bildirgec.org

deneme hakkında tüm yazılar

Zor…

antidepresan | 12 December 2006 15:29

zordun sen…belkide hayatımın en zor kişisiydin…kaçtın hep..bi o kadar da yakınlaştın..ben seni hep orda bulacağımı sandım..hep orda duracaktın we bende hep burda olacaktım..ne zaman içim sıkılsa burdaydım,ne zaman sewinsem gene burdaydım..hayatı basite indirgemiştim..sessiz bir film gibiydi herşey we iki başrol oyuncusu wardı sadece filmde gerisi yoktu..etrafımız herşeyden yalıtılmıştı.hiçbir olay yoktu kendi gerçekliğimizden başkaa.. farklı bi hayat yaşıyodu,farklı yerlerdeydik ama burdayken yerçekimi ortadan kayboluyordu we yeni bir gerçeklik kazanıyordu herşey..
sonra perde kapandı!!oyun bitti..tekrar gerçek yaşama döndük..etraftaki cisimler önem kazandı..üç boyutlu olan herşey yeniden ortaya çıktı.. artık hiçbirşey zewkli gelmiyordu…hayat yine eski sıradanlığına dönmüştü..artık oyun bitmişti ne kadar uğraşsakta filmlerin tekrarları heyecanlı olmadığı gibi bu da kaybetmişti heyecanını …

yazan:Meltem Arda

O küçük kitapçı

astral | 04 November 2006 18:57

Sırf onun gözlerini görmek için gene o kitapçıya girdim..
O, oradaydı. Girer girmez gördü. Gördüğünü gördüm. Umut çoğaldı… Kardeşimle kitap baktık, kardeşlimin araştırması ve benim ilgi alanıma uygun kitaplara baktık. Sorduk. Sohbet imkanı doğurduk. Doğurdu. Nereye gitsem oraya geldi. Gözlerimde mutluluk ışıkları belirdi.. ‘Kahve içer misiniz?’ dedi. ‘Olur, sağol’ dedim. ‘Ne demek, bir daha iste, bir kahve daha koyayım’ dedi. Yüzsüzlüğümü ortaya çıkarmaktan çekinmeyerek ‘Umarım o da dışarı da bir yerde olur.’ dedim.

Biraz sohbet biraz kitap kurcaladıktan ve kredi kartımın limitini dolduracak kitap aldıktan sonra ruhumdan kırıntılar bıraktıkarak çıktım o küçük kitapçıdan. Ondan. Bakışlarından. Umut etmekten..

AŞKIN KREDİSİ

astral | 16 October 2006 00:12

Merhaba tatlım. Dün gece seni rüyamda gördüm. Bunu niye yazdığımı ya da bir anlamı olur mu, olmaz.. Yalnız belki de görüşmeyelim demem, seni aklımdan, ruhumdan çıkarmamı sağlamıyor. Belki sadece bunu bil diye.

Üzgünüm, çünkü hiçbir zaman sevgimi anlamadın. Aslında en başından beri anlamayacağını da biliyordum. Sen de zaten ‘hiçbir zaman hiç.bir umut vaat etmedin’.

Buraya kadar her şey normal. O zaman sorun olmamalı değil mi? Değil. Sana çok defa söylemiştim ya, birlikte uyuyabildiğim tek yaratık sensin diye…

Aslında hiç uğraşmamalıyım. -Bu yazıyı yazmak uğraşmak sayılırsa.- yani ‘e beni anlamıyorsa, bunu sana söylediğimde değiştirmek için hiçbir çaba sarf etmiyorsan, en azından ya hayır de, bir çiçek al gel, semboliktir ama bir şey anlatır en azından senin edimsizliğinden daha fazladır…

ondan

astral | 11 October 2006 22:08

Kadına mektup,
‘’Mektup. Kendine has bir şiiri var. Ve yazacak bir şeyleri olan adamın suç aleti.

