bildirgec.org

dudak hakkında tüm yazılar

AŞIK OLMAK SADECE LİSELİLERE VE ÜNİVERSİTELİLERE Mİ MAHSUS?

firatocal | 27 July 2010 09:59

Günün yorgunluğunu atmak için akşamları ve geceleri vuruyoruz kendimizi sokaklara… Saatin 10 u 11 i bulması hiç mühim değil benden genç ahali için… Sanki düşman çatlatmak istercesine kızlı erkekli salına salına geziyorlar havai heves , kafalarda dert tasa yok , oooohhh var mı bizden kralı bu dünyada dercesine… Kıskanıyorum size ne yalan söyleyeyim… Çoluk çocuğa karışmanın hiddeti midir , nedir bilmem , çekemiyorum benden genç , benden tutkulu ve benden aşık taze insanları…

Üniversitedeki yıllarımızı konuştuk eşimle az önceki gece turlamamızda… Biraz hüzün vardı sesimizde… Hemen yanımızda uyuyan bebeğimize bakıp , başımızı olsun misali salladık ,olgun bir kabulleniş içinde… Ama bu teslimiyet içimden çağlayan aşk hezeyanlarını durdurmuyor ki…

beni affet

massay | 24 September 2009 10:46

beni affet olemp! yoksa gidemem hayatından. kalırım ayıbımla…
bu bahçe,
günahların afaki gömüldüğü,
tam ortasında bir kuyu,
etrafında çocuklar kana kana su içerler
ve fakat dudak çizgilerini boyayan
kan damlaları…
çığlığımdan ecelleri geçer.
kuyunun dibindeyim olemp!
beni bir daha,
son defa affet.
yoksa çıkamam hayatından
kalırım……… alışmış, kudurmuş
bir jilet keser sesimi

Mezestre

lagos | 03 September 2009 12:13

soğuk..
çok soğuk bu yaz gecesi.
yine de terlemeye başlıyorum,
vücut ısımı yükselten nefesin değil, rom şişesi..
kumsal zifiri karanlık,
ay bulutların arkasında,
yıldızlardan hiçbir iz yok.
sadece çok uzaklardaki birkaç teknenin ışığı gözüme takılan.
rom kokusu dalgaların kokusunu bastırıyor gibi biraz.
anlamazdım eski denizciler romu nasıl sek içermiş?
şimdi anlıyorum..
zormuş her limanda bir kelebek öldürmek.
acıtıyormuş iskelede ağlayan bir martıya veda busesi bırakmak.
dudaklarımdan gitsin diye onun tadı,
sek içiyorum ilk defa..
hissizleşiyor dudaklarım.
ısırıyorum hissetmek için.
kan tadı geliyor.
pek de iyi gitmiyor diye düşünüyorum romla kan.
senin kanın olsa belki..
ama benim kanım pis.
ruhumu arındırmak için defalarca damarlarımda dolaşan bu kan pis.
yine de arındıramayan bu kan pis..
kansızım derdin diye hatırlıyorum,
her an bayılacakmış hallerin,
ve üşürdün hep..
gereksiz ayrıntıları hatırlıyorum hep nedense.
ama sevdiğin rengi hatırlayamayacak kadar gereksiz bu balığın hafızası..
unutmak istediklerini unutamayacak kadar da seçici geçirgen..
ıslak bir kalp benimkisi.
dokunursan ıslanırsın demiştim.
gözlerinin ıslaklığı rimellerini akıtıyor.
ve yastığın kurşuniye boyanıyor, biliyorum..
geri gelecek misin sorusuna doğru yanıtı vermeyi çok isterdim.
ama yapamıyorum.
bilirsin yalan da söyleyemem.
o yüzden susuyorum..
zaten ruhum hep alargada.
o karaya hiç ayak basmıyorki..
bedenimse her vedada gözlerimin altına bir çizgi ekliyor.
zaman hiçbir şey öğretmiyor, öğreten tecrübe.
ve yine her kaçışta,
gitmek istemezcesine,
sancağım mezestre..

