bildirgec.org

şizofreni hakkında tüm yazılar

şizoid dünyalar

neceff | 30 October 2008 15:47

Evimde rahatsızım. Dağınıklıktan aradıklarımı bulamıyorum. Kalemlerim çalınmış, neden acaba? Yazamayayım diye mi? Benim rahatsızlığım, rakip benliklerle karşılaştığım zaman kendimi pasifize ederek yok etmek. Şöyle anlatayım; bu eve giren kişiyle ben karşılaşmadım ama kalemlerimi çalarak benim yazma yeteneğime sahip olacağını sanan, fala büyüye inanan birisi. Defterin içinden beşinci kitabımın taslağını da cildi kopararak almış. Bu arada giysilerimde azalıyor. Hangisinin kaybolduğunu, çok giysim olduğu için anlamıyorum.

Kabe’de Hubel adındaki putu Hz. Muhammed kırdırtıyor. Tanrının adlarından biri Hu’dur. Kıble kelimesi de bence Kibelede’den geliyor. Hubel de Kibele’nin ta kendisi. Bence Kibele gerçekten tuhaf biri. Büyük ihtimalle gerçekten ölümsüz ve bir takım kerametler gösteriyor ama çok mutsuz. Bir erkeği yok. Hz. Muhammed’e ölemediğini, tanrıça olduğu için çok mutsuz olduğunu anlatıyor. Onu yaratan biri olması gerektiğini, bir annes, bir babası olmasını istediğini, yalnızlktan ve tanrıçalıktan bıktığını…

Şizofreni Nedir?

fReewave | 05 April 2008 10:36

Şizofreniyi en basit anlamıyla şöyle tanımlayabiliriz ;
Kişinin gerçeği tanımlayabilme yeteneğinin bozulduğu, toplumsal, ailesiyle işiyle, gücüyle irtibatının bozulduğu bir hastalık olarak tanımlamak mümkündür.
Aslında kısımlara ayırmak gerekiyorsa Paranoik tip denilen bir şizofreni tipinde bir takım düşünce bozuklukları filan ile kendini gösteriyor.Bu düşünce bozuklukları çerçevesinde bir hayat yaşamaya başlıyorlar. ( Akıl oyunlarında bu tip bir konu işlenmişti). Böyle bir durumda kişi ilişkilerini kesiyor, Eşinden şüphelenmelere kadar giden güvensizlikler bile oluşabiliyor. Hatta bu güvensizlikler artık çevrede olan olayı herkes ona zarar vermeye çalışıyor gibi düşünmeye kadar gidebiliyor. Olmayan şeyleri görme ve hayatını bu şekilde olmayan bir rüyanın etrafında devam ettirmeye de çalışırlar.
Diğer bir tipin etkileri ise kendine bakmama, yaşamın hiçbir alanında var olamama, herhangi bir işlevi olmaması gibi tabloları görebiliriz bu hastalarda. Bazı şizofreni tiplerinde ise kısmen gerçek hayata karşı da tepkiler yoğunlukta oluyor.
Şizofreni ile ilgili nette bulabildiğim siteler ve kaynaklar ise şunlar ;

www.sizofreni.web.tr/
www.mcaturk.com/eriskin_sizofreni.htm
www.psikolojikdanisma.net
sizofreni.uzerine.com

LANETLENMİŞ BİR ŞİİR

neslihanrelecni | 09 January 2008 15:11

LANETLENMİŞLER

Ne geçmişe, ne geleceğe ne de şimdiye aidim
Zamansız bir mekanda, mekansız biz zamanda
Yapayanlız, tek başına

Derler ki
” Lanetlenmişlerin yüreği yaşayan ölüler mezarlığıdır.
Gömülenler yalnız insanlar değil, birde güzel duygulardır.”
Eğer ziyaret edilecek çok mezar varsa ,
Ne yazık çok az vaktin kalmıştır.
O da tükendiğinde
Artık İNSAN SURETİNDE BİR HAYVANSINDIR.

