Bana elini uzatır mısın küçük kız? Onu sıkı sıkı tutmama, sıcaklığımı ona geçirmeme izin verir misin? Çünkü bende bol bol var o sıcaklıktan. Yıllarca onu elde etmek için savaştım durdum. Sıcacık yapmak için ellerimi, tüm soğukları savuşturmayı öğrenmeye zorladım kendimi.Sen çok küçüksün henüz. Bilmezsin. Büyüdükçe çeşit çeşit soğukla karşılaşır insan. Havanın soğuğu onların yanında çok hafif kalır. İnsanların yarattığı, hava koşullarından bağımsız dünyada, soğuklar çok daha fazla sıklıkta yaşanır.Bir dolu insanla karşılaşırsın. Kimi zaman güneşli bir bahçedesindir. Kimi zamansa ayazın ortasında… Ama ben öğrendim artık, insanların dünyasındaki hava koşulları her ne olursa olsun üşümemeyi. Ayazın ortasındayken de güneşi getirebilmeyi bahçeme…Korkma! Sana da öğreteceğim bunların hepsini. Şimdiden üşümüşsün, belli. Hava soğuk olmadığına göre seni de insanlar üşütmüş. Sadece elini ver bana… Ve gel ardımdan.Sana çok özel bir sır vereceğim çünkü. Ha şöyle!.. Otur karşıma. Bak daha şimdiden titremen geçti. Bir de çay söyleyeyim sana şurdan. Tamam… Şimdi hazırsın beni dinlemeye. En azından benim yanımda üşümeyeceğini biliyorsun. Öyleyse başlayabilirim anlatmaya şu büyük sırrı.Hani konuşmamın başlarında sana, bana ayazı getiren insanlardan söz etmiştim ya. İşte onlarla ilgili konuşacağım yine. Nasıl onların yanında güneşi hissedebildiğimden söz edeceğim. Şöyle anlatayım, bunu başarmam çok da kolay olmadı. Ama sakın korkma! Sen benim kadar şanssız değilsin. Çünkü bu sırrı öğrenmek için benim gibi yıllarını harcaman gerekmeyecek senin. Benim anlattıklarım, öğrenmene yetecek de artacak bile.
Nerde kalmıştık? Evet… Ayazı getirenler… Kendine yaklaşanı tir tir titretenler demiştik, değil mi? Ben onlardan birine lise yıllarımda rastladım. Bundan uzun yıllar önce yani… Sınıf arkadaşlarımdan biriydi kendisi. Şaşırdın, değil mi? Okul deyince, soğukla ilgili olarak aklına hemen öğretmenler geldi çünkü.Şaşırmakta haklı olsan da benim içimi donduran kişi; bir arkamda oturan, güzel yüzlü, minyon bir kızdan başkası değildi. O güzel yüzü hiç gülmezdi ve O’nu güldürmeyen bu hayatta gülmesini engelleyenlerden biri de tuhaftır ki bendim. Gerçekten de tuhaftı. Çünkü hiçbir şey yapmamıştım. En azından O’nu ilgilendiren iyi ya da kötü bir şey… Yaptığım ve O’nu sinirlendiren herneyse, benimle ilgiliydi sadece. Neydi, bulamadım bir türlü. Bu yüzden de O’nun benden nefret etmesini hiç engelleyemedim. O’na baktıkça içimin buz tutmasını da…Sonraki yıllarda başka başka insanlar ve soğuklarla karşılaştıkça hep o kızı gördüm onlarda… Ve her seferinde, onları ortak kılan aynı şeyi gördüm. Üşütmeleri dışında tabii…Peki, neydi biliyor musun küçük kız, bu ortak nokta? Kulağını sıkı aç da dinle şimdi: Onlar da üşüyordu. Hatta üşüttükleri kişilerden çok daha fazla… Çünkü onların üşümesi, üşüttükleri kişilerinki gibi başka birinden kaynaklanmıyordu. Çok daha farklı ve güçlü bir kaynaktan geliyordu soğuk: İçleri buz tutmuştu.Bunu fark edince, onlardan daha az etkilenmeye başladım. Yaydıkları soğuğu iradeleri dışında yaydıklarını, içlerindeki buzulda donmamak için soğuğu bir parça da olsa dışarı atabilmekten başka yolları olmadığını biliyordum çünkü… Ve en önemlisi de biliyordum ki, onlardaki soğuğu yaratan ben değildim. Zaten var olan bir şeyin ortaya çıkmasına aracı oluyordum sadece.Onlar gibiler soğuklarını aktarabilecekleri bir aracı bulmakta hiç de zorlanmıyorlardı. Buz gibi bakan gözleri, herkesi kendilerini yansıttıkları bir aynaya dönüştürmeye yetiyordu çünkü.İşte küçük kız, anladın mı şimdi? Onların, birine bakarken aslında sadece bir aynada kendilerini gördüklerini… Ve baktıkları her insanda aslında nasıl da umutla aradıklarını, kendilerini çok farklı gösterecek o aynayı… Ve nasıl da özlemle beklediklerini, öyle bir ayna olabilecek kadar kalplerini ısıtacak ve onları ayazdan kurtaracak o insanı…
