Kadının canı acıyordu. Merdivenlerden ne iniyor ne çıkıyordu. Başı dönüyordu. Yoksa dünyanın dönüşünü, bu denli canı sıkkınken mi hisettmeye başlamıştı?Hep böyle olmaz mıydı, en sığınağına kapandığın anda sol omzunda bir ışık görüverirsin, belki imdadına yetişmişti.Yeryüzünde kaç insan var, kadının tanıdığı kaç insan ve peki ya dost bildikleri… Bugün hiçbirini ne aramak ne duymak istedi.Bir tek ‘O’nun sesini istedi derinlerinde.En mahremine almış gibi sakladı bugün adam sesini, ona vermedi. Kadın tüm işlerini iptal etti. Kendini kendine kapattı, niye olduğunu bilmediği dualar etti. Aynaya bakıp, ‘Ömrüm geçiyor’ dedi. Dediğini fark edince bunun da fani olduğunu düşündü.Birşeyleri değiştirecek olan kendiydi ki, bu denli değişmiyordu. Peki ne yapması gerekiyordu? Ne ulvi bir soruydu bu…Sanki yapabileceği tek çıkış yolu varmış ve bu çıkış yolunda ise yapamayacağı herşey toplanmışcasına ondan uzak mı, uzaktı.Birden üşüdü. Günlerdir ateşi vardı. Birden bire kırk derece oluyordu ortalık. Bedeninin derdi ruhundan kaynaklanıyordu, biliyordu.İnsan durup dururken hasta olmazdı, başka bir dert olurdu içte. Ki, asıl dert çözülmeden fani dert hiç çözülmezdi.Şarkılar sessizlik kadar uzaktı. Kadın yarın işte herkese gülümseyecekti, güç toplamalıydı. İş kotaracak ve iş yaptıracak, motivasyon da arttıracaktı. Oysa berbat haldeydi. Doğru olan bu işte.Asla söyleyemediği şey. O kadar gülümse, yalan! İçi ağlarken en güzel yüz ifadesiyle günün en çok işini başarıyla yapan kadın; bu işleri değil de kendi derdini nasıl çözer bunun derdindeydi.Güneş ve ay birbirini kovalarken gerçekten olumlu olmak şart diye düşünüyordu çünkü. Olumluyu oynamak çok yorucuydu. Ki, bir yerden muakkak patlak da verirdi oynanan olumluluk ritüelleri.Bu saat durmayacak. ‘Böylesi zamanlarda meleklerim ne yapıyorlar?’ diye düşünüyordu kadın, meleklerine dahi sitem ederek… Asıl şimdi onlara ihtiyacı vardı.Kadın bugün yaklaşık altı saat meditasyon yapıp ancak kendine gelebilmişti. Bunu o adama dese anlar mıydı? ‘A sen benim için gerçekten çok üzülmüşsün.’ der miydi?Aylardır beklediği toplantıya gitmediğini söylese adam kadının onu çok sevdiğini anlar mıydı?’İçimdeki küçük kız çocuğu çok üzgün ve nasıl toparlanacağını bilmiyor’ diye düşündü bir yandan valizini toparlarken…Artık ne bu şehirde kalabilirdi ne de bu atmosferi devam ettirebilirdi. Gidiyordu. Şimdilik sadece gittiğini biliyordu.İçinde bir yolculuk olsun ve yeni açılımlar getirsin diye son kez düşündü, öptü, ağladı, kucakladı hayallerini; kapıyı çekip gitmeden önce…