bildirgec.org

sevmek hakkında tüm yazılar

gerçek ile hayal aşkta vücut bulur

emrouisen | 14 February 2007 12:21

aşk başlı başına ulaşılamazlık olunca hayaller ile beslenir. bir taraftan gerçeğe aldırış etmeksizin yapmak zorunda olduklarımızı hayallerle besleyip ayakta tutarız. hayal olmasa sabır olmaz güç kalmaz. bu yüzden hayal etmeyi unutup güçsüzleşmeye başlar insan. yeni bir aşkı bir vucutla sınırlı görenler yine yanılır yine aldanır ve aşk onlara hiç yetmez ve hepsi birer deneme kalır mükemmeli bulmak için. bizi bir yerde avuttuğunu sandığımız o bir şekilde insanı sınırlandıran aşklar, bir adım gerideki gerçek ile bir adım ilerideki hayalin ortasındaki boşlukta asılı durmaktadır. ama gerçeği, sadece gördüklerimizle sınırlandırmanın esareti yüzünden bizi hep yapacaklarımızdan alıkoymaya çalışır, korkutur, yönlendirir ve sanırım gerçek ile hayal birlikte aynı anda yol alabildiği sürece yaşam bir değer kazanıp bir görünüşten bağımsızlaşır. hayatta bugüne kadar yapılan her ne eylem varsa bunların hepsi yine bir araçtır birini severken bile göremediğiniz, duymadığınız bir hiçliği sevmek ne kadar anlamsızsa gördüğümüz canlı cansız şeyleri de sevememek o kadar anlamsız olmalıdır. gerçek ile hayal aynı anda yol almalıdır.

Kadınlar Ne onlarla Ne onlarsız

sbaskentli | 29 January 2007 13:28

Kadınlar dediğimiz zaman kimimiz gizemli bir dünyadan bahsedilirmişcesine irkilir , kimimiz tüm hayvani dürtüler ile hormanlarımızı ayaklandırır , kimimiz ise ürkerek kaçacak delik ararız.

Gerçekten de bilinmezlerin karanlık bir alemi gibi karşımızda sisli bulutların ardından belirerek hayatımıza giren ve erkek hayatında bir çok çizginin bilinçli ya da bilinçsiz olarak değşimine sebep olan gizli bir güce sahiptir onlar.

Aslında bir çok zaman yaratılışdan gelen sebeplerden dolayı kadınların hiç bir şey yapmasına gerek kalmadan biz erkekler sersem uzay taşları misali onların yörüngelerine kaptırıyoruz kendimizi.

Kişisel Aşk

Chalarr | 20 January 2007 01:13

Sevmek, aşık olmak nedir sizce? Aşk kelimesi sizin için ne ifade ediyor? sevmek ile aşık olmak arasındaki fark ne olabilir? Yoksa bütün bunlar kişisel sınırları zorlama isteğinden ibaretmi?

Divan edebiyatçılarına göre “aşk”, ulaşılmazı simgeler. Peki aşk ulaşılmazsa günümüzdeki aşklar aşk değilmi? Ferhat ile Şirin kavuşsaydı eğer bunun adı aşk değilde ne olacaktı?

Hepsi bir yana aşk sizin için beden birlikteliği mi? yoksa ruh birlikteliği mi? Size karşı boş duygular besleyen birini unutmaya çalışmanız, onu değil de kendinizi sevmenizden mi kaynaklanıyor?

LaBiReNT ÇöZMeYi SeVeNLeR iCiN

hypn0s | 16 January 2007 08:03

100 değil 1000 değil 1000000 hiç değil tam 1 milyar tane labirent bulunan aşmış bir site. Labirentleri yazıcıdan çıkartma özelliği var. Bu sayede monitörünüz çizgi çizgi olmayacak 🙂

NE ZAMAN BİZDİK?…

mavisu | 23 December 2006 05:31

Yollar ayrılınca kar mı yağar kalplere? belki o kadar kolay da değil anlatması… yani mesela şimdi ben, yoldan geçen bi yabancıya nasıl ki sarılamazsam, senle karşılaşsak bi yolda sana da sarılamam… belki ona yaklaşırım, sana yaklaşamam! hani ya canımdın, ki hala öylesin… hani ya herşeyden daha çok isterdim yanında olmayı, ki hala isterim… öyleyse neden? neden yabancılaşır bigünde iki insan?.. ayrılınca yollar, hafızasını mı kaybeder sevdalar… yoksa ayrılığın kuralları mı vardır? anlat hadi, sevmek böyle kaç hale koyar insanı?..