yorumlar
“Ama ben öğrendim artık, insanların dünyasındaki hava koşulları her ne olursa olsun üşümemeyi. Ayazın ortasındayken de güneşi getirebilmeyi bahçeme…” diyorsun.Hah şöyle maviliklerInsanlar, insanlar, insanlar…Boşver şu insanları, kendi hayatını yaşa…
Artık neredeyse tüm yazıların sahiplerini,okurken tahmin edebiliyorum:)
çok akıllıyım mı demek istiyorsun
IL Mare, güzel görüşün için sağol. Demek ki belli bir tarzı oturtmaya başlamışım. Buna çok memnun oldum.Suiza, tavsiyene uymaya çalışacağım. Ama yazıdaki karakterden, o küçük kız gibi benim de öğreneceğim bazı şeyler var galiba. Çünkü insanları umursamaktan vaz geçemiyorum bir türlü. En büyük hayalim de bunu başarabilmek…
biraz karışık yazılmış, tekrarlar var, nerdeyse her paragraf : nerde kalmıştık, gel otur anlatayım, sana bir sır vereceğim gibi anlamca aynı şeylerle başlıyo,
Konuşur gibi bir tarzda yazmaya çalıştım. Bilinçli olarak yaptım yani dediğin o şeyleri.
iyi yapmışın emeğine sağlık
Ciddi misin?
sence?
Mascalzone, yanlış anlama. Bir önceki yorumundan, beğenmedin gibi bir izlenim aldım. Hemen arkasından da beğendiğini söyleyince biraz kafam karıştı, onun için sordum bu soruyu.
yanlış anlamam, rahat ol
Sevindim.
alâ…
Mascalzone, bu arada ben hala yazımı beğenip beğenmediğini anlayamadım hala. Arada kaynadı konu. Beğenmek zorundasın, gibi bir düşüncem yok tabii ki. Ama fikrini de merak ediyorum açıkçası.
ben fikrimi söyledim ama
İnanılmaz kuşkucu bir yapım vardır benim. İlk yorumuna taktım ya bir kere, beğendiğine ikna olmakta zorlanıyorum. Tabii, biliyorum aslında fikrini. Beğenin için de teşekkürlerimi sunuyorum.
”mavilikler DİYOR Kİ, (22 Ağustos 2010 20:37)Suiza, tavsiyene uymaya çalışacağım. Ama yazıdaki karakterden, o küçük kız gibi benim de öğreneceğim bazı şeyler var galiba”Mavilikler tüm hayatını küçük kız olarak geçirmenden korkuyorum..Büyüyüp olgunlaşmaz isen başarılı olamazsın..Daha kaç hikayeni aynı saflıkla yazıp, bozulmamak adına kendini tekrar edeceksin..50 yaşına gelip, anne azarıyla hüngür hüngür ağlayan kızlar tanıdım..
Pbk olgunlaşmak, bozulmak demek değil ki! Olgun biriyim ya da değilim, bunu tartışmak istemiyorum. Ama eğer olgun değilsem bile bu, bozulmaktan duyduğum korkudan kaynaklanıyor olmaz. Sen güçlüysen bozulmuş musun demektir? Benim böyle mi baktığımı düşünüyorsun?
Hayat doğru bildiğin yolda ilerlemektir, insanların ne dediğine, ne düşündüğüne aldırış etmeden…Mavilikler de kendi doğrularıyla yoluna devam ediyor ne var ki; insanların ne düşündüğüne gereğinden fazla önem veriyor.Bu da O’nun çok hassas, ince bir ruha sahip olmasindan kaynaklanıyor.
Çok teşekkürler Suiza. Sen de ince bir insansın.
mavilikler bide burcunu söylese suiza kimbilir neler döktürür
Ben esas sana burcumu bildirmeyi uygun buluyorum Mascalzone. Belki o zaman Mavilikler deyince, daha bir temkinle yaklaşırsın. Sıkı dur, söylüyorum: Akrep burcuyum. Çok kindarımdır. İyi ya da kötü hiçbir şeyi asla ama asla unutmam! Bundan sonra bunu gözönüne alırsın herhalde yorumlarını yaparken:)
ay çok korktum, bııııırrrrrrr
Beklediğim tepki de buydu işte!
ciddi misin?
