bildirgec.org

ilişki çelişki hakkında tüm yazılar

Erkekler sıkıya gelemez

ilterisk | 25 May 2011 16:30

dilemma durumu çok acayiptir dostlarım. 4 yıllık bir ilişkim vardı, Herşeyimi bilirdi her yaptığımı, her giydiğimi, her düşündüğümü… Bunlar aslında güzel şeyler ama iş artık baskı kurmaya gelmişse orda bir yerlerde bir kopukluk, bir problem var demektir.

4 yıldır çok sevdim ama gerçekten çok sevdim, bu tahammül edilesi zor durum oluşana kadar… Arada mesafeler vardı, kilometreler vardı, hepsine rağmen yürüttük bu ilişkiyi.

İlk önce bir güvensizlik sorunu oluştu -haklı olarak- baba aldatmış ve anne-baba boşanmış, bu durumdan etkilenen annenin tüm çevresi dul kadınlarla dolu, dolaylı olarak esas kızımıza da yansımış bu güvensizlik. Bu durum karşısındakine karşı bir üstünlük kurma çabasına dönüşmeye başladı daha sonralarda, ne kadar can sıkıcı bir durum siz tahmin edin. Yaklaşık 1 hafta ne arayıp ne sordum, kendimce kafamı dinlemek istedim, artık herşeyin hesabını vermek istemedim.

BAZEN ACILAR ÇARPIŞIR

astral | 24 June 2010 10:18

‘Karların ortasındaydım ve o an ne düşündüm biliyor musun? Altı yaşımdaki küçücük halimle…’

Yeşildi gözleri yemyeşil. İçten içe bir şeylere kızar gibiydi. Değildi, o da değildi. Sanki son yolculuğuna gider gibiydi.

Huzurlu ve sakindi bir yanı. ‘Yeter!’ der gibiydi. Bunları yazan el evrensel bilinci etkilememek istedi, sonra; ‘Sadece bir öykü, saçmalama’ dedi kendi kendine. Yol uzundu.

‘Yolda gidersen yol açılır’ dedi kapıdaki adam.

vazgeçmekten vazgeçmek

astral | 31 May 2010 08:52

Vazgeç vazgeçmekten ya da vazgeçmekten vazgeçmek. Aynı. İşin erbabı olanla olmayanın iç sesi… Duyumları ve sezileri…

Ben bu şarkıyı çok severim‘ dedi. Adamın vahşi ve kötüden de beslendiğini anlamak için kâhin olmaya gerek yoktu. Şarkı ona uymuyordu.

‘Bu şarkıyı senin için söylüyor olmalılar. Sen vazgeçensin. Vazgeçenler sana bulaşmaz. Vazgeçenler bu şarkıyı sana söylemez çünkü seninle işi olmaz onların. Onlar seninle aynı fikirde olanlardır. Bu şarkıyı sana söyleyenlerse sana benzemeyenlerdir. Vazgeçmekten çoktan vazgeçmiş olanların kalıcı yarasısın sen’dedi, adamı hiç mi hiç tanımayan kadın.

uyku öncesi karabiber

astral | 20 May 2010 09:56

Kadının canı acıyordu. Merdivenlerden ne iniyor ne çıkıyordu. Başı dönüyordu. Yoksa dünyanın dönüşünü, bu denli canı sıkkınken mi hisettmeye başlamıştı?

Hep böyle olmaz mıydı, en sığınağına kapandığın anda sol omzunda bir ışık görüverirsin, belki imdadına yetişmişti.

Yeryüzünde kaç insan var, kadının tanıdığı kaç insan ve peki ya dost bildikleri… Bugün hiçbirini ne aramak ne duymak istedi.

Bir tek ‘O’nun sesini istedi derinlerinde.

En mahremine almış gibi sakladı bugün adam sesini, ona vermedi. Kadın tüm işlerini iptal etti. Kendini kendine kapattı, niye olduğunu bilmediği dualar etti. Aynaya bakıp, ‘Ömrüm geçiyor’ dedi. Dediğini fark edince bunun da fani olduğunu düşündü.

RESİM

astral | 01 May 2010 21:04


Resminin üzerindeki ayak izlerimi kestim. Düşlerimin tılsımları ise sonsuza kadar resminde bıraktım.

Resminin dudaklarını öptüm, koyultup üzerini. Üzerine gözyaşlarımı akıttım değişsin her şey diye. Diye. Ölümün bile gözbebekleri varmış bebeğim. Sen bana o gözlerle bakmıyorsun. Güzlerde yüzen bir kadın nasıl titrer bilir misin uykularında???

