bildirgec.org

hastalık hakkında tüm yazılar

Günlük Radyasyonunuzu Aldınız mı?

M7478A | 16 May 2011 09:13

GÜNLÜK RADYASYONUNUZU ALDINIZ MI?
Kanser vakaları çoğaldı. Biliyor musunuz, her yıl ülkemizde 155.000 kişi kansere yakalanıyor. Sadece ülkemizde mi? Hayır… Teknolojinin geliştiği her yerde tablo aynı. Çevremiz radyasyon yayan cihazlarla dolu. Yaşadığımız hava, çalıştığımız ortam, teknoloji sebebiyle eskiye nazaran daha çok radyasyon içeriyor.

Günlük çay içer gibi düzenli olarak radyasyon alıyoruz. Mesela bugün günlük radyasyonunuzu aldınız mı? Aldığımız kesin de ne kadar aldığımızı bilemem.

ağız içi yaraları – aft hastalıkları

kadir yesilirmak | 23 April 2011 21:59

Arkadaşlar hemen hemen herkesin hayatta enaz birkez başına ağız içi yaraları dediğimiz AFT hastalığına bulaşmıştır diye düşünüyorum. Çevremde kim sorsam mutlaka hep aynı cevapları alıyorum EVET bende de var daha önce başıma geldi. İnternette biraz araştırdığımda bunun birkaç sebebi olabileceğine ulaştım. Birincisi A ve C vitamini eksikliği ki günümüzde şehirlerde yaşayan nufüsun ne kadar sağlıklı beslendiği herkes bilinen bir durum. İkinci sebebi klasik stres kaynaklı malumunuz günüzün vebası. Üçüncüsü kronikleşmiş bir mantar türü ve yazılanlara göre uzun süreli böyle bir hastalığınız varsa mutlaka doktora başvurulmalırdır Neyse şimdi den bu hastalıkla uğraşanlara geçmiş olsun.

ÇOK YAŞA MI YOKSA…

admin | 03 January 2011 23:26

Kış ve soğuğun bastırmasıyla soğuk algınlığı da artamaya başlar. kendimize ne kadar dikkat edersek edelim işyerimizde,toplu taşıma araçlarında ve çevremizden hastalık mikropu kaparız. özellikle grip mikrobu en yaygın olanıdır.

Üniversite olayları ve Son dönemde yaşananlar üzerine.

vatanda | 10 December 2010 10:58

Son dönemde aynı 1980 dönemindekine benzer bir şekilde yönetime ve olaylara tepki gösterileri yapılmakta. Yanlız zamansal farklılıklar ve bazı degişik durumlardan olsa gerek hareketler çok daha değişik bir şekilde başlatıldı. Dikkat ederseniz bütün bu olaylar hep birbiri ardına yapılmakta. önce güneydoğudaki insanlar kışkırtıldı ve gösteriler yapıldı ardından hatay bölgesinde ülkücüler ve doğulular birbirine düşürüldü, son dönemde ise bu sefer devreye üniversiteler sokularak kışkırtmalar yapılmakta. Özellikle dikkat ederseniz bu üniversiteli öğrencilerin çoğunun üzerlerindeki kıyafetler aynı 1980 dönemindeki gibi yeşil ve askeri kıyafetleri andıran kıyafetler. Ve gösteriler sürekli sol görüşteki kişiler tarafından yapılmakta sürekli aynı düşünce anlatılmakta ve hep aynı tip kişileri görmekteyiz. Öğrenciden başka herşeye benzeyen ve okumak yerine tamamen belirli politikalar için orada bulundukları düşünülen insanlar. Bunların özellikle son dönemde düzelmekte olan ekonomi ve uluslararası güç dengelerinin bizden yana değişmesiyle artması ise işe oldukça farklı bir boyut kazandırmakta. Sürekli komplo teorileri yapmakla suçlanan halkın bakış açısında da aynı düşünceleri görmek mümkün. Belirli kesimler yapılanlardan rahatsız olduğundan sindirmeye yada devirmeye çalışmakta. Sürekli yapılan bu hareketler ve tepkiler pekte doğal yada normal görülmemekte. Halk arasında olmayan husumet sanki varmış gibi gösterilmeye çalışılmakta insanlara korku ve endişe empoze edilmeye çalışılmakta Sürekli insanlara eziksiniz susarak bir yere varamazsınız denilmekte ama aynı zamanda yöneticilere de sizler suskun kalarak böyle yapıyorsunuz denilmekte. Bence bu düşüncelerinde en tepesinde bu yapılanlar su anki yönetimi devirme çalışmaları hatta şunu da ekleyebiliriz ki yönetimi devirmek için çok ciddi bir çalışma da yapılmakta son dönemde ortaya çıkan siyasi partiler de aynı şekilde sırf bazı seyleri yöneticilerin elinden almaya ( Meclisteki çoğunluğu) yönelik adım olarak görülmekte. Ama bilmedikleri yada bildikleri ama değiştiremedikleri birşey var ki bizler aptal değiliz görüyoruz ve yapılanların genelinden memnunuz. Ne yaparlarsa yapsınlar bunlarla bizleri değiştiremezler.