Elektro Konvulsif Tedavi (EKT)

woofwoof | 20 November 2007 19:37

Requiem for a Dream‘i izleyenler Ellen Burstyn‘in Oscar’ı hakeden oyunculuğuyla canlandırdığı Sara Goldfarb karakterini ve karakterin bilinçsizce habire yuttuğu speed haplarının etkisiyle sıyırıp nasıl elektroşok tedavisine maruz kaldığını hatırlayacaktır (Bu sahneler akıl yetkinliği olmayanlara tavsiye edilmemekle beraber şuradan ve şuradan izlenebilir (18+)).
İşkence olup olmadığı tartışıladursun, tıbbi adıyla Elektro Konvulsif Tedavi (EKT) 1940 – 50lerden beri major depresyon, mani, bipolar bozukluk, şizofreni, deliryum gibi hastalıkların tedavisinde yaygın şekilde kullanılmaktadır. Genellikle anti-depresanlara cevap vermeyen veya (haplardan çok daha hızlı ve kesin bir yöntem olduğundan) intihara meyilli hastalara uygulanmaktadır. İşlemin temeli beyine elektrik verilmesidir. Bu sayede hastaya bir nevi epileptik nöbet geçirtilmekte ve depresif durum ortadan kaldırılmaktadır. Olan bitenin gerçek şekli kesin olmamakla birlikte, beyinde, anti-depresanların yarattığından çok daha fazla, çeşitli biyokimyasal değişimlerin gerçekleştiği kabul edilmektedir. Elektrik verme işlemi iki adet elektrod ile yapılır. 90lardaki gelişmelerle, beyin ısısındaki artış çok az olduğundan beyin dokusuna bir zarar gelmediği literatürde mevcuttur. Tedavinin bir kürü genellikle haftada 2-3 kez olmak üzere toplam 6-12 uygulamadır.

Günümüzde anestezi ve kas gevşetici uygulanması zorunluluğu, yöntemin anestezisiz, ceza veya işkence olarak kullanılmasını engelleyememiştir. Yöntem ne kadar etkili, sonuçları ne kadar parlak olsa da (vakaların %90’ında belirli bir düzelme) One Flew Over the Cuckoo’s Nest filminde söylendiği gibi yıllarca akıl hastanelerinde cezalandırma ve kontol etme amaçlı suistimal edilmiştir ve hala sorgulanmaktadır. Modern uygulamalarda hasta veya vasisinin onayı gerekmektedir ancak bazı durumlarda rızanız olmadan da yapılabilmektedir.

Yöntemin en ilginç tarafı akut yan etki olarak bellek kayıplarına yol açabilmesidir. Hasta hem uygulamadan haftalar veya aylar öncesine ait olayları hatırlayamayabilir hem de uygulamadan sonra olayları uzun süreli hafızaya atamayabilir. Ancak bu durum yöntemi bir hafıza silme yöntemi yapmaz. Zira bu bellek kayıpları uzun dönemli değildir. Genellikle de ufak tefek şeylerin hatırlanmamasına yol açmaktadır. Hafızasını silmek isteyenler için üzücü ancak merak etmeyin yakında şu haplar ile bu da mümkün olacak (ayrıca bkz.).

