bildirgec.org

ilişki çelişki hakkında tüm yazılar

Gölgeler Açık Veriyor 1

astral | 20 February 2010 12:08

Can durup dururken sordu, ‘Satılmış ruhlar kermesinde hangi yarım kürede olduğunu düşünüyorsun?

corbis.com
corbis.com

Esin pek önemsemedi Can’ın sorusunu. Alışkındı. Can zaten farklı bir insandı. Nereden çıktı bu diye düşünmedi.

Aklına geldi ve sordu diye düşündü. Pek de düşünmek istemedi işin aslı. Can felsefeye, dünyaya çok kafa yoran bir gençti.

Can’ın bu yönünü seviyordu ama şu an hiç de kendini bunlara kafa yoracak halde hissetmiyordu. Soruya kendi tarzında, gülümseyerek, rahat bir şekilde yanıt verdi.

‘Kadınlar Şunu İster’ Saçmalıkları

admin | 06 February 2010 15:43

Böyle bir zihniyetin bu kadar egemen olması sinir edici. Kadınları aşağılayıcı. Buna izin veren gene kadınlar. Kim komik durumda? Bunu anlatıp hayalini kuran kadın mı yoksa eşek dediği adam mı?

Kadın, karşımda kendisinin zevkli olduğunu sandığı konularda konuşmaya başladı.

‘Ay, bugün facebook’ta bir yazı vardı. Kadınlar dört şey ister: kapısında jaguar, dolabında vizon, üçüncüsünü hatırlamadım, dört, bunları yapabilecek bir eşek.’

‘Üçüncüsünü unutman normal. Hep bunlara benzer şeyler hatırladığından o kafan sandığın şey artık seni terk etmiştir.’ diye düşünürken; ‘Niye öyle olsun ki?’ diye söze girdim.

Okyanusun Tuza Dönüştüğü

admin | 05 February 2010 14:19

max sauco
max sauco

Yorgun kelimeler yatıyor yatağımda.
Boğazımda yutamadığım bir yutkunma hissi, boğazımda bir acı. Kalkıp su içmeye ise dermanım yok.

Konuşmalar… Herkeste ne çok söz var. Sözleri duydum, artık öyle anlamsız ki… Yerimden kalksam ya da otursam; hayatımı ritmine soksam, kendimi yeniden yaratsam, onunla bununla tanışsam; avunur muyum? Bir nokta kadar umudum olsa buna dair. Öyle insanlar olurlar. Aynı bugün gibi. Birçok konuşma. Eve gelmeyi uzatma çabası gösteren ben. Sanki o yutkunma hissi geçecekmiş gibi yersiz bir arayış. Aslında arayış değil de işte, kaçış desem değil; kaçtığım bir yer ya da kişi de yok ama yine de yalnız kalacak kadar güç sergilemeye kalkışmıyorum.

Ne Saf Ne Salt

admin | 05 February 2010 13:17

max-sauco
max-sauco

Hiç de temiz değilim, seninle kıyaslanınca. Kabulsüzlüğün sınırlarında dolaşan sen için ben, çok sıradan bir ablayım. O kadar. Süt’e yakın değilim. O ben değilim. Yalan mı, olmaz ama bazen olabiliyor; işte bunu görüyorsun. İnsan çok kızılacağını, kıyamet kopmasını istemediği zaman söylüyor. Ya da geç savunmaları. Buyum. Telafisiz. Savunma yok. Hiç de temiz değilim.

Çok masum da değilim her zaman. Bunun için daha güçlü olmak gerekiyor. Ben o kadar güçlü değilim. İşin açığı seni hak eden ben değilim.

Hem buna rağmen o kadar fevriyim ki; sabırsızlığım, iki keçiyi –gereksizce- defalarca karşı karşıya getirir, bitirir; bitirdi. İstesem ne ki, o ben değilim. Ne saf ne salt. Birçok kokunun olduğu kişi işte ben. Kimi zaman dermansız, kimi zaman çokça derman veren. Yaşayan, kimi zaman korkan, kimi zaman korkularına sığınan, kimi zaman her şeye boş veren, kimi zaman takıntılı; kimi zaman annesinden bir farkı kalmadığını anlayan, kimi zaman ağlayan, kimi zaman ağlasa da hiç bir şeyi değiştiremeyeceğini anlayan, kimi zaman yoran; kimi zaman ‘Yeter, yoruldum!’ diyen… Boğulan…

Dene beni, dene! Denemiyorsun!

admin | 05 February 2010 12:28

Aşk denenecek birşey değildir. Denemekle olmaz. Zaten içtedir. Hatta engelleyemdiğindir. Kendine rağmen engel koyamadığındır.

– Gel muhteşem bir televizyon ve ses sistemi bakalım. İzmir’de 4+1 ev aldım. Onun içini döşüyorum bir yandan.

– Hayırlı olsun. Sinevizyon aleti varken bunlar ilgimi çekmiyor. İzmir’e mi taşınacaksın?

