Zamanın ne kadar hızla akıp gittiğine bakıyorum. Çocukken ya da gençlik yıllarımda kurduğum hayallerin bir kısmı ve nerdeyse çoğu gerçekleşmiş çok şükür. Hala hayallerim var herkes gibi. Aslında akranlarımda en zor gördüğüm şey hayal kurmak. Ununu eleyip eleğini bir türlü asmaya razı gelmeyen gönlüm elenecek bir şeyler çıkar umudunda.Çoluğu çocuğu evlendirmiş torun torba sahibi olmuş yalnızlığı da bir yere kadar sindirmiş bir kadın olarak beni en çok zorlayan şey romatizma. Bacak ağrılarımda olmasa daha mutlu olurdum sanki. Yalnızlık hem iyi hem kötü. Aman sende başında koca derdi yok hiç olmazsa diyenler akşamları herkes bir köşeye çekildiğinde duvarlarla konuşmanın nasıl bir şey olduğunu henüz pek bilmeyenler.İyi yanı özgür olmak. Ama o da bir insan nefesine değişilir bir şey değil pek. Bu yaşa gelmiş insanların çoğu parklarda, kahvelerde bazen sahilde sohbet arkadaşım oluyor. Kimi kendi emekli, kiminin eşinden kalan üç kuruş maaşı var. Geçinip gidiyor. Hastanede bekleme koltuklarında rastladıklarım biraz daha dertli. Tansiyon, şeker, kalp romatizma derken hayatın geriye kalan kısmından bir miktarı laboratuar önlerinde kan verip sonuç almayı beklemekle geçiyor.Ben bu yaşa geldiğimde anladım ki aslında hayatı çok ciddiye almamak gerekiyormuş. Kimlerle ne kavgalar yaptım neler için mücadele ettim kendimi yedim bitirdim. Dedikodulara kulak astım. Ama hiç gerek yokmuş.Şimdi hayatın geri kalanında yaşamın tadını çıkarmaya çalışıyorum. Sık sık turlara katıp güzel yurdumun görmediğim yerlerine gidiyorum. Tura genelde bizim yaşımızdakiler çok talep gösteriyor. Sadece bu yıl Antep, Maraş, Diyarbakır, Mardin ve Konya’yı gezdim. Gezip tozup kürkçü dükkanına dönüyorum.Millet ne der, aman dedikodu çıkar derdi biteli çok oldu. Kendi kendimi boşa kasmışım meğer. Canımın istediği yere gidip istediği saate dönüyorum.İlk emekli olduğum yıllarda müdavi olmuştum altın günlerinin. Şimdi katılmıyorum. Lüzumsuz yorgunluk. Sevdiğim dostlarımı alıyorum yanıma sahilde ya bir kahvaltı ya güzel bir cafede bir bardak çay. Ne bulaşık derdi var ne de ne pişirsem derdi.Yıllarca ördüğüm kazaklardan arta kalan yünlerden battaniye başladım öyle kırk yama gibi bir şey. Renk renk arada bir balkonda fiskos masanın yanı başına oturup gelip geçeni izleyerek örüyorum. Bitince bana ver diyor torunum. Vermez miyim, seve seve yavrum dedim.Alış verince gidince sepette en sevdiğim şeyler. Çikolatalı gofret, çilek, iki kalem pirzola, türk kahvesi…Akşamları sevdiğim bir iki diziyi izleyip sonra kitap okuyorum. Bazen eş dost kısa ziyaretlerde bulunuyor. Hem kadın hem yalnız olmak o kadarda zor değil. Erkek ve yalnız olmaktan çok daha kolay hatta. Şimdi yazlık evime gitmek için küçük hazırlıklar yapıyorum.Çok iyi yüzemesem de eğleniyorum işte torunumla beraber. Bu yıl o daha iyi yüzüyor olacak muhtemelen ben de daha kötü. Su savaşı yaparız yine ben güneşlenirken gelip su tabancasıyla ıslatır beni.Hayat romatizma ağrılarına ve yalnızlığa rağmen güzel çok güzel…
yorumlar
ah marconi sızladı burnumun direği canım benim. eline sağlık
ne güzel bir yazı,içten geliyor içe dönük… yüreğine sağlık marconi
Marconi, hayatın ne kadar güzel olduğunu öyle güzel bir şekilde ifade etmişsin ki, şimdiye kadar yaşamayı çok da ciddiye almayan biri bile yazını okuyacak olsa satırlarındaki içtenliği hisseder ve şöyle bir durup sorar kendine, yoksa ben mi göremiyorum bu güzelliği diye. İnsana hayatı, yaşamayı sevdiren, tüm karamsar düşüncelerden bir anda sıyıran sıcacık bir yazı yazmışsın! Ellerine, yüreğine sağlık!
sağolun canlar. hayat gerçekten güzel ve yaşamaya değer.her günün kıymetini bilmek gerek
marconi, sanki siz beni taklit yapıyorsunuz:))) isimlerde benziyor
sayın ve sevgili moderasyon veya yetkili veya -ler veya -lar, larlütfen marconi ablamızı ilk evvel onmarifet e klonlayıp ortama alıştırma çabaları verilmeli.ikinci evvelde de alıştığının farkedildiği andır. burada ki aslı klona yapıştırınız. aslında sen gerçektin al klonunu başına demelisiniz.hem marconi hem sevenleri hem paylaşımlar babında faydalı bir girişim olur diyorum.galip ihtimallle ve gerçi ve emin değilim fakat marconi yaşça büyük olduğundan fikrimi de büyüklükle karşılayacak ve sizi yormayacaktır.ne dersiniz.not : ah akoni. mümkün mü .ve size de hem naçizane hem gereksiz tavsiyem ivedi imzanızı değiştiriniz.”yaşamak bir ağaç gibi tek ve taklitsiz. ve hür ve bir orman gibi kardeşçisine ve yok olma tehdidiyle”hadiyin canlar iyi geceler.
sevgili akoni isimler ve hayatlar benziyor diyelim o halde:)aerc on marifetle ne işim olur? orası hamarat hanımların paylaşımları yayınladığı bir yer. sen benim ne hamaratlığımı gördün:))
hamarat kelimesi çoğul yazılabilir mi diye düşünmeye başladım.henüz görmedim. amma bilmek içün görmeyi bekleyecek kadar hamarat değilim.izliyorum.beğeniyorum çok.iyi yetişiyorsun.kolay değil.
bu arada seveni sevmeyeni haberdar edeyim. malumunuz bu hafta okullar kapanıyor bende torunlarımı alıp yazlığa doğru uzanıcam.sonbahara okullar açılan kadar yokum efendim.
aerc ne diyon kuzum sen? bir şey söylüyorsun geveleme direk söyle
güle güle kuzum.
sinjob böyle seviyesizliklere karşılık vermemek en doğrusu.aerc’e her daim kavga olsun, sataşacağı birileri olsun, eğlence anlayışı bu zannederimki.ben kavgadan hazeden biri değilim senin gibi kavga müdavimlerine bulaş rica ederim
yorumumu kaldırmışlar,valla şahane moderatör artık ahkamlara bakıyor zannımca… ama ben küfür etmedim,etmem de…