Yazma Yetisinin Kaybolması

ZKUD | 15 October 2010 17:19

Bugün çok hastaydım ve işe gittim fakat daha fazla duramadığım için izin alıp eve geldim. Biraz kendimi topladıktan sonra bilgisayara geçtim birşey beni yazı yazmam için dürttü ve yazmaya karar verdim. Çalışmaya başladığım günden bu yana bendeki değişimleri düşündüm;

Çalışmaya başladığımdan beri yazı yazmıyorum. Sürekli çalışmak çalışmak , işim gereği hergün yeni insanlar ile muhatab olmak , çeşit çeşit insan görmek, acısı, tatlısı, gülmesi,ağlaması , sinirlenmesi derken 1 sene geçmiş. Bu süreç boyunca ilginçtir ki empati yapma yeteneğimin kaybolduğunu farkettim. İş insana yeni çevreler, maddiyatlar vs. sağlıyorsa da bazı yeteneklerini kaybettiriyor. Henüz 1 sene de böyle olduğum halde uzun süredir çalışanları şimdi daha iyi anlar oldum.

Kader , Check up ve Fasulyeden Hayatlarımız… ( 2 )

firatocal | 10 August 2010 12:42

uzun lafın kısası… chek up mühim konu bence… ablama katılmıyorum… ocağın altını kısmak , yada düdük öttüğünde ocağın altını kapatmak benim yaptığım… dedim ya garanticiyim biraz… elimden gelen ancak bunlar… bu arada zeytin yağlı bol domatesli sulu sulu ekmek bana bana yenecek fasulye ne giderdi şimdi… bir de yanında kuru soğan…

yaşamlarımızda böyle birşey… yaptıklarımız onları lezzetli kılmak için çırpınışların ötesine geçmiyor… daha doğru bir ifadeyle ne kadar yırtınsak da geç(e)miyor… kader denilen şeyde sonuçta bir şekilde bir şeylere yeniden ve yeniden acıkacak olmamız…

son noktayı yaşadığımız her anı sanki son dakikalarımızmışçasına yaşarak geçirmemiz gerektiği düşüncesinde koyarak bitiriyorum egeye karşı akşam sahil sefamda… son bir kere daha denize girerek sahip olduğum tüm güzellikler adına Tanrı ‘ ma şükrederek gidiyorum kaderim olan beni mutlu mesut ve bahtiyar eden ailemin yanına…

yürüken Peygamber efendimizin ” sanki yarın ölecekmiş gibi öbür dünya ve sonsuza dek yaşayacakmış gibi bu dünya için yaşa ” sözünü hatırlayarak iç geçiriyorum… ilk kısmını pek takmadan ne de güzel beceriyoruz ikinci kısmı…

Kader , Check up ve Fasulyeden Hayatlarımız… ( 1 )

firatocal | 10 August 2010 12:02

rüzgarım yatmış , eşim keyifsiz olduğu için benimle gelmemiş , tek başıma günü geceye döndürmek üzere akşam serininde sahildeyim… egeye karşı akşamın cılız ama iç ısıtan ılık ışınlarıyla kumsal şekerlemesi yapıyorum… dertsiz tasasız bir deniz keyfi…

ne mümkün… şeytan dürtüyor bir kere… ahbaplarımıza denk geliyor ve başlıyorum sohbete… sohbetlerim beni geçmişimin acı hatıralarına götürüyor bu akşam…

Sağlıktan bahsederken konu kalp krizinden kaybettiğimiz babama ve konuştuğum ablanın yakın bir zamanda kanserden kaybetmiş olduğu eşine geliyor…

babamı 1995 yılının son demlerinde ikinci krizinde kaybetmiştik… ilkini atlatmasına rağmen ikincisinden kurtulamamıştı… hep en pis ve en acımasız olanı ikincisidir derlerdi… inanmamıştık , ama en acı yoldan yaşayarak öğrenmek zorunda kaldık… sohbet ettiğim ablam da eşini kanserden 8 ay gibi çok kısa bir süre içerisinde kaybetmiş…