Yani mesela şimdi sen, nasıl ki soranlara iyiyim diyorsan, ben sorsam bi gün bi cesaret, bana da “iyiyim” diyeceksin, “hadi kendine iyi bak” diyeceksin… oysa biz bölüşmedik mi senle tüm sakladıklarımızı? sensiz iyi olamadığımı bilmeyecek misin?.. biz ne zaman bizdik, ne zaman sizli bizli olduk anlayabildiniz mi bayım siz? desene, düşün ki bitiyor yıllar sonra evlilikler bile. sonra kim nerde ölüyor, diğeri bihaber… söyle nasıl oluyor bu hem heplik, hem hiçlik bi arada ve bu denli yakın? eleleyken el oluvermek yani böyle?.. kolay değil deme! hiç olmamalı! olmalı mı?.. aklım almıyor benim, ne böyle sevdaları, ne böyle ayrılıkları… ağırım besbelli hayatın omzuna. sevdiğim ve yine de ayrılmam gereken ne varsa gitmeyi bilirim ama, uykularda, kuytularda, dualarda değişen bi ben yok…

ALİ &TASULA

koza 68 | 19 December 2006 14:05

Geçen gün Best fm de Simon &Garfunkel müziğini dinlerken, Tasula ve Ali’yi hatırladım…
Bridge overTroubled water…
Scarborough fair…
Muhteşem vokaller…
Yüzbinlerce insanın izlediği görkemli Central Park konseri…Bu konserin video kaydını beraber izlemiştik…Tasula,Ali ve ben…
80’de Üniversite öğrencisiydik…O gün Tasula’nın Balattaki evine zorunluluktan gitmiştim, anneannesi çok iyi ağırlamıştı bizleri…Çaylar,çörekler…
Tasula sınıf arkadaşımdı…Ve o gün onu sevgilisi Ali ile buluşturmaya götürecektim…

Ali günlerdir Paşa kapısı cezaevinde tutuklu…Dev-Genç üyesi ; Silahlı soygun,illegal örgüt kurma ve yaralama olaylarından tutuklanmış…O sabah Alinin telefonda yalvaran sesiyle uyandım…
– Ben kaçtım olum ama peşimdeler,merak etme teslim olacam…
Kulaklarıma inanamadım,beynim uğulduyordu.dilim tutulmuştu sanki…
– Ne yapabilirim ki Ali ?…İstersen bize gel !
– Saçmalama ulan !…Tasula’yı bana getirirmisin?
– Tamam nereye?
– Okulun kantinine!
– Olum delirdin mi orası sakat…
– Ya boşver sen ne diyorsam onu yap tamam mı?Vaktim yok…
Haberi Tasula’ya verdiğimde,dişlerini sıkmış,gözlerinden sicim sicim yaşlar akıyordu,kımıldamıyordu taş kesilmişti sanki…
Ali Gümüşsuyu binasında bizi bekliyordu,perişandı saçı sakalı birbirine karışmıştı…Tasula’nın yüzüne doğru eğildi,yavaşça elini yüzüne sürdü,cebinden mendilini çıkartıp yüzünde,gözlerinde biriken yaşları sildi…Eminim ki Tasula onun soluğunu öpücüklerini saçının telinden ayağının tırnağına kadar bütün bir bedenini saran alev gibi duydu yüreğinde…Bana göre çok sıkıntılı bir aşktı bu ama gene de çok hoştu…
Ayrılırlarken birbirlerine ne söylediklerini hiç öğrenemedim…
Ali tutuklu bulunduğu cezaevinde öldü…
Tasula anneanesiyle Yunanistana gitti…