Kelimeler ! Kelimelerden ve kelimeleri iyi kullanan erkeklerden tehlikelisi yoktur. Baş başa kaldığınızda seni güldürüp, sonra “Bak ! gülüşün az önce bir kelebek gibi pencereden uçup gitti” diyen erkek, sarhoş olup barda poponu elleyen erkekten çok daha tehlikelidir. Hele iş sekse geldiğinde; bir suçlu, katolik bir rahip ya da bir muhasebeci arasında hiç fark yoktur.

Genelleşmiş zapping toplumunda insanların uzun süre aynı kişi ile yaşamalarını beklemiyorum. Ama erkeği ve kadını, hüsranlar arasında bocalayan tatminsiz hayvanlar olarak görmek de hiç hoşuma gitmiyor.

NİHİL

astral | 09 October 2006 16:50

İnsan aç, susuz ve barınaksız…

Cahil ve BirbaşınaDüşünce yok.His yok.Yaşamak…sadece hayatta kalmak.Hayat…sadece av!Saldırganlık ve kaçış.Diğer insanlar?-Kendi türünü dişleyen yaratık insan! Cahil ve birbaşına…

BilgiBilgi bolluktur!herkese yetecek kadar bir şeylerin olması…ilk irade, saldırganlığa karşı savaş!

BaşkalarıPaylaşma duygusu…kendinden vazgeçiş.belki de ilk erdem, vahşetten ilk sıyrılış…saldırganca bakmamak başkalarına…serin kanlı olmak….vs.

NihilSaldırganlığı eleştirerek saldırganlığa teslim olma demagojisi! Psikolojik gerçekliği yadsıyarak, var olduğu halde varlığı yadsımak!

