aşk başlı başına ulaşılamazlık olunca hayaller ile beslenir. bir taraftan gerçeğe aldırış etmeksizin yapmak zorunda olduklarımızı hayallerle besleyip ayakta tutarız. hayal olmasa sabır olmaz güç kalmaz. bu yüzden hayal etmeyi unutup güçsüzleşmeye başlar insan. yeni bir aşkı bir vucutla sınırlı görenler yine yanılır yine aldanır ve aşk onlara hiç yetmez ve hepsi birer deneme kalır mükemmeli bulmak için. bizi bir yerde avuttuğunu sandığımız o bir şekilde insanı sınırlandıran aşklar, bir adım gerideki gerçek ile bir adım ilerideki hayalin ortasındaki boşlukta asılı durmaktadır. ama gerçeği, sadece gördüklerimizle sınırlandırmanın esareti yüzünden bizi hep yapacaklarımızdan alıkoymaya çalışır, korkutur, yönlendirir ve sanırım gerçek ile hayal birlikte aynı anda yol alabildiği sürece yaşam bir değer kazanıp bir görünüşten bağımsızlaşır. hayatta bugüne kadar yapılan her ne eylem varsa bunların hepsi yine bir araçtır birini severken bile göremediğiniz, duymadığınız bir hiçliği sevmek ne kadar anlamsızsa gördüğümüz canlı cansız şeyleri de sevememek o kadar anlamsız olmalıdır. gerçek ile hayal aynı anda yol almalıdır.