bildirgec.org

ruh hakkında tüm yazılar

ruhuma patlayan TOKAT

astral | 15 January 2010 09:07

facebook.com
facebook.com

Sakince oturmuş sıcağımda, kitap okuyordum, altını çize çize… Alacaklıların kapı çalması vardır ya, kapıya birden panik halinde vurulmaya başladı. Korktum. ‘Kim bu geri zekalı insan?’ diye geçirirken aklımdan, buğulu o küçükten göremediğim halde; yine de baktım, ‘Kim acaba?’ diye…

Hemen açtım kapıyı çünkü Elif’ti, balımdı, en yakınımdı. Deli gibi ağlıyordu. Sarı ıslak saçları jölelenmiş gibi ayrık ayrık duruyordu. Sırılsıklamdı. Sırılsıklam ve yıkıktı. Makyajsız yüzüyle dahi, çok çok güzeldi küçük çilli beyaz suratı. Kızarmış gözleriyle bana bakıyordu, boynuma sarıldı. Kapıyı kapatmama dahi izin vermeden sarıldı, boynuma dayadığı kafasından sular damlıyordu. İçerlemiş kadın tüm isyanıyla anlatmaya başladı. İçeri geçtik… Ellerini avuçlarıma aldım, kreşten beri beraber olduğum arkadaşımın hayatı kaymak üzereydi ve yine yanımdaydı, şimdi anlatmaya ihtiyacı vardı. Dinledim, başka ne yapılabilirdi ki…

Sokrates’in Son Gecesi ve ötesi…

il mare | 07 January 2010 10:57

-Ne kadar aptalsın ki bir kitap bile yazmadın düşüncelerini belgelemek için;şu baldıran zehrini içip öldükten sonra sen,yokolacaksın”

-Ben kitap yazmadığım için aptal değilim;çünkü kitaplar yakılabilir.Ama beni dinleyen insanların tümünü yakamazsınız.Beni dinleyen insanlar,ben öldükten sonra benim düşüncelerimi taşıyacak ve benim söylediklerimi yorumlayacaklardır.Ve ben onların ekledikleri yorumlarla sonsuza dek yaşayacağım.Beni öldürerek ölümsüzleştirmek istiyorsunuz!!!

Zehri içirmek için üçüncü horozun ötmesini bekleyen gardiyanın karşıt bir görüşü üzerine devam eder Sokrates:

İKİ GÖZÜM

herkeshermes[pilli_silinen_hesap] | 14 December 2009 17:27

iki gözüm

nefesin kesti gülü öldüm
kısa metraj bir aşk kime yeter gülüm
ipince aynalar bakma kırılır dünüm
beni anlat hayata külüm
zaaflardan, ihtiraslardan mamul hüznüm
derin arbedelerden arta kalan bir sözüm
yalnızlığımın belden aşağısı tutmuyor kötürümüm
insanın kalbi yarasından anlaşılır iki gözüm

Hafifleme Çeşitleri

aggali | 11 December 2009 11:00

Efendim tekrar merhabalar;

Sizlerle paylaşmak istediğim konu hafifleme; ama hafifleme dediysem hemen çevirmeyin başınızı efendim, konuyu gayet bilimsel ve de kilimsel olarak incelemek niyetindeyim.

Dilerseniz önce hafiflemenin ne olduğu ile başlayalım. Yaygın bilimsel kanının aksine hafiflemenin kilo ile bir alakası olmadığını, bilahare kilo vererek hafifleyenlerin bir müddet sonra bu kiloları geri alarak ağırlaştıkları ve çoğu zaman televizyondan gördüğümz üzere “Ağır Ağbi” oldukları görülmüştür. Zaten konunun bu kısmı konumuzun dışında kalıyor, o yüzden bu kısmı politikacılara bırakarak, Bizi asıl ilgilendiren kısma gelelim.

24black mamba24 | 15 November 2009 11:30

Mahvetti bu aşkın beni,
Elimde değil düşünmemek seni,
Ruhumun gülü, gönlümün çiçeği,
Vuruldum bir kere bırakamam ki…

Şu an gözlerime bir baksan,
Her tarafım titrer heyecandan,
Sonu gelmez bir sözle,
“Seni Seviyorum” diye haykırsam…

Ayrılık kolay mı sandın be gülüm,
Sensizlik bana ölüm,
Ne Leyla ne Mecnun yok böyle bir hüzün,
Sana diyeceğim son sözüm,
Seni hâlâ seviyorum…

Sözlerle anlatmak mümkün mü böyle bir sevdayı,
En güzel aşklardan da yüce olan bu aşk-ı sefayı,
Rıhtıma koşan bir ceylan gibi olan leylayı,
En sonunda buldum dünyayı…

İçimdeki Lunapark’ın Çocuklarını Bana Bağışla Lütfen…!