Susmalı tam da bu noktada. Oysa tam da bu nokta dediğimiz ne çok konu, ne dert, ne çok meze, ne çok keyif, ne çok kahpelik seyirleri, ne çok seks dokunuşları vardı; evrenin sunduğu aşk çiçeği. Şimdi sesimi duyuyor musun o dudaklarda?

Rüya Olsa …

astral | 29 March 2010 10:34

(www.corbis.com adresinden alınmıştır.)
(www.corbis.com adresinden alınmıştır.)

‘Donuk bakışlarıyla dut yemiş bülbülü oynamıyordu, olan olmuştu.’

– Ne oldu?

Asumanın yüz ifadesi günlerdir gülümsemediğinden olsa gerek, epey sert bakar olmuştu. Ya da sadece mimik kasları reflekssizleş miydi? Hangisi olduğunu bilmiyordu yazar ama konuya ara verilip anlatılacak kadar görülmeye değerdi. Bütün siniriyle devam etti Asuman:

– Ne oldusu var mı? Her şey o gittikten sonra oldu.

Aşk Prosedüre Sığar mı?

astral | 22 March 2010 16:16

Sevgili hafif ahalisi, bir yazarla tanıştım ki; ‘Yazmazsam olmaz.’ dedim kendime.

Kafamın içinde sayın yazar Seda Diker Hanım’ın yazdıklarını, dediklerini düşün düşün düşünüyorum. Kendi yanıtlarımı yetiştiriyorum evin içinde dolanırken. İlk önce ‘vavvv!’ dedim, sayın yazarın ilk yazısını okuduğumda.

Ruhun Dehlizlerinde Onsuzluk Kartpostalları…

astral | 22 March 2010 10:47

Bazen bir telefon, şeytan misali işkence yapar insana. Bunu anlatan zamanlar olurmuş.

Aşk, ayrılık ve sindirememek üçgeninde bir dostun isyanında kendini bulursun ansızın. O ağlar benim içimden yaşlar dökülür, bilmem nereye… O sızlanır, benim sızlanamadığım ne kadar zaman oldu hatırlamıyorum.

Her şeyden uzak, dertten uzak keyifli bir Pazar içindi her şey, her şey Umuyordum açıkçası. Aşk bitince, biter miydi her şey. Silinir miydi bir silgi gibi. Öyle kolayca devam edilir miydi hayata. Bunları düşünmek istemediğim bir pazardı ama yanıtları alacaktım o an için bunu bilmiyordum…

Tılsım

astral | 20 March 2010 13:29

DE…
Söz, kara. Ben daha çok karayım. Bundan sonra böyle olacak’lar inandırıcı gelmiyor. Cümle yankılanıyor, duvarlara çarpıp bana dönüyor, sadece cümle dönüyor… Yerdeyim. Bu yerde. Sen de olmadığımdan.

Bu, ne sen beni affet diye, ne öp diye, ne kabul et diye. Zaten kabulümsün, zulmüm de olsan… Bir zamanlar –sanki benden dahi önce zamanlar- cuma gecelerini iple çeken kadındım.

————
SEN Mİ, AŞK MI?
Belki de ben aşık olmayı seviyorum. Ondan vazgeçmek aşktan vazgeçmekten daha zor olmazdı lakin bu kanaat doğru olsaydı. Peki aşk ve o ayrılabilir mi? duyduğum aşkın çokluğu onun kimliği ile de bağlantılı değil mi? yok, salt aşık olmayı seviyorum dersem ona değil bana dahi haksızlık etmiş olurum. Ben de fırtına yaratan aşk mı yoksa o mu? Ayırmak mümkün mü? O aşk, aşk da o! Onun ismi için, içinde aşk barındırmayan bıla bıla yapılmaz. Sonraki soru da şu: aşkı göstermeyi mi, aşkı görmeyi mi seviyorum? Aşkı gösterdiğim kişiden aşkı görmeyi seviyorum gerisi umurum değil.

kayıp oda

astral | 17 March 2010 12:10

‘Hergün doğumunda geri dönen yontulmaz/ onulmaz ayrılıklar olsa da, gün batımları benden çok uzak.’ diye geçirdi içinden adam ve sonra karşısında duran P’ye; ‘Söyle, ayrılıklar gün doğumlarını geri teper mi gün olur da? dedi, yanıt beklermiş gibi.

P şöyle bir baktı, ‘Bugün K ile konuşulmaz üstadım’ dedi yalnızca, eğdi kendi kederine büktü, çekti benliğini derinliklerine.

Bunu kaile almayan P devam etti: ‘Gün olur da bekleme süreçleri eskide kalmış, eskimiş ve hatırlanmayan bir şarkı olmuşken; hayallerimizin gerçekleştiği paylaşımlar var mı bu vazife denilende?