Jim ile Kızılderili

Cevval Portakal | 02 August 2007 14:57

Günlerden bir gün, ben, Jim ve kızılderili yürüyoruz. Hava güzel cıvıl cıvıl ortamlar. Gidelim köprüde iki bira içelim seyre dalalım dedim Haliç’i, tepeden sarkan oltalara bakalım, aha çok pis vurdu, ya çok büyük geliyo ya da iki üç tane birden var, diyelim.
Jim ile kızılderili ses çıkartmadı, neden bahsettiğimi bile anlamadı zaten öküzler, ne bilsinler Haliç’i, köprüyü allasen. Kızılderili, ora nere olaki, der gibi oldu ama Jim’in bir bakışıyla sustu boyun eğdi. Böyle olduğuna bakmayın sosyal ortamlarda pek lider konumda olamasada, kızılderili panik anında pek bir cevvaldir, götümüzü kurtardığı çok görülmüştür.
Neyse gittik köprüye indik alt kata. Oturduk bir mekana. Garson yanaştı, üç bira söyledim, anlamadı salak. Arkadaşım 3 bira getirirmisin, diyerekten kavgaya tutuşmak üzere olan insan izlenimi kattım kendime. Tek başıma olsam böyle agresif tavırlar sergileyemezdim ama nasılsa kızılderili vardı yanımda, garsonlarıda yerdi, camı çerçeveyide indirirdi yeri geldimi.
Garson gitti, diğer bir garsonla muhabbete dalar gibi oldu, gülüştüler. Kızılderili, abi bırak dalıyım şunlara, dedi. Bende, bi sakin ol oğlum şuraya iki muhabbet edelim seyre dalalım manzarayı dedik, geldik. Vukuatın lüzumu yok, şeklinde cevapladım bu önermeyi.
Bir sigara yaktım. Jim’e de uzattım, almadı. Kızılderili zaten kullanmazdı.
Dayak kokusunu almış olacakki, daha fazla oyalanmadan getirdi garson biraları.Bu esnada kızılderili sordu.
-Abi sen seyredelim filan dedin getirdin bizi buraya ama biz ne seyrediyoruz allasen.
Jim kızılderiliye yine bir bakış attı, kızılderili görmemezlikten geldi, merakla cevabımı bekliyordu.
-eee… oğlum işte böyle deniz var, martı var, bıngıl bıngıl hatunlar geçiyo ayriyetten, bak böyle tepeler yükseliyo galata kulesi desen ahanda orda, vapur desen, tekne desen onlarda geçiyo işte güzel bi ambians yani.
-Geçenleri izliyoruz yani?
-Resmin bütününe bakıyoruz yavrucum.
Kızılderili bir soru daha yöneltecek gibi oldu ama Jim sabrının taştığını belirtir şekilde döndü ondan tarafa. Sustu resme baktı. Bütününü göremediğini anlamıştım.
Jim, dedim. Hayrola pek sessizsin bugün. Ses gelmedi.
Bir süre sessiz sessiz oturduk, kızılderili arada bir konuşacak gibi oluyordu ama Jim’den tırstığı için susuyordu. Onun için hayatındaki tek otorite Jim’di. Sözünden çıkmazdı. İkisi tek bir mükemmel insandı aslında. Jim dahiydi, kızılderili güçlü. Raistlin ile Caramıon gibiydiler.
Birden Jim konuştu.
-Val Kilmer’dan ölesiye tiksiniyorum. dedi. O büzüşük dudaklarına attırayım onun, öyle tiksiniyorum ben bu adamdan.
-Jim’cim bu kadar içerleme hem kötü birşey yapmadı,oda emir kulu neticede, bu kadar rahatsız olman anlamsız.
-Sus lan!!!
Jim’den böyle ani bir çıkış beklemiyordum normalde ürkmem ama sonuçta 3 kişiydik ikiye tek kalmayı açıkçası götüm yemezdi. Kızılderilinin saygısından şüphem yoktu esasında fakat Jim’in bir lafıyla saygı filan dinlemezdi, sille tokat manyağı yapardı beni.Yine de altta kalmamak için aynı sertlikte atıldım.
-Ne biçim konuşuyosun lan biz ne yaptık sana!.
Biz diyerek kafası karışık kızılderiliyide biraz olsun yanıma çekmeyi amaçlamıştım.
-Daha ne yapıcaksınız lan hadi zamanında bu mendebur geldi buldu beni, tamam o zaman geçinip gidiyoduk az çok karizmasıda vardı, ilginçti yani kızılderili filan trajıma traj ekliyodu. Peki burda ne işim var lan benim. Yok manzaraya bak, yok karılara bak, hadi bi hava alalım… niye sürüklüyosun lan beni peşinden!!!
-Canınız sıkılmasın dedik. Bi bakıma turist sayılırsınız gezin görün tanıyın dedik! kötü mü ettik, bira bile ısmarladık bi yudum içmediniz mınakoyyim.
Tepem atmıştı silleyi tokadı umursamaz olmuştum bir anda.
Yeter lan ben gidiyorum, dedim. Kalktım masadan garsona doğru yürüdüm, ilk andaki aptallığıyla bakıyordu bana. Ne kadar? diye sordum. 12 yetele abi, dedi. parayı uzattım, aptal aptal bakmaya devam ediyordu.
Alsana lan parayı sinirimi senden çıkartırım hee!, dedim. Tırsmış göründü, aldı parayı. Garsonun tırsmasından kuvvet bularak, arkamı dönüp giderken, hay skicem yaa! diyerek ekledim. Jim ile kızılderili de duysun diye bilerek sesli söylemiştim.
Çekip gittim. Hesabıda bana kitlemişti şerefsizler.