– Birlikte taşınsak. Ömrüm olsan… ömrüme kalsan… Biz çok mutlu olabiliriz. Yıllardır benim hislerimi biliyorsun, denemiyorsun.
– Cicim elektrik derler ya, yüz yirmi kiloluk bir adama duyuyorum onu ama sana değil. Aşk diyorlar buna. Bilmem bilir misin?
– Her şey aşk mı? Mantık/ akıl denen bir şey var. Hem aşk bitince ne yapacaksın? Sence aşk bitmiyor mu? Bitmeyen aşk biliyor musun?

kar beyazı

astral | 26 January 2010 14:22

Her geçen gün başkalaşırken hayat, başkalaşmayan şeyler de var mıydı?

Tüm zamanlar, tüm anılar, tüm saçmalamalar, tüm dağıtmalar ve tüm toparlanma çabaları başkalaşıyor. Biz değişen bir yapıya sahipken bazı özelliklerimiz ise yapışmışcasına zorlanıyor ruhumuzu bırakmakta. Hatta gün be gün kendimizi tanıyamaz olmuşken aynada, ne kadar değişmez özelliklerimiz olduğunu görmek de başka bir yıpratıcılık taşıyor şu zalim zamana karşı koşarken/ koşamazken…

Var oluşun ve var oluşsuzluğun tüm basamaklarını teker teker tırmanmış ve yok olma basmaklarını da itinayla çıkmışken; kendi imzanı taşıyan ne var bu dünyada söyler misin?

zor gelir bazen

astral | 11 January 2010 18:15

Niceleri geldi neler istediler
Sonunda dünyayı bırakıp gittiler.
Sen hiç gitmeyecek gibisin değil mi?
O gidenler de hep senin gibiydiler.
HAYYAMİ

E. Johansson amcanın muhteşemlerinden.
E. Johansson amcanın muhteşemlerinden.

Aşk. Yok. Uzun süredir yok. Daha doğrusubahsetmiştim ya, 3.5 yıllık ilişkimden, biteli 2 yıl oldu ben de tık yok. Adam gibi adam olmadığı müddetçe de olmasın zaten. Artık yoruldum bunlardan. Yani kısa süreli ilişkileri kaldıracak halim yok. Eğlencelik.

Şiir ya da yazı yazmıyorum. Hissetmiyorum. Yağlı boya resim ve çizim yapıyorum. Ömrüm odamda çalışma masamın başında geçiyor. Uzak.Her şey zor geliyor zaten. Ama bu zor hissini azaltmaya da çalışıyorum. Zamanla azalacak bu his. Bara çok az gidiyorum. Alkolü nerdeyse bıraktım, vücudum güçsüz kalıyor sonrasında. Ama bazen dayanamıyorum, içiyorum.
Sarı saçlarımı kırmızı ve kirpi kirpi kısacık yaptırdım. Güzel oldu.

duyulmamanın kabulu

astral | 11 January 2010 13:58

Bilgisayarımda senin adına yazılmış şiirlerin olduğu bir klasör duruyor. Sözde sana yollayacaktım onları. Şimdi ben klasörün adını mı değiştirmeliyim? Adını ne yazarsam içimi acıtmaz, bulamıyorum.

Kendime anestezi yaptırmak istiyorum. Bitti değil mi? Şimdi kabul-lenme süreci. Kabul et desem kendime bin beş yüz kere, işe yarar mı acaba?

Bu nasıl aşk? Gururun öyle yüksek ki aşkına göre, ilgisizliğinin karşısında ezilmekten yoruldum. Kendimi o ilgisizlikten çekip almak istedim. Ben kendi buhranımı yaşarım ama bu biri benimle ilgilenmediğinden olmamalı. Nereye kadar? Bekliyorum, sabır gösteriyorum, seni olduğun gibi kabul ettim; ama nereye kadar?

buyurgan

astral | 09 January 2010 14:12

Eric Johansson
Eric Johansson

Çevremizdeki herşey yaşadığımız gezegenin geçiciliğini göstermekte. (3) Eksenin eğik hali, üzerinde baskı yaratıyor; belli. Tüm kararsızlıklarının acısını sonsuz evrenden çıkaramazsın. Kavurucu sıcaklar ve çetin soğuklar, her şey her şey senin kafanın karışmasına neden olurken.

Mahmuzlarında geç açan yongalarını ödünleniyorsun; kusurlu ruhların bedenlerine, yalnız bedenlerine tırmıklanırken.

Sen ki, ortamların geçiciliğini benliğine kazıyan sen; bulunduğun çocukluk dönemlerini, kendini gerçekleştirmek için kullanmazken; sonunda yere serilmektesin derece derece. Buna da adalet demektesin, ‘Tanrının sevgili kuluyum’ diye.

aşk ve gurur

astral | 09 January 2010 11:49

eric johansson
eric johansson

Kendi kendimle karşı karşıya getirdi bu aşk beni. Kendime ‘Ne yapıyorsun? dediğim bir haldeyim. Neden? Açıklayayım: Onun için gururundan daha büyükdeğil bu aşk. Benim içinse aşkım çoktan gururumu aştı.

O bana hiç güzel söz etmezken -şu günlerde etmiyor- ben çevresinde dolanıyorum, benim için değerini anlatıyorum. Peki ben bu muyum?

Eski sevgililerim şu halimi görse bir yerleriyle, en rahat halleriyle, kendilerini çok keyifli hissederek gülerler. Belki onların beni affetmesini de sağlardı, o da ayrı. Epey adiliklerim olmuştu ya, üstelik hiç de vicdam yapmadığım.