27 Maddede Bir Köşe Yazısı Yazdım

MisterMadDog | 13 June 2006 23:12

  1. Geçen bir yerlerde bahsi geçti de hayvanseverler falan. Ben de hayvanseverim ama tek bir hayvanı seviyorum. Baykuş. Baykuş’a aşığım ben. Çok süper, asil, efendi, sakin, bilgili, kültürlü, güçlü, karakterli, tuttuğunu koparan, cesur, yürekli, mert, delikanlı bir hayvandır. Gözlerindeki anlamı başka hayvanlarda arayamazsınız. Size bazen boş boş bakar ama aslında hayatınızın ne kadar da amaçsız, ne kadar da gereksiz ve milyarlarca insanın yaşadığı bu dünyada ne kadar önemsiz olduğunuzu anlatma çabasıdır. Baykuş, çok zeki hayvandır. Bir de Baykuş, hiç lakait değildir. Çok hoşsohbettir. Böyle bir başlarsınız dertlerinizi anlatmaya hem dinler, hem de derman olur. Böyle de enteresan bir kişiliğe sahiptir Baykuş. Baykuş, sadece bir hayvan değilidir, farklı bir manifestoya sahip komünisttir Baykuş. Siyasi görüşü hiç değişmez, hep solcudur. Tek eksiği belki de tarafsız bakamamasıdır siyasi olaylara. Eee, gülü seven dikene katlanır.
  2. Havalar diyorum çok ısındıı…
  3. Cidden çok sıcak. Bu sabah gazete almak için çıktığımda, insanların yüzündeki sıcaktan bezmişlik ve boşvermişlik bana da yansıdı. Gazeteyi de almadım. İki ekmek, altı tane de sade poğaça (ne manyak bi kelimeymiş poğaça bu arada) aldım. Gittim eve, evin balkonunda ohh misler gibi yayıla yayıla…
    Sıcaklardan kafayı yiyen insanlar konusunu açmak istiyorum yüksek müsadenizle. Bazen rastlıyorum da sokakta aşırı sıcak nedeniyele kaldırım taşına çömmüş “sıcaksssıcakksıkcakkk” diye sayıklayan çocuklar mı dersiniz yoksa serinlemek için toprağı kazanlar mı? Bu tür şeyler hep oluyor. Yanlız bakıcağınız yeri biraz dikkatli seçmeniz mühim olan.
  4. Elektrik süpürgesine katlanamam.
  5. Yeri gelmişken söyliyim bu köşenin anafikri Alpay Öktem’e aittir. Kendisi bu köşenin orjinalini Penguen’de yazmaktadır, ben ondan çalaraktan bu köşeyi nesilden nesile aktarıyorum.
  6. Esin Özbek’in çizim tarzı her ne kadar enteresan olsa da diyalogsuz karikatürlere daha bir hakim gibi geliyor bana…
  7. Hakim dedim de aklıma Danıştay geldi. Üzücü şeyler bunlar, kınıyoruz.
  8. Ekşi Sözlük’te “Tayyip Bey’in Yumurtaları” başlığına bir bakıverin. Bakın ki AKP’ye oy vermiştiyseniz kimi başımıza getirttiğinizi görün. Görün ki ders alın. Ders alın ki aynı hatayı bir daha yapmayın. Aynı hatayı bir daha yapmayın ki ülke kurtulsun. Ülke kurtulsun ki refah içinde yaşayalım. Refah içinde yaşayalım ki sokakta rahat rahat yürüyebilelim. Ki, zaten çoğunlukla o konuda aşırı bir sıkıntımız yok. İşte zincirin koptuğu yer…
  9. Avni’yi özledim.
  10. Oğuz Aral’ı da özledim.
  11. Fikret Mualla ile ilgili bir yazı yazmaya karar verdiğimde daha 20 yaşındaydım. Şimdiyse 21 yaşındayım. Doğum günümden bir gün önce karar vermiştim.
  12. Biliyorum iğrençti.
  13. Ama napabilrdim ki akrabalarınız sizden bişey rica etti mi yapacaksınız…
  14. Çok saçma bir olay bu da.
  15. Ayh, havalar da ısındı.
  16. Havalar diyorum havalar…
  17. Akrabalar, ne garip bişeydir akrabası olması insanın. Ya da akraba olmanın gerekleri nedir? Sadece kan bağı mı? Yok işte öyle değil, akraban oldu mu gideceksin ondan köşesine aptal bir espri yazmasını isteyeceksin, arabanı yıkamasını isteyeceksin, internetten kız bulmasını isteyeceksin, kız msn’i isteyeceksin, paraydı borçtu isteyeceksin, televizyonun kumandasını isteyeceksin ki kendi kanalını açabilesin, futbolunu akrabanın kendi evinde izleyebilesin, sonra akrabanın son model arabasını ödünç alacaksın, o arabayla kız tavlayacaksın, arabayı gidip bir güzel vurup da yüzünde aptal bir sırıtışla akrabadan özür dileyecek, anahtarı eline tutuşturup bir minübüsle ortamdan sıvışacaksın, DVD’leri ödünç alıp 6 ay sonra çizik içinde getireceksin, yeni bir elektronik alet varsa akrabanın onu alacaksın, bir gün sonra getiririm deyip aletin bir tarafına koyacaksın, evleriniz yakınsa dakka başı kapısını çalacaksın, iki dakka rahat bırakmayacaksın, bilgisayarına el koyacaksın, çok önemli bir işi olsa bile iki dakka oyun oyniyim diyecek, akşama kadar gitmeyeceksin…
  18. Akraba dediğin böyle olur. Ben başka şekilde akraba istemem
  19. Bir televizyon programı yapsam ve o programa canlı yayında Bülent Ersoy bağlansa en dikkat edeceğim şey Bülent Hanım’a yanlışlıkla Bülent Bey dememek olurdu.
  20. “Eşitliğe inanmayanlar mezarları ziyaret etmelidirler” diye bir söz duyumsadım geçenlerde, kime söylesem çok güzel deyince yazma ihtiyacı hissettim.
  21. Okan Bayülgen çok enteresan bir tip yahu…
  22. Sanki bilmiyormuşsunuz gibi söylüyorum üzerime afiyet… hehe…
  23. Yanlız o değil de bazen Medya Arkası’nda yada Top5’lerde falan Okan Bayülgen oluyor ve “duur” diye bağırdığında VTR’deki Okan’ın sözü dinleniyor. Bundan komiği yok. Hayatımda görmedim böyle birşey…
  24. Bizim okulda çeteler vardı. Ortaokuldan bahsediyorum. Ne feci şeydir o çeteler. Ya da çete demesek bile böyle serseri çocuklar vardı. Her sınıfta vardır ya onlardan. İşte bir gün bu serseri çocuklardan biri benden yarın getirmem için bir miktar para istedi. Hatırlamıyorum ne kadar istediğini, neyse önemli değil o zaten. Ama iyi paraydı yani, öyle hemen elde edemezdim o parayı. Getirmezsem beni dövmekle tehdit etmişti. Hatta o anda nasıl döveceğini anlamam için karnıma bir yumruk bile yemiştim. Ama “hayır” dedim. “Getirmeyeceğim”. Çok pis dayak yemiştim ama en azından o serseriden korkmamış, cesurca ona karşı durmuştum. Bu yeterliydi benim için.
  25. Kavga etmeyi bilmek lazım olabiliyor bazen.
  26. Evet evet, kavga etmeyi bilmek lazım gerçekten…
    Kavga izlemeyi severim yanlız. Kavga izlemek güzeldir. Catfight daha bir ilginç olur. Saç-baş kalmaz ortalıkta…
  27. Bu köşeyi de burda bitirmeyi uygun buldum, okuyan tüm Hafif.org sakinlerine selamlar sevgiler, Alpay abi affet, köpeğin olayım…