konu dönüp dolaşıp hastalıkların erken teşhisine geliyor… check up ları tartışıyoruz… zamanında eşinin doktor yüzü görmeyen son derece sağlıklı birisi olduğundan bahsediyor… her 6 ayda bir check up ını yaptıran , hasta ise ilaçlarını son derece titiz bir şekilde hiç aksatmadan kullanan birisiymiş rahmetlik abimiz… babam da ilk krizinden sonra malülen emekli olmuş , daha sakin ve düzenli bir hayatı seçmişti… ama herşeye rağmen ikinci krizin onu alıp götürmesinden kurtulamamıştı…

konuştuğum ablam bütün bu olup bitenlerden sonra , doktora gittiğini ve kendisinde ne var ne yok anlaşılması için check up yaptırmak istediğini söylemiş… doktor , ablamın konuşması bitince kanserin ve kalp krizinin çok nankör hastalıklar olduğunu , tüm kontrolleri yaptırsa bile iki gün sonra bu hastalıkların ortaya çıkmasıyla birlikte hayatının allak bullak olabileceğini söylemiş… o da hayal kırıklığı içinde çıkmış gitmiş doktorun yanından…

ben biraz garanticiyim… elimden gelenin sadece bunlar olduğunu bildiğim için herşeye rağmen check up yaptırmaktan vazgeçmeyeceğimi söyledim… ama sonunda herşeyin bilinmez kör sağır ve dilsiz bir kaderin parçası olduğuna da ikna olduğumu da eklemeliyim… sadece bu sohbetim değil , önceki benzerleri de aynı türde hikayeleri içeriyor…

her şey dönüp dolaşıp beni bu dünyadaki sayısı belli nefes sayısına getiriyor… Tanrı ‘ nın bize verdiği vade doldumu ötesini ne tıp ne de mucizeler üzerine eklemiyor…

hayat çok güzel

marconi | 14 June 2010 18:14

Zamanın ne kadar hızla akıp gittiğine bakıyorum. Çocukken ya da gençlik yıllarımda kurduğum hayallerin bir kısmı ve nerdeyse çoğu gerçekleşmiş çok şükür. Hala hayallerim var herkes gibi. Aslında akranlarımda en zor gördüğüm şey hayal kurmak. Ununu eleyip eleğini bir türlü asmaya razı gelmeyen gönlüm elenecek bir şeyler çıkar umudunda.

Çoluğu çocuğu evlendirmiş torun torba sahibi olmuş yalnızlığı da bir yere kadar sindirmiş bir kadın olarak beni en çok zorlayan şey romatizma. Bacak ağrılarımda olmasa daha mutlu olurdum sanki. Yalnızlık hem iyi hem kötü. Aman sende başında koca derdi yok hiç olmazsa diyenler akşamları herkes bir köşeye çekildiğinde duvarlarla konuşmanın nasıl bir şey olduğunu henüz pek bilmeyenler.

Masaj ve Görme Engeli

wowo | 21 April 2010 15:16

Eski yazılarımdan “engelsiz dershane“de Tr’de görme engelliler için yapılan uygulamalardan birinden bahsetmiştim. Şimdi ki yazımda ise; Çin’de yaygın olan bir konudan bahsetmek istiyorum..

Çin’de yaşayan her engelli birey gibi görme engellilerinde ücretsiz olarak yararlanabildiği kurslar var. İsteyen her görme engelli verilen eğitimlere katıldığında, dokunma duyularının gelişmişliğinden yararlanılarak masör veya masöz oluyor ve çalışmaya başlıyor. yaptıkları işte en iyi olduklarını bilmek onları çok onore ediyor ve özgüvenliler.
bazı hastalıkları masajla tedavi bile ediyorlar !

bugün dünya sağlık günü

taha3045 | 07 April 2010 11:24

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün kuruluşunun tarihi olan 7 Nisan üye olan ülkelerce ”Dünya Sağlık Günü” olarak kutlanır.

Bu yılki etkinliklerin teması:daha sağlıklı şehirler

Şehirler konusu bu sene dikkat çekildiği üzere çok önemli bir konu. Ülkemizde göçlerden dolayı oluşan kalabalıklar büyük şehirlerde sağlığı olumsuz etkiliyor, beslenme, temizlik sorunları şehirlerdeki fakir halkın en büyük sorunu, kalabalıktan çoğalan bulaşıcı hastalıkları da unutmamak lazım. Peki zaten şehirde yaşayan göç etmeyen , maddi durumu iyi olan insanları sağlık sorunlarına dahil değil mi ? Elbette fazlasıyla, cep telefonu, bilgisayar, notbook gibi araçları sadece evinin, işyerinin değil adeta bedeninin bir parçası gibi her yere götüren insanlar , bunların olumsuz etkilerine maruz kaldıkları gibi, bir de stres ve hava kirliliği ile iyice etkileniyorlar. Ayrıca teknolojinin son harikaları sayesinde , her işi aletlerin yapmasıyla gelişen hareketsizlik te cabası.