This is the end. Beautiful friend.

Siz Hangi Gruptansınız?

mevlana yusuf | 02 May 2007 19:25

Başlık bir itham olarak anlaşılmasın lütfen. Ancak yaşadığımız çağın tanığı olduğumuz tarz-ı hayatın getirdiği menfi ve istenmeyen kazanımlarımızdan biri de ruh sağlığımızın bozulmasıdır.
Ekonomik,sosyo-kültürel,çevre,enformasyon araçları,gayri tabii gıdalar vs. tüm bu menfi etkenler bedenimizde sebeb olduğu tahribatın daha fazlasını ruhumuza yapmaktadır. Meslek icabı insanlarla birebir temas halinde olduğumdan, maalesef toplumumuzdaki ruhi rahatsızlıkların sanılandan çok daha fazla olduğu kanaati taşımaktayım.
İşin daha acı tarafı ise bu rahatsızlıkların sadece tek bir başlık altında, depresyon ya da stres başlığı altında isimlendirilerek, daha ağır vakaların gerek bilgi eksikliği gerekse böyle bir durumu kabüllenmenin zorluğu açısından gizli kalmasıdır. Bu ise kimi zaman çok acı sonuçlara sebeb olmaktadır.
Ruhi rahatsızlıklar hakkında toplumumuzun daha fazla bilgilendirilmesine önem verilmelidir. Bu konuda hem ilgili meslek erbabının, hem ilgili bakanlık yetkililerinin bir an evvel etkili ve geniş kapsamlı bir tarama ve hemen akabinde de evvela bilgilendirici daha sonra tedavi edici çalışmalara başlamaları şarttır.
Bu görünmeyen tehlikenin gerçekten farkına varmak gereklidir. İlköğretimin ilk devresindeki küçücük çocukların bile birbirlerine rahatlıkla çok büyük zararlar verebildiği gözönüne getirilirse, sebeblerin tespitinin ardından hemen gereken önlemlerin alınıp daha sağlıklı bir toplum için ne yapılması lazım ise yapılmalıdır.

şizofren
şizofren

Tavuk

Cevval Portakal | 28 April 2007 06:36

-yoksun sen yoksun yoksun defol
-ne demek yoksun
-yoksun tabiki hayal mahsulüsün az önce orda değildin bi anda çıktın kanepemde gerçekten olmana ihtimal yok
-kanepemde mi? saçmalama nerden kanepem
-evet kanepem benim kanepem bu eve taşındığımda spottan alıp buraya kadar 3 kişi taşıdık biz o kanepeyi
-artık saçmalama demiyicem zaten saçmasın ama alıştım sana artık umursamıyorum
-hadi geldiğin gibi kaybol halisünasyondan öte olmaya başladın tamam biraz deliyim belki ama artık senden kurtulmak istiyorum zaten sen diye bişey yok
-yok mu? kendinin aslında varolduğunu gerçek olanın ben olmadığımı nerden biliyorsunki
-senin gibi bişey olamazda ordan biliyorum kanepemde tavuk köstümlü bi adam nası oturuyor olabilirki böyle bir şey yok çizgi film karakteri gibisin komik gözüküyorsun aslında insan olsan belki doğaüstü bişeyle karşılaştığımı düşünebilirdim farklı bişey olsan korkabilirdimde ama gerçek olamıyacak kadar komik ve sahte görünüyosun

düşüş cümleleri…

LORDoftheNADA | 07 March 2007 09:42

yavaş yavaş günü batırıyorum içimde saatlere günışığı vururken…hala yalnız,hala ürkek susuşlar süslüyor cesaretsiz bakışlarımı…kendimden bile kaçar mı oldum bu aralar nedir?neden artık korkuyorum ellerimi herhangi bir yere uzatmaya?hatırlamıyorum,en son ne zaman sevmiştim…en son ne zaman aşık olmuştum yahu?kafam karıştı şimdi..ben hiç aşık olmuşmuydum?tırnak yemeyi de bırakmıştım sözde…sonra teker teker yemeye başladım…bir tane kalmıştı..sağ elimin yüzük parmağındaki tırnak..onuyemeyeceğim diye söz vermiştim kendime sözde…kendime verdiğim hangi sözü tuttum ki? onu da yedim…sözümü de,tırnağımı da…