itiraf ediyorum

deborahhh | 24 April 2006 21:54

İtiraf ediyorum. Erkek arkadaşımı kıskanıyorum. Ama bu kıskançlık sevgili kıskançlığı değil. Her ikimizide tiyatro oyunları yazıyoruz. daha doğrusu yazmaya çalışıyoruz. zaten böyle tanıştık desem herhalde klişeden kurtulamam. O zaman demediğimi varsayın. Herneyse. ben yıllardır yazıyorum. ama o daha üçüncü denemesinde oyununu sergileme şansını yakaladı. Hem de üç kere sergiledi. hatta yetmezmiş gibi devlet tiyatrolarından teklif aldı. bu da yetmezmiş gibi mayısın 19’una gün verdiler. Ee tüm bunlar yeter mi? Yetmez… Ankara’nın en büyük sahnesini verdiler…
Sonuç 1: onunla gurur duyuyorum
Sonuç 2: Provalar yoğunlaştığı için benimle ilgilenmiyor
Sonuç 3: Benim provaları izlememi istemiyor (Efendim benden korkuyormuş beğenmem diye…)
Sonuç 4: Sahne amiri sevgilime asılıyor
Sonuç 5: Ben bunalıma girmek üzereyim
Soru 1: hatalı mıyım?
Soru 2: Bu olanların üzerine yaşadıklarım doğal mı?
Soru 3: Kıskanmak ilkel bir duygu mu?
Soru 4: Benzeri bir şeyler yaşamışınız ve önerisi olanınız var mı?

Yaşlanmak ve ölüm üzerine bir deneme

prenstenes | 03 March 2006 10:17

Alnımızda günlük tutan yaşamın yazdıkları giderek daha çok okunur hale geliyor da biz insanlar yaşlanmak diyoruz. İnsan empatiyi, diğer insanların da haklı olma ihtimalini, olaylara onların gözlüğünü takarak bakabilmeyi, ne yazık, yaşı ilerledikçe anlıyor. Buna da olgunlaşmak diyoruz.

Hatalarını silecek silgi yapmaya girişiyor bir yaştan sonra insan. Sonra da icadını bitiremeden, bitirebilse de diğerleriyle paylaşamadan göçüyor. Ardında bıraktığı günlük varsa “göçük altından çıkarılan”, öğreniyoruz. Öğreniyoruz da bir şey mi değişiyor? Herşeyin bir zamanı var ne yazık. Şu yaramaz şair yaşam bir öyle bir yerde kırıyor ki kalemini en büyük dersi, belki en sevdiğini kaybettiğinde, en çok istediği şey gerçekleşmediğinde alıyor. Sabır da öğrenilen bir şey. Onca yıl damarında devinen “deli kan” akacak bir mecra bulamamaktan yoruluyor mu ne?