zzeliha[pilli_silinen_hesap] | 08 November 2009 11:49

İçimdeki yumrunun sebebi sensin.
Yutkundukça acıyan ve acıdıkça seni hatırlatan bana…
Dertlerin sıkıntıların asla bitmek bilmedi senin.
Hayat hep sana kötü davranırdı ve sende bu kötülüğü egoistliğinle harmanlar beni de bu batağın içine çekerdin
Hayat bana göre,herşeye
rağmen yaşamaya değer ve gülümsemeyi hak ederdi.
Gülümserdim,yaşardım.
Sonrasında sen dahil olurdun içimde oluşturduğum lunaparka bütün kasvetinle.
Lunaparkımın siyaha bürünürdü,bütün renkler seninle solar;boğazımda düğümlenen hıçkırıklarla sana teslim olurdum.
Mutlu olmayı hakediyorum ben.Gülümsemek bana hiç olmadığı kadar yakışıyor.
Senin o kasvetin beni cehenneme çeviriyor adeta.
Canım yanıyor,
Boğazıma çöken ellerinden kurtulamıyorum.
Nefes alamazken,renklerim de benimle ölüyor adeta…
Lunaparkımın çocukları birer birer uçurumdan atlıyor.
Kasvetinden kurtaramam ki ben seni…!
Çocuk ruhum buna dayanamaz ki.
Zayıfım ben…
Kötü acımasız ve egoist olmanın o gücü yok ki bende…
Ben mutluluk dağıtırım.
Mutluluk benim adım.
Kasvetini beyaza çeviremem ki….!
Hayatın bana verdiği bu lunaparkı feda edemem ki sana…
Yaşayamam ki o zaman.
Acı bana sevdiğim,çocuk ruhumu bana bırak.
Büyümeyen ve beni yaşatan ruhumu siyahlarınla alma benden.
Senle ben çok farklıyız.
Bir olamayız ki zaten.
Ben alabildiğince beyazım ; seni se karanlığın ürkütücü rengi siyah.
Seninle lacivert olmaya ne cesaretim ne de feda edebileceğim bir lunaparkım var.
Bana yansıtma dertlerini; çözemedikten sonra daraltma ruhumu ve alma benden renklerimi,hayatımı….
Eriyorum sanki seninle…
Kayboluyorum sanki karanlıklarında…
Gülümsememi soldurma…
Yaşamayı seviyorum ve bunu lütfen benden alma…
Lunaparkım ve içimdeki çocuklarım bende kalsın…

Ruh-Beden ilişkisi ve Astral seyahat

Heat Transfer | 21 October 2009 12:44

Quantum çağına geçtiğimiz şu günlerde, artık materyalistlerin reddettiği ya da metafiziğin içeriğini oluşturan kavramlar, tekrar ele alınmaktadır.İlk başlarda maddeleri katı sıvı ve gaz olarak ayıran bilim dünyası, sonra atomların, peşi sıra, atomu oluşturan elektron ve protonların varlığını ispatlamışlardır. Bugün, eskiden atomun varlığına inanmayanlara gülüp geçsek te, acaba kaçımız atomları oluşturan elektron ve protonların nelerden veya neden oluştuğunu merak ettik? Bu gün Quantum Fiziği işte bu sorulara yanıt aramaktadır.

Quantum fiziği; maddenin enerjiden ibaret olduğunu ortaya atmaktadır ve işte bu sav, metafizikçilerin yolunu açmaktadır.Çeşitli inanç kavramlarına göre, insan ruh ve beden olarak ikiye ayrılır. Ruh(spirit), yoğunlaşmış enerji olarak tanımlanır. Bazı insanların, rüyalarında gördüğü yer ve mekanları, gerçek hayatta birebir görmeleri, rüyalarında uçmaları ve ölmüş olan kişierle buluşmaları, bu insanların ruh kavramını ortaya atmalarına sebep olmuştur. Nitekim, birçok dini inancın temelini de ruh kavramı oluşturur. Peki gerçekten rüyalarımızda ruhumuzun bedenden ayrılıp seyahate çıkması olası bir durum mudur?

DEĞİŞİK BİRŞEYLER İŞTE

il mare | 29 September 2009 11:32

ne hoş melodi

Nedensiz ve iyi hisler sirkulasyonunun içerisindeyim şu an belli,cereyan yaptı aşağıdan döne döne gelip beni bulan hava,açık antenlerim çünkü;kalkıp kapamak ve bu rüzgara bir son vermek lazım..Ama yoo.. Böyle iyi..Yüzüme yüzüme vursun o hava,araya bir şey sıkıştırayım ki ama;aniden çarpıp ses çıkarmasın kafama kafama…

İngilizce kelimelerin içine dalmış olmam mı türkçe kelimelerin değerini bildirtip farkındasızca,yazı yazmamı sağladı,yoksa uzun paragraflara artık daha kolay anlam yükleyebildiğimi görmemin heyecan ve mutluluğu mu,artık mutluyken de yazıyor olabildiğimi bir kez daha vurgulatmak için beni ekranın başına oturttu hiiçç bilemiyorum ama…. Her zamanki gibi,nedenleri çok sorgulamadan sonuca varıyorum;işte şu an burdayım ve yazıyorum.

YOKEDİP ŞUURUNU,APTAL ET RUHUNU

il mare | 22 September 2009 10:54

Dün,Cnn Türk’ün Ankara temsilcisinin bir röportajını okudum internetten.İnsan yazma işini bir meslek olarak görmemeli diyordu,gördüğü taktirde işin içine maddiyat girer,mazallah bu derde düşmesi,onu gün gelir yazma zevkinden de mahrum edebilir diyordu.Doğru da söylüyordu bence,maddiyatın mutlak bir tatmin ile ilişiği olduğunu düşünürsek,ve yazmak ile de maddiyat ilişiğini varsayarsak;maddiyatta beliriverebilecek olan herhangi bir tatminsizliğin haliyle ilişiğini,yani yazma eylemini de etkileyebilmesi an meselesi.Bu yüzden,üzerinden trilyonlar da kazanılsa,yazmak işi kesinlikle bir gönül işidir,öyle olmalı,bunu vurguluyordu sayın temsilci.