle daire başladığı yere kapanıyor. Şairin 2002-2010 yılları arasında yazdığı yirmiyedi şiirden oluşan Kumaş’ta lirik, ince, hüzünlü şiirler bekliyor okuru. Picasso, 1918 isimli şiir ayrıca iyi bir şiir (s.32, 33, 34, 35). Anneler, babalar ve bir gencin içinde oturan çocukla başlayan Kumaş’ın en güzel şiirlerinden ikisi de Kadınkent (s.44) ve Doğu (s.48, 49).

AYAZI GETİRENLER

mavilikler | 22 August 2010 14:01

Bana elini uzatır mısın küçük kız? Onu sıkı sıkı tutmama, sıcaklığımı ona geçirmeme izin verir misin? Çünkü bende bol bol var o sıcaklıktan. Yıllarca onu elde etmek için savaştım durdum. Sıcacık yapmak için ellerimi, tüm soğukları savuşturmayı öğrenmeye zorladım kendimi.

Sen çok küçüksün henüz. Bilmezsin. Büyüdükçe çeşit çeşit soğukla karşılaşır insan. Havanın soğuğu onların yanında çok hafif kalır. İnsanların yarattığı, hava koşullarından bağımsız dünyada, soğuklar çok daha fazla sıklıkta yaşanır.

Bir dolu insanla karşılaşırsın. Kimi zaman güneşli bir bahçedesindir. Kimi zamansa ayazın ortasında… Ama ben öğrendim artık, insanların dünyasındaki hava koşulları her ne olursa olsun üşümemeyi. Ayazın ortasındayken de güneşi getirebilmeyi bahçeme…

Okuyamama ve Yazamama Ataerkilce Bir Ayıptır…

firatocal | 21 August 2010 19:34

Okumayan bir millet olduğumuzu bilmeyen kalmamıştır sanırım… Yıllardır kanayan yaramızdır bu acı gerçek… Üstü kaşınsa da kaşınmasa da , hep sürülür önümüze hiç kapanmayan yaramızın bu iç karartıcı resmi, medeniyet sıralamasındaki acınacak durumumuzu dostun düşmanın önüne sermek için…

Ama bu gerçeğin , çok daha derinlerde kalıp , pek de gözükmeyen kronikleşmiş ve sanki kötü huylu bir ur misali hiç iyleşmeyecek bir yanı vardır ki , hep gözlerden kaçar… Kadınların bu cehalet vesikası içerisindeki okul terk misali utanç tablosudur gözlerden kaçan… Utannma tabirim yanlış anlaşılmasın lütfen… Bu durumun sorumluluğunu sadece vefakar ve cefakar kadınımıza yıkmıyorum…

Bir Musibet yada Bin Nasihat ve Gölcük Depremi…

firatocal | 21 August 2010 17:01

Bir Musibet yada Bin Nasihat ve Gölcük Depremi…
Yaşanan bir musibetin söylenen bin nasihatten iyi olduğu söylenir… Belki dünyanın bir çok yerinde bu kural geçerlidir ve sıklıkla doğruluğunu ispat ediyor olabilir… Ama konu canım Türkiyem oldu mu , orada şöyle bir durup düşünmek gerekiyor…

17 Ağustos 1999 da yaşadığımız Gölcük depremi kolay kolay unutulmayacak etkileriyle ülkem insanı üzerinde derin izler bırakarak tarihin tozlu sayfaları arasında yerini aldı… Keşke yaşanan her şey gibi olmasa , yaşanan acılar unutulmasa yada kasıtlı olarak unutturulmaya çalışılmasa da bu tozlu sayfalara ve raflara kaldırıvermek zorunda kalmasaydık…

Sağlıklı ve formda kalmak için hangi gıdalar neden tüketilmeli?

angelism | 21 August 2010 14:53

Gazetelerde, internette sürekli belli başlı gıdaların formda ve sağlıklı kalmaya yardımcı olduğundan bahsediliyor. Ancak hangi gıdanın tam olarak ne işe yaradığı detaylı olarak anlatılmıyor. Yeşilçay zayıflatır, çikolata mutlu eder, fındık her işe yarar gibi genelgeçer bilgiler bence yetersiz kalıyor. Ben de derin bir araştırma yaptım ve gıdalar hakkında duyduklarımızdan çok daha fazlası olduğunu öğrendim.