Gözlerimi yumdum kör oldum

zyprexa | 23 June 2009 10:23

Gözlerimi yumdum , kör oldum …
Karanlık biraz huzur biraz hüzün
birazda yüzün sanki …
Ellerimi kanatan cam kırıkları değil !
Gözlerimden akan kristel göz yaşlarım …
Bitkinim …
Yaşamak istemediğim her ana inat yaşama sevci biraz …
Belki biraz sen …
Kulaklarıma basıyorum avuçlarımı …
Duymuyorum geçmişin haykırışlarını …
Yorgunum …
Fırtınalarda yırtılmış yelkenlerim …
Ve acı sızıyo, adı kalbim olan geminin güvertesine ,
Kaptanı benmiyim ?
Sensizliğin sularında parçalara ayrılan geminin …
Dudaklarımı kesiyorum en dibinden jiletle …
Söyliyemediklerim belki fırlar he bu sefer içimden …
Tamamen sen !
Baştan aşağıya , yedi ütopyada , sonsuzlukta ,
sanırım son’da …
İşte sen , evet orda karşımda ,
Ve sen körelmiş gözlerimin kapak baskısında ..
Sen duymaz kulaklarımın iç yankısında
Evet sen kopmuş dudaklarımın hecelere bölünen kan pıhtısında …
Sen yeniden yaratılışımın hamurunda !

DAHA HENÜZ DÜN GİBİ…

akoni | 13 April 2009 23:07

Herhangi bir apartman mutfağı işte. Tabaklar, tencereler, kirli bulaşıklar. Bu mutfağı ötekilerden ayıran tek özellik, duvardaki çiviye asılı duran yemyeşil naylon önlüktür. Rüzgârın hafifçe oynattığı perdelerden içeriye kaçamak göz atan, bu önlükten yayılan yeşil rengin o daracık, rutubetli, loş yere umulmadık bir değişiklik, bir güzellik kattığını duyar. Hemen onu giyecek olan, ona bürünüp ocak başında yemek pişirecek, patlıcan, köfte, kızartacak kadın hayal edilir. Bu kadın, yaşlı olamaz, çirkin olamaz, güzellik, iyilik gibi duygulardan yoksun olamaz. Bu yeşil naylon önlüğün içinde, olsa olsa genç ve sarışın bulunabilinir. Dudaklarında hafif bir şarkı. Ancak kendisinin duyduğu bir sesle söylediği alaturka bir hava. Çok kere kişioğlunun hayalleri kaba gerçeğe hiç uymaz, ama bu defa bütün hayaller yerindeydi. Çok sevdiği bir şarkı vardı. Hayal içinde akıp geçti bunca yıl bir gün gibi, en eski hatıralar daha henüz dün gibi.

Hoşça kal diyemedim…

gullpasha | 16 August 2008 12:26

“Dön” diyememek mi beyazdı…
“Dön” diyememek mi beyazdı…

Tam yedi seneydi,
sesine duymayalı,
tenini koklamayalı eriyen zaman.

İçimi sızlatan o ahizenin ucundaydı,
titrek dudakların.

Yakındın aslında,
bir fısıltı kadar uzağımdaydın tam da…

“Hoşça kal” diyememek siyah mıydı,
Yoksa,
“Dön” diyememek mi beyazdı…

Ağladım, dudakların susunca…

Kırmızı dudaklar ile ‘alo’

makaleci | 24 March 2008 11:31

Tekrar arama tuşu var, konuşmayı bekletme seçeneği var.. Yani ortalama bir telefonda olan şeyler var, ama dahası da var! Gördüğünüz gibi oldukça seksi olan bu telefon bir retro çalışma. Kırmızı! Bence nefis bir sevgililer günü hediyesi olmaya aday… Detaylar burada ve şurada