sevginin yanında ki kifayetsiz keLimeLer

Tucimania | 01 November 2006 17:44

Sevmek.. Sevmenin tarifini yapar mısınız bana?.. yapacağınızdan pek emin değiLim.. anLatmaya çaLışsanız biLe bir şey yarım kaLır.. eğer büyük bir sevgi varsa içinizde bunu hiç anLatamazsınız.. “seni seviyorum” dersiniz.. ama içinizdeki büyük sevgiyi anLatmazsınız.. sarıLırsınız, öpersiniz, eLini tutarsınız sevgiLinin.. yetmez sevginizi anLatmaya.. keLimeLer, harfLer, cümLeLer.. neden anLatamaz sevgiyi..
içinizde bir magma vardır.. her zaman dönen hiç bir zaman kayboLmayacak oLan bir magma.. hep hareket haLindedir.. içinizi ısıtır.. denedim sevgimi anlatmaya ama yarım kaLdı yine.. sevgiyi anLatmaya çaLışmak beyhude bir çabadır.. çünkü içinizdeki sevgi büyüktür, tarifi yoktur, sureti yoktur, her şeyi iLe kusursuzdur..
neden keLimeLer hep kifayetsiz kaLır sevgiyi anLatmaya çaLıştığımızda.. keLimeLer ancak sevginizin yüzde 1’ni anLatabiLir.. diğer yüzde 99’Luk kısmını bir siz biLirsiniz bir de yaradan.. bir tek şunu biLiyorum “sevmek, deLice sevmek, sonsuza kadar sevmek, bir tek onu sevmek” çok güzeL bir şey.. seni seviyorum..

işte öyle bir duygu yaşam

astral | 28 October 2006 19:39

Hayatın en güzel damarı
Senin yanın birtanem

Birtanemakıp giderken
mücevheri insanda bulmak özel tadı

her şeyini verirsin ya birden
yok olup gideceğini
düşünmeden
hiçbir zaman

doyasıya
özümsemek istersin onu
işte öyle bir duygu yaşam

yaşamayı yaşamak isterken
tutunmak bir dala
ve kırılmasından korkarak

BELKİ DE…………..

lion41 | 02 October 2006 00:41

BELKİDE

Sevmek, içgüdülerimizin bize yaşattığı sonsuz doyumsuz bir haz gibi gelir yaşarken. Bu hazzı yaşamak için yaşam denen yolda umarsızca koşarız her molamızda biraz daha bizden bırakırız yaşam koşusunda koştururken bazen de bir şeyler alırız durduğumuz yerlerde, daima bizimle koşacak bir dost ararız aynı ritmi yakalamak isteriz bir yürekle.

Peki bunca koşturma canın arasında kendimizi ne kadar severiz ? Bu dengeyi ne kadar kurarız bilinmez ne kadar açarız yüreklerimizi bütün günahlarımızı durduğumuz yerlerde ne kadar cüretkar oluruz terk edişlerimizi ihanetlerimizi aldatmalarımızı aldatılmalarımızı ne kadar anlatırız……

Köpeğinin gölgesi olayım!

| 21 September 2006 18:02

terk edilmek… bir trapezcinin partnerine duyduğu güvenin benzerini ruhunda büyütmektir sevdanın beynine ferahlık veren realitesi.
ama işte o güvendiğin partner, ellerini çekivermiştir. parçalanırsın. ilişkine koruyucu ağ çekmeyenlerin sonu hazin bir parçalanmadır.

jacques brel’in dikenli sesinden feryat figan ne me quitte pas’yı dinlerken kadehlerden birinin dolup, diğerinin
boşaldığını söylemek kehanet sayılmamalı. hele de parçalanmışsan… bourbon ya da rakı, belki viski… kanayan bölgelere alkolle pansuman yapılmalı.

bir insana bağlanmanın riskini göze almak lazım. en büyük risk ise terk edilivermek apansız.
hele bir de açıklama bol eslerle süsleniyorsa acılı bir tirat şeklinde: sen… biliyor musun… çok iyisin…
ucuz arabesk bir bahane… katlanması daha zor gelir.
niye, diye sormak faydasızdır. şah damarına kör bir bıçak
vurmuştur son darbesini artık.
kafanı yormadan, sevgilinin boynunda, dudaklarında koşturduğun soluğunun anıtlaşmış halini düşünmeyeceksin!
bileceksin ki, her başlayan “şey” bitecektir. varsın, bu bitiş “mutsuz son”la olsun…