Evet, anlatılanların çoğu doğru ve birazdan bu gıdaların ne işe yaradıklarını okuyacaksınız. Ancak faydalı olduğuna inandığımız bazı gıdaların da aslında çok da işe yaramadığını ve hatta zararlı olabileceğini göreceksiniz.

SEVGİLİ HAYAT

oyuncuhandan | 20 August 2010 20:17

Sevgili Hayat;
Bazen içimin çürüdüğünü hissediyorum. Eskimişim, küflenmişimde kimse tenezzül edipte çöpe atmamış gibi geliyor. O kadar değersizim. Sanki içimden çıkacak korkunç bir yaratık herşeyi parçalayacakmış gibi geliyor.

Duruyorum. Öylece bekliyorum. Kalbimi dinliyorum, burdayım. Elimi, kolumu, bacağımı hissetmeye başlıyorum. Kaybettiğim herşeyi geri kazanıyorum o an. Onurumu, gururumu, sevgimi.

Sevdiğim çiçeği düşünüyorum. O güzel gözlerini bu çiçeğin tam ortasına yerleştiriyorum. İçi dışı hainlik olan biri bu kadar güzel olabilr mi? Oluyor. Düşündükçe, olduğundan daha güzel oluyor. Yeşil gözleri çakmak çakmak çiçeği alevlendiriyor. Bir renk cümbüşü ki sorma gitsin. Hayatımın en büyük boşluğuna sebep olan adam en dolu yanım oluyor. Yapılacak hiçbir şey yok, kalbim hala seviyor. Benim değilmiş gibi, benden değilmiş gibi, çarpışma halinde, taaruzda; seviyor.

Kenize Murad

arke9 | 20 August 2010 18:09

Kenize Murad

Kenize Murad 15 Haziran 1940 yılında Paris ‘te doğmuştur.Annesi Sultan 5. Murad‘ın torunu Selma Rauf Hanımsultan’dır.Babası Damat Raca Seyyid Sacid Hüseyin Ali’dir. Annesini henüz 1 yaşında kaybeden Kenize Murad’ı Fransız bir aile yetiştirdi.Gençken hosteslik yapmak, operada bilet satmak, çocuk bakmak gibi işlerle uğraşan Kenize Murad yüksek öğrenimini yaptıktan sonra bazı Fransız dergileri için Orta Doğu da çalıştı. Bangladeş ve Pakistan gibi ülkelerde de yaşamıştır.Türkçe bilmeyen Kenize Murad İngilizce ve Fransızca biliyor . Türkçe bilmediği için Türkiye de yaşamayı düşünmemiştir .Babasını 21 yaşında tanımıştır.

Davullu Ramazan Hatırası…

firatocal | 20 August 2010 16:16

Ramazan gecelerinin vazgeçilmezidir geleneksel davulcular… sesleriyle geceyi ayaklandırır , hayat macerasına erkenden başlatırlar… çoğu zaman günlük koşturmacalarımın çok rahat bırakmaması yüzünden geceye sarkan bilgisayar işlerim , davulcularla birlikte mesai yapmamızı gerektirir… böylece her gece davulun ritmik sesleri de alıp götürür beni delikanlılık çağlarıma…

sahura davul sesleriyle uyanmak çok hoş bir ayrıntı gibi dursa da , ilk gençlik yıllarımdan kalan bazı kötü hatıralarım vardır davulcularla ilgili… malesef çoğu suistimal içerir…