Mascalzone, seni kızdırmak çok hoş oluyor. Çok sevimli oluyorsun. Tabii ki ciddi değilim. Rahat ol lütfen.
Sevindim.
Senin böyle saçmasapan bir şey için korkmuş olacağını düşünebilmem için çok farklı bir ruh yapısına sahip olmam gerekir. Şaka yaptım sadece. Kızma ama çok da eğlendim.
”mavilikler DİYOR Kİ, (23 Ağustos 2010 00:06) Pbk olgunlaşmak, bozulmak demek değil ki! Olgun biriyim ya da değilim, bunu tartışmak istemiyorum. Ama eğer olgun değilsem bile bu, bozulmaktan duyduğum korkudan kaynaklanıyor olmaz. Sen güçlüysen bozulmuş musun demektir? Benim böyle mi baktığımı düşünüyorsun?”Bütün bunlar kesinlikle senin fikirlerin, olgunlaşmayı gelişmeyi ve büyümeyi bozulmak ve kirlenmek olarak nitelendiriyorsun, şimdi de böyle değilmişcesine, ahkam kesiyorsun..Bir sonraki yazında yine aynı olacaksın..Bu fikirler seni bir yere kadar taşır..Hayat içinde her türlü olayı ve insanı içinde barındırıyor, umarım suya sabuna dokunmadan mutlu kalabilmeyi başarırsın..
Olgunlaşmak için ille de kendimizi hırpalamamız, yara bere içinde mi kalmamız gerekiyor? Ben, hayatı binbir mücadele içinde geçmiş ama hala çocuk kalmış çok insan tanıdım. Olgunlaşmak için ille de çok acı deneyimler yaşamak, feleğin çemberinden geçmek gerekmiyor yani. Ruhunu olgunlaştırmak çok başka bir şey. Ben de ruhsal açıdan son derece olgun olduğumu düşünüyorum.
bende çok eylendim mavilikler, hemde nasıl bilemezsin, sabah sabah deniz ve güneşten önce iyi geldi
Ben iyi temennide bulundum ama, suya sabuna dokunmadan, hiç kötü birşey yaşamadan dedim..Risk almadan, sonucunu görmeden..Gerisi sana kalmış..Risk almadan yaşanan hayat ne kadar hayatsa artık..Her yerde rahatça biten ot un bile, bir gün bir inek tarafından yenme tehlikesi var..İyi günler..
iyi günler
Kıskandırmaya mı çalışıyorsun Mascalzone? Deniz ve güneş de nereden çıktı? Bizim burada sadece güneş var. Denizsiz de hiç mi hiç keyfi olmuyor.
valla onu bilemem, aha yalanım yok, deniz 20 mt. karşımda
Pbk, otmuş, inekmiş yakışmadı sana. Burada ot yerine konanın kendim olmadığına inanmak istiyorum. Lütfen yanılmadığımı söyle.
bence yanıldın
Aslında yanıldığımı ben de biliyorum. Bir de O’ndan öğrenip emin olmak istedim. Şimdi de emin olacağım o anı bekliyorum.
iyi günler dedi vedalaştı, daha da gelmez artık
Nasıl kırarım senin hassaslığını Mavilikler tabii ki sen değilsin..Mesela yani..
Pbk, ben de bir kez daha seni kaybedeceğimi sanmıştım. Öyle olsaydı çok üzülürdüm. Rahatladım şimdi.
Niye bu kadar korktun ki kaybetmekten, bu kadar önemli biri miyim..:)
Tabii ki önemlisin Pbk. Sen benden çok hoşlanmıyorsun belki. Ama bu seni sevmeme engel değil ki! Sen çok özel ve dürüst bir insansın.
Hoşlanmıyorum diye birşey yok Mavilikler, sadece lise yıllarımdaki halim gibisin..İstiyorum ki, hayatın özünü daha çabuk kavra, işin özünü kap, gereksiz detaylarla uğraşma….
Zaten bunu bildiğim için seviyorum ya seni Pbk. Bazen kırıcıya kaçan bir üslup kullansan da geri plandaki iyi niyetinden en küçük bir şüphem yok. Senin böyle övgü sözcüklerinden çok hoşlanmadığını biliyorum. Ben de övülmekten hiç hoşlanmam. Ama içimden gelen düşünceler bunlar. Bu yüzden belirtme gereği duydum. Belki ileride yine fikirlerimiz çatışacak, kimi zaman birbirimizi kıracağız bile. Çünkü birbirimizden çok farklıyız. Ama bu sana olumlu duygular hissetmemi engellemez.
yorumları okuyunca sadece “yorumsuz kalmak istiyorum” demek istiyorum 🙁